SİHİRLİ HAP
Yeni Zayıflama İlaçlarının Olağanüstü Faydaları ve Tedirgin
Edici Riskleri
(Magic Pill: The Extraordinary Benefits and Disturbing Risks
of the New Weight-Loss Drugs)
Johann Hari
2024
Çeviren: Özde Duygu Gürkan
Metis Yayınları
1.Basım – Kasım 2024
331 sayfa
Kitaba adını veren sihirli hap Ozempic.
Ben bu hapın adını ilk kez magazin haberlerinde duymuştum.
Hollywood ünlüleri arasında meşhurmuş. Kilolu ünlülerin çok kısa zamanda
zayıflamasıyla ilgili haberlerde bu ilacı kullandıkları iddia ediliyordu.
Kitapta da bu ilaçtan bahsediliyor.
Bu ilacın olayı şuymuş: Bize doyduğumuzu haber veren GLP-1
adlı bağırsak hormonunun yapay bir kopyası imiş. Böylece az yemekle tokluk
hissini artırıyormuş.
Yazar obez olduğunu ve Ozempic kullanmaya başladığını açıklıyor. Bu kapsamda
deneyimlerini ve araştırıp öğrendiklerini yazmış.
Yazar, pandemi sonrası katıldığı bir partide öğrenmiş bu
hapı. Herkes pandemide kilo almıştır zannederken bakıyor ki herkes fit.
Öğreniyor ki bu ilaç sayesinde. Kendisi de kullanmaya başlıyor. Bunun üzerine iştahı
kesiliyor, eskisi kadar yeme isteği olmuyor.
İlaç aslında diyabet hastaları için üretilmiş. Hastaların kilo verdiği
gözlenince obezler de kullansın denmiş.
Kullananların iştahı kesiliyor ve yemek hakkında o kadar düşünmemeye
başlıyorlar. Yani bir bakıma düşünme biçimlerini değiştiriyor bu hap.
Ama ilacı bırakınca yine kilolar alınıyor. Bu yüzden ömürlük bir ilaç kullanımı
gerekiyor.
Yazarın kanaatine göre; Ozempic kullanımı artarsa fast food
şirketleri kazanç kaybetmeye başlar. İlacı kullananlar daha az alkol aldığı
için alkollü içki piyasası da etkilenir. Kalça ve diz protezleri satan
şirketler de etkilenir, çünkü obezite bedenin bu kısımlarına zarar veriyor,
ilaç sayesinde obeziteden kurtulanlar artık bu protezlere ihtiyaç duymaz. Hatta
havayolu şirketleri de etkilenir. Uçakta daha zayıf insanlar olunca daha az
yakıt yakılırmış.
Yazar kısa zamanda ideal kilosuna kavuşuyor. Yan etkileri olarak bulantı,
kusma, geğirme, kabızlık yaşıyor.
Ve sonra başlıyor asıl neden şişmanladığını araştırmaya.
İlk karşılaştığı şey yemek diye yediklerinin yemek olmadığı. Gıda
fabrikalarında yemek pişirilmiyor, imal ediliyor. Market raflarında aldığımız
yiyecekler neredeyse tamamen kimyasal. Üstelik bunlara alıştıktan sonra bir
daha gerçek, sağlıklı, normal yemek yavan geliyor, yemek istemiyor insanlar.
İşlenmiş gıdalar ayrıca tokluk hissimize zarar veriyor. Bunun bir sebebi daha
az çiğnemek. Bu gıdalar yumuşak oluyor ve az çiğniyoruz. Halbuki daha uzun
çiğnediğimiz yiyeceklerde beden yiyeceğin geldiğini anlayıp bize doyma sinyali
gönderiyormuş. Ama çiğnemek gerekmediğinde tıka basa yiyene kadar sinyal
almıyormuşuz.
*
İlacın zararlarını şöyle belirtiyor yazar: Çok hızlı kilo
verdirdiği için yüz ve kalçalarda sarkık görüntü, tiroit kanseri riski, pankreasta
sorun, mide felci, kas kütlesi kaybı. Bunların yanı sıra diyabet hastalarının
artık ilaca ulaşamaz hale gelmesi. Ek olarak ilaca talep arttıkça muadil ama
içeriği belirsiz ilaçlar üretilip satılması.
*
Zayıflamak isteyenlere ilk olarak diyet yapmaları önerilir.
Yazar bunu da sorgulamış. Diyet kısa vadede sonuç verse de uzun vadede insanlar
eski kilolarına geri dönüyormuş.
Egzersiz de akla geliyor. Ama bu da şu yüzden pek işe
yaramıyormuş: “Kötü bir beslenmeyi koşarak telafi edemezsiniz.” Sf.147
*
Bu kilo almaların sebebi olarak:
1. Biyolojik nedenler (Beynimizdeki değişimler, genlerimiz vb)
2. Psikolojik nedenler (Stres, çocukluk travması vb)
3. Toplumsal nedenler (Yalnızlık, mali güvensizlik vb)
diye sayıyor yazar.
Ayrıca kötü yiyeceklerin kolay ulaşılır olmasına karşılık iyi yiyeceklere zor
ulaşılan bir ortamda yaşıyoruz. “Aslına bakılırsa pek çok insan uygun fiyatlara
taze yiyecekler satın almanın imkansız olduğu yiyecek çöllerinde yaşıyor.”
Sf.140 Buna obezojenik ortam dendiğini öğrendim kitapta, yani obez olmayı
kolaylaştıran ortam.
*
Ozempic vb ilaçların ödül sistemini baskıladığını söyleyenler var. Yemek yemek
artık zevk vermiyor bu ilacı kullananlara. Gerçi sadece zevk için yemiyoruz. Niçin
yiyoruz:
Neden yiyoruz, diye de soruyor yazar:
-Vücudumuzu ayakta tutmak için
-Yemek zevk verdiği için
-Yatıştırıp sakinleştirdiği için
-Çocukken yemek konusunda öğretilen psikolojik örüntüler: Sussun diye çocuğun
ağzına yemek tıkama gibi
-Fazla kilonun insanı psikolojik olarak koruması (cinsel İstismardan korunmak
için, cinsel açıdan koruyuculuk hissi gibi)
*
Kilo konusunda aslında bünyelerimizde bir ayar noktası
varmış.
“Birçok bilim insanı bedenlerimizin kilomuzu korumaya
çalıştığı doğal bir ayar noktası olduğuna inanıyor. Ama kilo aldıkça ayar
noktamız artıyor ve bedenimiz bizi daha yüksek kiloda tutmaya çalışıyor.
İlaçlar ayar noktasını düşürüyor olabilir.” Sf.169
*
Kitabın sonunda görüyoruz ki bize verilen yiyeceklerin kökten değişmesi
gerekli. Berbat yiyeceklere bağımlılıktan kurtulmak şart. Bu da tabii bireysel
emekten daha fazlasını toplumsal bir dönüşümü gerektiriyor. Yazar yemek
kültürlerini görmek için Japonya’ya gitmiş. Oradaki yemek kültürünü beğenmiş. Çok
sayıda küçük tabakta porsiyonlar, çeşitli tatlardan oluşan dengeli yemekler ve
bu sistemin çocukluktan aşılanması… Abd ve diğer kültürlerde pek mümkün gözükmeyen
bir şey.
Yazar burada okuyucuya bir tercih sunuyor. Obez olarak da
bazı hastalık riskleri ile karşı karşıyasınız, bu ilacı kullanıp zayıflayarak
da. Tercih sizin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder