DERT BENDE
Yazarı: Kerime Nadir
Yayınevi: İnkılap ve Aka Kitabevleri
Basım Yılı: 2. Baskı - 1977
Sayfa Sayısı: 128
"Bu kitap bir filmin romanıdır."
Kitabın başında böyle bir not var.
Zaten okuyunca da hemen bir Yeşilçam melodramı canlanıyor zihinde.
Süreyya ve Fatma iki kız kardeş.
Hayatta bir Fahrettin Amcaları var. O bakmış onlara.
Fatma aklına estiğini yapan, pek sorumluluk sahibi olmayan, duygularıyla hareket eden bir kız.
Süreyya ise yaşça daha küçük olmasına rağmen daha olgun.
Bu ikisi aynı erkeğe aşık oluyor. Tarık adında bir teğmen.
Ama Süreyya aşkını kalbine gömüyor. Kimse bilmiyor duygularını.
Aşık olduğu adama "enişte" diyor.
Tarık iş için şehirden ayrılmak zorunda kalıyor. Onun yokluğunda Fatma, başka bir adama aşık oluyor. Tarık'a bir ayrılık mektubu yazıyor. Bu mektubu da Süreyya'ya veriyor postaneye götürsün diye.
Süreyya, ayrılık mektubunu alan Tarık'ın çok üzüleceğini düşünerek mektubun içeriğini değiştiriyor. Ablasının ağzından aşk dolu bir mektup yazıyor ona. Böylece Tarık gurbet ellerde üzülmemiş olacak.
Bunlar böyle uzun uzun mektuplaşıyorlar.
O arada Fatma ve yeni sevgilisi evlilik hazırlığında. Tam evlenecekleri gün Tarık çıkageliyor.
Süreyya Tarık'a her şeyi anlatıyor. Mektupları kendisinin yazdığını falan.
Böylece ikisi arasında bir aşk doğmuş oluyor.
Tarık yine görev icabı gitmek zorunda kalıyor. Döndüğünde evlenecekler.
Ama Tarık dönemiyor. Şehit oluyor.
Süreyya çok üzülüyor tabi.
Aynı anda da hamile olduğunu öğreniyor.
( Bu arada bu hamilelik nasıl oluyor hiç anlayamadım. Romanın hiçbir safhasında bu derece bir yakınlaşmışlıkları olmadı. Her ne kadar izlememişsem de kuvvetle muhtemel filminde de böyle bir yakınlaşma olmamıştır. Değil böyle bir yakınlaşma, bunun iması bile yok. E bu hamilelik nasıl oluyor o zaman? Adeta bir sır perdesi. Okuyucunun/seyircinin hayal dünyasına kalmış o boşluğu tamamlamak.)
Yalnız büyük bir sorun var. Süreyya eğer hamile olduğunu söylerse, muazzam bir toplumsal ayıplama ile karşılaşacak. Malumunuz evlilik dışı bir çocuk dünyaya getireceği için.
Süreyya'nın hamile olduğunu öğrenen ablasının aklına şöyle bir fikir geliyor: Sen bu çocuğu doğur, sonra da bana ver.
Ayrıntılar şöyle; Süreyya'nın ablası Fatma'nın çocuğu olmuyor. Fatma'nın kocası da ille çocuk istiyor. Doktor moktor çare olamıyor. Fatma da diyor ki, ben hamile olduğumu söyleyeyim, sonra senle kardeş kardeşe yurtdışına tatile gidelim. Orada doğurursun, sonra da ben doğrumuşum gibi geliriz.
Bu plan işliyor.
Öz çocuğu kendisine teyze diyor.
Çocuğa da "Tarık" adını veriyorlar. Fatma'nın kocası nasıl müsaade ettiyse buna. Sonuçta karısının eski sevgilisinin adı. Enteresan.
Tarık büyüyünce tesadüf eseri öz babası ile Süreyya'nın fotoğrafını görüyor. "Aaaa" diyor, "Bu adam ne kadar da bana benziyor. Yoksa... yoksa..."
Cin gibi çocuk maaşallah.
Sonra Tarık'a anlatıyorlar her şeyi. Baştan bir delleniyor, sonra gerçek annesine sarılıyor.
O da bu sırra ortak olacağını söylüyor.
Ana oğul sarılıyorlar.
SON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder