12 Ocak 2014 Pazar

KAPLUMBAĞALAR




KAPLUMBAĞALAR

Yazarı: Fakir Baykurt

Yayınevi: Literatür Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım - 1967 , 22. Basım - Eylül 2012

Sayfa Sayısı: 363


Devletin zalim ve mantıksız yüzüyle tanışan Tozak köyünün güzel köylülerinin hikayesi.

Tozak, kuş uçmaz kervan geçmez bir köy.

Bağı bahçesi, yeşilliği, suyu... hiçbir şeyi yok.

Kıt kanaat geçiyor insancıklar. Elde yok, avuçta yok. 


Köyün eğitmeni Rıza, bu gidişe dur diyor. Köye bağ yapmaya karar veriyor. Köylüler de bu fikri destekliyor. Öylece duran, hiçbir işe yaramayacağı düşünülen, verimsiz olduğu sanılan toprağı kazıyorlar. Resmen yoktan var edip üzüm için gerekli ürünleri bulup buluşturuyorlar. Oradan buradan temin ettikleri malzemelerle bir bağ yapıyorlar.

O kadar da güzel yapıyorlar ki.

Lezzetli üzümler elde ediyorlar. Şaraplarını yapıyorlar, pekmezlerini yapıyorlar. 

Eski geleneklerini canlandırıp ilk asmalardan elde ettikleri üzümleri bedava dağıtıyorlar. 


Kendilerine yetecek kadar her şey zaten. 

Nispeten güzel günler yaşıyorlar bağ sayesinde.


Ta kiiiii.

"Hökümetimiz" burayı keşfedinceye kadar.


Önce gökten bir cisim düşüyor. Köylüler bunun ne olduğunu bir türlü anlamıyorlar. 

Sonra birkaç memur geliyor köye. Tapu kadastro işleri yapılacak köyün.

Gökten düşen cismi, memurlara gösteriyorlar. Meteoroloji rasat cihazı mıymış neymiş. Memurlar bir de dalga geçiyor, köylüler bunu bilmiyor diye. Ulan dürzü, nereden bilsinler. Ben de bilmiyorum. 

Zaten bu gelen memurlar da tam hicivlik.

Sabah 9'da köyün arazilerine bakacağız, diyorlar. Beylerin uyanması öğleni buluyor. Öğlen de öğle arası veriyorlar. Tembeller.

Köylülerde öyle dinlenme falan yok tabi. Sabah ilk ışıkla güne başlıyorlar. Akşama kadar ayaktalar.

Hatta bir tanesi diyor ki: "Bu memurlar için öğlen uykuya yatmak da kanunda mı yazıyor acaba?"


İşte bu memurlar, köylülerin gece gündüz çalışarak, dişleriyle tırnaklarıyla kazdıkları, yoktan var ettikleri üzüm bağını Hazine adına kaydediyorlar.

Sonra da vay siz Hazine arazisini işgal ettiniz, verin bunun cezasını. Kirası şu kadar.

Ölür müsün, öldürür müsün?

Bu insancıklar ondan sonra nasıl sevsinler devleti, nasıl güvensinler?


Kır Abbas dedemiz var bir tane. 

Muazzam bir amcamız.

Köyün olmazsa olmazı.

Hatta bence kitaba adının verilmesini hakedecek kadar önemli bir karakter. Kitabın adı "Kır Abbas" olmalıydı, yakışırdı.

Biraz deli akıllısı bir emmi bu.
Bağı yaparken en çok çalışanlardan. Hiçbir karşılık beklemeden bağa bekçilik yapan, her üzüm tanesini adeta sevgiyle izleyen bir amca.

İşte bu amca, devletin hiçbir emek sarfetmediği, yüzde yüz köylülerin emeği ile ortaya çıkan bağa el koyulması üzerine, bağın olduğu araziyi devlete aynen iade ediyor. 
Bütün köylüleri çağırıyor, bütün üzümleri toplatıyor, geriye kalan asmaları öküzlere yediriyor. Bağ namına hiçbir şey bırakmıyor.
Geriye sadece bağın içine yerleşmiş kaplumbağalar kalıyor.

Ey devlet, yıktın bağı, eyledin viran.


Fakir Baykurt, kitaba şahane bir önsöz yazmış. Tokat tokat.

"...Bizim yurdumuz, hem de insanımız, bir bakıma mürekkep yalamışların geriliği ve yanlış tepkileriyle hala Ortaçağ'ın çukurları içindedir...

"...Şimdi kendi çocuklarına yabancı dilli kolej, yüksek okul, hatta Avrupa'da Amerika'da okuma olanağı bulan yöneticiler, köydeki bebelerin ilkokuldan sonra gideceği okulları hesap dışı tutuyor. İlkokul uyutuyor, ortaokul uyandırmıyor...

"...Yollarda, sokaklarda görüyorum; her evde kalbur kalbur çoğalan çocuklar büyümek için kapı önlerine bırakılmış..."


Yazar, Kaplumbağalar romanı için;

"Acı, buruk bir roman oldu." demiş.

"Onu kentlerde, kasabalarda oturup günlük işiyle uğraşan okuryazarlar, yumrukçu ya da nemegerekçi aydınlar okuyacak. Belki kapılacaklar, belki sıkılacaklar. Ama ben romanımı asıl o akşam anamın geniş odasında bağdaş kurup beni dinleyen komşularımın, dört mevsimi karanlık, bütün ömrü kömür olan köylülerimin okumasını, severse onların sevmesini, ıslıklarlarsa onların ıslıklamasını isterim. Yurdumun bir yazarı olarak beni en çok bu sevindirir."

"Düşünüyorum, bir gün o da olur. Düşünüyorum, mutlaka olur."



4 yorum:

  1. Yazıyı pek beğendim. Kemal Yaşar'ın yeni kirabı Tek Kanatlı Bir Kuş'u anımsattı bana. O kitabı da okumadım sadece konusunu biliyorum ama nedense onu hatırlattı işte.

    YanıtlaSil
  2. Ben de okumadım Yaşar Kemal'in Tek Kanatlı Bir Kuş'unu. Ama köy romanı ise aşağı yukarı birbirini andırıyor olabilir. Dram aynı, hayat mücadelesi aynı.

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar,
    Bloğunuzu çok beğendim ve izlemeye aldım. Bana da bekliyorum. Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle. Sevgilerimi bıraktımmmm…..:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Blogunuza bakacağım.
      Sevgiler.

      Sil