17 Ekim 2025 Cuma

KAPI

 


KAPI 

(Az Ajto) 

Magda Szabo 

2003 

Yapı Kredi Yayınları 

12.Baskı - Şubat 2024 

Çeviren: Hilmi Ortaç 

239 sayfa 


Çok beğendim.

Sıradan insanı ne güzel anlatmış.

Sıradan, sade, hiçbir sürprizi olmadığını düşündüğümüz düz, renksiz bir insan diyeceğimiz birinin hiç de öyle olmadığını o kadar güzel anlatmış ki... Zevkle okudum.

*

Yazar bir kadın, evindeki yardımcı kadını anlatıyor hikayede.

Emerenc adlı bu kadın ev işlerinde çok maharetli, temiz, titiz bir kadın. Kendi öz temizliğine de özen gösteriyor. 

Yazar, Emerenc'i tuhaf buluyor. Çünkü Emerenc pek konuşmuyor. Sadece işini yapıyor ama onda da kendi çalışma çizelgesi var, ona göre çalışıyor. Daha fazla ya da daha az değil. Pek insancıl bulmuyor yazar Emerenc’i. 

Bir gün Emerenc çocukluğuna dair bir anıyı anlatıyor. Babası küçükken ölmüş. Annesi yeniden evlenmiş. İkiz kardeşleri olmuş. Üvey babası Emerenc’i okuldan alıp tarla işlerinde çalıştırmış, dövmüş. Savaş çıkınca üvey babası da askere çağrılmış ve şehit olmuş. Annesi hem ilk hem ikinci kocasının ölümüyle sarsılmış, Emerenc’i döver olmuş. Emerenc de büyükbabasının evine gitmek istemiş. Orada abisi varmış, büyükbabası ona iyi bakıyormuş. Kendisine de bakar diye düşünmüş. İkiz kardeşlerini alıp yola çıkmış. Yolda fırtına çıkmış, bir ağaca yıldırım düşmüş, ağaç da ikiz kardeşlerin üstüne devrilmiş. Çocuklar yanarak ölmüş. Emerenc’in çığlıklarına gelen annesi bu manzara karşısında kuyuya atlamış, ölmüş. Yetişkin insan olarak okurken kahroldum, bir de küçücük çocuğun bu manzaralara şahit olması… Emerenc’e daha laf etmez kimse herhalde. 

*

Yazar ve Emerenc zaman zaman çatışmalar yaşıyor. Emerenc bir gün dışarıdan eve çer çöp eserler getiriyor. Yazar kadın beğenmiyor. Emerenc güceniyor ve istifa ediyor. Evde işler yürümeyince yazar kadın, Emerenc’i tekrar çağırıyor. İsterse o çirkin bibloyu istediği yere koyabileceğini söylüyor Emerenc'e. Emerenc geliyor, bibloyu kırıyor. 

*

Yazar bir gün bir konuşma yapmak için Emerenc’in eski köyüne gidiyor. Orada öğreniyor ki Emerenc’in kızı varmış. Şok! Emerenc’ten dinliyor sonra, meğer ülkeden kaçmak zorunda kalan Alman bir ailenin bebeğiymiş. Emerenc onu alıp benim çocuğum demiş kendi ailesine, ailesinden feci dayak yemiş. Bebeğe Emerenc’in büyükbabası bakmış. 

Böyle beklenmedik anıları var Emerenc'in. Geçmişi, kendisinden beklenmeyecek olaylarla dolu.

Genel itibariyle yürekli, sağlam, cesur bir kadın. Eğilip bükülmesi, esnekliği, sahte kibarlığı, boş muhabbeti yok. Yazara bu özellikler ters geliyor. Bana ise şahane geldi. Mükemmel biri. 

Yazar ve Emerenc hayat tarzları nedeniyle çatışıyorlar aslında. Yazar kadın, eğimi ve entelektüel birikimi ve dahi işi nedeniyle derin düşünce ve duyguların insanı. Emerenc ise hayatta pratik olan, faydası olacak şeylere ilgili. Yazar için önemli olan soyut meseleler Emerenc'in umurunda değil. Zaten onun derin düşünecek zamanı da yok. Hep çalışıyor. Ev temizlikleri, kaldırımları temizleme, yemek yapma, hasta olan komşularına yardıma gitme... gibi sürekli bir meşguliyeti var. 

Emerenc'in en derin sırrı evinde. Evine kimseyi almıyor. Sırrını yazar kadına açıyor bir tek.

Evde dokuz tane kedi besliyor. Kimsenin haberi yok. Bina sakinleri laf eder diye ve daha önemlisi, daha önce bir kedisi öldürülmüş. Bunların da öldürüleceğinden korkuyor. 

Emerenc'in en büyük hayali mezarları olmayan ya da ayrı ayrı yerlerde olan aile üyeleri için anıt mezar yapmak. Bunun için para biriktiriyor. 

Biriktirdiği paranın bir kısmını bu görev için yazar kadına vasiyet ediyor. Bir de evdeki eşyalarını. Evinde daha önce kaçak bazı insanları gizlemiş. Onlardan kalma değerli eşyalar varmış. 

*

Emerenc bir gün hastalanıyor. Sonu da böylece geliyor.

Karlı bir kış günü öksürük aksırık derken felç geçiriyor. Kimseye söylemiyor. Evini de kimselere açmıyor. Ama yardıma ihtiyacı var. 

Yazar, ona yardım etmek gayesiyle doktor çağırıyor ve Emerenc'i zorla evinden çıkarıyorlar. 

Temizliğine o kadar özen gösterdiği bilinen Emerenc pislik içinde bulunuyor. Hareket edemediği için hep... Evdeki kediler evden kaçıyor. Evden gelen kötü kokular nedeniyle devletin ilaç firması evi ilaçlıyor. Her şey kullanılamaz hale geliyor. Hastanede yatan Emerenc'ten başta bunları gizliyorlar. Ama sonra söylemek zorunda kalıyorlar ve Emerenc hayattan kopuyor. Yaşamaya dair bir motivasyonu kalmıyor. Vefat ediyor.

*

Yazar da kendisini sorguluyor. İyi mi yaptım, kötü mü, doğru mu, yanlış mı? 

Bence pek doğru yapmadı ama kötü niyetli de değildi. Kafası o kadarına çalıştı.

*

Kimi okurlar tarafından sıkıcı bulunabilecek bir anlatı belki ama ben bayıldım. Aynı anda hem basit hem derin olmasına hayran kaldım. 

Kitapta bir cümle geçiyor bununla ilgili: 

“Bir şey ne denli basitse anlatılması da o denli güçtür.” Sf.186

6 Ekim 2025 Pazartesi

NORMAL İNSANLAR

 


NORMAL İNSANLAR 

(Normal People) 

Sally Rooney 

2018 

İngilizce aslından Çeviren: Emrah Serdan 

Can Sanat Yayınları 

18.Basım - Kasım 2024 

263 sayfa 


İletişim sorunu yaşayan iki aşık.  Marianne ve Connell

Marianne zengin bir ailenin kızı. 

Connell’in annesi Marianne’lerin temizlikçisi. İki çocuk bu şekilde tanışıyorlar. Aşık oluyorlar. 

Marianne lisede değişik, tuhaf bulunan bir kız. Dışlanıyor, zorbalanıyor. Umursamıyor görünüyor ama içten içe üzülüyor tabii yavrucak.

Connell burada kaypak davranıyor ve Marianne ile ilişkisinin bilinmesini istemiyor. Marianne’i seviyor ama ondan utanıyor. 

Üniversiteye başladıklarında durum farklılaşıyorlar. Bu defa Marianne popüler, Connell yalnız bırakılan oluyor.

İlerleyen sayfalarda anlaşılıyor ki Marianne’nin “tuhaflık”larının sebebi ailesinden gördüğü şiddet. Babası dövermiş. Ağabeyi de ya dövüyor ya da dövmekle korkutuyor. Annesi de ilgisiz. 

*

Üniversite yıllarında ikisinin de başka sevgilileri oluyor. Aynı üniversitenin farklı bölümlerine gidiyorlar ve zaman zaman bir araya geliyorlar. Bazen sevişiyorlar da. Ama bir türlü sevgili olmuyorlar, doğru düzgün arkadaş da kalamıyorlar. Seviyorlar birbirlerini, o açık. Ama bir türlü olamıyorlar. 

Ben biraz Connell’a yükleneceğim. Ne istediğini bilmeyen, kendini tanımayan, başkalarının ne düşündüğüne çok önem veren, özgüvensiz biri. Marianne ile ciddi bir ilişkiye girişemiyor ama onu tümüyle kaybetmek de istemiyor. Kaypak. 

Erkeklerin asıl derdinin kendi özgürlüklerini gerçekleştirmekten çok kadınların özgürlüklerini sınırlamak olduğunu anladım.” Sf.100 diyor Marianne.

Marianne yavrum kuzum. Sevgisiz ilgisiz şiddetle büyümüş bir kızçe. Yine iyi yetiştirdi kendini. Connell’a çok değer veriyor, onu çok seviyor ama asla sahiplenme, onun hayatına müdahale etme durumu yok. Connell'dan bekliyor güvenilir bir tavır ama nerede? 

Zor zamanlarında birbirlerinin yardımına koşuyorlar. Sonra yine yollarını ayırıyorlar, herkes kendi hayatına gidiyor. 

Öyle böyle yıllar geçiyor. En son yine beraberler. Connell’ın New York’tan yüksek lisans başvurusu kabul ediliyor. Marianne, gitmelisin diyor. Connell, sensiz olmaz diyor. 

“Gitmelisin" diyor Marianne. "Ben hep burada olacağım. Biliyorsun.” 

 Kitap burada bitiyor. 

*

Connell kesin gider bence. Orada bir sevgili bulur. Marianne de birini bulur. Sonra Connell geri gelir. Bunlar sevgililerinden ayrılıp beraber olurlar. Bu döngüyü kıramayacak gibiler.

*

Filmi ve dizisi de varmış. Ama bu kıt iletişime, duygu ve düşüncelerini ifade etmede tıkanıklığa daha fazla dayanamayacağım için izlemeyi düşünmüyorum. 

*

Yazarın okuduğum başka bir kitabı için bkz: İntermezzo

1 Ekim 2025 Çarşamba

UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI SU

 



UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI

SU

Buket Uzuner

2012

Everest Yayınları

14.Basım - Ocak 2020

343 sayfa


O kadar sıkıldım o kadar sıkıldım ki okurken… Atlaya atlaya okudum, olayı da kavrayamadım o yüzden. Her satırını, her sayfasını okuyacak mecal bulamadım kendimde. Yoruluyorum bu tarz romanlardan. Yazarın ders vermek için, bakın ben neler biliyorum diye kendini göstermesi hali yorucu geliyor bana.

*

Defne Kaman yaman bir gazeteci, anladık. Çok karikatürize anlatılmış kitapta. Çok akıllı, başarılı, tuttuğunu koparan, ayrıca melek gibi, çok iyi… Bilen bilmeyen hayran oluyor kendisine.

Ninesi var Umay Bayülgen. O da eskilerin şifacılarından.

Bu kapsamda Kamanlık, Şamanlık, eski Türk inanışları, mitoloji, doğa şu bu… Ders ders ders anlatıyor.

*

Bu Defne Kaman kaybolmuş. Bir gün vapura biniyor, ama inmiyor. Ortadan kayboluyor.

Hikaye Kadıköy’de geçiyor bu arada. Yazar muhtemelen yazarken okuyucunun Kadıköy’de bu romanda geçen yerleri gezeceğini, kitapta karakterler bu sahafta konuşuyorlardı, bu kafede oturuyorlardı… diye okurların mekan mekan dolaşacaklarını hayal ediyordu.

*

İşte bu kayıp vakası Komiser Ümit Kaman’ın önüne geliyor.

Onun hikayesi de Aleviymiş, sevdiği kadın Alevi değilmiş. Aileler izin vermiyormuş…

*

Defne, her nasılsa üstü başı ıslak Kadıköy sokaklarında yalnızca Komiser Ümit’e görünüyor ve ona bazı şifreli mesajlar ulaştırıyor.

Bu mesajları tanıdığı sahaf Semahat’a götürüyor, ona danışıyor.

Kafa kafaya verip buluyorlar ki bu şifreli mesajlar Kutadgu Bilig’den.

*

Koptum ben sonra hikayeden.

Sadece kayıp olayının ardında ne varmış diye okumaya çalıştım. Ama bu kayıp vakası sadece devede kulak. Deve, Kutadgu Bilig ve şamanlık ve otacılık gibi eskiye dair unutulmuş kadim bilgiler. Bu bilgileri verebilmek için bir hikaye uydurmaya çalışmış yazar ve bence yoğun, kaybolmuş, yösüz bir anlatı çıkmış ortaya. 

*

Kitabın SU adı da, Defne’nin SU KİTABI diye bir defteri var. Orada destansı epik hikayeler var. Oraya atıf.

*

Defne kadın cinayetlerine dair bir yazı dizisine başlamış. O sırada kaybolmuş.

Bu yazı dizisinde bahsi geçen kadın katillerinden biri ona düşman olmuş.

Bir yerlerde de bir yunus hikayesi var. Marmara Denizi’ne bir yunus gelmiş. Katil adam, Defne’yi bıçaklayacakken yunus Defne’nin önüne atlamış ve yunus bıçaklanmış… gibi şeyler.

Yakalayamadım o kısımları.

Dehşetli sıkıldım.

Didaktik bir okuma isteyen varsa ilgisini çekebilir.