3 Eylül 2011 Cumartesi

ZAHİR


ZAHİR

Yazarı: Paulo Coelho

Türkçesi: Ayşegül Hatay

Yayınevi:Can Yayınları

Basım Yılı:1. Basım- 2005 , 18. Basım -2005

Sayfa Sayısı:316


Bir yazar SİMYACI gibi bir kitabı yazdıktan sonra çok büyük bir baskı altında hisseder herhalde kendini. Zira dünyada okumayanı dövdükleri üç kitap var: Küçük Prens, Martı, Simyacı. Bunu tamamen işkembe-i kübramdan söylüyorum ama bence öyle yani.

Zahir'in de böyle mistik, böyle bir gizemli havası var ama şimdi kitabı okuyup bitirmemin üzerinden biraz zaman geçince aklımda çok da birşey kalmadığını farkettim. Aklımda kalanlar da kitabın anlattığı hikayeyle çok da alakalı olmayan şeyler.

Mesela tren raylarının birbirinden uzaklığının neden 143,5 cm olduğu. ''İlk tren vagonlarını yaptıklarında insanlar at arabalarını yaparken kullandıkları aletleri kullanıyorlarmış. Peki vagonların telerlekleri arasında neden bu kadar uzaklık var? Çünkü arabaların geçtiği eski yolların genişliği bu kadarmış. Ve neden? Çünkü onların savaş arabaları iki atla çekiliyormuş ve atlar yanyana durduğunda, genişlikleri 143, 5 santimetreymiş.

Böylece benim bugün gördüğüm, her biri birer sanat eseri olan hızlı trenlerimizin kullandığı rayların arasındaki uzaklık Romalılar tarafından belirlenmiş. İnsanlar ABD'ye gittiğinde ve orada tren yolları inşa etmeye başladıklarında bu genişliği değiştirmeye gerek duymamışlar ve o şekilde kalmış. Bu uzay mekiklerinin yapımını bile etkilemiş. Amerikalı mühendisler yakıt tanklarının daha geniş olması gerektiği düşünmüşler, fakat tanklar Utah'ta imal ediliyor ve oradan Florida'daki uzay merkezine trenle nakledilmeleri gerekiyormuş ve trenlerin bu yolda geçecekleri tünellerden daha geniş hiçbir şey geçemiyormuş. Ve böylelikle onlar da Romalıların ideal olduğuna karar verdiği bu ölçüyü kabul etmek zorunda kalmışlar.'' sf 135

Ya da mesela aklımda kalan bir diğer gereksiz bilgi;

'' 1971'de Kaliforniye Stanford Üniversitesi'nde bir grup araştırmacı, sorguya alınanların psikolojileri üstünde çalışmak için sahte bir hapishane yapmaya karar vermiş. 24 gönüllü öğrenci seçmişler ve onları suçlular ve gardiyanlar olarak ayırmışlar.

Sadece bir hafta sonra bu deneyi bitirmek zorunda kalmışlar. Gardiyanlar - iyi ailelerden gelen, normal değerleri olan, terbiyeli kızlar ve erkekler - gerçek birer canavara dönüşmüşler. İşkence sıradan bir olay haline gelmiş ve mahkumlara yapılan cinsel taciz normal kabul ediliyormuş. Projede yer alan öğrenciler, hem gardiyanlar hem de suçlular, büyük travmalar yaşamışlar ve uzun süre tıbbi yardıma ihtyaçları olmuş ve bu deney bir daha tekrarlanmamış.'' sf 227

Kafamı, bu gereksiz bilgilerden ayıklamaya çalıştığımda geride karısı tarafından terkedilen bir adamın ( yazarın ) , özelde karısını , genelde ise kendisini arayışını anlatıyor kitap.Aslında karısı da kendi iç yolculuğuna çıkmış, o da bir arayışta. Hatta yazarın yol arkadaşı olup karısını aramasına yardımcı olan adam da bir arayışta. Herkes kendisini arıyor. Ben neyim? Nerden geldim? Nereye gidiyorum?

Yine çok alakasız, aklıma bir Umut Sarıkaya karikatürü geldi. Otobüsle yolculuk etmekte olan adam, koltuk arkalarındaki televizyonda Maskeli Beşler'i izlemektedir ve iç sesi şöyle der: ''Bu yolculuk aynı zamanda benim iç dünyama yapacağım bir yolculuğu temsil ediyordu ama Maskeli Beşler'in esiri oldum.''

Bu kitap böyle basit değil tabi. Kendi içinde bir felsefesi var. Ha ben o felsefeyi çok anlamadım, anladığım kadaıyla da sıkıldım, o ayrı.

Ha ama önemli bulduğum ve ''Harbiden lan'' dediğim bir yer vardı:

''Yol gösterici ya da pes etme noktası: Yaşamımızda daima gelişmemizi engellemekten sorumlu olan bir olay vardır. Bir travma, acı bir yenilgi, aşkta hayal kırıklığı, hatta pek anlayamadığımız bir zafer bizi korkutabilir ve bir adım daha atmamızı engelleyebilir. Onun gizli güçlerini artırma sürecinin bir parçası olarak, bir şaman öncelikle kendisini bu pes etme noktasından kurtarmalıdır ve bunu yapmak için de tüm yaşamını gözden geçirip bu durumun tam ne zaman ortaya çıktığını bulmalıdır.'' sf 224

Harbiden lan.Bana da oluyor bu.Tam şimdi aklıma örnek gelmiyor ama oluyor yani. Var böyle birşey.

Bu arada yukarıdaki tren rayları ve suçlular-gardiyanlar deneyine çok da gereksiz demeyeyim aslında. Yeri gelir bir arkadaş ortamında söylerim, havam olur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder