17 Ekim 2012 Çarşamba

BUZ PRENSES




BUZ PRENSES

(Isprinsessan)

Yazarı: Camilla Lackberg

İngilizceden çeviren: Elif Günay

Yayınevi: Doğan Kitap

Basım Yılı: 1. Baskı-Mayıs 2012

Sayfa Sayısı: 399


Polisiye roman sevmiyorum. 

Sevmiyorum çünkü pek sabırlı bir insan değilim. Bu polisiye romanlarda da konu sakız gibi uzatılır. Gereksiz ayrıntılar da vardır bir dünya. O yüzden içim bayılır. Ama bir kere başlayınca da "Katil kim?" sorusunun cevabını bulmadan bırakmak mümkün değil.

Normalde böyle bir kitap okumazdım. Ama bedava sirke baldan tatlıdır.

Radikal gazetesini okurken "Radikal okurlarına Buz Prenses hediye" diye bir başlık gördüm. Kitapla ilgili bir soru var. Bilen 1., 10., 20., 30., 40...böyle gidiyor, kişilere kitap hediye. 

Soru şu:

Buz Prenses romanının ana karakteri Erica’nın mesleği nedir? 

a) Adli tıp uzmanı 

b) Polis müfettişi 

c) Biyografi yazarı 

d) Avukat 

Tabi kitabı okumadan bu soruyu bilmeye imkan yok. Fakat, yazının devamında kitabın konusunu anlatırken cevabı da vermişler:

"...İskandinav polisiyelerinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilen romanın ana karakteri Erica başarılı bir biyografi yazarıdır..."

Ben de hemen doğru cevabı seçip gönderdim. 1 hafta sonra da kitap adresime geldi.

Bu vesileyle "İsveç Polisiyesinin Kraliçesi" Camilla Läckberg’in ilk romanı Buz Prenses'i okuma fırsatım oldu.

Polisiye sevenler sevecektir herhalde ki yazarın kitapları 35 ülkede 25 dile çevrilmiş.

Kitabın heyecansız bir başlangıcı var. Küçük bir kasabanın önemli bir ailesinin güzel kızı Alex, buz gibi evinde, küvette, bilekleri kesilmiş bir şekilde ölü bulunur. Başta intihar sanılır ama yapılan inceleme bunun bir cinayet olduğunu ortaya koyar.

Alex'in eski arkadaşı Erika da, polisle birlikte bu cinayetin izini sürer. Hem merak ettiğinden, hem de konuyu kitap yapmak istediğinden.

Bu şekilde sıradan bir cinayet vakası olarak başlayan kitap, aslında Türkiye'de yaşayan bir insanı çok da şaşırtmayacak olaylarla farklılaşır. Çocukların cinsel istismarı, bunun üstünün örtülüşü, elalem ne der telaşı, dedikodu...

İsveç gibi bir Avrupa ülkesinde bile böyle şeyler oluyorsa bizde de olması gayet normal denebilir mi acaba? 5 Eylül 2012'de Afyonkarahisar'da cephane patlayıp 25 askerimiz şehit olunca bakanımız çıkıp "Böyle kazalar Pakistan'da, Hindistan'da da oldu" demişti. Oralarda oluyorsa buralarda da olması normal anlamında. Buradan yola çıkarak İsveç'te bile oluyorsa ohooo burada tillahı olur, gibi bir çıkarımda bulunabilirim.

Yalnız tek farkla, oralarda muhtemelen bu durum olağandışı, aşırı şaşırtıcı bulunuyordur. Bizse kanıksadık birazcık. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder