OTOSTOPÇUNUN GALAKSİ REHBERİ
(The Hitchhiker’s Guide To The Galaxy)
Douglas Adams
1979
Çeviren: Nil Alt
Kabalcı Yayınevi
2.Basım – Aralık 2009
139 sayfa
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Şöyle de
yazmışım: http://birazkitap.blogspot.com/2011/11/otostopcunun-galaksi-rehberi.html
Güzel özetlemişim.
Fakat yine de hatırlayamadığım için
yeniden okumak ve bu defa tüm seriyi okumak istedim.
Daha önce okuduğumda da beğenmişim ama bu
defa beğenmek ne kelime. Bayıldım. Güldüm. Kahkahalı güldüm hem de.
Muhteşemmiş. Ve bazı öngörüleri de ne kadar mükemmelmiş.
*
Bir ev yıkımı anlatısı ile başlıyor kitap.
Arthur Dent’in evini belediye yıkmaya
karar veriyor. Yol geçecekmiş oradan. Ama Arthur’un bundan haberi yok. Sözde
ona haber verilmiş. Evin yıkılacağı ilan edilmiş. Ama ilan kuytu bir köşeye
asıldığı için kimse onu görmemiş. Arthur direniyor ama nafile.
Bu mikro ev yıkımını makro ev yıkımı takip
ediyor sonra.
Dünya yıkılıyor.
Ford Prefect, Arthur’un arkadaşı. Ford,
başka bir gezegenden Dünya’ya “Otostopçunun Galaksi Rehberi” adlı kitabı
güncellemesi, bu kitabın içereceği maddeler ile ilgili bilgi toplaması için gönderilmiş
bir gezgin. On beş yıldır burada. Kitabın yeni baskısı için saha araştırması
yapıyor.
Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni Ford
yanında taşıyor. Çünkü o bir elektronik kitap. Kitabın yazıldığı dönemde
e-kitap henüz yokken yazarın bundan bahsetmesi süper.
Kitabın kapağında “PANİĞE KAPILMA” yazıyor.
(Alakasız gelecek ama bizim İstiklal Marşı’nın “Korkma!” ile başlaması gibi
değil mi?)
Kitabın özelliği şu: “Sana bilmen gereken
her şeyi anlatır. İşi budur.” sf.45
“Dünya” maddesi ile ilgili olarak kitabın
verdiği bilgi şu: Çoğunlukla zararsız.
(Serinin 5.ve son kitabının adı:
Çoğunlukla Zararsız)
*
Ford, Dünya’nın sonu geleceğini haber alıp
Arthur’a söylüyor. Başka bir gezegenden geldiğini de itiraf ediyor.
Ama Arthur aldırış etmiyor, inanmıyor.
Fakat Dünya gerçekten yok oluyor.
Vogonlar, gökyüzünde asılı gemilerinden şu
mesajı iletiyorlar Dünya’ya: Bir yol inşa etmek için gezegeninizin yıkılması
gerekiyor. Haber de vermiştik, ilan asmıştık, görmediniz mi? Tüh!
*
Bom.
Dünya buharlaştı ve uzaya karıştı.
Ford ve Arthur kendisini Vogon gemisinde
buluyorlar. Geminin yöneticisi Prostetnik Vogon Jeltz, onları bulur bulmaz gemiden
atacağını anons ediyor.
Yakalanıyorlar. Vogon Jeltz, tutsaklarına
şiir okuyor. Vogonların şir okuması bir çeşit işkence.
Gemiden atılıyorlar.
*
Uzay boşluğunda yaşama şansları yok. Ama Ford
şansını deniyor ve otostop çekiyor.
Sonra kendilerini Altın Kalp adlı gemi
alıyor.
Altın Kalp’i, Galaktik İmparatorluk
Hükümetinin Başkanı Zaphod Beeblebrox yönetiyor. İşin aslı o bu gemiyi çalmış. Ama
niye çaldığını bilmiyor. Zaten hayatta neyi niçin yaptığını pek bilmezmiş
Zaphod.
Zaphod, kız arkadaşı Trillian ile birlikte
gemide.
Bir de robot Marvin var. Hayattan bezmiş,
depresif bir robot.
Bu otostop olayının nasıl olduğunu
anlayamıyorlar. Çünkü Zaphod ve Trillian’ın durup yolcu almak gibi bir amacı
yoktu. Ford da bir geminin geçeceğini hiç sanmıyordu. Ama oldu.
“Onları bir araya getirenin kendi
iradeleri ya da basit bir rastlantı olmadığını, bir arada olmalarının nedeninin
fiziğin garip bir sapması olduğunu bilmek dört kişiden oluşan mürettebatı bir
hayli huzursuz ediyordu. Sanki kişilerin arasındaki ilişkiler de atom ve
moleküller arasındaki ilişkileri belirleyen kurallardan etkileniyordu.” Sf.78
Sanki burada kuantum fiziği anlatılıyormuş
gibi geldi bana.
Altın Kalp gemisi “ihtimalsizlik motoruna
sahip ilk ve tek gemi.” imiş. Yani benim anladığım son teknoloji. Hatta
teknolojiler üstü. Bu açıdan Jules Verne’nin
“Denizler Altında 20 Bin Fersah”ı gibi.
*
Ford, Zaphod’u görünce çok şaşırıyor.
Çünkü Zaphod, Ford’un kuzeni imiş.
Arthur da şaşırıyor, çünkü Zaphod’u da
Trillian’ı da daha önce Dünya’da görmüş. Trillian ile bir partide tanışmış.
Adının Tricia McMillan olduğunu söylemiş. Arthur kıza kur yaparken adının Phil
olduğunu söyleyen bir adam kızı almış. İşte o Phil, Zaphod’muş.
*
Altın Kalp gemisi, yeryüzündeki Atlantis’e
benzeyen, varlığı yokluğu bir efsane olan Magrathea gezegenine ulaşıyor.
Fakat gezegenin sakinleri pek
misafirperver değil. Gemidekileri gitmeleri için uyarıyorlar, uyarılarına
aldırış edilmeyince de füze atıyorlar.
Gemiyi füzelerden kurtaran Arthur oluyor.
Ve ekip gezegene iniyorlar.
Gezegende bir mağaraya dalıyorlar. Arthur ve
robot kapıda gözcülük ediyor.
Arthur yaşlı bir adam görüyor. Adı
Slartibarfast. Adam Arthur’a gezegen hakkında bilgi veriyor. Bu gezegenin
sakinleri başkalarına gezegenler yaparak geçinirlermiş. Hatta Yerküre’nin
Norveç kısmını bu adam tasarlamış, bu tasarımından ötürü de ödül almış. Ama
ekonomik kriz olmuş ve tüm gezegen kriz geçene kadar uyumaya karar vermiş.
Krizin geçtiğini ve uyanma vakti geldiğini haber vermek üzere bilgisayarları ayarlamışlar.
Evet, Yerküre bir tasarımmış bu kitabın
hikayesine göre. Yeryüzünün simülasyon olduğuna dair teoriler var. O teorileri
akla getiriyor bu hikaye.
Teori ile ilgili bkz: http://www.janus722.com/kuantum/evren_illuzyondur_4.html
Slartibarfast, Arthur’u havamobiline
bindirip gezegen yaptıkları imalathaneye götürüyor. Anlattığına göre Yerküre’yi
fareler sipariş etmiş:
“Üzerinde yaşadığınız gezegen fareler
tarafından ısmarlanmış, parası fareler tarafından ödenmişti ve fareler
tarafından yönetiliyordu. İnşa edilme amacına ulaşmasından beş dakika önce yok
edildi ve şimdi yeni bir tane daha inşa etmemiz gerekiyor.” Sf.108
Ve yine anlattığına göre;
Vakti zamanında insanlar hayatın anlamını
öğrenmek istemişler.
“İnsanlar neden doğar? Neden ölürler?
Neden bu ikisi arasında geçen zamanın büyük bir bölümünü kol saati takarak
geçirmek isterler?” sf.110
Hayatın anlamını sormak için Derin Düşünce
adlı bir bilgisayar yapmışlar.
Bilgisayar tam cevap vereceği sırada
filozoflar sendikası Derin Düşünce’nin kapatılmasını istemiş. Çünkü bu soruya
bilgisayar cevap verirse filozoflar ne yapacak? Ama engel olamamışlar. Derin
Düşünce bu soruya cevap verebilmek için zamana ihtiyacı olduğunu söylemiş.
İhtiyaç duyduğu zaman da yedi buçuk milyon yıl.
İşte o gün geldiğinde Derin Düşünce,
Hayat, Evren ve Her Şeye Dair büyük soruya “42” diye cevap vermiş. Herkes şok.
42 ne? Ne biçim cevap. Çünkü ne biçim soru.
(Bu arada serinin 3.kitabının adı: Hayat
Evren ve Her Şey)
Derin Düşünce soru açık olmadığı için
cevabın da açık olmadığını söylüyor. Ama bu nihai soruya cevap verecek birini
gösteriyor. Kendisinden sonra gelecek bilgisayar. Bu bilgisayarın adı Yerküre
olacak.
*
Bu arada en son mağarada bıraktığımız
Zaphod, Trillian ve Ford’a dönelim.
Zaphod, beynine bir müdahale olduğunu
anlatıyor Ford’a. Galaksinin eski başkanı Yooden Vronx, ölmeden önce Zaphod’dan
Altın Kalp’i çalmasını istemiş ve başka bazı şeyler daha anlatmış. Zaphod, Yooden’ın anlattıklarını tehlikeli bulduğundan onları unutmak için
beyninin içine etmiş.
*
Slartibarfast, Arthur’u Zaphod ve
diğerlerinin olduğu yere götürüyor.
On milyon yıldır Nihai Soruyu bulmak için
gezegenimizi yöneten fareler “42” cevabına uygun bir soru düşünüyorlar. Belki
de soru “İnsan kaç yoldan geçmelidir?” olabilir. Ama bundan tatmin olmuyorlar
ve sorunun ancak Arthur’un beyninde olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden Arthur’un
beynini incelemek istiyorlar.
Ama Arthur, Ford, Zaphod ve Trillian
kaçmayı başarıyorlar. Slartibarfast’ın havamobili ile Altın Kalp’e geri
dönüyorlar.
Depresif robot Marvin de orada bekliyordu
zaten.
Gemide giderlerken aç karınlarını doyurmak
için “Evrenin Sonundaki Restoran”a gitmeye karar veriyorlar.
SON
(Serinin ikinci kitabı: Evrenin Sonundaki
Restoran.)
*
Kitapta insanların zannettikleri gibi
dünyanın merkezi olmadıkları ince ve komik bir şekilde dile getirilmiş.
İnsanlardan daha akıllı olarak fareler ve
yunuslar var deniyor kitapta.
Fareleri biz kullandığımızı sanıyoruz,
deneylerde onlardan yola çıkarak bazı çıkarımlar yapıyoruz. Ama meğer fareler, bizim yaptığımız çıkarımları etkileyecek şekilde davranıyorlarmış bilerek.
Yunuslar da yerkürenin vogonlar tarafından yok
edileceğini önceden fark edip insanları uyarmaya çalışmış.
“Ama yunusların uyarı
işaretleri ne yazık ki gösteri havuzlarında, izleyicileri eğlendirmek için
yapılan atlama ve zıplama hareketleriyle karıştırılmış ve kimse durumun
ciddiyetini fark edemeden onlara yıllarca gülmüş, başlarını okşamış ve balık atmakla
yetinmiştir. Bunun üzerine durumdan umutlarını kesen yunuslar da kendi
imkanlarıyla (artık nasılsa) dünyadan ayrılmıştır. Bu
ayrılma olayından önce son bir kez insanlara mesaj bırakmışlar ve ne yazık ki bir
gösteri havuzundaki yanan çemberlerden atlamaktan ibaret zannedilen hareketleri
sırasında söylemeye çalıştıkları şeydir: "Elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler"
( Bu da serinin dördüncü
kitabının ismi: Elveda ve Bütün Balıklar İçin Teşekkürler.)
*
Altın Kalp gemisindekiler
gezegende dev bir balina ölüsü buluyorlar. Bu devlik bana yine Jules Verne’nin “Arzın Merkezine Seyahat” adlı kitabını anımsattı. Orada da dev hayvanlar vardı.
*
Kitapta "e-kitap" gibi
yazıldığı dönemde henüz olmayan ama sonra icat edilen bir şey daha var. Hala icat
edilmedi gerçi ama eli kulağında diye düşünüyorum: "Babil balığı"
Kulağa sokulan bir balık.
Bu balığı kulağınıza soktuğunuzda tüm dilleri, kendi bildiğiniz
dil gibi duyuyorsunuz. Kitaptaki gerçek bir balık ama tabii icat edilecek
olanın gerçek balık olmasına gerek yok, ihih. Bunun gibi bir elektronik alet mümkün olabilir.
*
Birkaç yıl sonra bir daha okuyabilirim, ve o zaman çok daha başka şeyler gözüme çarpabilir. Süper olur.
İlk fırsatta serinin devamını okumak istiyorum.
Harika bir paylaşım olmuş.. teşekkürler..
YanıtlaSilİyi çalışmalar, Yaratıcı Düşünce'' ana fikrini anlatan kısa hikayemi okumak ve değerli yorumlarla katkıda bulunmak üzere sizi blogumda görmek isterim. Teşekkürler.
YanıtlaSil