BİR GENÇ KIZIN ANILARI
( Les Memoires Dune Jeune
Fille Rangee )
Simone de Beauvoir
1958
Çeviren: Seçkin Selvi
Payel Yayınevi
375 Sayfa
1908 yılında doğan Simone de Beauvoir çocukluk ve genç kızlık dönemini anlatmış. (Kitabın adından da anlaşılacağı üzere.)
*
Kitaplara, öğrenmeye ve öğretmeye hevesli.
Çocukken pek çok mesleğe heves ediyor ama
öğretmenlikte karar kılıyor. Bir çocuğu kendi istediği gibi şekillendirmek
fikri onu cezbediyor. Ama kendisi bir çocuk sahibi olmak istemiyor. Evlenmeye
de sıcak bakmıyor.
Uzak akrabası bir kuzenini seviyor. Onunla
evlilik ihtimali de doğuyor ama olmuyor.
*
Babası çeşitli işlere giriyor çıkıyor.
Önyargılı bir adam. Kadınların erkeklerle eşit olduğunu düşünmüyor. Yazar
başlarda babasının bilgi birikimine, donanımına hayran iken zamanla sorgulamaya başlıyor.
Annesi tutucu ve baskıcı bir kadın. Bir kız çocuğu olarak böyle bir anne tarafından yetiştirilince oranı açma, buranı elleme, makyaj yapma, yasak, günah… vb ile yavrucaklar manyağa çevrilir. Yazar da kendisini "lekeli biri, suçlanan, toplum dışına itilen biri" olarak görmüş.
Makyaj yapması, makyajın cilde iyi gelmemesi ve yüzü bozduğu gerekçeleriyle yasakmış. Yazar da hiç makyaj yapmayan teyzelerine bakıp ee siz makyaj yapmadınız da ne oldu, diye geçiriyor içinden. Ahah. "Teyzemlerin kırışmış yüzleri, makyaj yapmamanın karşılığını hiç görmediklerini ortaya koyardı."
*
Kadın-erkek ilişkilerinde de tutucu bir
hava hakim. Kadınlar, kendi bedenlerini kendi kendilerinden olduğu kadar
erkeklerden de korumalı. Yazar erkeklerin kadınlarla ilişkisinden galip gibi
çıkması karşısında kadınların hayatlarının kötüleşmesinde ters bir durum
olduğunu hissediyor küçükken.
"Benim, kendimde hoş görmeyeceğim, bana izin verilmeyen davranışların, gelecekteki eşime bir hak olarak tanınmasını kabul edemezdim."
"Ben, erkeklerin de kadınlarla aynı kurallara bağlı olmasını istiyordum."
*
Bir gün önünde bir kızla oğlan yürüyormuş. Oğlan, elini hafifçe kızın omzuna atmış, yazar bunu görünce duygulanmış. Yaaa kıyamam!
"Omzunda birinin eli, ağırlığını duymayacağın kadar yakından tanıdığın bir el, yalnızlığı yok edecek kadar var olan bir el olduğu sürece, yaşam boyunca yürümek tatlı bir şey olmalı diye düşündüm."
*
Çocukken dindarmış yazar. Hatta çocukken ileride rahibe olmayı bile geçirmiş aklından. Tanrı sevgisi ve
korkusu ile dolu, olayları ve hayatı Tanrı böyle istedi, o uygun gördü
minvalinde değerlendirirken zamanla bunda da aklına yatmayan şeyler olduğunu
keşfedip Tanrı inancını bırakmış.
*
Tabii ki çok kitap okuyor. Çılgınlar gibi okuyor. Hatta aşk tarifi bile böyle oluyor:
"Benim aklımın aldığı tek ilişki, aşk ilişkisiydi. Benim gözümde, bir kızla bir oğlanın birbirlerinden kitap alıp vermeleri, sonsuza dek sürecek bir bağdı." sf.148
*
Yükseköğrenim için başka bir şehre
gitmesiyle yeni deneyimleri ve özgürlüğü tadıyor. Böyle söyleyince sanki vur
patlasın, çal oynasın gibi gözüküyor ama değil. Gece tek başına dışarıda yürüyüş
yapabilmek yeni bir deneyim ve özgürlük onun için mesela. Okulda erkek
arkadaşlarının olması, kız ve erkek arkadaşlarıyla bir yerde oturup içmek, sohbet
etmek… Bunların aslında ne kadar kolay, zararsız ve zevkli olduğunu, ama o güne
dek kendisine bunlar için izin verilmediğini düşünerek geçmişini ve ailesini sorguluyor.
Tehlikeler de atlatıyor zaman zaman. Bir kere tanımadığı bir erkeğin birlikte yürüme ve eve bırakma teklifini kabul ediyor. Erkek bunu bir davetiye gibi değerlendiriyor. Yazar kabul etmeyince bağırış çağırış hakaret, ama sağ salim ve tek parça kurtuluyor.
Yine bir gün tanımadığı bir erkeğin yemek/içmek teklifini kabul ediyor. Hesabı ödemesine izin verilmiyor. Oldu iyi günler diye gitmek isterken erkek hoppp diyor. Neyse ki buradan da kazasız belasız çıkıyor.
Çocukları baskılamanın sonu böyle oluyor. Anne babasının yasaklayıp izin vermediği şeyi onlara bir tepki olarak yapma arzusu doğuyor. Halbuki anne babasının izninde ve kontrolünde yapsa bir daha merak duymayacak, ilgilenmeyecek.
*
Jean Paul Sartre'den de bahsediyor tabii ki. Onun ne kadar bilgili olduğundan...
*
Güncesine yazmış bunları o yaşlarında.
Yıllar sonra bu kitabı kaleme almak için o günceye baktığında bazı yerleri
hangi duygularla yazdığını anımsamadığını söylüyor. Aman olsun anımsadıkları yeter.
Devam kitabı olarak bkz: "Olgunluk Çağı"
Denk gelirse okurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder