15 Ocak 2025 Çarşamba

SİHİRLİ HAP

 


SİHİRLİ HAP

Yeni Zayıflama İlaçlarının Olağanüstü Faydaları ve Tedirgin Edici Riskleri

(Magic Pill: The Extraordinary Benefits and Disturbing Risks of the New Weight-Loss Drugs)

Johann Hari

2024

Çeviren: Özde Duygu Gürkan

Metis Yayınları

1.Basım – Kasım 2024

331 sayfa

 

Kitaba adını veren sihirli hap Ozempic.

Ben bu hapın adını ilk kez magazin haberlerinde duymuştum. Hollywood ünlüleri arasında meşhurmuş. Kilolu ünlülerin çok kısa zamanda zayıflamasıyla ilgili haberlerde bu ilacı kullandıkları iddia ediliyordu. Kitapta da bu ilaçtan bahsediliyor.

Bu ilacın olayı şuymuş: Bize doyduğumuzu haber veren GLP-1 adlı bağırsak hormonunun yapay bir kopyası imiş. Böylece az yemekle tokluk hissini artırıyormuş.

Yazar obez olduğunu ve Ozempic kullanmaya başladığını açıklıyor. Bu kapsamda deneyimlerini ve araştırıp öğrendiklerini yazmış.

Yazar, pandemi sonrası katıldığı bir partide öğrenmiş bu hapı. Herkes pandemide kilo almıştır zannederken bakıyor ki herkes fit. Öğreniyor ki bu ilaç sayesinde. Kendisi de kullanmaya başlıyor. Bunun üzerine iştahı kesiliyor, eskisi kadar yeme isteği olmuyor.

İlaç aslında diyabet hastaları için üretilmiş. Hastaların kilo verdiği gözlenince obezler de kullansın denmiş.

Kullananların iştahı kesiliyor ve yemek hakkında o kadar düşünmemeye başlıyorlar. Yani bir bakıma düşünme biçimlerini değiştiriyor bu hap.

Ama ilacı bırakınca yine kilolar alınıyor. Bu yüzden ömürlük bir ilaç kullanımı gerekiyor.

Yazarın kanaatine göre; Ozempic kullanımı artarsa fast food şirketleri kazanç kaybetmeye başlar. İlacı kullananlar daha az alkol aldığı için alkollü içki piyasası da etkilenir. Kalça ve diz protezleri satan şirketler de etkilenir, çünkü obezite bedenin bu kısımlarına zarar veriyor, ilaç sayesinde obeziteden kurtulanlar artık bu protezlere ihtiyaç duymaz. Hatta havayolu şirketleri de etkilenir. Uçakta daha zayıf insanlar olunca daha az yakıt yakılırmış.

Yazar kısa zamanda ideal kilosuna kavuşuyor. Yan etkileri olarak bulantı, kusma, geğirme, kabızlık yaşıyor.

Ve sonra başlıyor asıl neden şişmanladığını araştırmaya.

İlk karşılaştığı şey yemek diye yediklerinin yemek olmadığı. Gıda fabrikalarında yemek pişirilmiyor, imal ediliyor. Market raflarında aldığımız yiyecekler neredeyse tamamen kimyasal. Üstelik bunlara alıştıktan sonra bir daha gerçek, sağlıklı, normal yemek yavan geliyor, yemek istemiyor insanlar. İşlenmiş gıdalar ayrıca tokluk hissimize zarar veriyor. Bunun bir sebebi daha az çiğnemek. Bu gıdalar yumuşak oluyor ve az çiğniyoruz. Halbuki daha uzun çiğnediğimiz yiyeceklerde beden yiyeceğin geldiğini anlayıp bize doyma sinyali gönderiyormuş. Ama çiğnemek gerekmediğinde tıka basa yiyene kadar sinyal almıyormuşuz.

*

İlacın zararlarını şöyle belirtiyor yazar: Çok hızlı kilo verdirdiği için yüz ve kalçalarda sarkık görüntü, tiroit kanseri riski, pankreasta sorun, mide felci, kas kütlesi kaybı. Bunların yanı sıra diyabet hastalarının artık ilaca ulaşamaz hale gelmesi. Ek olarak ilaca talep arttıkça muadil ama içeriği belirsiz ilaçlar üretilip satılması.

*

Zayıflamak isteyenlere ilk olarak diyet yapmaları önerilir. Yazar bunu da sorgulamış. Diyet kısa vadede sonuç verse de uzun vadede insanlar eski kilolarına geri dönüyormuş.

Egzersiz de akla geliyor. Ama bu da şu yüzden pek işe yaramıyormuş: “Kötü bir beslenmeyi koşarak telafi edemezsiniz.” Sf.147

*
Bu kilo almaların sebebi olarak:
1. Biyolojik nedenler (Beynimizdeki değişimler, genlerimiz vb)
2. Psikolojik nedenler (Stres, çocukluk travması vb)
3. Toplumsal nedenler (Yalnızlık, mali güvensizlik vb)
diye sayıyor yazar.


Ayrıca kötü yiyeceklerin kolay ulaşılır olmasına karşılık iyi yiyeceklere zor ulaşılan bir ortamda yaşıyoruz. “Aslına bakılırsa pek çok insan uygun fiyatlara taze yiyecekler satın almanın imkansız olduğu yiyecek çöllerinde yaşıyor.” Sf.140 Buna obezojenik ortam dendiğini öğrendim kitapta, yani obez olmayı kolaylaştıran ortam.

*

Ozempic vb ilaçların ödül sistemini baskıladığını söyleyenler var. Yemek yemek artık zevk vermiyor bu ilacı kullananlara. Gerçi sadece zevk için yemiyoruz. Niçin yiyoruz:

Neden yiyoruz, diye de soruyor yazar:
-Vücudumuzu ayakta tutmak için
-Yemek zevk verdiği için
-Yatıştırıp sakinleştirdiği için
-Çocukken yemek konusunda öğretilen psikolojik örüntüler: Sussun diye çocuğun ağzına yemek tıkama gibi
-Fazla kilonun insanı psikolojik olarak koruması (cinsel İstismardan korunmak için, cinsel açıdan koruyuculuk hissi gibi)

*

Kilo konusunda aslında bünyelerimizde bir ayar noktası varmış.

“Birçok bilim insanı bedenlerimizin kilomuzu korumaya çalıştığı doğal bir ayar noktası olduğuna inanıyor. Ama kilo aldıkça ayar noktamız artıyor ve bedenimiz bizi daha yüksek kiloda tutmaya çalışıyor. İlaçlar ayar noktasını düşürüyor olabilir.” Sf.169

*

Kitabın sonunda görüyoruz ki bize verilen yiyeceklerin kökten değişmesi gerekli. Berbat yiyeceklere bağımlılıktan kurtulmak şart. Bu da tabii bireysel emekten daha fazlasını toplumsal bir dönüşümü gerektiriyor. Yazar yemek kültürlerini görmek için Japonya’ya gitmiş. Oradaki yemek kültürünü beğenmiş. Çok sayıda küçük tabakta porsiyonlar, çeşitli tatlardan oluşan dengeli yemekler ve bu sistemin çocukluktan aşılanması… Abd ve diğer kültürlerde pek mümkün gözükmeyen bir şey.

Yazar burada okuyucuya bir tercih sunuyor. Obez olarak da bazı hastalık riskleri ile karşı karşıyasınız, bu ilacı kullanıp zayıflayarak da. Tercih sizin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder