(La mort heureuse)
Albert Camus
1970
Fransızca aslından çeviren: Ramis Dara
Can Yayınları
15.Basım - Ocak 2016
146 sayfa
Mersault.
Bir cinayet
işliyor. Bir çeşit kiralık katillik yapıyor. Bir çeşit ötanazi isteyen biri
için.
Marthe. Mersault’nun
sevgilisi.
Mersault ve sevgilisi Marthe sinemaya gidiyorlar. Öncesinde Marthe bir adamla
selamlaşıyor. Mersault kıskanıyor ve aşığın mıydı diye soruyor. Marthe evet
diyor ve Mersault, Marthe’den tüm aşıklarının adını söylemesini istiyor.
Hepsini bilmeliymiş yoksa dışarıda gördüğü her erkeği Marthe’nın aşığı
sanırmış, kafasında kurarmış, bu da iyi olmazmış.
Sayıyor Marthe. Mersault biri hariç hepsini tanıyor. Tanımadığı Zagreus adlı
bir adam. Bacakları yok. Marthe, artık yaşlanan bu adama Mersault’dan
bahsetmiş. Zagreus da onu görmek, onunla tanışmak istediğini söylemiş.
Tanışıyorlar. Mersault ciddiye almıyor onu, “yarım porsiyon” diyor onun için.
İki adamın dostlukları gelişiyor zamanla. Uzun uzun konuşuyorlar. Zagreus
zenginliğin ve paranın önemini, parayla zamanın satın alınabileceğini ve
mutluluğun da böyle kazanılabileceğini söylüyor. Bunu genç yaşta anlamış ve
genç yaşta zengin olmuş. Ama sonra bir kaza ve sakatlık.
Bir gün dayanamaz ve ölmek isterse diye hazırda tuttuğu bir intihar mektubu ve
silah var. Bunu gösteriyor Mersault’ya.
Mersault, yoksul ve yalnız kiracısıyla konuştuktan sonraki gün Zagreus’u
öldürüyor. Ceza almıyor. Zagreus’un davranışı ve isteği de bu yöndeydi diye.
Sonra da başka şehre gidiyor. Marthe’yi bırakıyor.
*
Prag’a, Viyana’ya,
Cenova’ya, Cezayir’e gidiyor..
Yalnız
takılıyor bir müddet. Ama kısa zaman sonra içinde bir şey kabarıyor. “Güneş ve
kadın dolu kentlerin özlemi”
Bu özlemini bir parça gideriyor. Hayat kadını ile yatıyor. “dünyanın en usulüne
uygun sevişmesiyle” Sf.88 ve parayı kadının ayakkabısının içine bırakıyor. Komodine
bırakmak değil midir bunun usulü? Aman bildiğimden değil filmlerde öyle
görüyoruz.
Buralarda boş boş, aylak aylak takılırken mıy mıy şeyler düşünüyor. Mutluluk
arıyormuşmuş, “yaşamını bir arap şekeri gibi yalamak” istiyormuşmuş, bir dünya
bence boş laf ve melankolik çıkarımlar var kitabın bu kısımlarında. Daraldım.
Tüm bu süreçte sanki Mersault hiç cinayet işlememiş ve hatta bunu tamamen
unutmuş gibi. Hatta yazar da mı unuttu diyecek iken
“Mersault, Viyana’dan bu yana bir kez olsun, Zagreus’u kendi elleriyle
öldürdüğü bir adam olarak düşünmediğini fark etti.” Evet, unutmuş gitmiş
gerçekten. Bu unutmuşluğunu, kendisinin mutluluk için yaratılmış olduğu
sonucuna bağlıyor.
Sonra Cezayir’e gidiyor. İki kızı varmış meğer. Kızların yanında bir de kız
arkadaşları. Onların yanına gidiyor. Beraber kum, güneş, gezme, tozma, yeme,
içme takılıyorlar. Genç kızların arasında ne işin var senin koca adam? Ve tabii
ki kızların arkadaşı ile yatıyor da. Tam bir ırz düşmanı.
Evleniyor bir kadınla. Öylesine evleniveriyor.
-Beni sevmiyorsun, diyor kadın.
-Ama sana sevdiğimi hiçbir zaman söylemedim ki. Sf.118
Hasta olup ölüyor Mersault kitabın sonunda.
“Ve taşlar arasında bir taş olarak, yüreğinin sevinci içinde, devinimsiz
dünyaların gerçekliğine dönüştü.” Sf.149 denerek.
Anlam veremediğim bunun gibi pek çok cümle…
*
Camus 1938’de bu kitabı tamamlamış. 1960’ta ölümünden sonra 1970’de kitap
basılmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder