MONTE CRISTO KONTU
(Le Comte de Monte-Kristo)
Alexandre Dumas
1844
Çeviren: Aysel Altınel
İthaki Yayınları
1243 sayfa
Muh-te-şem
Son bir aydır –hatta biraz daha fazla- bu
kitabı okuyordum. Binikiyüzkırküç sayfa olduğu için oku oku bitmiyor maaşallah.
Ama şu var ki, daha da olsa okurdum. O kadar bayıldım o kadar bayıldım…
Buradan öncelikle e-kitap okuyucuma
teşekkür etmek istiyorum. İyi ki var bu icat. Zira fiziki olarak tuğla gibi iki
ciltten oluşuyor bu kitap. En çok da dışarıda yollarda, cafelerde, adliyede
duruşma beklerken kitap okuduğum için yanımda taşımam kolay olmazdı. Taşımazdım
da zaten. Evde ise çok kitap okuyamıyorum ben. Değil bir ay bir yılı bulurdu o
zaman bitirebilmem. Tabii fiziki kitabın yeri de ayrı onu da seviyorum ama
e-kitabın yarattığı pratiklikten memnunum.
Bildiğiniz
Hikaye
Aslında romanın anlattığını pek çok kişi
biliyordur. Çünkü çeşitli dizilere, filmlere de esin kaynağı olmuş bir eser.
Haksız yere hapse atılan birinin kendisini
hapse atanlardan intikam alma hikayesi, diye tek cümleyle özetleyebilirim.
Ancak bu tek cümlenin açılımını bilseniz…
Tadından yenmiyor…
Çocuk
Kitabı Formatı
Çocukken okumuştum ben bu kitabı aslında. Fakat
50 sayfaydı J
Çocukken bu da dahil pek çok dünya
klasiğinin çocuklar için kısaltılmış metinlerini okumuştum. Ve böylece kendimi
dünya klasiklerini okumuş bitirmiş sanıyordum daha 12 yaşımda.
Yıllar sonra bir kitapçıda gördüm, benim
50 sayfa olarak okuduğum Sefiller aslında 1000 sayfaymış. O zaman anladım
gerçeği.
Monte Cristo Kontu’nu çok beğendiğim için
kardeşlerime de kitabı almak istedim. Okuyup beğendiğim kitapları onlara da
alıyorum. Okurlar okumazlar, kendileri bilir. Kitaplıklarında dursun belki bir
gün ilgilerini çeker. Ya da çekmez, canları sağ olsun.
Ama kitabın kalınlığını görünce iki
kardeşimin de gözü korktu, gayet ne bir şekilde “Yok okumayız” dediler. J
Ne olur gözünüz korkmasın. O kadar
heyecanlı akıyor ki, bırakamıyorsunuz zaten kolay kolay.
Çocuk kitabı olan şeklini de tekrar okudum
bu arada. Bunun üzerine cila olarak. O kadar şeyi nasıl anlatmış ya da daha
doğrusu anlatmamış, hangilerinden feragat edilmiş, merak ettim.
Yalnızca temel hikayeyi anlatıyor tabii
ama yan karakterlerin de hikayesi okunmaya değer. Bir de Monte Cristo Kontu
lakaplı Edmon Dantes’in nasıl incelikli, nasıl sabırla, nasıl sakin intikam
yolculuğuna çıktığı o kadar zarafetle işleniyor ki romanda, özeti o tadı
vermiyor.
İlmek
İlmek
Monte Cristo Kontu lakaplı Edmond Dantes’in
nasıl incelikli, nasıl sabırla, nasıl sakin intikam yolculuğuna çıktığı o kadar
zarafetle işleniyor ki romanda, özeti o tadı vermiyor.
Romanda ayrıca dönemin siyasi
atmosferinden de bahsediliyor. Kral ve Napolyon taraftarları arasındaki
çekişme, iktidarı alan tarafa göre eskinin makbullerinin sonradan suçlu
sayılması gibi.
Fransa liderlerinin yanı sıra başka bir
tarihi şahsiyet olarak Tepedelenli Ali Paşa da geçiyor hikayede.
Türkler
Türklerin de bahsi geçiyor kitapta.
Türk halısı, Türk kumaşı, Türk ipeği… gibi
otantik bir unsur olarak.
Ya da:
“Kahveyi
nasıl içersiniz?’ dedi yabancı: ‘Fransızlar gibi mi Türkler gibi mi, koyu mu
açık mı, şekerli mi şekersiz mi, soğuk mu sıcak mı? Seçim sizin: her biçimde
hazırlanabilir.’ ‘Türkler gibi içeceğim’ diye yanıt verdi Franz.”
diye Türk kahvesi olarak. (Böyle şeyler
beni heyecanlandırır.)
Cemiyet Hayatı
Monte
Cristo Kontu’nda Fransız cemiyet hayatını görüyoruz. Kontlar, prensler,
prensesler… Bana bu açıdan Tolstoy’un Anna Karenina’sını anımsattı. Onda da Rus
cemiyet hayatı vardı.
Müthiş
kibar bir konuşma dili var bu insanların:
“Bağışlayın
Mösyö’ dedi Franz bu kez, ‘Möstö Nortier’nin görüşmek istediği kişi ben
olduğuma göre onun isteğini yerine getirmek özellikle bana düşer sanırım; zaten
henüz bu onuru bana vermesini rica etme fırsatı bulamadığım için ona
saygılarımı sunmaktan mutluluk duyacağım.”
Bu
noktadaki insanların ayırt edici özellikleri giyimleri kuşamlarının yanı sıra
bu kibar konuşma dilleri zaten
Özeti
Edmond
Dantes denizcidir ve çalıştığı geminin patronu Morrel tarafından da sevilmektedir.
Ancak onun yükselmesinden rahatsız olan biri vardır: Danglars.
Danglars geminin muhasebecisidir ve
tekinsiz bir adamdır. Dantes’in gemide daha üst bir konum edinmesini istemez,
çünkü öyle bir durumda işinden olacağından korkar. Halbuki Dantes her ne kadar
Danglars’ın güvenilmez biri olduğunu anlamışsa da ona karşı bir garezi yoktur.
*
Dantes’in Mercedes adında sevdiği bir kız vardır. Kız da onu sever. Evlenme
planları yaparlar.
Ancak Mercedes’e aşık biri daha vardır: Fernand. Mercedes Fernand’ı arkadaş olarak
sevmektedir. Dantes, Fernand’ın Mercedes’e yakınlığından rahatsızdır ama
Mercedes Fernand’a karşı bir şey hissetmediğinden bunu büyütmez.
*
Danglars ve Fernand, Dantes’e karşı bir olurlar ve Dantes
hakkında asılsız bir ihbar mektubu yazıp ajanlıkla suçlayarak savcıya
ulaştırırlar.
Dönem, krallık dönemidir. Napolyon taraftarları düşman
sayılmaktadır. Napolyon’a “Zorba” taraftarlarına da “Bonapartçı” denmekte,
yakalananlar cezalandırılmaktadır.
Halbuki bundan önce de Napolyon ve taraftarları makbul
sayılmaktaydı.
İktidar değiştikçe düşmanlar değişiyor, eskinin makbulleri
şimdinin suçluları sayılıyor. Bu açıdan çarpıcı bir siyasi iklimi var romanın geçtiği
dönemin.
Danglars ve Fernand, ihbar mektubu yazarlarken yanlarında Gaspar Kadrus adında biri daha vardır.
Terzilik yapan Gaspar, o esnada sarhoştur ama sonra olalar gelişince de gerçeği
söylemez.
*
Dantes, düğün gecesi savcı Gerard de Villefort’un karşısına getirilir.
Savcı başlangıçta Dantes’i salıvermeye yakınken sonra
mektubun içeriğinde kendi babasının Bonapartçı ajan olarak yazıldığını görür.
Eğer bu mektup ortaya çıkarsa babası öldürüleceği gibi kendi kariyeri de
mahvolacaktır. O yüzden mektubu yakar, Dantes’i de hapse attırır.
*
Dantes, neden tutuklandığını anlamaz.
Tek başına kaldığı hücrede bugün yarın çıkacağını düşünür.
Onu sevenler de.
Patronu Morrel, onun için çok uğraşır ama bir sonuç elde
edemez.
Dantes’in babası bu arada ölür.
Mercedes de Fernand ile evlenir.
Dantes, tam on dört yıl hapiste kalır.
*
Hapiste tünel kazarak başka bir hücredeki mahkum ile tanışır.
Rahip olan bu mahkumun deli olduğunu düşünür herkes. Çünkü çok büyük bir
hazineye sahip olduğunu ve kendisini hapisten çıkarana bunu vereceğini söyler.
Kimse de inanmaz. Dantes ise bu durumla ilgilenmez. Konuşabileceği birinin
olması ona yeter.
Rahip çok bilgili, çok donanımlı biridir. Dantes ise
eğitimsiz bir gençtir. Rahip, Dantes’i eğitir. Gardiyanlar tarafından pek
kontrol edilmedikleri için de epey zaman geçirirler.
Dantes, kendisini kimin neden hapse attırdığını henüz bilmezken
Rahip ona yol gösterir. “Hapse girmende kimin ya da kimlerin menfaati var?”
diye sorar ve sonra çorap söküğü gibi gerçekleri ortaya çıkarır bilge Rahip.
Dantes de intikam yeminini eder.
Bir gün Rahip fenalaşır. Kendisini uzun süre iyi tutacak
ilaçları yapabilmeyi becermiştir ama artık dayanamaz ve ölür. Ölmeden önce
Dantes’e de hazineden bahseder.
Gardiyanlar, rahibin cesedini bir çuvala koyarlar ve daha
sonra almak üzere giderler.
O esnada Dantes, rahibin odasına girer, rahibi çuvaldan
çıkarıp onu kendi odasına koyar ve çuvala girer. Böylece gardiyanlar, ölüyü
almaya geldiklerini sanıp Dantes’i alırlar.
Dantes, bir mezara gömüleceğini düşünür, oradan çıkma
planları yapar.
Ancak kaldığı şatoda ölen mahkumlar, meğer mezara gömülmüyor,
uçurumdan denize atılıyormuş.
Dantes de kendisini denizde bulur. Neyse ki çuvaldan çıkar ve
kurtulur.
Denizci olduğunu söyleyerek gemilerde çalışır bir süre.
Sonra rahibin söylediği hazineyi bulmaya gider. Hazine Monte
Cristo Adasındadır. Ve gerçekten de hazine vardır.
*
Edmond Dantes artık çok zengindir ve intikam alacaktır.
*
Danglars da Fernand da çok zengin olmuşlardır. Dantes’i de
tamamen unutmuşlardır.
Dantes, kendisini Monte Cristo Kontu olarak tanıtarak cemiyet
hayatına girer. Herkesin sevgisini ve saygısını kazanır.
Eski patronu Morrel, iflas etmiştir. İntihar etmeyi
düşünürken Monte Cristo Kontu ona para sağlayarak hayatını kurtarır. Ancak bu
iyiliği yapanın kim olduğunu Morrel ailesi bilmez.
Morrel’in oğlu Maximilien
de Monte Cristo Kontunu sevmektedir.
*
Fernand subaylık yapmış ancak vatana ihanet etmiş, düşmanla
işbirliği yaparak zengin olmuştur. Dantes, bunu ortaya çıkarır. Fernand’ın tüm
saygınlığı ve şerefi yerle bir olur.
Mercedes, en başından beri Monte Cristo Kontu’nun kim
olduğunu anlamıştır ama artık eski Mercedes değildir. Her ne kadar Dantes’i
sevse de kendisini suçlu hissetmektedir.
Fernand ve Mercedes’in oğlu Albert da Monte Cristo Kontunu
sevmiştir. Ancak Monte Cristo Kontu, az kalsın Albert’i öldürecekti. Mercedes’in
yalvarmaları neticesinde vazgeçiyor.
*
Savcı ile de yakınlık kuran Monte Cristo Kontu, savcının eski
eşinin anne ve babasını zehirlenerek ölmelerini sağlar. Ailesindeki ölümler
nedeniyle sarsılan savcının bu defa da kızı zehirlenerek ölmüştür. Katil ise
savcının eşidir. Her şey kendi oğluna kalsın diye üvey kızını öldürmeye kalkmış
kadın.
Ama kız ölmüyor. Monte Cristo Kontu buna da müdahale ediyor. Kız
ve Maximilien birbirlerini seviyorlar. Oysa kızı başkasıyla evlendirmek
istiyorlar. Adı Franz. Aileler için
iyi bir evlilik diye düşünülüyor.
Fakat sonra Franz, savcının babası Nortier’in yıllar önce kendi babasını öldürdüğünü öğreniyor. Düğün
iptal oluyor.
Onun öncesinde de savcı gençken Danglars’ın karısıyla aşk
yaşamış. Bu aşktan bir çocukları olmuş. Savcı bu çocuğu gömmeye kalkmış. O
esnada savcının bir düşmanı savcıya saldırmış Savcıyı öldürdüğünü sanıp çocuğu
da almış.
Monte Cristo Kontu, bu çocuğu buluyor. Artık büyümüş ve suça
bulaşmış bu yoksul adamı zengin diye tanıtıp cemiyet hayatına sokuyor. Sonra da
Danglars’ın damadı yapmaya çalışıyor. Tüm bu gerçekler de savcının yer aldığı
bir duruşmada çat çat ortaya seriliyor.
*
Artık bankacı olan ve paradan başka bir şey düşünmeyen
Danglars’ın borsada kaybetmesini sağlıyor Monte Cristo Kontu. Ardından Danglars’ın
kızının fakir bir adamla evlenmesine öncülük ediyor. Yukarıda da anlattığım
gibi bu damadın gerçek yüzü ortaya çıkıyor.
Bu damat aynı zamanda Gaspar’ı da öldürüyor. Hani terzi olan.
Gaspar çok pis bir adam. Yalancılık, düzenbazlık, cinayet, hırsızlık, hepsi
bunda var. Açgözlülüğü nedeniyle ölüyor sonunda.
Çok para kaybeden Danglars, alacaklılardan kaçıyor. Kaçtığı
yer Roma. Burada eşkıyaların eline düşüyor. Dantes bu eşkıyaların da saygı
duyduğu bir isim ve Danglars’ın milyonlarını alıyorlar. Ama Dantes, Danglars’ı
sonradan affediyor.
*
İntikamlar alındı. Dantes artık, köle olarak satın aldığı
Haydee ile hayata tutunmaya çalışıyor.
Haydee Tepedelenli Ali Paşa’nın kızı ve Monte Cristo Kontuna
aşık. Monte Cristo Kontu ise bu aşka karşılık vermiyordu, çünkü intikamdan
başka bir şey düşünmüyordu. Artık her şey bittiği için yeni bir sayfa açıyor
kendisine.
Tekrar Okumalık
Birkaç yıl sonra tekrar okuyacağım bu romanı. Yine muhteşem bulacak mıyım merak ediyorum. Çok aşırı beğendim şu an çünkü. Bir de bu okumam biraz yüzeysel kaldı olayların heyecanına kapıldığımdan. Özellikle sonlara doğru neredeyse her bölüm sonunda şaşkınlıkla ve heyecanla “Oha!” diyerek ayı gibi okudum. Bir dahakine daha sakin bir şekilde ve özellikle hikayenin geçtiği dönemi inceleyerek okuyacağım.
konusunu sevdiğim kitaplardan. ama tam metnini okumadım henüz...
YanıtlaSilOkuması çok keyifli gelmişti bana. Darısı başınıza :)
Sil