15 Kasım 2020 Pazar

BİR GÜN TEK BAŞINA

 


BİR GÜN TEK BAŞINA

Vedat Türkali

1974

Everest Yayınları

1.Basım – Ekim 2004

631 sayfa

 

Ön planda evli adam ve üniversite öğrencisi sevgilisi.

Arka planda 1960’lı yıllar, İsmet İnönü-Adnan Menderes dönemi, öğrenci ve işçi ayaklanmaları.

*

Kenan eski edebiyat öğretmeni. Şimdi kitapçı. Karısı Nermin tarih mezunu ama ev hanımı. Bir de kızları var, Zeynep.

Kenan bir gün meyhanede bir arkadaşı ile takılırken arkadaşının arkadaş grubuyla tanışıyor. Gruptaki bir kızı, Günsel’i, Nermin’e benzetiyor. Sarhoş da. Sarhoşlukla Nerminmiş gibi konuşuyor onunla. Sonradan fark ediyor o olmadığını. Kenan ve Günsel’in tanışıklığı böyle başlıyor.

Kenan sonra unutamıyor Günsel’i.

Günsel de onu.

Ve evet, birlikte oluyorlar.

*

Aralarında yalan yok. Günsel biliyor Kenan’ın evli ve çocuklu olduğunu. Kenan aslında bunu söylemeye pek niyetli değil gibiydi ama ne kadar saklayabilir?

Bence bu ilişki mide bulandırıcı ama bana ne?

Evli erkek/kadının başka biriyle ilişkisinin olması çok zavallıca. Çünkü evli demek bir ilişkisi var demek. Eğer bir ilişkisi olduğu halde başkasıyla birlikte oluyorsa ya da olmayı düşünüyorsa, demek ki içinde bulunduğu ilişkiden memnun değil. Ve memnun olmadığı bir ilişkiyi bitirebilecek cesaretten ve güçten yoksun. Korkak ve güçsüz bir erkek nasıl çekici gözükebilir ki? Evli erkek bacımdır.

Üstelik yaşlı. Günsel üniversite öğrencisi, yirmi yaşında. Kenan ise kırk.

Yirmili yaşlarda kızlar olgun erkeklerden hoşlanabilir, yirmili yaşlardaki insan akıllıca/akılsızca her şeyi yapabilir. Burada yaşı büyük olanın akıllıca davranması gerekir ama neredeee?

Böyle hikayelerde kimisi evli adamla birlikte olan kadını suçlayıcı bir tutum takınıyor. Ne münasebet! Sadakat yükümlülüğü evlilik birliğinin tarafları arasındadır. Üçüncü kişinin bu evliliğe karşı herhangi bir yükümlülüğü yoktur.

Gelelim Kenan’ın karısı Nermin'e.

Hikayenin bu kısmına kadar Nermin’in bir suçu yok. Fakat Kenan ona evliliği devam ettirmek istemediğini söylediği halde olmaz kocamsın, çocuğumun babasısın, istersen beni sevme ama akşamları yine de eve gel, ben babasız büyüdüm, çocuğum babasız büyümesin… teraneleri yüzünden Kenan ve Günsel’in yanı sıra Nermin’i de salak buldum.

Of hepsi çok salak.

Kırk yaşında adamın amsalak gibi davranması, Nermin’in bu salağı kocam da kocam diye sevmeye devam etmesi… Günsel’in…

Günsel’in salaklığını yaşına verip mazur görüyorum.

Günsel’in bir derdi de öğrenci isyanları.

Devrimci kız. İktidarın yasaklarına karşı sessiz kalamıyor. Arkadaşlarıyla birlikte protestolara, mitinglere katılıyor. Ülkede baskıcı bir dönem var. Ay zaten ne zaman olmadı ki? Sene 1961, halk iktidarın hiçbir zaman değişmeyeceğini düşünüyor. Kronik bir his galiba bu. Toplumsal olarak iktidarların hiçbir zaman değişmeyeceği kanaatimiz var. Halbuki değişiyor işte, değişmiş, değişecek… Ama gelenin gitmeyeceğine yönelik iliklerimize işlemiş bir sabit fikir var.

*

Kenan bir yandan Nermin’i sevmiyor, ondan kurtulmaya çalışıyor, ama Nermin’i çıplak gördüğü zaman da dayanamıyor. Offf! Nermin hamile kalıyor.

Öte yandan Günsel de hamile.

Korunmayı da bilmiyor galiba koca adam.

*

Kenan Nermin’in boşanmak istememesi ve üstüne hamile kalması üzerine iyice kendisini çıkmazda hissediyor. Günsel söylemedi ona hamileliğini. Bir de Günsel’in hamile olduğunu öğrense iyice kafayı yerdi herhalde.

Günsel ve Kenan, Kenan’ın arkadaşı Rasim’in Teşvikiye’deki evinde takılıyorlar fırsat buldukça. Rasim’in garsoniyeri. Rasim de evli bu arada. Açık evlilik onlarınki. O da karısı da başkalarıyla birlikte oluyormuşmuş.

*

Günsel’in arkadaşları arasında Kenan’ın gizli polis olduğu söylentisi çıkıyor. Günsel de inanıyor buna ve uzak duruyor artık Kenan'dan.

Kenan başta anlamıyor ama sonradan öğreniyor kendisinin polis sanıldığının. Günsel'in buna inanmasına kahroluyor. Zaten yarım aklı vardı, o da gidiyor. Kendi kendisine söylenip öfkeleniyor, yok Günsel, eski erkek arkadaşı Sermet ile birlikteymiş, orospuymuş Günsel, Nermin de orospuymuş, karnındaki piç belki başkasındanmış, keşke ölselermiş… Çirkinleşiyor Kenan. O çirkinlikle karısı ve çocuğunu dövüyor. Bir bu kalmıştı çünkü yapmadığı.

Bunun üzerine Nermin hala kocam da kocam der diye çok sinirlenmiştim ama neyse ki boşanalım diyor. Ay şükür yani Nermin!

Gerçi Kenan özür dilese affetmeye meyilli.

*

Kenan’ın hem Günsel’i hem de Nermin’i peş peşe kaybetmesiyle bir sevindim. Ama sonra intihar etti Kenan, bunu beklemiyordum. Bileklerini kesmiş.

*

Günsel başta çocuğunu aldırmayı düşünmüştü ama Kenan’ın ölümünün ardından vazgeçti.

*

Ön plandaki aşk hikayesi bana tatlı gelmedi. İnsanların hayatlarını kendi elleriyle bile isteye zorlaştırmaları bana tatlı gelmiyor.

Arka plandaki memleket meseleleri de tatlı değil. Çünkü zaten ne zaman tatlı oldu?

 Velhasıl tatlı bir kitap değil.

2 yorum:

  1. Ağırlığın aşka verildiği kitapları okurken ben de gereksiz sıkılıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağırlığın aşka verilmesi değil beni sıkan, aşkın niteliği. Buradaki gibi hayatı zorlaştırmak, aşk gibi güzel bir duyguyu trajediye dönüştürmek beni sıkıyor.

      Sil