Neden Odaklanamıyoruz?
(Stolen Focus
Why You Can’t Pay Attention)
Johann Hari
2022
Çeviren: Barış Engin Aksoy
Metis Yayınları
İlk Basım - Kasım 2022
316 sayfa
Çok bilgilendirici ve etkileyici bir kitaptı. Günümüz sorunlarından odaklanamamak ile ilgili çarpıcı şeyler anlatıyor kitap. Dikkatimiz azalıyor. Derinleşmek zorlaşıyor. Bu durum salt bireysel değil, daha geniş bakıldığında otorite figürlerini sorgulamayı da ilişkilerimizi de etkiliyor. Siyasilerin yanlışlarını ya da iklim krizi gibi konuları derinlemesine değerlendiremememiz de bu sorunla ilgili. İlişkilerimizi sürdürebilmemiz de. Çünkü ilişkiler enerji ve zaman ister, ilişkilerimiz de iyi gitmiyor dikkatimiz çabuk dağıldığı için.
*
Yazar, internete erişimini kapatmış, kendisini izole ettiği bir yere gitmiş. İlk elli sayfa bunun zorluğunu anlatıyor. Sonra da faydalarını.
*
İnternetten ve sosyal medyadan pek çok bilgi alıyoruz, evet. Ancak bu bilgiler doğru mu yanlış mı bilemiyoruz, manipüle ediliyoruz, manipüle edilmesek de bu defa bilgi akışına çok hızlı maruz kalıyoruz ve özümseyemiyoruz.
“Hayat hızlanırken, biz de enformasyon sağanağı altında gitgide hiçbir şeye odaklanamaz hale gelirken, neden yeterince tepki olmamıştı?”
İşte odaklanamamaktan, bir konuyu yeterince özümseyememekten kaynaklanıyor tepkisizlik.
Bir açıdan bakınca doğal bir süreç gibi de bir yandan. Sapiens'te yer verilmişti benzer bir sürece. Avcı toplayıcılıktan yerleşik tarım hayatına geçiş gibi bir süreç mi acaba bu?
*
Odaklanma sorunu için beyne pratik yaptırma önerisi var yazarın. Önce on dakika tek bir işle uğraş, sonra bir dakika dağılsın dikkatin, sonra on dakika daha. Böyle böyle aşinalık kazanacak beyin.
*
Sanatçılarla, sporcularla yapılan araştırmalar sonucu onların bir akış hali içinde olduğu görülmüş. Akış hali: “yaptığınız şeye kendinizi kaptırıp benlik hissini tamamen kaybettiğiniz, zamanın ortadan kaybolur gibi olduğu, deneyimin kendisine aktığı zamanlar.” Sf.61
Bunun için:
1)Net belirlenmiş tek bir hedef seçmek. Örneğin; şu tuvale resim yapmak istiyorum, şu tepeye çıkmak istiyorum.
2)Sizin için anlam taşıyan bir şey yapmanız gerekiyor. Çünkü sizin için anlamdan yoksun bir şey yapmaya çalıştığınızda sık sık dikkat dağılır.
3)Ne çok kolay ne çok zor olmalı yaptığınız şey. Çok kolay olursa otomatik pilota geçiyorsunuz, çok zor olursa tedirginlik yaratıyor.
Akış halinde olabilmek neden önemli? Dikkat dağınıklığından çıkmak için.
*
Uykusuzluk ya da az uyku da sarhoşluk gibi diye değerlendiriyor yazar. “Sabah 6’da uyanıp gece yarısı uykuya daldığınızda -gün sonunda kanınızda yüzde 0.05 oranında alkol varmış gibi tepki vermeye başlarız.” Sf.74
Önceden hayatı şekillendiren güneşin doğuşu ve batışı idi. Güneş doğunca yani ışık olunca uyanıyor, batınca yani karanlık bastıktan sonra uyuyorduk. Ama sonra elektrikli ampulle beraber ışığı kontrol etmeye başladık. Bu da iç ritmimizi bozdu. Karanlık basmıyor. Bir de yanı başımızda tuttuğumuz telefonların ışığı var. Diyor ki yazar, uyumadan önce en az iki saat ekrana bakma ve telefonu uzakta tut.
Uyku uyumamızı istemeyen dış güçler olduğunu belirtiyor yazar. Çünkü uyurken para harcamayız. “Sağlıklı ölçüde uyku uyumaya geri dönmemiz ekonomik sistem için bir deprem etkisi yaratır.” Sf.82
*
Ekranda atlaya zıplaya göz gezdirerek okumak, kitap okuma alışkanlığımızı da etkiliyor. Okuyamaz hale geliyoruz. Yapılan bir araştırmada aynı bilgiler bir gruba basılı kitap, diğerine ekran yoluyla verilmiş. Ekrandan bilgiyi alanlar daha az anlamış ve hatırlamış. Buna “ekran dezavantajı” deniyor. Kitap okumak bizi belli bir şekilde okumaya alıştırıyor, çizgisel bir şekilde, bir süreliğine tek bir şeye odaklanarak. Ekrandan okumak ise bir şeyden diğerine atlayıp zıplayarak, göz gezdirerek. Bu durum kitap okumamızı da etkiliyor. Okuyamaz hale geliyoruz.
*
Zihnini ara sıra serbest bırak, zihin oradan oraya aksın, diyor yazar. “Zihin gezinmesi” deniyormuş buna. Bir konuya çözüm bulmak için o konu üzerine odaklanıp düşünmek değil, zihnini serbest bırakmak. Zihnini serbest bırakınca aklına çözüm geliveriyor. O yüzden dışarıdan bakınca boş boş otobüs camından dışarıyı seyretmek gibi gözüken şey aslında pek çok yeni ve yaratıcı fikir getirebilir akla.
*
Yazar, "dijital detoks" yaparak bu düşüncelere varmış. Ama bunun pek de faydalı olmadığı kanaatinde. “Nasıl ki haftada iki gün gaz maskesi takmak kirliliğe çözüm değilse, dijital detoks da çözüm değil.” Sf.109
Çözüm böyle bireysel değil, sistematik.
Google çalışanı birinin sözleri yer alıyor kitapta. Google’da başarı sayılan şey, kullanıcıları meşgul etmek. “İnsanların telefonlarına baktığı süre arttıkça gördükleri reklam sayısı ve böylece Google’ın kazandığı para da artıyor.” Sf.116
Odaklanamamanın bizim bireysel kabahatimiz olmadığını anlatıyor yazar. Tasarlanmış dikkat dağınıklığımız kimileri için yakıt. Google yöneticileri bize bunları yaparken kendileri yoga, meditasyon, mindfullnes ile kendilerini bu tuzaktan uzak tutuyor, çocuklarını tekonolojik olmayan okullara gönderiyor.
*
Telefonlarımız dinleniyor mu? Karşımıza çıkan reklamlardan ötürü bazen böyle düşünüyoruz. Yazarın cevabı: Hayır. Ama “Hedeflenmiş reklamlar sunmak için dinleme yapıyor değiller aslında. Size dair oluşturdukları model o kadar isabetli ki size sihirbazlık gibi gelen öngörülerde bulunuyor.” Sf.129 Google haritalar ücretsiz ki nereye gittiğiniz ayrıntılarıyla bilinsin. Buna “gözetim kapitalizmi” deniyor.
*
İnsanlar olumsuz şeylere daha çok bakıyor. O yüzden sosyal medya algoritmalarında nefret, saldırı, kötü, suçlama… gibi ifadeler daha çok tık alıyor. Bu da nefret kültürü yaratıyor.
*
Bu bağımlılıkların üstesinden gelmek için bu sitelere bakmak istememize yol açan nedenlere bakmak gerek diye tavsiyeler de var. Bu tavsiyede bulunan kişi önceden şişmanmış, bir sürü diyet, kamp vb işe yaramamış. Çünkü onu şişmanlatan şeyin duygusal/psikolojik olduğunu görmüş. Telefonuna bakma itkisini de bunun gibi değerlendiriyor. Bu itkiyi hissettiğinde on dakika bekle, diyor, ondan sonra bak. Bir zaman çizelgesi oluştur, her gün ne yapacağına dair ayrıntılı program oluştur ve buna sadık kal. Telefonundaki uygulamalardan mümkün olduğu kadarını sil. Bildirim ayarlarını değiştir.
Ama yazara göre çok daha büyük ve siyasi çözümler lazım. Örneğin bizim çevrimiçi hareketlerimizi takip edip bu verileri satan iş modellerinin hükümetçe yasaklanması. Sosyal medya şirketlerinin devlet tarafından satın alınıp kamu mülkü haline gelmesi... gibi. Ama sakıncası şu ki otoriter liderlerin bunu suistimal edebilmesi. O zaman hükümetten bağımsız kamu mülkiyeti olsun önerisi var. Örneğin BBC gibi. Mülkiyeti kamuya ait, kamu finanse ediyor, günlük işleyişi hükümetten bağımsız.
*
Besinler de dikkatimizi bozuyor. Sağlıklı değiller çünkü.
*
Çocuklar artık dışarıda birbirleriyle oyun oynamıyor. Yazar buna da dikkat çekiyor ve bunun yaratıcılıklarını ve dikkatlerini etkilediğini söylüyor.
*
Baştan sona çok ufuk açıcı buldum kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder