13 Mayıs 2019 Pazartesi

MONTE CRISTO KONTU



MONTE CRISTO KONTU

(Le Comte de Monte-Kristo)

Alexandre Dumas

1844

Çeviren: Aysel Altınel

İthaki Yayınları

1243 sayfa



Muh-te-şem

Son bir aydır –hatta biraz daha fazla- bu kitabı okuyordum. Binikiyüzkırküç sayfa olduğu için oku oku bitmiyor maaşallah. Ama şu var ki, daha da olsa okurdum. O kadar bayıldım o kadar bayıldım…
Buradan öncelikle e-kitap okuyucuma teşekkür etmek istiyorum. İyi ki var bu icat. Zira fiziki olarak tuğla gibi iki ciltten oluşuyor bu kitap. En çok da dışarıda yollarda, cafelerde, adliyede duruşma beklerken kitap okuduğum için yanımda taşımam kolay olmazdı. Taşımazdım da zaten. Evde ise çok kitap okuyamıyorum ben. Değil bir ay bir yılı bulurdu o zaman bitirebilmem. Tabii fiziki kitabın yeri de ayrı onu da seviyorum ama e-kitabın yarattığı pratiklikten memnunum.

Bildiğiniz Hikaye

Aslında romanın anlattığını pek çok kişi biliyordur. Çünkü çeşitli dizilere, filmlere de esin kaynağı olmuş bir eser.

Haksız yere hapse atılan birinin kendisini hapse atanlardan intikam alma hikayesi, diye tek cümleyle özetleyebilirim.

Ancak bu tek cümlenin açılımını bilseniz… Tadından yenmiyor…

Çocuk Kitabı Formatı

Çocukken okumuştum ben bu kitabı aslında. Fakat 50 sayfaydı J

Çocukken bu da dahil pek çok dünya klasiğinin çocuklar için kısaltılmış metinlerini okumuştum. Ve böylece kendimi dünya klasiklerini okumuş bitirmiş sanıyordum daha 12 yaşımda.

Yıllar sonra bir kitapçıda gördüm, benim 50 sayfa olarak okuduğum Sefiller aslında 1000 sayfaymış. O zaman anladım gerçeği.

Monte Cristo Kontu’nu çok beğendiğim için kardeşlerime de kitabı almak istedim. Okuyup beğendiğim kitapları onlara da alıyorum. Okurlar okumazlar, kendileri bilir. Kitaplıklarında dursun belki bir gün ilgilerini çeker. Ya da çekmez, canları sağ olsun.

Ama kitabın kalınlığını görünce iki kardeşimin de gözü korktu, gayet ne bir şekilde “Yok okumayız” dediler. J

Ne olur gözünüz korkmasın. O kadar heyecanlı akıyor ki, bırakamıyorsunuz zaten kolay kolay.
Çocuk kitabı olan şeklini de tekrar okudum bu arada. Bunun üzerine cila olarak. O kadar şeyi nasıl anlatmış ya da daha doğrusu anlatmamış, hangilerinden feragat edilmiş, merak ettim.

Yalnızca temel hikayeyi anlatıyor tabii ama yan karakterlerin de hikayesi okunmaya değer. Bir de Monte Cristo Kontu lakaplı Edmon Dantes’in nasıl incelikli, nasıl sabırla, nasıl sakin intikam yolculuğuna çıktığı o kadar zarafetle işleniyor ki romanda, özeti o tadı vermiyor.


İlmek İlmek

Monte Cristo Kontu lakaplı Edmond Dantes’in nasıl incelikli, nasıl sabırla, nasıl sakin intikam yolculuğuna çıktığı o kadar zarafetle işleniyor ki romanda, özeti o tadı vermiyor.
Romanda ayrıca dönemin siyasi atmosferinden de bahsediliyor. Kral ve Napolyon taraftarları arasındaki çekişme, iktidarı alan tarafa göre eskinin makbullerinin sonradan suçlu sayılması gibi.
Fransa liderlerinin yanı sıra başka bir tarihi şahsiyet olarak Tepedelenli Ali Paşa da geçiyor hikayede.

Türkler

Türklerin de bahsi geçiyor kitapta.

Türk halısı, Türk kumaşı, Türk ipeği… gibi otantik bir unsur olarak.

Ya da:

“Kahveyi nasıl içersiniz?’ dedi yabancı: ‘Fransızlar gibi mi Türkler gibi mi, koyu mu açık mı, şekerli mi şekersiz mi, soğuk mu sıcak mı? Seçim sizin: her biçimde hazırlanabilir.’ ‘Türkler gibi içeceğim’ diye yanıt verdi Franz.”
diye Türk kahvesi olarak. (Böyle şeyler beni heyecanlandırır.)

Cemiyet Hayatı

Monte Cristo Kontu’nda Fransız cemiyet hayatını görüyoruz. Kontlar, prensler, prensesler… Bana bu açıdan Tolstoy’un Anna Karenina’sını anımsattı. Onda da Rus cemiyet hayatı vardı.

Müthiş kibar bir konuşma dili var bu insanların:

“Bağışlayın Mösyö’ dedi Franz bu kez, ‘Möstö Nortier’nin görüşmek istediği kişi ben olduğuma göre onun isteğini yerine getirmek özellikle bana düşer sanırım; zaten henüz bu onuru bana vermesini rica etme fırsatı bulamadığım için ona saygılarımı sunmaktan mutluluk duyacağım.”

Bu noktadaki insanların ayırt edici özellikleri giyimleri kuşamlarının yanı sıra bu kibar konuşma dilleri zaten

Özeti

Edmond Dantes denizcidir ve çalıştığı geminin patronu Morrel tarafından da sevilmektedir. Ancak onun yükselmesinden rahatsız olan biri vardır: Danglars.

Danglars geminin muhasebecisidir ve tekinsiz bir adamdır. Dantes’in gemide daha üst bir konum edinmesini istemez, çünkü öyle bir durumda işinden olacağından korkar. Halbuki Dantes her ne kadar Danglars’ın güvenilmez biri olduğunu anlamışsa da ona karşı bir garezi yoktur.

*

Dantes’in Mercedes adında sevdiği bir kız vardır. Kız da onu sever. Evlenme planları yaparlar.
Ancak Mercedes’e aşık biri daha vardır: Fernand. Mercedes Fernand’ı arkadaş olarak sevmektedir. Dantes, Fernand’ın Mercedes’e yakınlığından rahatsızdır ama Mercedes Fernand’a karşı bir şey hissetmediğinden bunu büyütmez.

*

Danglars ve Fernand, Dantes’e karşı bir olurlar ve Dantes hakkında asılsız bir ihbar mektubu yazıp ajanlıkla suçlayarak savcıya ulaştırırlar.

Dönem, krallık dönemidir. Napolyon taraftarları düşman sayılmaktadır. Napolyon’a “Zorba” taraftarlarına da “Bonapartçı” denmekte, yakalananlar cezalandırılmaktadır.

Halbuki bundan önce de Napolyon ve taraftarları makbul sayılmaktaydı.

İktidar değiştikçe düşmanlar değişiyor, eskinin makbulleri şimdinin suçluları sayılıyor. Bu açıdan çarpıcı bir siyasi iklimi var romanın geçtiği dönemin.

Danglars ve Fernand, ihbar mektubu yazarlarken yanlarında Gaspar Kadrus adında biri daha vardır. Terzilik yapan Gaspar, o esnada sarhoştur ama sonra olalar gelişince de gerçeği söylemez.

*

Dantes, düğün gecesi savcı Gerard de Villefort’un karşısına getirilir.

Savcı başlangıçta Dantes’i salıvermeye yakınken sonra mektubun içeriğinde kendi babasının Bonapartçı ajan olarak yazıldığını görür. Eğer bu mektup ortaya çıkarsa babası öldürüleceği gibi kendi kariyeri de mahvolacaktır. O yüzden mektubu yakar, Dantes’i de hapse attırır.

*

Dantes, neden tutuklandığını anlamaz.

Tek başına kaldığı hücrede bugün yarın çıkacağını düşünür.

Onu sevenler de.

Patronu Morrel, onun için çok uğraşır ama bir sonuç elde edemez.

Dantes’in babası bu arada ölür.

Mercedes de Fernand ile evlenir.

Dantes, tam on dört yıl hapiste kalır.

*

Hapiste tünel kazarak başka bir hücredeki mahkum ile tanışır. Rahip olan bu mahkumun deli olduğunu düşünür herkes. Çünkü çok büyük bir hazineye sahip olduğunu ve kendisini hapisten çıkarana bunu vereceğini söyler. Kimse de inanmaz. Dantes ise bu durumla ilgilenmez. Konuşabileceği birinin olması ona yeter.

Rahip çok bilgili, çok donanımlı biridir. Dantes ise eğitimsiz bir gençtir. Rahip, Dantes’i eğitir. Gardiyanlar tarafından pek kontrol edilmedikleri için de epey zaman geçirirler.

Dantes, kendisini kimin neden hapse attırdığını henüz bilmezken Rahip ona yol gösterir. “Hapse girmende kimin ya da kimlerin menfaati var?” diye sorar ve sonra çorap söküğü gibi gerçekleri ortaya çıkarır bilge Rahip.

Dantes de intikam yeminini eder.

Bir gün Rahip fenalaşır. Kendisini uzun süre iyi tutacak ilaçları yapabilmeyi becermiştir ama artık dayanamaz ve ölür. Ölmeden önce Dantes’e de hazineden bahseder.

Gardiyanlar, rahibin cesedini bir çuvala koyarlar ve daha sonra almak üzere giderler.

O esnada Dantes, rahibin odasına girer, rahibi çuvaldan çıkarıp onu kendi odasına koyar ve çuvala girer. Böylece gardiyanlar, ölüyü almaya geldiklerini sanıp Dantes’i alırlar.

Dantes, bir mezara gömüleceğini düşünür, oradan çıkma planları yapar.

Ancak kaldığı şatoda ölen mahkumlar, meğer mezara gömülmüyor, uçurumdan denize atılıyormuş.

Dantes de kendisini denizde bulur. Neyse ki çuvaldan çıkar ve kurtulur.

Denizci olduğunu söyleyerek gemilerde çalışır bir süre.

Sonra rahibin söylediği hazineyi bulmaya gider. Hazine Monte Cristo Adasındadır. Ve gerçekten de hazine vardır.

*

Edmond Dantes artık çok zengindir ve intikam alacaktır.

*

Danglars da Fernand da çok zengin olmuşlardır. Dantes’i de tamamen unutmuşlardır.

Dantes, kendisini Monte Cristo Kontu olarak tanıtarak cemiyet hayatına girer. Herkesin sevgisini ve saygısını kazanır.

Eski patronu Morrel, iflas etmiştir. İntihar etmeyi düşünürken Monte Cristo Kontu ona para sağlayarak hayatını kurtarır. Ancak bu iyiliği yapanın kim olduğunu Morrel ailesi bilmez.

Morrel’in oğlu Maximilien de Monte Cristo Kontunu sevmektedir.

*

Fernand subaylık yapmış ancak vatana ihanet etmiş, düşmanla işbirliği yaparak zengin olmuştur. Dantes, bunu ortaya çıkarır. Fernand’ın tüm saygınlığı ve şerefi yerle bir olur.

Mercedes, en başından beri Monte Cristo Kontu’nun kim olduğunu anlamıştır ama artık eski Mercedes değildir. Her ne kadar Dantes’i sevse de kendisini suçlu hissetmektedir.

Fernand ve Mercedes’in oğlu Albert da Monte Cristo Kontunu sevmiştir. Ancak Monte Cristo Kontu, az kalsın Albert’i öldürecekti. Mercedes’in yalvarmaları neticesinde vazgeçiyor.

*

Savcı ile de yakınlık kuran Monte Cristo Kontu, savcının eski eşinin anne ve babasını zehirlenerek ölmelerini sağlar. Ailesindeki ölümler nedeniyle sarsılan savcının bu defa da kızı zehirlenerek ölmüştür. Katil ise savcının eşidir. Her şey kendi oğluna kalsın diye üvey kızını öldürmeye kalkmış kadın.

Ama kız ölmüyor. Monte Cristo Kontu buna da müdahale ediyor. Kız ve Maximilien birbirlerini seviyorlar. Oysa kızı başkasıyla evlendirmek istiyorlar. Adı Franz. Aileler için iyi bir evlilik diye düşünülüyor.

Fakat sonra Franz, savcının babası Nortier’in yıllar önce kendi babasını öldürdüğünü öğreniyor. Düğün iptal oluyor.

Onun öncesinde de savcı gençken Danglars’ın karısıyla aşk yaşamış. Bu aşktan bir çocukları olmuş. Savcı bu çocuğu gömmeye kalkmış. O esnada savcının bir düşmanı savcıya saldırmış Savcıyı öldürdüğünü sanıp çocuğu da almış.

Monte Cristo Kontu, bu çocuğu buluyor. Artık büyümüş ve suça bulaşmış bu yoksul adamı zengin diye tanıtıp cemiyet hayatına sokuyor. Sonra da Danglars’ın damadı yapmaya çalışıyor. Tüm bu gerçekler de savcının yer aldığı bir duruşmada çat çat ortaya seriliyor.

*

Artık bankacı olan ve paradan başka bir şey düşünmeyen Danglars’ın borsada kaybetmesini sağlıyor Monte Cristo Kontu. Ardından Danglars’ın kızının fakir bir adamla evlenmesine öncülük ediyor. Yukarıda da anlattığım gibi bu damadın gerçek yüzü ortaya çıkıyor.

Bu damat aynı zamanda Gaspar’ı da öldürüyor. Hani terzi olan. Gaspar çok pis bir adam. Yalancılık, düzenbazlık, cinayet, hırsızlık, hepsi bunda var. Açgözlülüğü nedeniyle ölüyor sonunda.

Çok para kaybeden Danglars, alacaklılardan kaçıyor. Kaçtığı yer Roma. Burada eşkıyaların eline düşüyor. Dantes bu eşkıyaların da saygı duyduğu bir isim ve Danglars’ın milyonlarını alıyorlar. Ama Dantes, Danglars’ı sonradan affediyor.

*

İntikamlar alındı. Dantes artık, köle olarak satın aldığı Haydee ile hayata tutunmaya çalışıyor.

Haydee Tepedelenli Ali Paşa’nın kızı ve Monte Cristo Kontuna aşık. Monte Cristo Kontu ise bu aşka karşılık vermiyordu, çünkü intikamdan başka bir şey düşünmüyordu. Artık her şey bittiği için yeni bir sayfa açıyor kendisine.

Tekrar Okumalık

Birkaç yıl sonra tekrar okuyacağım bu romanı. Yine muhteşem bulacak mıyım merak ediyorum. Çok aşırı beğendim şu an çünkü. Bir de bu okumam biraz yüzeysel kaldı olayların heyecanına kapıldığımdan. Özellikle sonlara doğru neredeyse her bölüm sonunda şaşkınlıkla ve heyecanla “Oha!” diyerek ayı gibi okudum. Bir dahakine daha sakin bir şekilde ve özellikle hikayenin geçtiği dönemi inceleyerek okuyacağım.

2 yorum:

  1. konusunu sevdiğim kitaplardan. ama tam metnini okumadım henüz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuması çok keyifli gelmişti bana. Darısı başınıza :)

      Sil