21 Ekim 2012 Pazar

MODERN DÜŞÜNCENİN DOĞUŞU




MODERN DÜŞÜNCENİN DOĞUŞU

İspanyol Altın Çağı

Yazarı: Cemal Bali Akal

Yayınevi: Dost Kitabevi

Basım Yılı: 1. Baskı-1996, 2. Baskı-1997

Sayfa Sayısı: 319



1492'de İspanyol Christobal Colon, Amerika'yı keşfeder. Gerçi "yeni bir kıtaya ulaştığını bile bilmeyen Colon'un, milyonlarca insanın yaşadığı bir toprağı keşfetmiş olamayacağı gerçeği" vardır "ama bu gerçek, sömürgeci mantık tarafından gözardı edilir." (sf 136)

Bu yeni dünya altın madeni kaynamaktadır. Beyaz insanlar, buranın yerlilerini ölesiye çalıştırmak suretiyle bu madenlerden faydalanırlar. 

"Kendilerine hıristiyan diyen bu insanlar, onları izleyen sakin ve savunmasız yerlilerin karşısında, birden içlerine şeytan girmiş gibi kılıçlarına sarılır ve nedensizce, bir köy halkını yokederler. Kadın ve çocukların ırzına geçmek, bebekleri analarının kucağından alıp, onların gözleri önünde köpeklere parçalattırmak ya da bacaklarından tutup kayalara vurarak öldürmek, dil, burun, meme, kol, bacak kesmek, insanları canlı canlı yakmak ya da aç bırakarak ölüme göndermek yaygın sömürge eğlencelerindendir. Zevk için öldürülmedikleri zaman da yerlilerin içinde bulundukları zorla çalıştırma koşulları öylesine tüketicidir ki, kadın ve erkeklerin üremeye yönelik etkinlikleri sıfırlanmış, nüfus çoğalmaz olmuştur. Tek tük rastlanan hamileliklerde, analar, ümitsizlikten, çocuklarını düşürmek için her yönteme başvurur, bunu yapamazlarsa bebeklerini boğarlar. Kaldı ki, sütten kesilmiş olduklarından, onları öldürmeseler bile, çocuklarının yaşaması yine de mümkün değildir." (sf 136)

Kelimenin tam anlamıyla SOYKIRIM bu. "Avrupa'nın toplam nüfusunun aşağı yukarı elli milyon, Fransa'nın on iki milyon, İspanya ve İtalya'nın dokuz milyon, İngiltere'nin dört milyon olduğu bir dönemde, 1500'den 1650'ye, Meksika'nın yerli nüfusunu yirmi beş milyondan bir milyona, yeni kıtanın yerli nüfusunu seksen milyondan on milyona indirerek, yüz elli yılda insanlığın hemen hemen beşte birini ortadan kaldıran" bir felaket.

"Yerli işgücünün büyük bir hızla tükenmesi, çok kısa sürede, bu kıyıma yeni bir kıyımın eklenmesine yol açar ve afrikalıları Amerika'ya taşıyan sistemli köle ticareti başlar. Dört yüzyıl sürecek olan bu ticaret, milyonlarca genç, sağlıklı, güçlü afrikalıyı Yeni Dünya'ya ulaştırır, bir kısmını da yolculuğun zor koşullarında yok ederken, köklü Afrika uygarlıklarını, dinamik bir sosyal katmandan yoksun kılıp, çökertmeyi başaracaktır. Kuşkusuz, kölecilik Amerika'yla birlikte keşfedilmemiştir. Ancak fetih, o güne kadar uygulanan ve oldukça sınırlı kalan bu kuruma, gerek nicelik, gerekse nitelik açısından yepyeni, o güne kadar benzeri hiç görülmemiş, sınai ve tabii çok yıkıcı bir boyut kazandıracaktır." (sf 137)

Sömürgecilik ve köleciğilin had safhada olduğu bu dönemde bazı düşünürler çıkar ve yerlilerin de hakları olduğunu, onların da bizler gibi insan olduğunu söyler. Önemli bir konudur bu zira o dönem yerlilerin akıllı bir insan mı, yoksa şeytan ya da hayvan mı olduklarına bile karar veremeyen düşünürler vardır.

Kitaba adını veren konu da işte budur. İspanyol Altın Çağ. Hem gerçek anlamda altın madenleri ile bir altın çağdır, hem de insan hakları ve uluslararası hukuk alanında ortaya atılan kavram ve düşünceler ile fikirsel bir altın çağdır.

Bu alanda önemli fikirleri dile getirmiş Las Casas, "yaşamının sonuna doğru, vasiyetnamesinde şu ünlü kehanete ve lanete yer verir: 'İnanıyorum ki, böylesine haksızca, onursuzca, zorbaca, barbarca, inançsızca işlenen iğrenç suçlar yüzünden, Tanrı öfkesini İspanya üzerine boşaltacaktır; çünkü korkunç bir yıkım ve kıyım pahasına el koyulan kanlı zenginliklerden tüm ülke pay aldı."

"Kehanet doğru çıkacak, İspanya ekonomik zorluklarla karşılaşacaktır...Hesapsız sömürge siyaseti, Krallık'a beklediğinin tersini verecektir...Aslında, sömürge pastasına Pireneler ötesi Avrupa el koymuştur. Amerika'dan gelen altın ve gümüş, Tüm Avrupa'da merkantalizmi destekler, ilk değerler borsalarını yaratır, Avrupa'nın kaderini bugüne kadar etkileyecek olan ticari ve mali etkinliği olağanüstü arttırır. Avrupa bütünüyle yararlandığı bu fethin faturasını İspanya'ya çıkararak, onu bir günah keçisine dönüştürür ve suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışır. Tabii, özellikle Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya ve Belçika'nın İspanya'ya karşı verdiği kirli sömürge savaşında ispanyol mezalimi propogandası iyi bir ideolojik silah olacaktır. Ama bu yeni sömürgeciler, zorbalık açısından İspanya'yı aratmasalar da, onların Las Casas, Vitoria, Quiroga ve yandaşları gibi, fethin yasallığını reddeden ve sömürgeciliği sorgulayan düşünürleri olmayacaktır." (sf 150)

İşte böylece, dünyanın bir ucundan diğerine dev bir hakimiyeti olan Castilla devleti, (bugünün İspanya'sı) sen tut Amerika'yı keşfet, sonra sen yok ol, azalarak bit, keşfettiğin Amerika dev olsun. Sen bundan nemalanama. Tarihte hiçbir boynuz kulağı bu kadar geçmemiştir. 

" Bir dünyayı fetheden, ama bundan kendisine pay ayıramadan, o dünyayı modern sömürgeciliğin açgözlülüğüne terkeden de İspanya'dır." (sf 252)







2 yorum:

  1. Kitaptan alıntılarınıza ve yorumlarınıza bayıldım sonuna kadar okudum.. İnsan böyle bir vahşeti tasavvur etmek istemiyor beyninde.. Ama ne yazık ki bunlar olmuş.. Evet almam gereken kitaplar arasına girdi. Teşekkür ederim..
    Selam ve sevgilerle...

    YanıtlaSil
  2. Benim yaptığım alıntılar sadece bir kısmı. Hepsi ve daha fazlası kitapta, ama kitabın dili biraz ağır. Özenli okumayı gerektiriyor.

    YanıtlaSil