25 Mayıs 2023 Perşembe

NAGASAKİ'NİN ÇANLARI

 

NAGASAKİ’NİN ÇANLARI

Takaşi Nagai

1949

Japoncadan Çeviren: Esmanur Yiğit - Esranur Yiğit

İthaki Yayınları

1.Baskı - Ağustos 2022

136 sayfa


Yazar aynı zamanda bir radyolog. 1945’te Nagasaki’ye atom bombası atılması sırasında orada. 

Yaralanıyor, ama hayatta kalıyor. Geride kalanlara yardım ediyor ve elde ettiği tıbbi gözlemlerden bir rapor hazırlıyor. Bombalamanın birinci yıl dönümünde bu kitabı bitiriyor. Ama Japonya o dönem Amerikan işgalinde olduğundan yayımlanmasına izin verilmiyor. Ancak 1949’da yayımlanabiliyor kitabı.

Bombalamayı bizzat yaşayan birinin kaleminden okumak çok çarpıcı. 

*

Nagasaki’de bir tıp okulu... Öğrenciler, hocalar, yerel halk anlatılıyor önce kitapta. Bir savaşın içindeler. Bu yüzden sığınaklarda yaşamak, yaralılara ilk müdahalede bulunmak vb konularda deneyimliler. Ama atom bombası… Bunda deneyim ya da kaçış mümkün mü?

Kitapta çeşitli insanların atom bombası atılmadan az öncesi ve az sonrası anlatılıyor. Çarpıcı ve acı tabii. Kendi hallerinde her şeye rağmen bir şekilde hayatlarına devam ettiklerini okurken birden şu cümle kahrediyor: “Bulundukları yere atom bombası düştü.”

Hayatta kalanlar yaralılara yardım etmeye çalışıyor ellerinden geldiğince. Kolay değil çünkü ellerinde malzeme kalmadı, hepsi ve her şey yandı.

“Ayakları koparılmış bir sivrisinek gibi, kıskaçları alınmış bir yengeç gibi biz de elimizde avucumuzda hiçbir şey kalmamış halde bunca yaralıyla yüz yüzeydik. Gerçekten ilkel tıptı bu. Bilgimiz, sevgimiz, yeteneklerimiz. Sadece bunlarla hayat kurtarmak zorundaydık.” Sf.43

Atılan bombanın atom bombası olduğunu Amerikan uçaklarının attığı bildiri ile öğreniyorlar. Bildiride Amerika, elimizde çok güçlü etkisi olan atom bombası var, imparatorunuzu savaşı bitirmesi için ikna edin, teslimiyeti kabul edin, yoksa biz bu bombayla savaşı bitireceğiz… yazıyor.

Kitabın anlatıcısı olan doktor yazar, atom bombası yapılması karşısında hayrete düşüyor. Sonunda yapıldı demek, diye şaşırıyor. Yani yapılmasına bir yandan ihtimal verilen bir yandan da çok zor olduğundan yapılamayacağı düşünülen bir işmiş atom bombası.  Bir an için can derdini unutup işin bilimsel ve teknik yanını konuşmaya başlıyorlar.

Çok sayıda ölü ve yaralı gördükten sonra atom bombasının yol açtığı yaralar hakkında birtakım gözlemlere varıyorlar. Atom bombası ya doğrudan etkiliyor ki bu basınç, sıcaklık, bombadan dağılan ateş topları vb kaynaklı yaralanmalar ya da dolaylı yaralanmalar oluyor ki bunlar da çöken evler, yangınlar, saçılan nesneler, radyasyon nedeniyle. Ayrıca şok nedeniyle ortaya çıkan zihinsel bozukluklar da oluyor.

Bomba yakınında patlayan insanların betimlemeleri yer alıyor kitapta, korkunç. “Annenin bacaklarının arasından göbek kordonuyla bağlı bebeği görünüyordu” diyeyim gerisini anlayın. Sf.76

Hastalara uygulanan tedavilerden de bahsediyor. Kimisine kaplıca, kimisine ilaç tedavisi uygulanmış.

Yerel halkın savaşı kaybetmenin ardından Tanrı muhasebesi de yer alıyor kitapta. Tanrıya o kadar dua ettik ama neden yenildik diye. Doktor bu Tanrıların gerçek olmadığı, insan yapımı olduğu cevabını veriyor. Devlet tarafından dikte edilmiş dinlerden bahsediyor.

Sonra da ölenler kötüydü, o yüzden Tanrı onların canını aldı diye düşünenler çıkıyor. Ama sonra böyle düşünen kişi kendi eşi ve çocuğunun ölümünü düşününce onlar da mı kötüydü diye soruyor kendi kendine. Bu defa kalanlar kötü, ölenler masum olanlar diye inananlar çıkıyor. Hatta ölenlere imrenenler oluyor. Ülkelerinin mağlubiyetini görmeden öldükleri için.

Bölgede uzun yıllar boyunca yeniden yaşamanın imkansız olduğu düşünülüyor. Küçük hayvanları (karınca, solucan vb) inceliyorlar, hayatlarını sürdürdüklerini görüyorlar, o zaman insanlar da yaşar diye düşünüp yavaş yavaş yeniden inşaya başlıyorlar. Yeniden aileler kuruluyor.

Kitap, bir daha böyle bir acı yaşanmasın, burası dünyanın son atom bölgesi olsun temennisi ile bitiyor. Aminlerce...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder