21 Mart 2014 Cuma

DİKKAT VÜCUDUNUZ KONUŞUYOR


DİKKAT VÜCUDUNUZ KONUŞUYOR

Türkiye'de Beden Dili, İş Yaşamı ve Renkler

Yazarı: Ahmet Şerif İzgören

Yayınevi: Elma Yayınevi

Basım Yılı: 1. Basım - Nisan 1998
64-66.Basım - Mayıs 2013

Sayfa Sayısı: 209

Başlıkta bahsedilen beden dili, iş yaşamı ve renkler konusunda çok teknik olmayan ama konu hakkında fikir sahibi olmayı sağlayan bir kitap.

Kendi külütürümüze ait çıkarımların bulunması sayesinde daha keyifli okunuyor.

Yazar da bundan bahsetmiş zaten. Beden dili her ülkede, her kültürde farklı anlamlara gelir

Mesela tüm dünyada insanların başlarını yukarıdan aşağı doğru sallaması "evet" anlamına, 
iki yana doğru sallaması "hayır" anlamına gelirken;

hayır'ı başını geriye atarak ve gözlerini arkaya doğru devirerek yapan üç millet varmış:
Türkler
Yunanlılar
Suriyeliler

Aslında beden dilinin en temiz hali küçük bir çocuktan öğrenilebilir.

Küçük bir çocuğa mama uzattığınızda yemeyecekse kafasını iki yana doğru sallar veya yana doğru çevirir. Bu çocuğun verdiği doğal bir "hayır" tepkisidir.

Fakat yaş büyüdükçe öğrenmenin etkisiyle bu tepkiler farklılık gösterir.





Başka yerlerde de okumuştum, bizim için masumane olan bazı işaretler, başka ülkelerde yanlış anlaşılabilir.

Misal;

baş parmağımızın ucunu yukarı doğru diğer parmaklarla birleştirerek yaptığımız "mükemmel" işareti;

İtalya'da: ne zırvalıyorsun?
Suudi Arabistan,
Suriye,
İsrail'de: Yavaşla

anlamına geliyormuş.


Zafer işareti olarak bildiğimiz işaret ve orta parmağın birlikte gösterilerek, diğer parmakların kapanması şekli İngiltere'de küfürmüş.

Fransızlar, savaşta esir aldıkları İngiliz okçuların, kurtuldukları zaman yay kullanamasınlar diye işaret ve orta parmaklarını keserlermiş. Savaşı kazanan İngiliz okçular, savaş meydanından kaçan Fransızlara avuç içleri kendilerine dönük bir şekilde işaret ve orta parmaklarını kaldırırlar ve "Parmaklarımızı kestiniz ama biz kazandık" derlermiş.

Tıpkım bizim Sokullu Mehmet Paşa'nın "Siz bizim İnebahtı Savaşı'nda sakalımızı kestiniz, biz ise Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik" hikayesi gibin. Okçu hikayesini İngiliz arkadaşlara teyit edebilecek varsa sevinirim. 

Hep böyle ıvır zıvır gereksiz bilgilerle doluyor kafam. 

Einstein, evinin telefon numarasını bile bilmezmiş. "Nasıl olur da bilmezsin? O kadar akıllı adamsın, iq'ndan utan" diyenlere "Bir not defterinin tutacağı bilgi için beynimi meşgul etmem" dermiş. 

Vuuuvvv. Kapakkk.


Bunların yanısıra kitapta ellerle, gözlerle, başlarla yapılan hareketler, ofis düzeni, renkler ile ilgili bilgiler var.

Ofisle alakalı olarak aklımda kalan mesela; Liderler masanın başına otururlar ve arkalarını kesinlikle boşluğa, pencere veya kapıya vermezler.







Ve ofiste kahverengi mobilyalar kulanma, eğer çalışanlar uzun süre kalsın istiyorsan. Çünküm kahverenginin böyle bir etkisi varmış. Fast food'çularda bunu bildiklerinden genelde kahverengi dekor kullanırlarmış ki anlamı "bir an önce ye ve git" imiş.

Kırmızı da iştah açarmış. O yüzden gıda firmaları logosunda bu rengi kullanırlarmış. Bir çırpıda akla gelen Coca Cola, Algida, Ülker...

Yeşil de güven verirmiş. Ev için rahatlatıcı bir renkmiş. Yaratıcılığı körüklermiş. Rahatlatıcı ve sakinleştiriciymiş. Tabiatı en çok hatırlatan renk olduğu için yeşil alanlarda insanların daha az mide ağrısı çektikleri tespit edilmiş.

Gerçi bunlar internette de var. Ama kitabın 1998'de yazıldığını gözönünde bulundurursak internette zaten kolaylıkla bulunabilecek bu bilgilere kitapta yer verilmesi o dönem için anlam ifade ediyormuş demek ki.


Ben burada şu işaret şu ülkede şu anlama, bu ülkede bu anlama geliyor, şu rengin anlamı şudur... diye sanki bir çeşit sıralama varmış gibi anlattım ama kitap bunları böyle madde madde şu şudur diye yazmamış. Gayet konuların içine, komikli örneklerle yedirmiş.

Zaten yazarın internette videoları da var, izlediyseniz kendisi komikli şakalı bir insandır. 

Pek çok gerekli gereksiz bilginin yanısıra, şunu öğrendiğime mutluyum.

Aynalama:

Hani evli çiftler zamanla birbirine benzer ya. Ya da "badem bıyık" tabir edilen AKP'li arkadaşların birbirlerine benzemesi. Yaklaştığımız belediye seçimlerinin afişlerinde de farkedebilirsiniz bunu. Akp'li belediye başkan adayının, üyesi olduğu partiyi, logoyu falan görmeseniz bile badem bıyığından tanıyacaksınız.

İşte bunun adı "aynalama" imiş. Sevdiğimiz, çokça vakit geçirdiğimiz insanla zamanla birbirimize benzeme hali. Birbirinin davranışını taklit etme, benzetme.

Atalarımızın "Üzüm üzüme baka baka kararır" diye tabir ettiği olay.


Eveeet, pek çok hareket, pek çok davranış tanıdık.

Ama tabi insanlara "Şu hareketi yaptı, o zaman şunu demek istiyor" gibi anlamlar yüklemek ruh hastalığı olur. Ya da kendi hareketlerini bunları düşünerek yapmak. 

Gözönünde olan insanlar, siyasiler falan düşünsün bunları.

Sen kimsen o ol, rahat ol. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder