1 Aralık 2023 Cuma

İNSANIN ESARETİ

 

İNSANIN ESARETİ

(Of Human Bondage)

W. Somerset Maugham

1915

İngilizce aslından çeviren: Tülin Er

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

7.Basım - Aralık 2022

792 sayfa


Su gibi aktı gitti 792 sayfa.

Baş karakter Philip’in çocukluğundan eşek kadar oluşuna kadarki süreci ne güzel beraber geçirdik.

Bu kitap yazarın başyapıtı sayılıyormuş. Ben de bir başyapıt olduğunu düşünüyorum. O kadar güzel anlatılmış bir hayat hikayesi ki. Anlatılan hayat güzel değil aslında, kimsesizlik, yoksulluk, aşk acısı…vb. Ama Philip’in bir şekilde bunları atlatacağı güveni verdi bana anlatım.

 

*

 

Önce babasını sonra da annesini kaybeden küçük Philip’i amcasına bırakıyorlar. Amcası William Carey ve karısı Louisa bakacaklar artık Philip’e.William Amca’nın ve Louisa Yenge’nin çocuğu yok. Başkalarına kıyasla dede nine olacak yaştalar. Hiçbir çocukla ilgilenmedikleri için bocalıyorlar başta. Ama özellikle Louisa Yenge elidnen geldiği kadar anaç davranmaya çalışıyor.

 Amca papaz. Çocuğu da bir dinî yatılı okula gönderiyorlar.

 Philip topal bir çocuk, yumru ayakları var. Kutsal kitaptan öğreniyor ki gerçekten inanırsan Tanrı’nın yardımıyla dağları yerinden sökebilirsin. O da Tanrı’dan ayağını düzeltmesini istiyor ve inanıyor da. Tarih de veriyor, okul açılmadan önceki gün olsun diye. Ama olmuyor. Amcasına soruyor:

-Farz edelim ki Tanrı’dan bir şey yapmasını istedin, bir dağı yerinden sökmek gibi mesela, bunun olacağına gerçekten inandın ama olmadı, bu ne anlama gelir?
-Bu sadece senin inançsız olduğun anlamına gelir. Sf.61

Üzülüyor Philip. Daha fazla inançlı olamazdı. Sonra da bunun kutsal kitaptaki bir şey söylerken başka bir şey kast edilen şeylerden biri olduğu kanaatine varıyor.

Okulda tabii akran zorbalığına maruz kalıyor.

Rose diye bir arkadaşı oluyor. Ama Rose’dan istediği ilgiyi göremeyince küsüyor.

Artık o okulda olmak ve büyüyünce papaz olmak istemiyor. Amcasını ve okul müdürünü ikna edip Almanya’ya gidiyor. Orada bir pansiyonda kalıyor.

Pansiyona gelen Hayward adlı kişiyle arkadaş oluyor. Onunla yaptığı sohbetler sonunda dini sorguluyor ve inançsız oluyor.

Dönüyor İngiltere’ye amcasıgilin yanına. Amcasının Papaz arkadaşının kızı Louisa Wilkinson da orada. Kadının yaşı büyük. Philip’e sıcak davranıyor. Philip etkileniyor. Sevişiyorlar. Philip için ilk. Sonra Philip’in etkilenmesi geçiyor. Kadın üzülüyor. Dönme zamanı gelince kadın gidiyor. Philip seviniyor gittiğine. Arkadaşı Hayward’a da kadının adını ve yaşını değiştirerek ve abartarak anlattığı bir mektup gönderiyor.

Philip, Londra’ya gidiyor. Bir avukat yanında katiplik yapıyor. Louisa’dan mektuplar geliyor ama cevap vermiyor ya da duygusuz cevaplar veriyor. Philip yalnızlık çekiyor. İş arkadaşı Watson var ama onu pek sevmiyor.

Muhasebecilik yapıyor. Beceremiyor.

Ressamlığa merak sarıyor. Paris’e gidiyor. Bu uğurda hatırası var demeden babasından kalan mücevherleri bile satacak kadar gözü dönmüş. Neyse ki yengesi birikmiş parasını veriyor ona.

Paris’te resim okuluna başlıyor. Buradaki öğrencilerden Bayan Price, Philip’e aşık oluyor. Ama Philip onu sevmiyor. Bir tatilde Philip gitti diye kız intihar ediyor.

Philip yaptığı resimlerden ve yeteneğinden emin değil. Parası da az olduğu için resim işinde ısrar etmenin iyi bir fikir olup olmadığından kuşkulu. Büyük bir cesaretle hocasından tavsiye istiyor. Devam etsin mi yoksa bıraksın mı diye. Hocası da samimiyetle çalışkan olduğunu ama vasat bir ressam olduğunu, yol yakınken dönmesini, gençken kendisine de bu tavsiyenin verilmiş olmasını çok istediğini söylüyor. Yoksulluğun sanatçıları daha üretken yaptığı zannını da eleştiriyor. Bunu ancak tuzu kuru insanlar söyleyebilir, geçim derdi bir felakettir diyor.

Philip, çok sevdiği yengesinin öldüğü haberini alıyor. Cenazeye gidiyor. Burada resim işinden vazgeçip babasının mesleği olan doktorluğu düşünmeye başlıyor.

Londra’da tıp okumaya gidiyor. Orada bir arkadaşı oluyor, Dunsford. Onun kafede hoşlandığı bir garson kız var. Philip kızla konuşmaya çalışıyor ama kız tersliyor. Bunun üzerine bir daha o kafeye gitmeme kararı alıyorlar. Ama Philip kızdan öç almak için gidiyor fakat kızdan hoşlanmaya başlıyor. Mildred kızın adı. Aşık oluyor ona. Kızı aslında güzel, akıllı bulmuyor, neden aşık olduğunu da anlamıyor ama aşık işte. Kıza onu sevdiğini söylüyor ama kız tepkisiz. Sonunda da kız başkasıyla evleniyor.

Paris’ten arkadaşı geliyor. Onunla vakit geçirirken Mildred’i unutuyor. Ressam arkadaşı bir model buluyor, modelin yanında bir kadın var, Norah. Boşanmış, bir çocuğu var, ucuz romanlar yazıp para kazanmaya çalışıyor. Philip bu kadınla yakın arkadaş hatta sevgili oluyor. Kadının ilgisi, görgüsü, kültürü ona iyi geliyor.

Ama Mildred tekrar karşısına çıkıyor. Evlenmemiş. Evlenmeyi düşündüğü adam zaten evli ve çocukluymuş. Üstelik kendisi de hamile kalmış. Philip onu unuttuğunu sanmıştı ama aşkı yine depreşiyor. Norah’dan ayrılıyor. Mildred için ev tutuyor, para harcıyor, Mildred bir kız çocuğu doğuruyor. Mildred, çocuğu bir bakıcıya verip çalışmayı düşünüyor. Buluyor bir bakıcı.

Philip, Mildred’i, pansiyondan yakın arkadaşı Griffiths ile tanıştırıyor. Griffiths yakışıklı, eğlenceli biri. İkisini de birbirine çok övüyor. Ve tanıştıklarında ikisi birbirinden hoşlanıyor. Mildred aşık oluyor Griffiths’e ve bunu Philip’e de söylüyor. Philip, Mildred mutlu olsun diye üste para vermeye devam edip Griffiths ile tatile çık diyor. Çıkıyorlar tatile. Ama Griffiths, Mildred’den sıkılıyor. Bırakıyor kızı. Philip de uzaklaşıyor. Tıp eğitimine sarılıyor. Aradan bir yıl geçiyor. Mildred’i bir gün yolda görüyor. Kötü yola düşmüş. Onu ve bebeği kendi pansiyonuna alıyor. Artık Mildred’a aşık olmadığını fark ediyor. Mildred’den sadece yemek ve temizlik bekliyor. Mildred aralarındaki ilişkiyi anlamıyor. Yakınlık kurmak istiyor, Philip reddediyor, dokunmuyor Mildred’e. Mildred de sinirlenip Philip evde yokken her şeyi kırıp kesip evi terk ediyor.

Philip başka yere taşınıyor.

Borsada parasını kaybediyor. Fakirliğe düşüyor. Eğitimini bırakıyor. Geceleri dışarıda yatıyor. Eski bir hastası vasıtasıyla bir mağazada iş buluyor. Mağaza yatacak yer de sağlıyor.

Amcası ölüyor. Bir miktar miras kalıyor. Çok uzun zamandır bu mirası beklemişti. Nerdeyse amcasını hasta yatağında öldürecek kadar gözü dönmüştü ama yapmadı bunu neyse ki.

Mağaza işini bırakıp tıp eğitimine devam ediyor. Diplomasını alıyor. Fakirlik görmüş bir doktor olduğu için hastaların halinden anlıyor, hastalar onu seviyor.

Eski bir hastasının kızı olan Sally’den hoşlanmaya başlıyor. Sally de ondan. Sevişiyorlar. Sonra kızın hamile kaldığından korkuyor. Philip’in en büyük hayali dünyayı gezmek. Bu hayalini gerçekleştirememekten korkuyor. Ama sonra Sally gibi bir eş ve ondan kendi çocuğu olması fikri hoşuna gidiyor. Sally’nin hamile olmadığını öğrenince üzülüyor. Hayal diye kurduğu şeylerin aslında kendi gerçek isteği değil oradan buradan kulağına çalınıp benimsediği şeyler olduğunu anlıyor. Sally’e evlenme teklifi ediyor. Olumlu cevap alıyor.

Son

Okurken Mildred’e olan saplantılı aşkı pes dedirtmişti. Bu kızı hayatından çıkarması şart ve bunu becerememesi ne büyük zavallılık. Sally’nin anlatıldığı kısımlara geldiğimde ise Philip’in bu kızı elinden kaçıracağını düşünüp tedirgin olmuştum.

Sıradan gibi yaşanmış maceralı bir hayat hikayesi idi. Yatmadan önce birkaç sayfa birkaç sayfa okuya okuya bir baktım, bitmiş.

*

Yazarın bir başka kitabı için

Bkz: Boyalı Peçe

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder