10 Nisan 2022 Pazar

KAYIP TANRILAR ÜLKESİ

 


KAYIP TANRILAR ÜLKESİ

Ahmet Ümit

2021

Yapı Kredi Yayınları

1.baskı- Haziran 2021

502 sayfa


Almanya'da gerçekleşen esrarengiz Türk cinayetlerini konu alıyor kitap. İlk akla geldiği üzere cinayet sebebinin ırkçılık olduğu ve katillerin de neonaziler olduğu sanılıyor, fakat işin aslı sonradan anlaşılıyor. 

Cinayetleri esrarengiz kılan, içinde mitolojik unsurlar barındırması. Bu açıdan da mitolojiye yeni başlayanlar için birebir. Aptala anlatır gibi anlatmış Zeusgilleri ki tam da ihtiyacım olan buydu. 


Mitolojiye Giriş 101:

Önce Gaia (Toprak Ana) varmış. Uranos’u yaratmış. 

Uranos çocuklarını beğenmemiş. Toprağın derinliklerine gömmüş. Gaia buna çok üzülmüş. Çocuklardan sadece Kronos cesaret edebilmiş babasına karşı çıkmaya. Gaia ona çelikten bir tırpan yapmış ve demiş ki:

“Al bunu ve yen onu. Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler. Babasına muhtaç olanlar hiçbir zaman özgür olamazlar. Babalarının merhametine sığınan oğulların yaşamaya hakları yoktur.” Sf.44

Kronos babasının hayalarını kesmiş. Uranos lanetlemiş onu senin de hükümranlığın çocuklarının elleriyle sona ersin, diye.

Kronos tahta çıkmış. Babasının toprağa gömdüğü kardeşlerini kurtarmış. 

Kronos'un karısı Rheia'dan çocukları olmuş: Hestia, Demeter, Hera, Poseidon, Hades, Zeus.

Kronos, babasının başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkmuş. Acımasızlaşmış. Çocuklarını yemiş. Kurtardığı kardeşlerinden bazılarını yeniden toprağın derinliklerindeki Tartoros’a hapsetmiş, bir kısmını da itaat etmeleri koşuluyla serbest bırakmış. 

Rheia ve Gaia, Kronos’un zalimliğine son vermek için plan yapmışlar: Zeus doğar doğmaz Girit’e kaçırmışlar. Evladını yemek için gelen Kronos’a Zeus yerine kundaklanmış bir kaya vermişler. Onu yemiş Kronos. 

Zeus vakti gelince Kronos’un karşısına çıkmış. Kardeşlerini kurtarmış onun midesinden.  Kronos'u ise öldürmemiş, Tartaros'a göndermiş.  

Kronos'un yer altına attığı kardeşleri olan titanlar, Tanrıların egemenliğinde yaşamak istememişler, isyanlar çıkarmışlar yeryüzünde. İlk savaş başlamış Tanrılar ve titanlar arasında.

Zeus, Kronos’un kardeşi olan titanları yenmiş, onları Tartaros’a atmış. 

Zeus, Tartaros’taki babası Kronos’a:

“Çocuklarından nefret edenler sonsuza kadar nefretle anılacaktır. İster ölümlü olsun, ister ölümsüz, kendi soyuna ihanet edenler, ihanetin en korkuncuyla cezalandırılacaktır.” Sf.123

demiş, ancak Zeus da zamanla evlatlarının kendisini tahtından edeceğinden korkmaya başlamış. O da çocuklarını mideye indirmiş. 


Cinayet Olayı:

Bu bilgilerden sonra kitaptaki cinayet konusuna gelelim.

Başkomiser Yıldız. 

Yardımcısı Tobias.

Kalbi kesilip atılmış bir maktul buluyorlar. Maktul, Zeus'a kurban edilmiş gibi bir ritüel ile öldürülmüş. 

Maktulün adı Cemal Ölmez. Cemo derlermiş. Yazılım mühendisiymiş. Mitoloji ile de ilgilenirmiş. Zeus Altarındaki heykellerin resmini yapmak istiyormuş. Tanrı yüzleri yerine ise aile üyelerinin yüzlerini koyuyormuş. Örneğin babasının yüzünü Kronos’un yüzü yapmış. Kendisini de Zeus. 

Cemal'in ailesi eskiden Bergama’da yaşıyormuş. Pergamon Müzesinde çalışmış dedeleri. Mitolojiye ilgisi ailesinden kaynaklanıyormuş yani. 

*

Alex, Cemo’nun sevgilisi. Telefonda en son onunla konuşmuş.

Alex ile konuşuyor polisler. Abisi Hüseyin yapmıştır, diyor Alex. Cemal’in eşcinselliği yüzünden:

“Türkiyeli aileler arasında böyle vakalar görülüyordu. Gerçekten de cinayet nedeni Cemal’in eşcinselliği olabilirdi.” Sf.68

Aileyi soruşturuyor polisler. 

Ailenin Bergama'daki kazılarla nesiller boyu ilgisi olmuş. 

Pergamon kazılarını başlatan Alman Carl Humann, Zeus Altarını ve tarihi eserleri Almanya'ya getiren kişi. 1870’lerde Osmanlı’ya yol yapmaya gelen bir mühendis iken arkeoloji ile de ilgileniyor. Büyükdede Cemal onun yanında çalışıyor, amelelik ediyor.

Cemal’in çocukları: Orhan ve Recep.

Recep rahmetli olmuş on beş yıl önce. Recep’in çocukları Mehmet ve Davut; torunu, İhsan. İhsan akrabalar arası bir kavgada ölmüş. Davut’un çocukları: İhsan, Haluk, Hülya. Haluk arkeolog.

Orhan’ın tek çocuğu: Kerem.

Kerem’in çocukları: Hüseyin, Cemal (ölen)

*

Büyükbaba Orhan, alzheimer imiş ve kayıpmış.

Aile, Cemal'in eşcinselliği yüzünden tartıştıklarını doğruluyor ama ölümle ilgileri olmadığını söylüyor.

*

Polisler Cemal'in ölümünü soruştururken başka ölümler de oluyor.

Cemal'in erkek arkadaşı Alex’in de öldürüldüğü haberi geliyor. Derisi yüzülmüş. 

Dede Orhan Ölmez kayıptı, onun da cesedi bulunuyor.  Orhan'ın cinsel organını kesmiş katil. Kronos da babası Uranos’un cinsel organını kesmişti. Cinayeti oğlu mu yaptı o zaman?

Olay yerine Orhan’ın oğlu Kerem ve onun oğlu Hüseyin geliyor. Hüseyin, dedesini öldürenin Kör Rudolf olabileceğini söylüyor. Rudolf naziymiş, aralarında kan davası varmış. Bu yüzden Hüseyin Rudolf’u öldürmeye karar veriyor. Yıldız, Hüseyin’in evine gidiyor. Yüzü kapalı biri ona saldırıp kaçıyor. Hüseyin’in eli, kolu, ağzı, gözü bağlı. Çözüyor Yıldız. Bana bunu Rudolf yaptı, diyor Hüseyin. Sesinden tanımış Rudolf'u. Rudolf gözaltına alınıyor. Ama o saatlerde başka yerde olduğunu kanıtlıyor.

Hüseyin rahat durmuyor. Rudolf’un mekanı olan Germania Spor Kulübü'nü basıyor. (Naziler zamanında Berlin, Germania adıyla dünyanın başkenti olsun diye planlanıyormuş.) Çıkan çatışmada Rudolf ölüyor, Tobias ve Hüseyin yaralanıyor. Rudolf’un mekanından öldürülecek isimler listesi çıkınca katilin o olduğu düşünülüyor. 

Ancak Yıldız böyle düşünmüyor.

Cemal’in patronu Peter Schimmel, Cemal'in sadece patronu değil aynı zamanda arkadaşıymış. Verdiği bilgilerle polislere yardımcı oluyor. 

Ancak Peter bir konuda polislere yalan söylemiş. Peter mitolojiden anlamadığını söylemişti polislere. Fakat anlarmış.  Annesi Pergamon Müzesinde görevliymiş. Cemal’in çizdiği projeyi Peter önermiş. Bunları Peter’in eski kız arkadaşı Kitty’den öğreniyor Yıldız.

Cemal’in evini tekrar arıyor Yıldız. Evdeki gitarda bir ses kayıt cihazı buluyor. Cemal, Alex’i aramış, not bırakmış. Demiş ki, Peter’in arabasında dedemin kokusu vardı.

Yıldız, Peter’in evine giriyor gizlice. Salonda tanrıların resmini görüyor. Resimde Zeus'un yüzü Peter'in yüzü.

Peter’i ve ablası ressam Angela’yı babaları terk etmiş küçükken. Yıldız, resimlerden anlıyor ki babaları Kerem Ölmez’miş.

Kerem, Doğu Berlin'deki Pergamon Müzesine gide gele orada çalışan görevli kadınla ilişki yaşamış. İki çocuğu olmuş. Angela Melek ve Peter Kartal  (Kartal, Zeus’un simgesi) sonra onları bırakıp Batı Berlin’deki karısı ve çocuklarıyla yaşamış. Çocukları Hüseyin ve Cemal.

Büyüyünce Peter babasını bulmuş. Kendisini tanıtmamış. Cemal’i işe almış. Cemal’e resim projesini söylemiş. Cemal, Zeus yerine kendi yüzünü koyunca öldürme fikri canlanmış Peter'de.

Kerem, çocuğu Cemal’in ve babası Orhan’ın cenazesi için Türkiye’ye geliyor. Türkiye'de olacak mezarları. 

Yıldız, Peter'in Kerem'i öldüreceğini düşünüyor ve onu yakalamak için Türkiye'ye gidiyor. Türkiye'de onu Başkomiser Nevzat karşılıyor. Başkomiser Nevzat, Ahmet Ümit'in kitaplarının ana karakteri. 

Cenaze evine gidiyorlar, Kerem orada değil. Almanya’dan Cemal’in patronu Peter gelmiş diye onu karşılamaya çıkmış.

Zeus, babası Kronos’u Tartaros’a hapsetmişti. Yıldız da aile içinde miras meselesi olduğunu bildiği zeytinliğe gidiyor. Katil orada olabilir diye. Oradaki bir sarnıçta buluyorlar Peter ile Kerem'i. Ama geç kalıyorlar. Peter Kerem’i yakalamış, bağlamış. Öldürüyor. Yıldız ve Nevzat durduramıyor. Sonra da Peter, kendini boşluktan atarak intihar ediyor. 

Yani;

Dede - baba -  torun

Uranos - Kronos - Zeus

Orhan - Kemal - Cemal

Dan Brown kitapları tadında olmuş. Bizim topraklarımıza ait kültüre ait olmasını sevdim.

*

Polisiye eserlerde herkesten şüphelenmemizi ister yazar. Sonra da en akla gelmeyecek isim katil çıkar. Burada da aile üyelerinden, arkadaşlardan, akrabalardan, hatta polisin kendi meslektaşından bile şüphelendirip sonra da bunlardan hiçbirinin katil olmaması sürprizi var. Gerçi her okuyucuya sürpriz oluyor mu bilmem ama bana sürpriz oluyor her seferinde.


Bakın Ben Neler Biliyorumculuk:

Değinmediği konu kalmamış yazarın. Almanya’da Türk kadın komiser, gay maktul, gay dansçı cinayet şüphelisi, ırkçılık, devrimcilik… Netflix dizisi gibi. Yuoo hayır, Mahsun Kırmızıgül filmi gibi. Her konudan bahsetme tutkusu var.

Kitaplarda bundan hoşlanmıyorum. Çocuk kitabı değilse yazılan, yazarın ders vermesini can sıkıcı buluyorum. Bunu yapanlardan bir diğeri için bkz: Zülfi Livaneli. Bkz: Azra Kohen

Bu kitapta da Almanya'daki Nazi kundaklamalarının tarihi, Türkiye'deki kanlı 1 Mayıs (1 Mayıs 1977 Taksim) Berlin duvarı dibine gecekondu yapan Türk Osman Amca, Sivas katliamı, Türkiye'de Kominist Parti tarihi, Almanya'daki Türk düğünlerindeki konvoy geleneği... Değinmediği konu yok, didaktik didaktik açıklamalar. İçim sıkılıyor. Bu tarz kitaplarda yazarın "Bakın ben neler biliyorum!" çığlığını duyuyorum.


Ne çiğ kelimeler:

Bu kitabın bir edebi eser olduğunu düşünmüyorum. Polisiye bir kurgu. O yüzden edebi bir tat bırakmadı bende. Hele hele şu ifadelerle edebi bir tat bırakması zaten mümkün değil:

“Hatta polis olduklarını duyduğunda bile pek iplememişti.” Sf.62 

İplememişti mi?


“Hiç tınmadı başkomiser” Sf.97

Tınmadı?


…sağlı sollu yumruklarla süslemeye devam etti Nazi’yi.” Sf.135

Süslemeye?


Ne çiğ kelimeler. Ve bu kelimeler karakterlerin ağzından çıkmıyor. Yani bir konuşma cümlesi içinde geçse bir şey diyemem elbette. Karakterin kendisini ifade etme şekli bu olabilir. Ama bu, yazarın kendini ifade etme şekli. Yazar, bu kelimelerle betimlemeyi tercih etmiş. Iyk!

Bir de yazarın "Türkiyeli" ve "Türk" açmazı var. Yer yer "Türk" diyor, yer yer "Türkiyeli". Ben bu ayrımı bilmiyorum. Türk demek bana yeterli görünüyor. Neden Türkiyeli deme ihtiyacı duyuluyor, bilmiyorum.  Almanyalı diyor muyuz ya da Fransalı? Hayır. O zaman Türkiyeli niye?

*

Bkz: son cümle.  “…sadece kendine ait özel bir depo da topluyordu.” Da bitişik olmalıydı, ayrı yazılmış. Gözüm kanadı.


*

Ahmet Ümit kitapları bana hitap etmiyor. Ama okuyorum. Çünkü popüler ve popüm eksik kalmasın. 




2 yorum:

  1. Yazarın bu kitabını okumadım. Romanda fazla detay ve bilgi verilmesini ben de sevmiyorum. Ne anlatıldığından çok nasıl anlatıldığı önemli bence. Bir de bana göre Ahmet Ümit'te de gördüğüm kendi düşüncesini, ideolojisini metnin içine katma çabası bazı yazarlarda var. Bundan hoşlanmıyorum pek, kurgu okumamın anlamı ne o zaman.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O bilgileri kurgunun içinde yedirebilse o kadar göze batmazdı ama yedirememiş bence. O yüzden biraz can sıkıcı buldum ben.

      Sil