13 Eylül 2021 Pazartesi

DOĞUMDAN İTİBAREN MONTESSORİ

 


DOĞUMDAN İTİBAREN MONTESSORİ

Doğumdan Üç Yaşına Kadar Ev Ortamındaki Çocuk

(Montessori from the start the child at home, from birth to age three)

Paula Polk Lillard - Lynn Lillard Jessen

2003

Türkçesi: Aslıhan Kuzucan

Kaknüs Yayınları

6.Basım - 2020

272 sayfa


1870-1952 yılları arasında yaşamış pratisyen hekim ve Roma Üniversitesi antropoloji profesörü Maria Montessori'nin geliştirdiği bir çocuk yetiştirme yöntemi var. Kitap bundan bahsediyor.

Montessori, yetimhanede görevliyken buradaki çocukların yerdeki kırıntılarla oynadıklarını ama onları yemediklerini görüyor. Böylece el ve beyin arasında bir ilişki olduğu sonucuna varıyor. Ele verilmeden önce hiçbir şey beyne verilmemiş, diyor. Böylece Montessori materyallerini üretiyor. 

"Her türden soyut fikir ve bilginin çocuğun tutmasıı, ortaya çıkarması ve keşfetmesi için ona somut bir şekilde sunulması gerekir.” Sf.33 diyor. Buradan benim çıkardığım sonuç, çocuğu Tanrı'dan bahsetmemek gerektiği. Çünkü Tanrı inancı soyut ve çocuk soyuttan anlamıyorsa kafasını karıştırmanın ne alemi var?

*

Bebek bakımı ile somut ve net bilgiler içeriyor kitap. Örneğin; bebek odasının nasıl olması gerektiğini şöyle açıklıyor:

Bebeğin odası sade olmalı. Böylece dikkati bölünmez, kendi dünyasına dalıp vakit geçirebilir. 

Bebeğin dört ihtiyaç alanı var: uyuma alanı, alt değiştirme alanı, emzirme alanı, aktivite alanı. 

Amaç, bebeğin konsantre olabileceği bir çevre yaratmak. Bebeğin uyuduğu yer aynı zamanda uyanacağı yer. Bu yüzden bebeğin yattığı yerden bütün odayı görebilmesi önemli. Bunun için yanındaki duvara bir ayna asılabilir. 

Çocuğun odasında zaman geçirmesine imkan vermeli, düşüncesizce rahatsız edilmemeli. 

Hamile kardeşimin bebişine beşik alacaktık ama kitapta beşik önerilmiyor. Yere serili bebek yatağı tavsiye ediliyor. Çünkü böylece güvenli şekilde düşüp kalkarak yatağın sınırlarını öğrenirmiş. Beşik, tırmanmaya çalışıp düşebileceği için iyi değilmiş. Uyumak ya da uyanmak istediğinde bir yetişkine muhtaç kalırmış bebek. Çünkü beşikteyken bir yetişkin gelip onu kurtarana kadar ağlayacak. Beşikten yatağa geçtiğinde de etrafında koruyucu bariyer olmadığı için yeni yatağından yere düşmesi kaygısı taşıyabilirmiş. Yer yatağında başlayıp zamanla kademeli olarak baza ve döşek kullanıp sonunda yetişkin yatakta yatabilir, diyor kitap.

Beşiği de diğer pek çok bebek malzemesi gibi tutsak edici buluyor kitap. “Küçük çocukları hapsetmenin her yolunu geliştirdik: Beşikler, parmaklıklı oyun parkları, yüksek mama sandalyeleri, ana kucakları, hoppalalar, araba koltukları, bebek salıncakları, yürüteçler, pusetler, bisiklete eklenen taşıma aparatları, kangurular vs. Genç çiftler seyahat ettiklerinde, bazen küçük bir mobilya mağazasını da yanlarında götürüyor gibiler.” Sf.97 Kitaba göre güvenlik için gerekli olan sadece araba koltuğuymuş.

*

Oyuncak tarifleri de var kitapta. Hangi dönemde hangi oyuncak iyidir yazıyor. Zamanla kademeli olarak oyuncaklar değiştirilmeliymiş. Birkaç hafta içinde oyuncaktan sıkılacak, o zaman o oyuncağı saklayın, birkaç hafta sonra tekrar verin, yeniden ilgisini çekecek, diyor. Ama en iyi oyuncak kendi becerinizle ortaya çıkardığınızmış. El becerileri geliştikçe de evdeki yetişkinle beraber evdeki işleri yapmaktan çok keyif alıyorlarmış.

*

Çocuğun emekleme, oturma, yürüme süreçlerine müdahale etmemek, kendi çabasıyla bunları başarmasına müsaade etmek önemli. “Oturmak, çocuğun kendi gücünü keşfederek gerçekleştirdiği bir eylem olmalıdır. Kendi çabalarıyla oturduğunda sırt kasları güçlenir ve denge oluşur. Eğer onu vakaları oturtursa (…) gayret gösterme hevesi kırılır.” Sf.108

*

Bebek bezi için önerisi tek kullanımlık değil, kumaş olanlar. Böylece çocuk ıslaklık ve kuruluğu hissedermiş. Tek kullanımlık bezler sıvıyı emdiği için çocuk ıslaklık, dolayısıyla rahatsızlık hissetmez, bu da tuvalet eğitimini olumsuz etkilermiş.

Bebeğin ilerleyen aylarında bezini banyoda değiştirin diyor, böylece dışkılama yerinin orası olduğunu öğrenirmiş.

*

Çocuğa hediye almakla ilgili şunlar yer alıyor kitapta:

“Size hediye alınması sevildiğinizin bir göstergesiyse, mantıken bir sonraki adım da, değerinizi sahip olduklarınızla ölçmek olacaktır, kim olduğunuzla değil. Küçük çocuklar sadece bir oyuncak bebeği, bir pelüş hayvanı, yani en fazla birkaç oyuncağı aynı anda severler. Bu deneyim, yetişkin olduğunda tek bir eşe, tek bir aileye, tek bir hayata değer vermesinin temelini oluşturur.” Sf.220 

*

Oyuncakların alelade değil onu düşünmeye sevk edecek cinsten olması gerektiğini söylüyor. Evdeki materyaller bile olur. Araba, kamyon gibi oyuncakları vın vın yaparak sürer ama bu oyuncaklar çocuğa iç düzen sağlamazmış. Peluş bir ayıyı ise yıkar, uyutur, besler, giydirir, devamlı oyun halinde olur, bu da kendi yemek yeme ve giyinme yeteneğini beslermiş.

*

Çocuklara yerli yersiz hayır dememeyi, hayırın gerçekten hayır anlamına gelmesini öğütlüyor kitap.

“Hayır her zaman hayır anlamına gelmelidir. Hayırın anlamı, ‘Bir kere daha sorarsan belki yumuşarım,’ olmamalıdır. Ya da “Yeterince çığlık atar, bana vurur, bir şeyleri kırar ve bana herkesin ya da yakınlarımın yanında, ‘Senden nefret ediyorum, sen kötüsün,’ diyerek beni utandırırsan, ben de sana istediğini veririm,’ olmamalıdır.” Sf.237 

Bunun için de ota bota hayır demeyin. Hayırı bir refleks haline getirmeyin. Ufak tefek şeyler için hayır diyip sonra karar değiştirmek çocuğun kafasını karıştırıyor. 

*

Çocuklar hayır dediğinde onlara baskı yerine başka seçenek sunmayı tavsiye ediyor. Örneğin çocuğun tuvaleti var ama lazımlığa oturmak istemiyor. Ona uzun uzun “Lazımlığa oturman gerek. Bir saat oldu. İyi bir çocuk ol. Annen için yap. Lazımlığa oturursan sana çikolata veririm.” demeyin. “Mavi lazımlığı mı kullanmak istersin, pembe lazımlığı mı?” diye seçenek sunun, diyor. Böylece itirazını unutup başka düşünceye odaklanacak.

*

Faydalı, mantıklı, makul buldum ben bu kitabın önerilerini. Aklıma yattı benim. Ama benim aklıma yatmasının bir önemi yok tabii. Çocuğu olanlar düşünsün. 

Bu arada çocuk bakımı konusunda zamanla iyi veya kötü farklı görüşler ortaya sürülüyor. Ama kitaptan öğrendiğim kadarıyla Orta Çağ her konuda olduğu gibi bu konuda da berbatmış. O dönem emeklemek zorlaşsın diye çocuklara kız-erkek fark etmeksizin elbise giydirirlermiş. Çünkü emekleyen bebeğin yarı insan yarı hayvan olacağına inanıyorlarmış. Bu yüzden emeklemeyi engellemeye çalışıyorlarmış.

Canım çocuklar. Ne çekiyorlar yavrucaklar... :(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder