PALTO
(Şinel)
Nikolay Vasilyeviç Gogol
1842
Rusçadan çeviren: Aslı
Takanay
Ayrıntı Yayınları
54 sayfa
Twitter’da şu tiviti
görünce aklıma geldi bu kitap.
https://twitter.com/kimbuzibidi/status/1316793209599733765 |
*
Kitapta Akakiy
Akakiyeviç kendi halinde bir memurdur. İşten eve evden işe bir hayatı vardır.
İşini elinden geldiğince iyi yapar. Zaten yapmayı bildiği de başka bir şey
yoktur. Yıllardır yaptığı yazmanlık işinin dışında bir iş verilsin, ne yapacağını
şaşırır. Kimse de ona fazladan, hariçten bir iş vermez.
Saflığı nedeniyle iş
yerinde çalışanların alay konusu olur zaman zaman. Ama umursamaz bunları. Yani
ölümüne sıradan bir insandır. O yüzden onun için bir hikaye yazılması bile
gariptir.
Gogol’un bu açıdan yeni bir
dönem başlattığı söylenir. Kahramanların, soyluların, asillerin, kralların,
kraliçelerin hayatlarının anlatıldığı roman anlayışına, yanımızdan geçiveren,
her gün görebildiğimiz, hayatı ilgimizi çekmeyecek birini konu etmiştir.
Akakiy Akakiyeviç,
maaşıyla anca geçinmektedir. O yüzden kışı çıkaracağı yeni bir palto onun
ekonomik yaşamını zorlayacaktır ama mevcut paltosunun da artık ahı gitmiş vahı
kalmış. Tanıdığı terziye gidip önce eski paltosunu kullanmaya devam etmesinin
imkanı olup olmadığını zorlar. Yamayla, dikerek ya da başka bir yolla. Ama
terzi artık bunun imkanı kalmadığını söyler. Palto kumaşı incelmiş, dikiş tutmazmış
ve de bir terzilik onuru varmış canım.
Böylece yeni bir palto
yapımına girişilir. Bütçeye uygun kumaş bulunur, dikiş ücreti pazarlığı yapılır
ve beklenmedik kadar kısa bir zamanda paltosuna kavuşur Akakiy Akakiyeviç.
Beklenmedik şekilde
derken, benim için beklenmedik şekilde. Hikayeyi baştan sona kesin kötü bir şey
olacak hissi ile okudum. Bu hissi yazar mı veriyor, yoksa ben kendi kendime bu
hisse kapıldım bilmiyorum. Yazar bu hissi verebiliyorsa vallahi bravo! (Gogol’un
benim tebriğime ihtiyacı vardı çünkü.) Ben kendi kendime bu hisse kapılıyorsam
da bu nece bir psikolojik sorundur?
Paltosuna sağ salim
kavuşuyor Akakiy. Ama bir şey olacak, kötü bir şey, hissediyorum. Hayır,
psikolojik bir sorun olarak kötüyü bekliyor değilim, hikaye buna davet ediyor.
*
İş yerindeki arkadaşları Akakiy’in yeni palto almasını kutlamak istiyorlar. Akakiy’in aklı çıkıyor
tabii. Benim de. Uzak durun adamdan.
Ama kötü insanlar değil
iş arkadaşları. Onlar da kendi sıkıcı memuriyet hayatlarına kendilerince renk
katıyorlar, bunu yaparken Akakiy ile eğleniyorlar. Ama bence dozunda bir
eğlence. Akakiy’i aşağılıyorlar ya da küçümsüyorlar gibi gelmedi bana.
Takılıyorlar ona, onun da biraz gülmesini, neşelenmesini isteyerek. Tabii
Akakiy için beyhude bir çaba bu. Onu mutlu etmek istiyorlarsa ona hiç ilişmeseler
daha iyi.
İş arkadaşlarından biri
Akakiy’in paltosunu kutlama organizasyonunu üstleniyor. Başka şeyleri de
kutlayacakları var, paltoyu da Akakiy gelsin diye bahane ediyorlar.
Akakiy için yepyeni bir deneyim
bu. İnsanlarla bir arada, yiyor, içiyor. Ama yine de bu yeni deneyiminin suyunu
çıkarmıyor, vakit geçirmeden kalkıyor.
Partide kesin paltoya bir
şey olacak diye endişelenmiştim okurken. Biri onun paltosunu alıp gidecek, bir
şey olacak, bir şey.
Ama bir şey olmadan çıktı
partiden. Üstünde paltosu eve giderken… İşte kötü bir şey geldi… Hırsızlar
çevresini sardı ve… Ay bakamayacağım!.. Hayır yaaaa! Az ileride de bekçi var
halbuki.
L
Paltosunu çaldırmak yıkım
oluyor Akakiy için. İş arkadaşları aralarında para toplayıp ona bir palto
almayı düşünüyorlar ama başka şeyler (müdürün portresinin yapılması ve müdürün
tavsiye ettiği kitabın alınması) için çok para harcadıklarından yeteri kadar
para toplayamıyorlar.
Polis, emniyet, mühim
adamlar… Başvurduğu hiçbir yer işe yaramıyor. Kimse ilgilenmiyor. Akakiy
sonunda üzüntüden yataklara düşüp ölüyor.
*
Hikaye burada bitmiyor.
Akakiy’in paltosuna, yani
bir vatandaşın mal kaybına, yani yani yıllarca kimseye kötülüğü dokunmadan
yalnızca işini yapmış kendi halindeki bir memurun hak talebine kayıtsız kalan
herkese hesap soruyor Akakiy’in hayaleti.
Akakiy’in paltosunu
çaldırdığı köprüde hortlak olduğu söylentileri dolaşıyor halk arasında. Hortlak
oradan geçenlerin paltosunu alıyormuş.
Hortlak en son Akakiy’i
azarlayan mühim adamın paltosunu almış da öyle yok olmuş. O mühim adam da artık
emri altında çalışanlara ve vatandaşlara daha iyi davranmaya başlamış.
Adalet be!
*
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan
çıktık!” diye Dostoyevski’ye mal edilen bir söz var. Bunu söyleyenin Gorki
olduğunu söyleyen de var gerçi. Neticede öyle önemli bir eser yani.
Önemi sanırım, yukarıda
da söylediğim gibi, o güne kadar anlatılmayan normal, sıradan insanın hayatına
yer verilmesinden kaynaklanıyor. Ve/veya Gogol’un okuyucuya direkt hitap eden
samimi üslubu da olabilir. Devlet görevlilerine yönelik eleştirisi de etkilemiş
olabilir.
*
Akakiy Akakiyeviç bana Kürk Mantolu Madonna’daki Raif Efendi’yi anımsattı.
Bkz: Kürk Mantolu Madonna/Sabahattin Ali
Raif Efendi de kendi
halinde bir memur adam. (Gerçi onun geçmişinde aşk ve dolayısıyla bir renk
olmuş. Sıradanlığının altında bir gizemi var. Akakiy Akakiyeviç ise dümdüz.
Daha doğrusu bildiğimiz kadarıyla dümdüz. Yazar anlatmış olsa belki elli
yaşındaki Akakiy’in de beklenmedik bir geçmişi olduğunu öğrenebilirdik.)
*
Fukaralık Rus klasiklerinde çok ele alınıyor. Dostoyevski zaten kendisi de fukara bir adam olduğu için eserlerinde bunu anlatıyor. Kirasını ödeyemeyen, rehinciye rehin eşya bırakan karakterleri var.
Gorki’nin Ana romanında
da insanlar şemsiye ve ayakkabıyı aynı anda alamıyor. Ancak ikisinden birini
alabilecek durumdalar.
Bkz: Ana/Maksim Gorki
*
Of yoksulluk! Hiç sevmem.
(-Aaa biz çok severiz!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder