10 Ekim 2024 Perşembe

MERAKLISINA FEMİNİZM

 

MERAKLISINA FEMİNİZM

(Feminism)

Deborah Cameron

2018

Nova Kitap

1.Baskı - Kasım 2022

Çeviren: S. Melis Baysal

154 sayfa


Feministlerle ile ilgili ön yargıları bilirsiniz. Genelde aksi ve/veya çirkin erkek düşmanları diye algılanıyor. Daha doğrusu bence öyle algılanması bazı erkeklerin işine geliyor. Bununla ilgili kendilerince komiklikler, şakalar yapıp konunun ciddiyetini bertaraf etmeye çalışıyorlar. Tabii ki zannettikleri gibi değil. İşin aslını kitabından, profesöründen  öğrenelim. 

Tarihi ile başlayalım:

Feminist kelimesi 19.yy’dan önce kullanılmamış.

Avrupa’da politik feminizmin başladığı dönem 18.yy sonları. Ama bunun öncesinde de kadınları kötüleyenlere karşı savunmada bulunanlar var. Bunu yazılı olarak başlatan metnin  Christine de Pizan’ın "The Book of the City Ladies" (Kadınlar Şehri Kitabı) olduğu yazıyor kitapta.  15.yy başında Fransa’da yaşayan seküler bir kadın tarafından yazılmış. Seküler bir kadın diye niye özel olarak bu sıfat kullanılma ihtiyacı duyulmuş, anlamadım. Nüfuzlu erkeklerin kadınlarla ilgili kadın düşmanı fikirlerini çürütmek için yazılmış. Yapılan savunma "kadınlar da insandır" düzeyinde henüz. 

Feminizmin tarih anlatısı dalgalar halinde arka arkaya ilerleme şeklinde düşünülüyor. Buna göre:

1.dalga: 19.yy ortalarında kadınların oy kullanma hakkına sahip olma mücadelesi ile başlıyor, bu mücadelenin başarıya ulaşmasıyla 1920’lerde son buluyor.

2.dalga: 1960’ların sonlarında Abd’de kadın çalışma dersleri, ev içi şiddetten kaçan kadınlar için sığınma evleri ile süren süreç

3.dalga: 1990’ların başından bugüne gelen dönem. 

Bugünler için 4.dalga diyenler de var.

Bu dalgaların kesin bir başlangıç ve bitiş tarihleri yok. Keskin bir ayrım olmadığı için bu dalga modeline eleştiriler var. 

*

Kitapta feminizmin genel geçer bir tanımını yapamıyor yazar. Konunun karmaşıklığını vurguluyor. 

“Feminizmin çeşitlilik gösterdiği malum ama bu farklı yanların hepsinin şu iki genel düşünceye dayandığı söylenebilir:

1.Kadınlar toplumda halihazırda ikincil konumdadır; kadın olduklarından belirli haksızlıklar yaşarlar, sistematik dezavantajlardan mustariptirler.

2.Kadınların ikinciliği ne makbul ne de kaçınılmazdır. Bu durum politik hareketle değiştirilebilir, değiştirilmesi gerekir."

Sf.17

*

Kadınların ev içi bakımda esas rol üstlenen olma halleriyle ilgili önemli meselelere değiniyor yazar:

"Mesela çiçeği burnunda annelere işe ne zaman döneceklerini sorarlar, sanki çocuk bakmak iş değilmiş gibi. Feminizmin emek konusunda getirdiği bakış açısının tanımlayıcı özelliklerinden biri, ailenin bakımını üstlenmenin de iş sayıldığının kabul edilmesidir. Bu işin tek farkı, karşılığında ödeme almamanızdır."  Sf.58 

“Tam zamanlı ev kadını olarak çalışan bir kadın, hangi sınıftan olduğu fark etmeksizin, ekonomik açıdan kocasına bağımlıdır.” Sf.60

"Maaşlı işte çalışmayan kadınlar yine de çalışır. Genelde çocuklara, yaşlılara, hastalara bakma, giysi yamayıp dikme, çamaşır yıkama, temizlik yapma, yemek pişirme gibi işlere saatler harcarlar. (…) Ne var ki yapılan bu işler takdir edilmeden, ücreti ödenmeden kalır. Bu işlerin gerçekte sağladığı ekonomik katkı görülmez." Sf.61

*

Ev işi için üretim değil "yeniden üretim" diyor yazar. Yani kadının yemek yapmasıyla evdeki diğer kişiler yemek yapmaktan kurtuluyor. Bu kişiler böylece üretim yapabiliyor.

*

OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) dünyada kadınların verdiği ücretsiz bakım emeğinin erkeklerinkinin iki ila on katı olduğunu tespit etmiş 2014’te. Bu durumda ne oluyor?  Ev işleri çok vakit aldığı için kadın ücretli bir işe giremiyor, eğitimine zaman ayıramıyor. 

Bu durum genel olarak ülke ekonomileri için de sorun. Çünkü kadın iş gücünden faydalanamayarak ekonomik anlamda geri kalıyor. Çözüm olarak kreşler açılmasını, çalışma saatlerinde düzeltme yapılmasını, ebeveyn izinlerinin artırılmasını sunuyor yazar. 

*

Yazar, feminizmin bütün kadınları tek bir çatı altında toplayabilecek bir tanımının olamayacağını söylüyor.  

“Kadınlar kendi içlerinde farklılıklar barındıran epey geniş bir grup olduğundan birleşmelerini sağlamaksa hep zor olmuştur.” Sf12 diyor. 

Yazar İngiliz olduğu için orada sıkça rastlanan ırksal anlamda siyah kadın ve beyaz kadınlar arasındaki ayırım, ekonomik anlamda zengin kadın - yoksul kadın ayırımı vb sorunların da varlığına dikkat çekiyor. 

Kitapta sonuca bağlanamayan konular da var. Çünkü gerçekten bir sonuca varılması zor. Örneğin taşıyıcı annelik. Bunu kadın bedeninin metalaştırılması olarak değerlendirip uygun bulmayan da var, kadının kendi bedeni kendi kararı deyip buna karışılmasını kadın özgürleşmesinin aleyhinde bulan da var. Gerçekten iki ucu çoklu denklem. 

*

Konuyla ilgili başka okumalar için isterseniz:

Bkz: Feminizm Herkes İçindir

Bkz: Kadınlar Ülkesi

Bkz: Alttakiler Bilim Kadınları Nasıl Yanlış Anladı

Bkz: Kendine Ait Bir Oda

Bkz: Uyanış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder