17 Ocak 2023 Salı

İNATÇI KERABAN

 

İNATÇI KERABAN

(Keraban le Tetu)

Jules Verne

Fransızca aslından çeviren: S. İpek Ortaer Montanari

İthaki Yayınları

1.Baskı - Kasım 2022

372 sayfa


Muhteşem bir kitap. Çok beğendim. Maceranın özü güzel, karakterler güzel, coğrafya güzel... Tadı damağımda kaldı. O la laaa!

Hikaye Osmanlı'da geçiyor. İstanbul merkez olmak üzere şöyle bir Karadeniz turu da attırıyor. Okuyunca sanıyorsunuz ki Jules Verne buraları bizzat gezmiş de yazmış. Hayır, Jules Verne İstanbul’a hiç gelmemiş. Buna rağmen nasıl bu kadar ayrıntılı biliyor? Seyahatnamelerden bu bilgileri edinmiş olabilir. 

*

Jan Van Mitten, Hollandalı bir tütün tüccarı. Uşağı Bruno ile Hollanda'dan kalkıp Konstantiniyye'ye (kitapta İstanbul bu şekilde geçiyor.) gelmişler. Van Mitten, Konstantiniyye’deki Keraban Şirketi ile iş yapıyor. Burada da ortağı ve arkadaşı Keraban Ağa'yı görmek istiyor. 

İstanbul'a geldikleri dönem Ramazan ayı. Bir şeyler yiyip içmek istiyorlar ama yer bulamıyorlar, bulduklarını sanıyorlar, orada da “Top atılınca” diye cevap alıyorlar, anlamıyorlar.

*

Köle ticareti ve kaçakçılık yapan bir kaptan var, Kaptan Yarhud.

Saffar Ağa, banker Selim’in genç kızı Odessalı Amasya’yı istiyor, uşağı Scarpante'yi Yarhud'a gönderiyor ve Yarhud’dan kızı kaçırmasını istiyor. Kız yakında evlenecek. Damat adayı Keraban Ağa’nın yeğeni ve tek varisi Ahmet. Keraban Ağa, Odessa’ya gittiğinde düğün olacak. O yüzden Yarhud ve Scarpante, Keraban Ağa’yı engelleme planı yapıyorlar.

*

Keraban Ağa ile Van Mitten sonunda karşılaşıyorlar. Keraban Ağa, onları Üsküdar’daki konağında yemeğe davet ediyor. Boğazı geçeceklerken yeni vergi geldiği duyuruluyor. Bundan sonra boğazı geçenlerden on para alınacakmış. Keraban Ağa, uşağı Nizib, Van Mitten, uşağı Bruno,, dört kişi olduklarından kırk para. Keraban, bu hükümeti (2.Mahmut) sevmiyor ve o parayı vermektense boğazı Karadeniz’den geçmeye karar veriyor.

Keraban Ağa'nın bu saçma inadına kimse karşı koyamıyor. Keraban Ağa'ya genel olarak kimse karşı koyamıyor. Yeryüzünde görüp görebileceğiniz en inatçı adam. Zengin de. Böylece inat ettiği hususun arkasında durabiliyor, bedeli ne olursa olsun. Burada da on para vermektense binlerce hatta milyonlarca para verip Karadeniz üzerinden boğazı geçerim, diye tutturabiliyor. Van Mitten ve Bruno'yu da yanına alıyor. Van Mitten ise Keraban'ın tam tersi uysal, yumuşacık bir insan. Bruno, efendisinin bu uysallığından beziyor ama yapacak bir şey yok.

Yol üstünde Odessa’dan geçiyorlar. Kimse Keraban'ı bu vakitte beklemiyordu. Madem gelmiş, Ahmet ile Amasya'nın düğünü de olur, diye sevinirlerken... Keraban yoluna devam edeceğini söylüyor. Üsküdar’a geçecek, sonra Odessa’ya gelecekmiş. Bunun muazzam bir zaman kaybı olacağını bilen yakınları, şu teklifi sunuyorlar. Düğün Üsküdar’da olsun, kız tarafı da Üsküdar’a gitsin. 

Bu arada zamanla yarışıyorlar, çünkü kızın teyzesinin vasiyeti var. Şu tarihe kadar Amasya evlenmezse mirasımı alamaz, diye. O yüzden o tarihe kadar evlensinler ki kızın serveti olsun. Gençler hem birbirlerini seviyor, hem de servetleri olacak. 

Ahmet, amcası Keraban'ın huyunu suyunu iyi bildiği için onunla gitmeye karar veriyor. Onu yolda daha da hızlandırabilir. Şunu da söylemek lazım, Keraban Ağa teknolojiye de karşı. Teknoloji dediğim telgraf, tren, gemi... Eski usul yolculuk yapıyorlar.

*

Ahmet gidince Yarhud harekete geçiyor ve Amasya ile hizmetçisi Necibe’yi kaçırıyor.

*

Keraban Ağalar yolda Saffar Ağa ile karşılaşıyorlar. Birbirlerini tanımıyorlar tabii. O sırada bir demiryolundan geçmeleri lazım. Saffar Ağa da inatçı. Sen geçersin ben geçerim derken tren geliyor ve Keraban Ağa’ların araba parçalanıyor. Saffar yoluna devam ediyor. 

Demiryolundaki bu hengame yüzünden Keraban tutuklanıyor. Sınır dışı ediliyor trenle. Trene hiç binmemişti halbuki, trenleri protesto ediyordu.

Yola devam ediyorlar. 

Dinlendikleri bir kasabada aşırı fırtınadan uyuyamıyorlar. Dışarı bakıyorlar ki bir yelkenli batmış. İki kadın denizde çırpınıyor. Amasya ile Necibe. Ahmet hemen atlayıp kurtarıyor. Kızlar söylüyor kendilerini kaçıranın kaptan Yarhud olduğunu. Ama kimin için ve nereye götürüyordu bilmiyorlar. 

Batan gemiden Yarhud da kurtulmuş. Amasya'yı kaçırma planından vazgeçmiyor ve kızı uzaktan takip ediyor.

*

Keraban Ağa'lar kaldıkları handa Yanar Ağa ve kız kardeşi dul Sarabul da var. Sarabul’a koca bulmak için geziyorlarmış. Sarabul’un odasına bir akşam hırsız giriyor, güçlü ve iri bir kadın olan Sarabul, onları korkutup kaçırıyor ama kim olduklarını göremiyor. Kadı geliyor soruşturma için. Kadı bir keçi tutuyor, herkes keçiyi okşayacak, keçi suçluyu anlayıp meleyecek. Bu yöntemin saçmalığının farkında olsalar da kadıya karşı çıkamıyorlar. Ama Keraban Ağa yine inatçılık edip keçiyi okşamam diyor, dostlarına da bunu öneriyor, keçiye hiç dokunmadan okşuyormuş gibi yapalım, zaten de ortam karanlık, anlamazlar. Meğer kadı keçinin sırtına kömür isi sürmüş. Keçiyi okşayanların eli is oluyormuş. Işıklar açılıp da Keraban Ağa, Van Mitten ve Ahmet'in elinin temiz olduğu görülünce suçlular bunlar diye şüphe çekiyorlar. Keraban, Van Mitten, Ahmet, üçü birden hapse atılacakken Keraban, Van Mitten’in suçu üstlenmesini istiyor. Van Mitten yine karşı koyamıyor. Suçu üstleniyor. Saradul, Van Mitten’i beğendiği için onunla evlenmek istiyor. Böylece Van Mitten hapse girmeyecek. Nişanlanıyorlar.

Yola devam. 

Bir rehber ediniyorlar. Rehber Scarpante, onlarda güven uyandırıyor ve onları Saffar ve kaptanın yanına götürmeye çalışıyor. Ahmet rehberden şüpheleniyor ve tuzağa düşürüldüğünü anlıyor. Çatışma çıkıyor. Amasya’nın babası Selim yetişiyor ve Kaptan, Scarpante, Saffar ölüyor.

Bu arada fark ediyorlar ki durdukları yer Üsküdar tepeleriymiş. Gelmişler meğer ama farkında olmamışlar.

Düğün için Üsküdar kadısına gidiyorlar. Ama Üsküdar kadısı, Ahmet’in vasisi Keraban’ın ikameti Galata’da diye düğünün Galata’da yapılabileceğini söylüyor. Yani karşıya geçmeleri gerekiyor hemen. Keraban para verip boğazdan geçmek istemiyor. O sırada boğazda cambaz gösterisi var. Keraban Ağa, cambazın taşıdığı bir el arabasında karşıya geçiyor, böylece vergi vermiyor. 

Düğün yapılıyor.

*

Van Mitten, zaten Hollanda’da evli olduğu için Sarabul ile evliliğinin hükümsüz olduğunu söylüyor. Sarabul sinirleniyor. Tam o esnada bir telgraf, Van Mitten’in karısı beş hafta önce sonsuzluğa uğurlanmış. Van Mitten kaderine boyun eğiyor. Ama sonra anlaşılıyor ki telgraf yanlış yazılmış, sonsuzluğa değil, yolculuğa uğurlanmış, kocası Van Mitten'in yanına gelmek için. Nitekim geliyor da. 

Sarabul ve Yanar ayrılıyor oradan.

*

Kitabın sonunda Keraban Ağa, hükümete gidip kayıklar üzerindeki vergi tahsil hakkını satın alıyor.

Bu efsanevi inatçılığı ile nam salıyor.

“Yabancılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentindeki en şaşırtıcı ve ilginç insanlardan biri olarak inatçı Keraban’ı ziyaret etmeyi artık ihmal etmiyorlardı.” Sf.372

*

Çok zor bir adam Keraban Ağa. Bir ara inatçılığı yüzünden zor bir insan olduğunu fark edip artık inatçı olmamaya karar veriyor. Ama mümkün mü?

Bruno: Keraban Ağa, insanların en inatçısı, en kafa tutanı olmayı ne zaman kesecek acaba!

Nizib: Bir kafası kalmayınca.

Sf.350

*

Kitapta tarih ve coğrafya hakkında da bilgiler edinmek mümkün. Örneğin,

Üsküdar’ın eski adı Hrisopolis imiş. Anlamı Altınşehir demekmiş. Çevirmenin açıklamasına göre: Güneş batmadan önceki son huzmelerin bu bölgeye vurması ve Sarayburnu’ndan Üsküdar’ın tıpkı parlayan bir altın gibi görünmesi nedeniyleymiş.

Kırklareli’nin eski adı Kırk Kilise imiş. 

Lazistan bölgesine gittiklerinde şunu görüp şaşırıyorlar: “Erkekler kenevir eğirip yün örerken, kadınlar toprakta çalışıp yük taşıyor.”  Sf.206

Şöyle bir atasözümüz varmış: “Zenginlik Hintlerde, akıl Avrupa’da, gösteriş Osmanlılar’da' der bir Türk atasözü" Sf.299

*

En sevdiğim Jules Verne kitabı oldu, ennnnn. 

Hatta en sevdiğim kitap da diyebilir miyim? Diyeceğim galiba. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder