5 Aralık 2015 Cumartesi

AZİL



AZİL

Hakan Günday

2007

Doğan Kitap 

7. Baskı - Ağustos 2011

213 sayfa


Kitabın konusunu te 50. sayfada anlayabildim.

3 yaşındaki çocuk Asil, 28 yaşındaki haline mektup göndermiş.

PTT'nin o zamanki bir uygulaması. Şimdi mektubunu yaz, bundan bilmem kaç yıl sonra alıcının eline ulaşsın. Bu çerçevede 3 yaşındaki Asil, 28 yaşında eline geçmek üzere bir mektup yazmış kendisine. 

Mektubu okumaya başladığında hatırlamıyor ve inanamıyor tabi. 

Şaşırtıcı ve etkileyici.

Anne ve babası, Asil'e bunun mümkün ve gerçek olmadığını anlatmaya çalışıyor. Mektubu kendilerinin yazdığını söylüyorlar. Asil'e zihinsel engelli olduğunu, okuma yazmayı zaten çok geç öğrendiğini hatırlatmaya çalışıyorlar.

Ama Asil, mektubuna ve yazdıklarına inanıyor. Anne ve babasının, sandığı kadar iyi insanlar olmadığını düşünmeye başlıyor. Onları bağlıyor, öldüreceğini söylüyor. 

O esnada anne ve babası, bir aile içinde yaşanması ve söylenmesi hoş olmayan şeyler anlatıyorlar. 

Meğer Asil yalnız doğmamış. İkizi varmış, Asil, silahla oynarken ikizini vurmuş. Anne babası bunu örtbas etmiş. Bu olaydan sonra da Asil değişmiş.

Meğer babası, Asil'in aşık olduğu kadınla sevgiliymiş, yani babası annesini aldatıyormuş.

Yo yoo meğer Asil'in hiç ikizi olmamış. 

Anne baba, ortaya dökülen itiraflar sonucu ölmek istiyorlar. O yüzden artık Asil'e direnmiyorlar. Asil ise onları çözüp gidiyor. Bu da onları ölmekten beter ediyor.

Asil, yoluna ailesinden uzakta devam ediyor.

Gazeteye bir ilan veriyor. Bir çeşit medyumluk. Kader değiştirmek diye tanımlıyor o. Merak ettiğiniz olay ya da kişinin geçeceği noktaları anlatıyor. 

Başvuran ilk müşterisini, verdiği bilgilerle tatmin ediyor. Bu işte epey mesafe katediyor.

Ama sonra evine geri dönüyor.

Yazmaya başlıyor. Yazmak iyi geliyor, yazdıkça kurtulduğunu düşünüyor. YOKAVAR diyor buna. Zihnindeki her şeyi yazmak, yazarak yok olmak, boşalmak, saf zihne ulaşmak.

Yazdıkları sonra kitap oluyor. 

Asil, gazeteye ilan verdiğinde başvuran ilk müşterisi yeniden arıyor Asil'i. Asil, artık o işi yapmadığını söyleyince kadın zaten Asil'in bu işi hiç yapmadığını söylüyor.

Kitapta aslında olan bir olayın, sonradan öyle olmadığını okuyoruz sık sık.

Mesela Asil, sonra bu müşterisini öldürüyor. Öldürüyor diye okuyoruz.

Ama sonra bakıyoruz ki meğer ölmemiş.

Asil, kötülükle yüzleşme deneyleri yapıyor. Örneğin çıplak bir kadın ne kadar sürede tecavüze uğrayacak? Bunun için bir fahişe ve sinema-tv öğrencisi ile anlaşıyor. Sonuç 11 dakika 8 saniye. Bu sürenin ardından, çıplak kadının etrafını sırtlan gibi sarıyor tecavüz etmek isteyenler. (Neyse ki deney tecavüz gerçekleşmeden sona eriyor.)

Bunun gibi deneyler yapan Asil, "iyiliğin bir hayal, davranışa dönüşmesininse olanaksız olduğunu" kanıtladığını düşünüyor.

Yaptığı bu belgeseller internette yayılıyor. Ölüm tehditleri alıyor, hakkında kamu davası açılıyor. İyi hali nedeniyle cezası erteleniyor. Bir yıl sonra da belgesel unutuluyor.

Asil, devam ediyor.

Milletvekili satın alıyor. Onu kendi istediği şekilde konuşturuyor. Korkunç şeyler söyletiyor ona. Sonra uyuşturucudan ölüyor bu milletvekili, arkasında skandal fikirler bırakarak.

Sonunda bir pansiyona yerleşiyor Asil. Kalabalıktan uzakta.

Pansiyoncunun çocuğu Yahya ile geçiriyor günlerini.

Asil, pansiyondan ayrıldığında Yahya da peşinden geliyor. Yahya'nın babası buluyor onları. Asil'in çocuğunu kaçırdığını düşünen baba, Asil'i dövüyor.

Asil de son nefesini veriyor.

"Asil'in zihni, son kez konuştu.

'Azledildin. Her şey bitti. Bundan sonra, düşünmeyecek, bilmeyecek ve yaratmayacaksın."


*

Bu kitabı ilk olarak üç sene önce okuduğumda baygınlık geçirmişim: http://birazkitap.blogspot.com.tr/2012/02/azil.html

:)

Şimdiyse daha az baygınlık geçirerek okudum.



Altını Çizdiklerim

"Vicdanı taşıracak kadar hata ve göğüs kafesini parçalayacak kadar acı". sf. 18

"Kabul etmen gereken ilk gerçek de, doğumunda gözlerinin kapalı olduğudur. Hayata karanlıktan geldiğini bilmelisin. Anavatanın karanlıktır." sf. 20

"Her şey söylenmiş olabilir, ama ben daha söylemedim." sf. 29

"O kadar heyecanlandı ki elleri kekeledi." sf.59

"Ben bir gerizekalıysam sen de bir geri kalplisin!" sf. 68

"Güneşin söndüğünü sekiz dakika sonra anlarsın. O sekiz dakika boyunca hayatın sonsuza dek süreceğini sanırsın. Doğa yalan söyler sana." sf. 69

"Tanrı'nın Tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz, ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, Tanrı'nın kendisi. Tanrısızlık Tanrı'ya mahsus!" sf. 71

"Her ne kadar hiç kimse göründüğü gibi olmasa da, herkes göründüğü gibi olmaya çalışıyordu . Rahat gibi görünüyorsan rahat olmaya çalışıyorsundur. Görüntün, hayalindir." sf. 77

"Çamurdan bir maymun olmak, böyle bir şey olmalı." sf. 86

"Sonunda Tanrı sıkıntıdan patlamıştır. Buna da big bang denir." sf. 99

"Hava kararmıştı. Göz göre göre, ama kimseye görünmeden. Hem aniden, hem de yıllar içinde yaşlanan bir insan gibi." sf. 109

"Tanrı, insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini söyleyecek kadar insanları ve kendini aşağılamak niyetinde değildi. Çünkü insan mükemmel yaratılmıştı. Ve din adında bir kullanım kılavuzuna ihtiyacı yoktu." sf. 112

"Hayat, insanın neyi bilmiyorsa onu öğrenmeye geldiği bir süreçti." sf. 113

"Gitmek, koşmak, kaçmak, yok olmak, buharlaşmak, havaya karışmak, rüzgarla savrulmak istedi." sf. 125

"Kollarını çırparak uçamayacağını anlayan ve gökyüzünde süzülen küçük kuşların ardından bakmakla yetinen ilk insan kadar sinirlendi." sf. 146

"İnsan,iyiliğe yakın olan bir kötüydü." sf. 149


sf.151

"Doğalı çok olmadığı için ölümü aklına getirmeyen bir çocuğa benziyordu, insanlık. Bu yüzden, ne cinsel gelişimini tamamlayabilmiş ne de şiddet eğiliminden vazgeçebilmişti." sf. 178

"Ayakkabıları, pantolonu ve üzerinde ne varsa hepsi uyudu. Ayakkabıları, pantolonu ve üzerinde ne varsa, hepsi sarhoştu." sf. 182

"Akıl, kelimelerle çalışır. Bu yüzden, her şeyin ve herkesin bir adı vardır." sf. 196

"Seninle buluşmak için değil, sevgilim, sensiz yaşayamadığım için kendimi öldüreceğim." sf.208





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder