3 Ağustos 2021 Salı

OĞULLAR VE RENCİDE RUHLAR

 



OĞULLAR VE RENCİDE RUHLAR

Alper Canıgüz

2004

İletişim Yayınları

1. Baskı - 2004

204 sayfa


Cinayet hikayesiymiş ya bu. Çok şaşırdım o kısma gelince. 

*

Kitap hakkında hiçbir ön bilgim olmadan olmadan okumaya başladım. Son yıllarda denk geldiğim ve hiç de beğenmediğim bir tarzla başladı. Bu tarzı nasıl tarif etmeli bilemiyorum. Yetişkin erkeğin bakın ben neler biliyorum tarzı bikbikbik konuşması gibi geliyor bana. Havalı olmaya çalışan zorlama cümleler, edebi olmak arzusuyla yanıp tutuşan ama ola ola çilekeş olan bir üslup. Hayat ne kadar kötü, insanlar ne kadar aptal, ben bu dünyaya fazlayım... Offff! Kafam kaldırmıyor. 

*

Kitabın başında yer alan yazar hakkındaki kısa özgeçmişte orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği, babasının işi nedeniyle küçük yaşta kırtasiye malzemeleriyle haşır neşir olduğu ve "Erkek Japon bıldırcınlarının cinsel hayatı konusunda otoritedir ve orta boyludur." bilgileri yer alıyor. Komik olmak için zorlanmış bir hal gibi geliyor işte bana bunlar.

*

Kitap beş yaşındaki çocuğun gözünden yazılmış. Sözde. Ama kitabı okurken anlatıcının beş yaşındaki bir çocuk olduğuna ikna olamadım. Tabii ki çocuk yazmadı kitabı ama madem anlatıcının çocuk olması tercih edilmiş, buna inanabilip gerçekten bir çocuğu dinliyormuşum gibi hissetmek isterdim. Ama otuz yaşında adam kaleminden çıktığı o kadar belli, o kadar belli, o kadar buram buram belli ki, beş yaşındaki çocuğun dünyasına giremedim. Dışarıdan bir gözlemci olarak yazılsaydı kitap, okumak belki biraz daha keyifli olurdu benim için. Çocuk taklidi yapan yetişkin iticiliği var kitapta bu yüzden.

*

Alper Kamu'nun anaokulunu yerişi ile başlıyor kitap. Erken kalkmak, servise binmek, katılımcı dersler, çocuk şarkıları... Nefret ediyor bunlardan. Çocuk şarkıları konusunda "eğitilmiş küçük embesiller için yazılmış eserler” diyor. Buna bir parça katılıyorum. Çocuk şarkılarını dinlemeye tahammül edemiyorum ben, delirtici buluyorum o müzikleri. Şu mesela dinlenecek şey mi? Beyin eritiyor:


Okul konusundaki yakınmasına da hak veriyorum: “Okulda insanın asıl öğrenmesi istenen, anlatılan dersler değil ders anlatılırken susması gerektiğidir.”

Sisteme yönelik de haklı bir yakınması var: “O doğuştan araba yıkayıcısıydı. Ne var ki hayat onu bakkallığa mahkum etmişti; pek çok müthiş kabzımalı milletvekilliğine mahkum ettiği gibi. Sistem yetenekleri heba ediyordu.”

*

Ve cinayet geliyor.

Komşuları eski polis Hicabi Bey öldürülmüş. Cesedinin yanında mahallenin delisini buluyorlar. Başlıca şüpheli de o oluyor. Ama çocuk o sırada kaçarak uzaklaşan bir yabancı gördüğünü söylüyor. Polis ve savcı o başka birini arıyor. 

Ardından dedektifliğe soyunup bu işin peşini kovalıyor. Buluyor da. Olay şöyleymiş:

Cinayeti anlatıyorum:

Hicabi Bey sapıkmış. Karakolda eline düşen erkekleri evine getirip karısı Necla ile cinsel ilişkiye girmelerini istiyormuş. O esnada da onların fotoğraflarını çekiyormuş. Kadıncağız korkusundan uyuyormuş bu manyağa. 

Bir gün Hicabi'nin getirdiği adamlardan Ruhan, Necla'ya aşık olmuş, Necla da ona. Bunu öğrenen Hicabi zulmünü arttırmış ve Necla artık dayanamayıp camdan atlayarak intihara kalkışmış. Ama ölmemiş. Oğlu Şemi annesinin yaşadıklarını bildiği için babası rahat bıraksın diye annesinin öldüğünü söylemiş. Böylece Necla ve Ruhan kavuşmuş.

Necla, yaşadıklarını unutmamış ve Hicabi’den intikam almaya karar vermiş. Hicabi'nin evine gizli bir geçitle girmiş, Hicabi'yi öldürmüş ve aynı yolla geri dönmüş. 

O sırada eve gelen deli Ertan Hicabi'nin ölüsü ile karşılaşmış. Polisler ölünün yanında onu görünce katilin de o olduğunu düşünmüşler.

*

Aferin sana çocuk.

Tabii çocuğun bu gerçeğe ulaşması kolay olmuyor. Önce yanlış adreslere uğruyor.

Hicabi'nin evinde yaptığı araştırmalarda fotoğraf makinesi görüyor. Alıp içindekilere bakınca hoşlandığı Alev ablası ile deli Ertan’ın sevişme görüntülerini görüyor. Fotoğrafları alıp Alev ablanın evine gidiyor. Evde sevgilisi Erkin de var. Erkin'in anlattığına göre; Hicabi Bey para karşılığı bu ikisinin bu şekilde fotoğraflarını çekiyormuş. Alev ve sevgilisi Erkin artık bu duruma hayır demiş ama Hicabi şantaj yapmış. Erkin konuşmak için Hicabi’nin evine gittiğinde onu ölü bulmuş. Evde deli Ertan varmış, deli Ertan'ın onu öldürdüğünü düşünüp kaçmış.

*

Çocuk sonra geçmişi kurcalamayı akıl ederek olayı çözüyor. Ama gerçek katili söylemiyor kimseye. Çünkü Necla zaten hasta, ölüm döşeğinde. Ruhan da çocuğa Necla öldükten sonra her şeyi polise anlatacağı sözünü veriyor. Çocuk da bırakıyor aşıklar biraz daha aşklarını yaşasın.

*

Bu çocuk taklidi yapan yetişkin insan kitabında çocuk olmaklığa dair tek şey kitabın sonunda Alper'in arkadaşı Hakan'ın yazdığı mektup. Hakan, okulda verilen ödev icabı  biricik arkadaşı Alper'e mektup yazmış. Sevgili arkadaşım, sen bu mektubu okuduğunda ben uzakta olacağım, diye başlayan mektubunda annesi ve babasının ayrıldığını, olsun annesi babası ayrı pek çok çocuk olduğunu, babasıyla beraber İzmir'de yaşayacağını anlatıyor çeşitli imla hatalarıyla. Yavrum, kıyamam. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder