23 Haziran 2023 Cuma

ANNELERİN KUTSAL PAZARI

 

ANNELERİN KUTSAL PAZARI

(Mothering Sunday)

Graham Swift

2016

İngilizce aslından çeviren: Didar Zeynep Batumlu

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

2.Basım- Aralık 2022

112 sayfa

Annelerin kutsal pazarı, Anneler Günü'nü andıran bir günmüş. 

“Hıristiyan kültüründe, özellikle İngiltere’de, Lent ayının dördüncü pazarı kutlanan, insanların kiliseye gidip annelerini ziyaret ettikleri bir gün.” Sf. 6 çevirmenin notu

*

Kitap başta basit bir hizmetçinin basit yaşamı gibi başladı ama umulmadık şekilde devam etti. 

Artı 18 öğeler de içeren kitapta bu hizmetçi kız, büyük ve ünlü bir yazar olmuş, kendisiyle röportaj yapılırken geçmişe dalmış ve işte onun geçmişe dalışından başlıyoruz okumaya. 

*

Jane Fairchild.

Bir hizmetçi. Anne babası yok, yetimhanede büyümüş, genç yaşında bir evde -Bay ve Bayan Niven’in evinde- hizmetçi olmuş. Hizmetini gördüğü evin beyi ile gizli bir yatak ilişkisi var. Bir de komşu evdeki genç bey Paul ile.

Yıl 1924.
Paul iki hafta sonra evlenecek bir hukuk öğrencisi. Annelerin kutsal pazarı denilen ve insanların annelerini ziyarete gittikleri, hizmetçilere de bu nedenle izin verilen bir gün. Paul ve müstakbel eşi o gün buluşacaklarmış. Buluşma öncesi Paul, Jane ile yatıyor. Paul’un çıplaklığını, yatak hallerini, müstakbel karısı ile nasıl bir hayatları olacağı ihtimallerini Jane’in zihninden okuyoruz. Jane bazen kendisini o kadının yerine koyuyor, çeşitli açılardan hayatını değerlendiriyor.

Paul, müstakbel eşiyle buluşma yerine gitmek üzere evden çıkıyor. Jane’e de istediği zaman evden çıkabileceğini, rahat olmasını söylüyor.

Jane, boş evde çırılçıplak dolaşıyor. Bu durumun garipliği ile hayatını sorguluyor yine.

Jane eve döndüğünde Bay Niven ona Paul’un bir araba kazası yapıp öldüğünü söylüyor. Bay Niven, intihar olabileceğinden şüphelenip Paul’un evine gitmek istiyor. Yanına Jane’i de alıp gidiyorlar. Jane kimseye bir şey söylemiyor. Eve ulaştıklarında Paul’un hizmetçisi Ethel, eve gelmiş ve dağınıklıkları toplamış bile. Jane, birkaç saat önce yatakta yaptıklarına dair kalıntıları toplayacak Ethel’i de düşünmüştü. Acaba bu dağınıklığı toplarken ne düşünecek, nasıl bir hizmetçi… diye. 

Bir intihar notu yok evde.

Jane, daha sonra Oxford’da bir kitapçıda tezgahtar olmuş. Kitap okumayı hep sevmişti, Bay Niven’in referansıyla kitapçıda çalışmaya başlıyor. Orada edebiyat dünyasından insanlarla çeşitli ilişkileri oluyor. Gerek kitaplar üzerine sohbet gerek yatmak.

Tüm bunları Jane, seksen yaşına gelmiş ve bir yazar olmuş olarak kendisiyle yapılan bir röportajda anlatıyor. Kitabın bu seyrini beklemiyordum okumaya başladığımda.

Sevdim.

 


ÜÇ KIZ KARDEŞ

 

ÜÇ KIZ KARDEŞ

İclal Aydın

2018

Artemis Yayınları

1.Basım - Şubat 2018

366 sayfa

Ne mıy mıy, ne drama kraliçesi bir aile.

Kitabın kendisi de içimi baydı. İclal Aydın bence bu kitabı çocukken yazmış, ancak şimdi kitabı bastırmış. Bu çocukça hikayenin ve dilin başka açıklaması olamaz.

*

Türkan, Dönüş, Derya.

Üç kız kardeş, anne, baba. Ayvalık’ta yaşıyorlar.

Kitabı Dönüş’ün dilinden okuyoruz. Okuyabilirsek tabii. Kitapta o kadar çok bugün ve geçmiş ve gelecek birbirine girmiş ki.

Kitap karman çorman anlatıyor gizem katmak için. Ben düzgün sırayla anlatayım.

Türkan, en büyük, en güzel kız. Okumakta ve işte güçte gözü yok. Annesi de prenses gibi yetiştirmiş zaten. Zengin bir gençle evlendiriyorlar. Ama tuhaf bir evlilik oluyor çünkü damat Somer, uzun süre ortada olmuyor. Kayınvalide Rüçhan Hanım ilgileniyor evlilik işlemleri ile. Çok iyi gözüken bu kayınvalidenin aslında bir canavar olduğu ortaya çıkıyor zamanla. Ama Türkan, üzülmesinler diye ailesine söylemiyor.

Somer’in aslında İngiltere’de aşık olduğu bir kadın varmış. Ama bu kadın evli ve yaşı büyük diye Rüçhan Hanım istemiyormuş. Onu unutsun diye Türkan ile evlendirmek istemiş. Somer de evlenmezse mirastan reddedileceği tehdidi nedeniyle Türkan ile evlenmeyi kabul etmiş. Ama hiç karı koca ilişkisi yaşamamışlar. Bunu öğrenen Rüçhan Hanım, Türkan’ı işe yaramadığı için dövmüş.

Bir gün Somer, İngiltere’deki sevgilisi ile tartışmış, onu kıskandırmak için Türkan’la yakınlaşmış ve o gece ikisi sevişmişler. Türkan’ın kızı olmuş, Defne. Fakat Somer, o geceyi hatırlamıyor ve Defne’nin kendi çocuğu olduğunu reddediyor.

Türkan doğum yaptığında hastaneye gelen annesini, Rüçhan Hanım kovuyor. Somer yine ortada yok ve Türkan’ın annesi bu durumdan rahatsızlığını dile getirince Rüçhan Hanım çirkinleşip belki çocuk Somer’den değildir diyor, para fırlatıyor vb çiğlikler yapıyor. Türkan bir şey diyemiyor. Annesi o gün eve dönüp uyuyor ve bir daha uyanamıyor, ölüyor.

Türkan, kocasından boşanıyor. Çalışmaya başlıyor. Çalıştığı yerdeki patronu Kartal ile iyi geçiniyorlar ve birbirlerini seviyorlar, evleniyorlar.

*

Dönüş, mahalleden arkadaşı Serdar’a aşık. Kimseye söyleyemiyor.

Serdar, üniversite kazanıp Ankara’ya tıp fakültesine gidiyor. Bir daha ondan haber alamıyorlar.

Dönüş, üniversite kazanamıyor, sağlık sorunları var.

Herkes gitti, ben kaldım diye içlenip melankolik birine dönüşüyor.

Serdar on beş yıl sonra dönüyor. Meğer o da Dönüş’ü seviyormuş. Ama annesi izin vermiyormuş bu ilişkiye. Çünkü Dönüş evlatlıkmış ve bunu bilen sadece Serdar’ın babasıymış.

Türkan’ın amcası, bir kızı hamile bırakıp kaçmış. Hamile kadın doğum yaparken ölmüş. Çocuğu Türkan’ın annesi ve babası sahiplenmiş. Adını Dönüş koymuşlar. Bunu sadece doğumdaki doktor olan Serdar’ın babası biliyormuş. Anne baba, bu sırrın ortaya çıkmasından korktuğu için Serdar’ı yakınlarında istemiyormuş.

*

Derya.

İşkolik olmuş. Kocası ile arası bozulmuş. Çok çalıştığı işinde hak ettiği terfiyi vermeyip kovmuşlar. 

Sonra kocası ile arasını düzeltiyor, kendi işini kuruyor.

*

Hepsi sonra Ayvalık’ta bir araya gelip mutlu mesut yaşıyorlar.

* 

Kitaptaki anlatım tarzı iç bayıcı.

Hikaye, Defne’nin bir kadınla görüşeceği bilgisi ile başlıyor. Görüşme öncesi çok gergin. Teyzesinden bir emanet almış, neden bana verdin bu emaneti diye dert yanıyor kendi kendine. Yazmakta olduğu bir defter varmış, oraya yazmaya başlıyor ve annesi ile teyzelerini anlatmaya koyuluyor.

Sanırken hayır, yine kendini anlatıyor.

Bir eğitim için New York’a gidecekmiş. Havaalanında annesi, babası, teyzeleri, enişteleri, kuzenleri, halası, dedesi onu uğurlamaya gelmiş, gözyaşları sel olmuş. Dönüş Teyzesi bir defter atmış çantasına. Kendi hatıra defteri.

Şimdi Defne, Dönüş Teyzesinin defterini paylaşacak bizimle.

Türkan, Dönüş, Derya.

Dönüş, oğluna kendi çocukluğunu anlatırken geçmişe dalıyor. Kanser olmuş. Ama bunu çok anlatamadan daha da geçmişe, ablasının doğumu, kendisinin ve kardeşinin doğumu, bunlardan biraz bahsedip sonra yine eski-yeni karışık anlatıyor, bir sadede gelemiyor.

Türkan romantik kitaplar okuyan bir kız. Liseden sonra talibi çıkıyor: Özer Bey ile Rüçhan Hanım’ın oğlu Somer. Rüçhan Hanım gençken kayınvalidesinden çok çekmiş, gelinime hiç öyle yapmayacağım diye söz vermiş.

Türkan evleniyor, Derya üniversite kazanıyor, Dönüş lise son sınıf. Anneleri ölüyor.

Dönüş, sağlık sorunları nedeniyle üniversite sınavını kazanamayınca hayata küsüyor. Kendisini yazmaya veriyor.

Çocukluk aşkı Serdar, doktorun oğlu. Üniversite için Ankara’ya gidiyor, bir daha haber alamıyor. Yıllarca ona aşkını içinde taşıyor.

Ev eskiyor, baba yaşlanıyor, Dönüş, babanın sorumluluğunu üstleniyor. Derya, İstanbul’da çocuğuna bakacak birini bulamıyor. İstanbul’a taşınıyorlar.

Türkan’ın kızı Defne,
Derya’nın kızı Gülce.

Türkan’ın evliliğinde neler yaşadığını bilmiyorduk diyor, biz de bilmiyoruz. Evlilik zindan gibiymiş, o kadar söylüyor geçiyor. Sonra da boşandığını söylüyor, kızı Defne 11 yaşında.

Derya’nin Dönüş’e cuk oturan lafı: "Yalnızlığına, konforlu, karanlık alanına feminist kılıflar bulma. Karşındaki Serdar veya aşık olduğun bir adam olsaydı, mutluluğu o yuvayı kurmakta arayanlardan olacaktın.” Sf.135

Türkan doğurunca bir mutlulukla hastaneye yanına gitmişler. Kocası ortada yok. Rüçhan Hanım soğuk karşılamış. Dönmüşler. Annesi üç gün daha kalıp perişan dönmüş. Bir şey anlatmadan uyumuş. Uyanamadın ölmüş. Hâlâ Türkan’ın evliliğindeki sorunun ne olduğu belli değil.

Kitabın kronolojisi bok gibi. Oradan oraya atlayarak baş döndürüyor. Önce sonucu anlatıyor bir gizem katarak, sonra bir parça geçmişe dönüyor ama bir parça.

Babasının manevi oğlu Mesut, paraları sobada yakmış. Bunu ilk sayfalarda böyle tek bir cümle olarak söylüyor. Zaman zaman yine bu konuya sadece bir cümle olarak değiniyor. Ehhh ne bu beee diye merakın cılkını çıkartıp 152. sayfada bir zahmet anlatıyor.

Bankadan çektikleri parayı zarfa koymuşlar. İstanbul’a gidip ev alacaklar o parayla. Mesut, çok sevdiği Müdür Babası üşümesin diye yakacak bir şey ararken bulmuş paraları. Zihinsel sorunu olan bir genç.

Sonra günümüze geliyor. Dönüş kanser olmuş. O uykudayken kardeşi Derya, onun defterini okuyormuş. Dönüş’ün oğlu da varmış, Can. O nereden nasıl çıktı, yok, bilmiyoruz, kitabın yarısına geldik. Türkan da evlenmiş bile, yeni eşi Kartal. Onu da Dönüş’ü hastane ziyaretinde öğreniyoruz. Ne ara?

Derya’nın evliliğinin bitmesini anlatıyor nihayet. Çok çalışıyormuş, kocası karısından ilgi göremez hale gelince kendisine ilgi gösteren bir kadına vurulmuş.

Dönüş’ün Serdar diye vahvahladığı Serdar’ı görüyoruz ki Türkan’la evlenmişler. Ne ara?

Çocukları Can “Mesut da bu gece burada kalsın mı bizimle?” diye soruyor. Bu ne ara oldu?

200.sayfada nihayet Türkan’ın hikayesine vakıf oluyoruz. Evlendikleri gece Somer, başka bir kadını sevdiğini, bu evliliği mecburiyetten yaptığını, iki arkadaş olmalarını söylüyor. Sevdiği kadın İngiltere’de bir Türkmüş. Evliymiş ve yaşı büyükmüş. Mirastan men ederiz denince Somer, Türkan'la evlenmeyi kabul etmiş. Türkan, Somer’i evde tutamıyor diye kayınvalide Rüçhan, Türkan’ı dövmüş. 

Somer, bir gün o kadınla tartışma yaşayınca kıskandırmak için Türkan ile ilgileniyor ve sevişiyorlar. Sonra kadınla barışınca tekrar o kadınla devam.

Çocuk doğunca annesi gelmişti. Somer nerede diye çıkışmış annesi Rüçhan’a. Rüçhan da delirip bugüne kadar aklınız nerdeydi, hem çocuk kimden belli mi diyip çirkinleşmiş, para atmış suratına. Anne de o üzüntüyle eve dönüp vefat.

Türkan, boşandıktan sonra eğitimine devam etmiş, çalışmış, patronu Kartal Bey, Türkan’ı ve kızı Defne’yi sevmiş, evlenmişler.

Serdar’ı da Dönüş’ün halası ayarlamış. Konu komşudan duymuş ki Serdar, doktor olup İstanbul’a gitmiş. Hala da onu eve çağırmış. Dönüş, evde karşısında Serdar’ı görünce şok. Meğer Serdar da hep ona aşıkmış, onu düşünürmüş.

Mesut hasta olup ölmüş.

Sonra hepsi Ayvalık’a geri dönmüş.

Derya, işinden kovulmuş, inşaat sektörü artık kadınla çalışmak istemiyor diye. Kocası da boşanmak istemişti. O ara gezmiş, okumuş, nefes kurslarına gitmiş, evliliğini de düzeltmiş, bir çocukları daha olmuş. Elif.

Dönüş de çikolata kahve dükkanı açmış. Kocası Serdar doktor olarak görevine devam. 

*

Bitmiyor gizemler.

Anne, amcaya ve halaya bozuk, sebebi belli değil. Kitabın sonlarına doğru anlatıyor babası.

Zamanında amca, annenin bir arkadaşıyla ilişki yaşamış, kız hamile kalmış, amca da yurt dışına kaçmış. Amcaya müsamaha gösterdikleri için halaya soğukmuş. Kızın adı Ferideymiş ve doğum yaparken ölmüş. Doğan kızı sahiplenmişler, adını Dönüş koymuşlar. Sadece anne, baba ve Serdar’ın babası olan doktor biliyormuş bu gerçeği.

Serdar, Dönüş’e mektup yazmış ama anne gizlemiş. Doktorun gerçeği bilmesinden çekinip Serdar’ın annesinden rica etmiş Serdar’ın kızını aramamasını.

*

Mesut’u Ayvalık’ta bırakıp gitmişlerdi İstanbul’a. Serdar, Mesut’u alıp gelmiş.

Türkan, Kartal ile evlenirken düğünde Serdar da Dönüş’e evlenme teklif ediyor.

Erdem meğer başka bir kadınla hiç birlikte olmamış. Derya’yı kıskandırmak istemiş.

Mesut kalp krizinden ölmüş. Zarf sandığına bakmışlar ki sobada yandığı sanılan paralar, sandığın altındaymış.

*

Defne, yurt dışına gidiyor. Çalıkuşu müziğini duyunca hatırlıyor. Bebekken annesi Türkan ve teyzesi Defne'nin Dönüş’ün gerçek kardeşleri olmadığını ama gerçekmiş gibi seveceklerine yemin ettiklerini görmüş.

*

Defne, New York’ta Ömer diye biriyle tanışıyor ve kitap bitiyor sanırken...

Kitap Defne’nin yazdığı defterin şu satırları ile bitiyor:

Çocukken kendime söz verdim, babaannem Rüçhan Hanım bir daha asla beni göremeyecek diye yemin ettim. Rüçhan Hanım beni bir daha göremedi. Ta ki bu sabaha kadar…” Sf.366

Ayy devamı gelecek galiba. Daha ne kadar bayıcı olabilir?

 


7 Haziran 2023 Çarşamba

ABDÜLMECİT


ABDÜLMECİT

İmparatorluk Çökerken Sarayda 22 Yıl

Hıfzı Topuz

2009

Remzi Kitabevi

23.Basım - Şubat 2023

208 sayfa

Kitap yer yer roman tarzında yer yer de ansiklopedik bilgi tarzında ilerliyor. Bazı bazı yazar kendi yorumuna da yer veriyor. Kafası karışık ama eğlenceli bir kitap. Özellikle cariyelerin anlatıldığı kısımları bir çırpıda okudum. Zorlu hayatlar yaşamışlar ve isimleri yok olup gitmiş. İşte burada onları okumak beni sevindirdi. Bu arada çok da fazlalar. Sultan Abdülmecit maşallah her gördüğüne abayı yakan biriymiş kitaba göre.

Tanıyalım bakalım.

*

Sultan Abdülmecit. Doğum: 25 Nisan 1823 Ölüm: Haziran 1861

Babası: 2.Mahmut (2.Mahmut’un annesi Nakşidil)

Annesi Bezmialem Sultan. (Bezmialem Sultan 1809’da doğdu. 14 yaşında Abdülmecit’i doğurdu. Oğlu tahta çıktığında Bezmialem Sultan 30 yaşındaydı. 1853 yılında 44 yaşında öldü. 2. Mahmut’un yanına gömüldü. Bezmialem Valide Mektebini açtırmıştı 1850’de. Sonra adı Mektebi Maarif oldu. Abdülmecit, çocukları Fatma ile Murat’ı da bu okula yazdırıp müdürün elini öptürdü, ötekilerden farklı davranılmasın dedi.)

Halası: Esma Sultan. (Esma Sultan’ın babası 1.Abdülhamit, annesi Sineperver Kadınefendi. Doğum:1778. Kocası Çuhadar Hüseyin Ağa. Evlendikten on bir yıl sonra kocası vefat ediyor. Esma Sultan 25 yaşında dul kalıyor ve bir daha evlenmiyor. Padişah 3.Selim, Kabakçı Mustafa isyanı ile tahttan indirildiğinde yerine Esma Sultan’ın ana baba bir kardeşi 4.Mustafa geçiriliyor. Alemdar Mustafa Paşa müdahale ediyor ve 2.Mahmut tahta geçiriliyor. 2.Mahmut, 4.Mustafa’yı öldürtüyor. Esma Sultan ile araları açılıyor bunun üzerine ama sonra barışıyorlar. Esma Sultan’a pek çok hediye veriyor 2.Mahmut ve Esma Sultan İstanbul’un en zengin kadını oluyor.)

Kardeşi: Abdülaziz. (Abdülaziz’in annesi Pertevniyal)

Kardeşi: Adile Sultan. 1826’da Abdülmecit’ten üç yıl sonra doğdu. Abdülhamit’in başka anneden kardeşi. Annesi ölünce Nevfidan Kadın’a teslim edildi. Babası 2.Mahmut öldüğünde on üç yaşındaydı. Abdülmecit, Adile Sultan’ın eğitimi ile ilgilendi Tophane müşiri Mehmet Ali paşayla evlendirdi. Bugünkü Mimar Sinan Üniversitesinin bulunduğu yerdeki Neşetabad Sarayını verdi. Kocasını kaptanı deryalığa atadı.

*

2.Mahmut, otuz bir yıllık saltanatın ardından 1839’da 54 yaşında veremden öldü. Annesi Fransız kökenli Nakşidil Sultan. Şehzadeliğinde hapis hayatı yaşayan 2.Mahmut, babasından sonra tahta çıkan 3.Selim’in Kabakçı isyanı ile tahttan indirilmesine uzaktan tanık oldu. Ondan sonra tahta çıkacakken gericiler, kardeşi 4.Mustafa’yı tahta çıkardı. 1808 yılında tahta çıkan 2.Mahmut, 3.Selim’i öldürenleri ve ağabeyi 4.Mustafa’yı idam ettirdi. 

2.Mahmut dönemi yenilikleri: Kadınların saraydan çıkmasına izin verdi. Geleneksel giysilerden vazgeçip mor pelerin, siyah çizme ve kırmızı fes giydi, devlet dairelerine kendi resimlerini astırdı.

Müzikle ilgili, Muzikayı Hümayun’u kurdu, Adli takma adıyla şiir yazdı.

Birçok oğlu ve kızı oldu. İki oğlu daha sonra tahta çıktı: Abdülmecit (doğum tarihi:1823) ve Abdülaziz (Doğum:1830)

*

Abdülmecit 16 yaşında tahta geçti.

Babasının düzenini koruyacağını söylüyor ama Meclisi Vala reisi Koca Hüsrev Paşa, sadrazam Rauf Paşa’dan Sadaret mührünü istiyor. Rauf Paşa da teslim ediveriyor.

O sırada devletin içinde bulunduğu durum:
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Anadolu’da isyanlar çıkardı, Osmanlı ordusu bastıramadı. Kaptanı Derya Ahmet Fevzi Paşa, 2.Mahmut’un ölümünü ve sevmediği Hüsrev Paşa’nın sadrazam olduğunu öğrenince Osmanlı donanmasını Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti.

Abdülmecit, Londra’da sefir olarak bulunan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın methini duyuyor ve onun bilgisine danışmak istiyor.

Mustafa Reşit Paşa Tanzimat fermanını hazırlayıp padişaha sunuyor. Buna göre:
-Müslüman ve Hıristiyan bütün insanların can ve mal güvenliği sağlanacak.
-Vergiler belirli usullere göre alınacak.
-Askerlik vazifesi düzenli biçimde yapılacak.
Ferman 3 Kasım 1839 Pazar Gülhane’de okunuyor.
Karşı çıkanlar da destekleyenler de oluyor.

Meclisi Valayı Ahkamı Adliye adı verilen Adalet Yüksek Kurulu kuruluyor. Tanzimat Meclisi deniyor. Yeni kanunlar çıkartılıyor. Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu. Şeriat ve cemaat mahkemelerinin yanında ticaret ve asliye karma mahkemeleri kuruluyor.

2.Mahmut Harbiye ve Tıbbiye okulları açmıştı. Abdülmecit de darülfünun (üniversite) kuruyor.

Padişahın yakınları ona Hüsrev Paşa’dan kurtulmasını söylüyor. 8 Haziran 1840’ta Hüsrev Paşa’yı görevden alarak babasının son sadrazamı Mehmet Emin Rauf Paşa’yı getiriyor. Sonra da Mustafa Reşit Paşa’yı sadrazam yapıyor.

1840’ta bir İngiliz Ceride-i Havadis gazetesini çıkarıyor.
İlk Türkçe resmî gazete 1831’de 2.Mahmut döneminde Takvim-i Vekayi.

Verdi’nin Otello’su ilk kez Milano’da Scala’da sahneye konuyor, bir yıl sonra da İstanbul’da oynanıyor.

1858’de İngiltere ve Fransa İstanbul’da Hazine Yüksek Kurulu’nu oluşturuyor. Maliyenin denetimini ele alıyor ve mali bağımsızlık yok oluyor.

Yurt gezisine çıkıyor gemiyle. İzmit, Bursa, Çanakkale, Edirne, Rusçuk. Ardından Girit’e gidiyor oğlu Murat ve kardeşi Abdülaziz ile. Sakız Adası gezisine oğulları Murat, Abdülhamit, Reşat ile gidiyor.

Süveyş Kanalı sorunu yaşanıyor. Fransızlar yapmak istiyor, İngilizler karşı çıkıyor Hindistan yolu değişmesin diye.

Ruslar Abdülmecit’e Saint Andria nişanı veriyor. Rusların en değerli nişanı.

27 Ocak 1857 İngiltere’nin baskısıyla kölelik yasaklandı. Abdülmecit önce sarayındaki cariyelere, hadımağalara, esircilere kölelik hakkındaki fikirlerini soruyor. Hepsi buradaki kölelik ile Avrupadakinin farklı olduğunu ve yerlerinden memnun olduklarını söylüyor. Azad edilseler bile saraydan gitmeyeceklerini çünkü gidecek bir yerleri olmadığını anlatıyor. Daha sonradan yıktırılan Esir Han’ın esircisi de burada kölelerin sağlık, barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarının karşılandığını, eğer yasak gelirse bu işin bu defa gizli gizli ve sağlıksız koşullarda yapılmaya devam edeceğini söylüyor. Sadece çocukların ailelerinden alınması fikrine karşılar. Bizim başımıza geldi, bundan sonraki çocukların başına gelmesin isteğindeler.


Kırım Savaşı: 1855-1856. Ruslar, Osmanlı üzerinde egemenlik kurmak, Ortodoksları himaye altına almak istiyor. Eflak ve Boğdan’a giriyor. Abdülmecit savaş kararı alıyor. Türk donanması Sinop’ta Ruslar tarafından yok ediliyor. Rusların Osmanlı toprakları ve Boğazları ele geçirme olasılığı nedeniyle Fransa ve İngiltere de Rusya’ya savaş ilan ediyor. Amaçları Kırım’a saldırarak Rusya’yı barışa zorlamak. Sivastopol’u müttefikler ele geçiriyor. Ama Ruslar Kars’ı alıyor. Çar Nikola öldükten sonra yerine 2.Aleksandr geçiyor ve barış yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Paris’te barış konferansı yapılıyor.

Paris Konferansı’na hazırlık amacıyla ülkenin iç düzeninde hak, hukuk, eşitlik, özgürlük alanında devrimler yapılmak isteniyor ki Avrupalı devletler iç işlerimize karışmasın. Çünkü Avrupalı devletler Osmanlı’daki azınlıklarla ilgili olarak türlü baskılar yapıyorlar. Bu nedenle Islahat Fermanı çıkarılıyor. 28 Şubat 1856. Sadrazam Ali Paşa ve Hariciye nazırı Keçecizade Fuat Paşa tarafından hazırlanıyor.

Paris Antlaşması 30 Mart 1856’da imzalanıyor. Taraflar, Osmanlı’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi kabul ediyorlar.

Ama Osmanlı iç işlerine karışmaya devam ediyorlar.

İsyanlar çıkıyor. Bastırmak için İngiltere ve Fransa’dan borç alınıyor.

*


Abdülmecit içki ve kadınlara çok zaman ayırıyor. Çocuklarının sayısı kırka yakın.

Hünkarın ilk kızı Fatma Sultan. 1840’ta, Abdülmecit tahta çıktıktan bir yıl sonra doğdu. Mustafa Reşit Paşa’nın oğlu Ali Galip Bey ile evlendirildi. Damadı beğenmedi Fatma Sultan. Başkalarıyla mektuplaştı. Ali Galip Bey bir gün denizde kayığının bir gemiye çarpması sonucu boğulup öldü. Fatma Sultan’ı bu defa Mabeyinci Nuri Bey’le evlendirdi babası. 22 yıl evli kaldılar. İki çocukları oldu. Abdülhamit tahta çıktığında Abdülaziz’i öldürttüğü iddiasıyla yargılananlar arasında Nuri Paşa da vardı. Taif’e sürüldü. Bunu kendine yediremedi, bunalımlar içinde öldü. Fatma Sultan da 1884’te 44 yaşında öldü. Abdülhamit onun, babası Abdülmecit’in türbesine gömülmesine izin vermedi, Yeni Camide bir türbeye gömüldü.

Diğer çocukları: Refia, Cemile, Münire, Murat, Abdülhamit, Reşat, Kemalettin, Burhanettin, Nurettin, Behice, Seniha, Mediha, Naile...  ve daha bir sürü. Kitapta düzgün bir sıralama yok.


*

Cariyeler:

Kitabın en civcivli kısımları cariyelerin anlatıldığı bölümlerdi benim için. Ne hayatlar ne hayatlar.

Abdülmecit tahta çıkınca Esma Sultan, onun için hazırladığı iki cariyeyi sunuyor. Servetseza (Anlamı: Servet hak eden) Sessiz çekingen bir kız. Ve Şevkefza (Anlamı: Zevk veren, neşe artıran) Güzel, konuşkan bir kız. Abdülmecit ikisini de çok beğeniyor. Şevkefza 21 Eylül 1840’da Şehzade Murat Efendi’yi doğuruyor. (Murat, Abdülaziz’den sonra tahta çıktı ama akli dengesi bozuk olduğu için üç ay sonra tahttan indirildi. Şevkefza, o zaman ben tahta çıkayım, Kraliçe Victoria gibi deyip türlü çılgınlıklar yapıyor, hasta olup 1889’da 69 yaşında ölüyor.)

Başka bir gün Abdülmecit, haremdeki bir cariyeyi görüp beğeniyor. Tirimüjgan (Anlamı: Kirpikleri ok gibi) Tirimüjgan’ın bir kızı ve bir oğlu oluyor. Kızı Naime. 11 Eylül 1840’da doğuyor. Oğlu Abdülhamit 21 Eylül 1842’de doğuyor. Tirimüjgan 1852’de 28-29 yaşlarında veremden ölüyor.

Eski bir sadrazam, cariye hediye ediyor padişaha. Gülcemal. Padişah ona da aşık oluyor. Gülcemal de doğuruyor. Fatma. 1 Kasım 1840, oğlu Reşat Efendi (Sultan Reşat) ve Refia

Servetseza’nın çocuğu olmuyor. Abdülaziz’in en sevdiği eşi Gülcemal Kadınefendi veremden öldükten sonra ondan olan çocukları Fatma, Refia ve Reşat Efendi’yi Servetseza’ya evlatlık veriyor. O da Murat’ın tahta geçmesini istiyordu. Abdülhamit’e tahtı kardeşine bırak diyor. Abdülhamit tamam diyor. Sonra kendisine sunulan şerbetten zehirlenip ölüyor. 54 yaşında.

Abdülmecit, Esma Sultan’ın kızı gibi büyüttüğü Perestu’yu görüyor ve ona da aşık oluyor. Esma Sultan, Perestu’nun haremde yazık olmasını istemiyor. Bunun üzerine padişah nikah kıyıyor. Perestu’nun çocuğu olmuyor. Tirimüjgan ölünce 10 yaşındaki Abdülhamit’i Perestu’ya evlatlık veriyor Abdülmecit.

Nesrin adlı cariyeden oğlu Ziyaettin doğuyor.

Duzidil Kadın’dan kızı Cemile dünyaya geliyor.

Verdicanan Kadın’dan kızı Münire dünyaya geliyor.

Cemile 15, Münire 14 yaşındayken 1858’de bir hafta arayla büyük bir törenle evlendiriliyorlar.

Aşık olduğu kadınlardan biri de Bezmara Hanım. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Habeşistan Savaşında ölen oğlu İsmail Paşa’nın eşi Zehra Hanımın (Mısırlı Hanım derlermiş) evlatlığı. Zehra Hanımın hiç çocuğu yok. Eşinin ölümünden sonra bu kızı evlat edinip büyütüyor. Abdülmecit, selamlık töreninde kendisini izleyenlerden Zehra Hanımın yanında bu kızı görüp aşık oluyor. Zehra Hanımdan istiyor, Zehra Hanım, ben kızımın düğününü görmek isterim diyor. Abdülhamit düğün yapıyor. O esnada oğulları Murat ve Hamit’in de sünnet düğününü yapıyor. Gelin 16, Abdülmecit 32-33 yaşlarında. Kıskançlık yaşayan Bezmara Hanım’ın kıskançlığı ve Abdülhamit’i dövmesi üzerine Abdülmecit ondan boşanıyor. Bezmara Hanım daha sonra Ressam Tevfik Paşa ile evleniyor. Tevfik Paşa önce korkuyor evlenmeye ama sonra padişah, ben karışmam, ne isterse yapsın deyince evleniyorlar. Bezmara Abdülmecit’e beddualar ediyor hep. Sonra tahta geçen Abdülaziz bu durumu yakışıksız buluyor, Tevfik Paşa’yı Bursa’ya sürgün ediyor. Bezmara Hanım, Tevfik Paşa’dan da boşanıyor. Sonra evkaf müdürü Uzun Ahmet Bey ile evleniyor. Varlıklı bir adam değil. Bezmara’nın eşyalarını, mücevherlerini satıp yaşıyorlar. Paralar bitince Uzun Ahmet Bey çekilmez biri oluyor, Bezmara onu evden kovuyor. Ama artık parası da yok. Ahmet Bey’den olan kızını Mısır Hanedanından prenses Zeynep’e satıyor. Kendisi de sefalet içinde ölüyor.

Abdülmecit’in aşık olduğu kızlardan biri de Serfiraz. Rus. Annesi ölüyor, babası Serfiraz ve iki kız kardeşine bakamıyor, esir pazarında kızlarını satıyor. Kızlar 8-6-4 yaşında. Bir Çerkez beyi kızları satın alıyor, eğitiyor, büyütüyor, sonra da Trabzon’da Vali Damat Halil Paşa’ya satıyor. Kızların adı Mümtaz-Rana-Serfiraz. Vali İstanbul’a çağrılıyor, kızları Bezmialem Sultana hediye ediyor. Hünkar, Serfiraz’ı görüp beğeniyor. O sırada Serfiraz 14 yaşında, hünkar 28. Neşeli, maceracı bir kız Serfiraz. Padişah, Sefiraz’ı Yıldız Köşküne yerleştiriyor. Zaman zaman yanına gidiyor. Sefiraz, saray kuyumcusunun oğlundan hoşlanıyor, Küçük Fesli dediği delikanlıyı köşke alıyor. Olayı padişah hariç herkes öğreniyor. Delikanlı öldürülüyor. Sefiraz hamile kalıyor. Oğlu Osman Safiyettin doğuyor. Çocuğun padişahtan olmayabileceği şüphesi gündeme geliyor ama Serfiraz Küçük Fesli’yi tanıdığında zaten iki aylık hamileymiş. Çocuk üç yaşında ateşten ölüyor. Serfiraz bir daha hamile kalıyor. Kızı Bedia doğuyor ve 39 gün sonra ölüyor. Serfiraz, Yıldız Köşkünde yaşamaya devam ediyor. Hünkar zaman zaman onun yanına geliyor ama Serfiraz onu kovuyor. Serfiraz bu kez bir paşa oğlu olan Hasan’a göz koyuyor. Onu köşke alıyor. Hünkar öğreniyor. Serfiraz’ı affediyor, Hasan’ı Bursa’ya sürgün ediyor. Serfiraz ile Hünkar devam ediyorlar ilişkilerine. Serfiraz doğum yapıyor, oğlu Süleyman dünyaya geliyor Süleyman, 14-15 yaşına gelince annesinin davranışlarına dayanamayıp evi terk ediyor. Deli Latif Bey adlı bir adamın evine yerleşiyor. Adamın deliliği kanat takarak uçabileceğini sanmasından ileri geliyor. Serfiraz Abdülmecit’ten sonra Abdülaziz, 5.Murat ve Abdülhamit’in de saltanatını görüyor. 1900’lü yılların başında ölüyor. Abdülhamit, oh öldü de kurtulduk diyor arkasından. “Sarayın çılgın kadını” diye anılıyor.

*

Abdülmecit tahttaki ilk on altı yılında on eşini yitiriyor. Zeynimelek, haremden çıkan ilk cenaze. 1842’de 18 yaşında veremden öldü.
İkincisi Duzidil. 1845’te. 1843’te Cemile’yi doğurdu. Cemile iki yaşında öldü. Ondan birkaç ay sonra Duzidil öldü.
Haremden çıkan üçüncü cenaze Nergisev. Oğlan çocuk doğurdu, sonra çocuk öldü, Nergisev de 1848’de hasta olup öldü.
Haremden çıkan dördüncü cenaze Hoşyar Kadınefendi. 1849 yılında, 26 yaşında öldü.
Beşinci cenaze 1850. Nükhetseza. Verem. Oğlu Burhanettin.
Altıncı cenaze 1851 Gülcemal Kadınefendi.
1852 Tirimüjgan. 30 yaşında. Çocukları Naime (1840) Abdülhamit (1842) Abid (1848) Abdülhamit’e Perestu Kadınefendi baktı.
Nesrin. Üç çocuğu oldu, öldü. Kendisi de 1853’de veremden öldü.
Bir yıl sonra Navekmisal ve ondan bir yıl sonra Ceylanyar veremden öldüler.

*

Saray yapımları, hünkarın kızlarının düğünleri, cariyelerin çokluğu ve harcamaları… derken hazine suyunu çekiyor.

Abdülmecit yaşlandıkça kendisini içkiye vuruyor ve vesveselere kapılıyor.

38 yaşında veremden ölüyor.

Öldüğünde hayatta olan kadınları: Servetseza, Şevkefza, Mahitap, Verdicanan, Perestu. Nalandil, Serfiraz, Gülustu, Şayeste


21 oğlu ve 21 kızı oluyor. 25 tanesi babalarından önce ölüyor. Kızlarından dördü de evlenip saraydan ayrılıyor. Sarayda on üç çocuk kalıyor.