23 Temmuz 2018 Pazartesi

ASKER DAHA FAZLA ELLIOTT SMITH DİNLEMEK İSTEMİYOR




ASKER DAHA FAZLA ELLIOTT SMITH DİNLEMEK İSTEMİYOR


Utku Yıldırım

2018

Dedalus Kitap

101 sayfa


Bu kitabı benim arkadaşım yazdı. Bana da imzalayıp verdi.

O yüzden hakkında hep iyi şeyler yazacağım. Sonuçta kimseye objektif ve tarafsız olacağım taahhüdünde bulunduğumu hatırlamıyorum.

: )

Sözlerime şöyle başlamak istiyorum: Bugüne kadar okuduğum en güzel, hayır hayır, genel olarak dünyanın en güzel kitabı.

(Buraya bir gülücük daha gelsin : ) )

*

Tamam, şimdi mesela yazarını hiç tanımıyormuşum gibi alıyorum elime kalemi ve anlatıyorum.

Bende uyandırdığı ilk izlenim şu: Çok anlam yüklü öyküler.

Kitaptaki öykülerden şunu gördüm; yazar şarkılara, eşyalara, filmlere, evlere, mahallelere, konu komşuya, insanlara çok anlam yüklemiş. Herkes ve her şey başka herkes ve her şeyi hatırlatıyor ona. 

Çok zor bir hayat bence.

*

Öykülerin samimiyetinde kuşku yok. İçini dökmüş, belli. Döküp kurtulmak istemiş.

Ama bana soracak olursanız dertleri tasaları yazıya dökmek, değil kurtulmak, aksine dertlere tasalara ölümsüzlük kazandırmak demek.

Üstelik başkalarına da bulaştırarak. Neticede okuyucu da yazarın insafından etkileniyor. Okuduklarımız bizde çeşitli duygular uyandırıyor. Mutluluk, mutsuzluk, beğenme, beğenmeme, sevme, sevmeme, umut, kaygı, endişe, öfke, neşe… gibi bir dolu duygu canlanıyor okurken.

Bu kitabı okurken bende hüzün canlandı mesela. Kayıplar, başarısızlıklar, terk edişler ve terk edilişler başka ne canlandıracaktı ki zaten?

*

Kitabın arka kapağında “Acının ve yenilginin karşısında her seferinde ‘belki bu kez başarabilirim’ hissini güçlü tutmaya çalışıyor.”

yazılmış kitap hakkında.

Yuooo!

Hiç de “belki bu kez başarabilirim” hissi edinmedim.

Aksine “Bu da mı gol değil?” dedim her öyküde.

*

Kitap bana başka bazı yazar ve kitapları anımsattı.

Hakan Günday’ın “Kinyas ve Kayra” adlı eseri mesela. Kinyas ve Kayra arasında görünüşte her an kopmaya hazır gibi ama aslında sağlam ve fakat umutsuz ve depresif bir dostluk var.

“Asker Daha Fazla Elliott Smith Dinlemek İstemiyor”da da yazarın Emre adlı arkadaştan bahsettiği hikayeler Kinyas ve Kayra’yı çağrıştırdı bana.

Bir başka benzerlik bulduğum eser, İlhami Algör’ün “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku” adlı eseri. O kitabı pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü hep kaybetmeye teşne bir hayat ve üstelik bunu kabulleniş resmediliyor ve bu pek hoşuma giden bir tür değil. Bu kitapta da o havayı sezdim.

Bir de Murat Menteş’in “Ruhi Mücerret” eseri geldi aklıma. Süper marketlerin reklam broşürü gibi bir kitaptı o. Coca Cola, Pepsi vb. geçiyordu bol bol. Bu kitapta ise aslında sadece Tutku bisküvi’li bir kısım var, haksız bir benzetme oldu belki, ama kurduğum benzerliklerin hepsinin haksız olabileceğini buradan anlayabilirsiniz.

*

Yukarıda yazarın içini döktüğünü, döküp kurtulmak istediğini söyledim.

Ama aslında yazar kitabın ortaya çıkış amacını kendisi dile getirmiş:

“Bir şeylerin özel olduğunu düşünmek istiyorum, bu yüzden yaşanan ne varsa kağıt üstünde sihre bulamaya çalışıyorum.” Sf.96

Güzel bir çalışma bu.

Ama bence daha güzeli, olanı olduğu gibi kabul etmek ve geçmişi geçmişte bırakmak.

*

Ne diyordum, evet, benim için dünyanın en güzel kitabı, çünkü arkadaşım yazdı ve imzalayıp bana verdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder