17 Aralık 2016 Cumartesi

İÇSEL DEVRİM


İÇSEL DEVRİM

(Inward Revolution)

J. Krishnamurti

1971

İngilizceden Çeviren: Orhan Düz

Omega Yayınları

3.Baskı - 2016

224 sayfa


Osho'nun Çakra Kitabı'ndan sonra okudum bunu.

Osho, biraz gaz veriyordu. Bu da biraz ağza sıçıyor.

Her şeyi kendi kendimize anlamamız, keşfetmemiz gerektiğini söylüyor. 

Başkalarının söylediklerinin bir önemi olmadığını, kendisi dahil kimseyi takip etmemek gerektiğini anlatıyor.

Osho'nun meditasyon tekniklerinin aksine kimsenin meditasyon öğretemeyeceğini, meditasyonun öğrenilecek bir şey olmadığını, öğrendiğinizi sandığınız şeyin meditasyon olmayacağını, hele ki tekrarlanırsa mekanik hale geleceğinden bir işe yaramayacağını söylüyor.

"Bir meditasyon sistemine sahip olduğunuzda o artık meditasyon değildir. Salt mekanik tekrarlamadır ve bu da kesinlikle faydasız ve anlamsızdır." sf.70

Kendi kendimize anlama ve keşfetme sürecinde her şeyi sorgulamamız gerektiğini söylüyor.

Ama bir yandan da düşünceyi ve aklı dışlıyor.

*

"İyi olacağım, başarılı olacağım..." gibi olma şartlanmasından kurtulmak gerekiyormuş. Çünkü bunlar geleceğe yönelikmiş ve ancak geleceği bir kenara bırakırsak zihnimiz net bakabilirmiş. "Eğer değişmek istiyorsam olması gerekeni hayal etmemeli, olanla yüzleşmeliyim." sf.17

Bu yüzleşmeden çok bahsediyor. Kötü yanlarımızı "Bu benim kötü yanım ve böyle olmamalıyım." diye değil, onu anlayarak değerlendirmeliymişiz.

Mesela yalnızlık;

"Yalnızlığın kendini açıklaması için bekliyorum. Eğer ondan kaçar, korkar ya da direnirsem bana kendini açıklamaz. Bu yüzden onu gözlemliyorum. Düşüncenin araya girmesini engelliyorum." sf.129

Ve burada benim kadim sorum devreye giriyor: NASIL?

Bu yukarıda anlattığını anlayan var mı?

Yalnızlığın kendisini açıklaması için beklemek?

Düşüncenin araya girmesini engellemek?

NASIL olabilir bunlar?

Nasıl sorusunu da sevmiyor Krishnamurti. Kendimiz keşfetmeliyiz ya o yüzden. Birinin vereceği cevapla olmaz diye.

"Nasıl sorusunu öne sürdüğünüz anda hataya düşersiniz. Asla hiç kimseye nasıl diye sormayın. Fakat eğer siz nasılın kötülüğünü fark ederseniz işte bu farkındalık size yeter." sf.67

Fark edemiyorum.

*

İMGE meselesinin üzerinde de çok duruyor:

"Bana hakaret ettiğinizde, ben de hakaretinize tepki verdiğimde siz hakaretinizle benim zihnimde bir iz, bir anı bırakırsınız. Gelecek sefer sizinle karşılaştığımda o izden, o anıdan dolayı siz artık benim arkadaşım değilsinizdir. Beni övdüğünüzde de benim arkadaşım olursunuz. Demek ki zihinde kalan herhangi bir tesir bir imge tasarımıdır ve biz zihnin imgelerle dolu olduğu zaman özgür olmadığını ve çatışma içinde yaşamaya mahkum kaldığını söylüyoruz." sf.25

Bundan kurtulmak nasıl mümkün olabilir ki?

Bak yine nasıl diye sordum.

Ama nasılın cevabını bilmiyorsak, tüm bunları bilmek ne işe yarar ki?

*

Kitap, Krishnamurti'nin konuşmalarından derlenmiş. Konuşmaları hep erkeklere yapmış galiba. "Beyler" diye hitap ediyor hep. Bu biraz can sıkıcı. Böyle olunca sanki bana "Sen okuma!" deniyormuş gibi hissediyorum. 

*

Şu kısmı sevdim:

"Kişi kendini herhangi bir felsefeye, herhangi bir öğretmene, herhangi bir psikoloğa göre değil de kendi kendine anlamalıdır. Ve şayet kendinizi kınar veya haklı çıkarırsanız kendinizi anlayamazsınız. Kendinizi tanımak istiyorsanız, mevcut halinizi değiştirmeye çalışmadan, olmak istediğiniz kişi olarak değil, olduğunuz kişi olarak görmelisiniz. Dolayısıyla size ne yapacağınızı veya kendinizi nasıl keşfedeceğinizi, nasıl anlayacağınızı söyleyen herhangi bir otoritenin hiçbir geçerliliği yoktur." sf.71

Şu kısmı anlar gibi oldum:

"Kendinizi anlamak kendi günlük hayatınızı, konuşma tarzınızı, güdülerinizi, hırslarınızı, korkularınızı, endişelerinizi, güç ve mevki arzunuzu, çeşitli çatışmalarınızı anlamaktır." sf.71

Bunun için kendimizi gözlemlemeli, bu gözlemi yaparken de "bunu yap, şunu yapma, bu doğru, şu yanlış, bu olmalı, şu olmamalı" diyen bir sansürcümüz olmamalıymış. 

*

"Beni takip edebiliyor musunuz?"

Bunu çok söylemiş dinleyicilere. 

Anlattıklarını takip etmek biraz zor çünkü. Soyut şeylerin uygulamadaki karşılıklarını kavrayabilmek, kafada bir yere oturtabilmek,..

Ben anlamadım, üzgünüm.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder