10 Nisan 2016 Pazar

DÜŞÜNCE GÜCÜYLE TEDAVİ






DÜŞÜNCE GÜCÜYLE TEDAVİ

(You Can Heal Your Life)

Louise Hay

Türkçesi: Nil Gün

1984

Altın Kitaplar Yayınevi

19. Basım - Kasım 2009

208 sayfa



Kişisel gelişim kitapları okuma serüvenimde yerli yersiz birkaç kitap okudum. 

Ama bu başka. Bu etkileyiciydi, epey etkileciydi.

Bu kitapları arkadaşımdan ödünç alıyorum. O bu konularla epey ilgili, bu açıdan zengin bir kütüphanesi var. Okuduktan sonra kendisine teslim ediyorum. Bunu ise okuduktan sonra gidip kitapçıdan satın aldım bir tane kendime. Evde bulunsun istedim. 

*

Zihnimizden günde elli bin düşünce geçiyormuş. Bunun yüzde 60-65'i olumsuzmuş. Karamsar insanlarda daha fazla. İntihar edenlerdeyse tamamı olumsuz.

Olumsuz düşünceler arttıkça da bedende hastalıklar oluşuyormuş. Son sayfalarda bedenimizdeki rahatsızlıkların anlamlarını yazmış.

Örneğin;

BOYUN ağrısı: Boyun, düşüncelerimizde esnek olma, sorunun öteki yüzünü görme, başka bir kişinin bakış açısını anlamayı temsil ediyor. Boynumuzla ilgili sorunlar, kendi bakış açımızın doğruluğu konusunda inatçı bir tutum sergilediğimiz anlamına geliyor. 

DİZLER: Boyun gibi esneklikle ilgilidir; taviz verme ve gurur, ego ve inatçılığı ifade ederler. Genellikle ileri doğru hamle yaparken, taviz vermekten korkar ve katılaşırız. Bu, eklem yerlerini de sertleştirir. İlerlemek istiyoruz ama değişmek istemiyoruz. Bu yüzden dizin iyileşmesi uzun sürer; ego devrededir. Dizin iyileşmesinin uzun sürmesi, gururumuz ve haklı çıkma konusunda ısrarcılığımız yüzündendir. 

(Bu örnekler ilgimi çekti, çünkü benim bunlarla ilgili sorunum var. Bunun dışında baş ağrısı, göz hastalıkları, kulak hastalıkları, boğaz hastalıkları, evet kulak burun boğaz, cinsel organlar, parmaklar, akciğerler, kalp... işte ağrıyan sızlayan her yer.

Hepsinin psikolojik/ruhsal bir sebebi olduğunu söylüyor. Doktora git tabi ama esas bu içsel meseleyi çözmen gerekir, diyor.

Çözüm olarak da KENDİNİ SEV, KENDİNİ OLUMLA, KENDİNİ ONAYLA.

Anlattığı hep bu.

Bunun nasıl yapılacağı konusunda yol gösteriyor. 

Aynada bir takım alıştırmalar yapılmasını öneriyor.

Mesela;

Aynada kendi gözlerine bakarak ismini söyle ve "Seni olduğun gibi kabul ediyor ve seviyorum." de.

Komik, aptalca, işe yaramaz... vb buluyorsan da canın sağolsun. Yazar öyle diyor. Bu direnç başlangıçta olur diyor. Gerçekten iyi olmak istediğin, kendini hazır hissettiğin bir gün yaparsın.

*

Çocukken yaşadıklarımız aşırı şekilde etkiliyor hayatımızı. Hatta neredeyse hayatımızın tamamı buna göre şekilleniyor. Küçükken sevildiğini, değerli olduğunu hissedememek yüzündenmiş tüm marazlar. Anne babamızın kötülüğünden değil elbet, onlar da doğru bildiklerini yaptılar sonuçta. Onların yetişme şartlarını düşün.

Annenin 3 yaşındaki halini düşün. 3 yaşında bir kız çocuğu var karşında. Nasıl davranırdın ona?

Ya da baban? 3-5 yaşında bir oğlan. 

Severdin, kucaklardın değil mi? 

İşte onları da şu anki hallerine getiren bir süreçleri oldu. Onlar suçlu değil. 

Etrafımızda aslansın, kaplansın, halledersin, on numarasın diyen insanlar yok. Aksine gayet de eleştirilerek, kızarak, öfkelenerek geçiriyoruz günlerimizi, etrafımız da böyle. O yüzden çare kendimiz.

Kendini olumlayıcı sözler söyle. Tercihen ayna karşısında ve yüksek sesle.

Aslansın, kaplansın gibi şeyler değil de;

"Değişmeye istekliyim."

"İyiliğimi engelleyen bilinç kalıbımı bırakıyorum."

"Kendimi onaylıyorum."

"Günüm şükranla ve sevinçle başlıyor."

gibi şeyler. Güzel güzel yazmış kadın.

Önemli bir husus olarak, kullanacağın ifadeler gelecek zamanlı olmasın. Çünkü gelecek zamanlı, yapacağım, edeceğimli ifadeler, erteleyici olurmuş. Tüm söylemlerin "şimdi ve burada" temalı olsun.

Bu kelimeleri kullanmak bilinci ve bilinçaltımızı harekete geçiriyormuş. "Düşüncelerimiz, geleceğimizi yaratıyor." diyor.

Bana pek kolay gelmiyor bunları yapmak. Ama açıkçası zorluyorum kendimi. Güne ve hayata lanet okuyarak da olmuyor çünkü. Bir de böyle deneyeceğim. 

*

Yukarıda örneğini verdiğim rahatsızlıklar için de şu cümleleri tavsiye ediyor.

Örneğin 

BOYUN AĞRISI: Kolaylıkla ve esneklikle bir konuyu her açıdan görebiliyorum. Bir şeyi yapmanın ve görmenin birçok yolu var.

DİZ AĞRISI: Affediyorum. Anlıyorum. Şefkat duyuyorum. Kolaylıkla uzlaşıyorum.

Komik geliyorsa yazarın hayat hikayesini anlatayım.

Bebekken annesi babası boşanmış. Üvey babası tarafından şiddet görmüş. Alkolik bir komşusunun tecavüzüne uğramış. Üvey babası "Suç sende, senin hatan" demiş. Tecavüz eden adamın hapisten çıkıp kendisini cezalandıracağı korkusunu yaşamış yıllarca. Çocukluğunun büyük bölümü cinsel tacizle geçmiş. "Sevgi ve şefkate aç, özdeğerden de yoksun olduğum için bana en ufak bir yakınlık gösteren herkese bedenimi sundum. Ve on altı yaşında bir kız bebek doğurdum. Ona bakamayacağım için, çocuksuz bir aile buldum, çocuğu onların nüfusuna geçirdim." Sonra kanser.

Böyle bir hayat.

Bu hayattan gelip işleri yoluna sokan bir insanın sözlerine bence kulak verilmeli.


Kitabı Kadıköy'de Eywa Cafe'de okudum. Bir başladım okumaya, bitirene kadar kalkamadım. Ve ben okurken üstelik tam da tüm hastalıkların çaresi içimizde konulu kısımlara gelmişken fonda çalan şarkı neydi söyleyeyim mi?
Roy Orbison - You Got It








2 yorum:

  1. Kişisel Gelişim kitaplarını bende okuyamıyorum çok çabuk sıkılıyorum. Okumalımıyım bilemedim :)

    YanıtlaSil
  2. Okuduklarım arasında tavsiye etmeye değer bulduğum bir bu var.

    YanıtlaSil