17 Aralık 2024 Salı

GENÇ BİR AĞIR CEZA HAKİMİNİN ANILARI

 


GENÇ BİR AĞIR CEZA HAKİMİNİN ANILARI

Kasımcan Sarıkaya

2024

Adalet Yayınevi

1.Baskı – Mayıs 2024

357 sayfa



2019’da göreve başlamış, beş yıllık anılarını kaleme alıp kitaplaştırmış, gerçekten kitabın adında da belirtildiği üzere genç bir hakimin anıları.

Hakim, savcı ve avukatların anılarını yazmalarını kıymetli buluyorum. Özellikle hakim ve savcıların. Avukatlar çeşitli internet platformlarında kendilerini ifade edebiliyorlar. Ama hakim ve savcılar bu rahatlıktan yoksunlar. O yüzden hiç değilse anılarını yazsınlar ki ne düşünüyorlar bilebilelim. Daha genç meslektaşlara da ışık tutmak anlamında yardımcı olması da cabası.

*

Hakim Bey önce On Dokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanıyor. Ama burası beklentilerini karşılamıyor. Bunun üzerine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine geçiyor. Burada kampüsteki siyasi pankartlar onu biraz rahatsız ediyor.

*

Mezun olunca avukatlık ofisi açacak maddi durumu olmadığından hakim-savcılık sınavlarına girdiğini söylüyor.  Sınavda başarılı olamazsa hukuk bürolarında avukat olarak çalışacakmış. (Bu bakış açısı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Hiçbir iş bilmiyorsan git avukatlık yap" açıklamasına benziyor.  O da öyle bir laf etmişti. Bu lafa çok tepki gösterildi tabii. Yalnız hukuk fakültesinde bazı hocalar da derdi bunu: “Mezun olunca en kötü ihtimal avukat olursunuz” diye. Çünkü avukat olmak için hukuk fakültesinden mezun olmak yeterliydi. Şimdi sınav şartı getirildi. Belki bu durum bakış açısını biraz düzeltir.)

*

Mezun olduktan sonra hakimlik-savcılık sınavına giriyor. Kazanıyor. Mülakatı da geçiyor. Mülakattan geçmek için araya birilerini koyup koymadığını bilmiyoruz tabii. Bundan bahis yok.

*

Ve 2019’da Tekirdağ’da Asliye Ceza hakimi olarak göreve başlıyor. Buraya geçici olarak görevlendiriliyor. Asıl görev yeri Ağır ceza.

*

Mümkün mertebe tarafların sözünü kesmeden duruşmayı yönetmeye dikkat ettiğini, bu yüzden duruşmaların biraz uzun sürdüğünü söylüyor. “Ancak duruşmaların uzamasından şikayetçi değildim.” diyor. Sf.54 Ya bekleyenler? Biz avukatların en şikayet ettiği konulardan biri duruşmaların vaktinde başlamaması.

*

Gerek kendisinin incelediği gerek meslektaşlarından dinlediği davaları anlatıyor bolca. Bunları hikayeleştirerek anlatıyor ki bence iyi bir tercih bu.


İlk davası penis davası diye adlandırdığı bir dava. Cinsel taciz suçu. Bir kızın telefonuna sanık tarafından penis fotoğrafı gönderildiği iddiası var. Ama bu iddiayı destekleyen somut delil yokmuş. Kendi aralarında teşhise elverişli fotoğraf çektirerek dosyadaki fotoğrafla bilirkişi incelemesi yaptıralım diye şakalaşmalar olmuş. Hakim bey dosyayı incelerken diyor ki: “Suçunu ikrar etmediği sürece sanık hakkında mahkumiyet kararı verilemezdi.” Sf.55 Yuooo! İkrar etse de verilemeyebilir. İkrar tek başına delil değildir. Dosyada delil yoksa salt ikrara dayalı nasıl ceza vereceksin? Nasıl karar vereceğini merak ediyordum ki duruşmada taraflar gelmediği için karar vermemiş. Ertelemiş.

Nöbetçi hakim olarak ilk kez tutuklamaya sevk edilen bir dosya gelmiş önüne. “Dosyadaki delil durumuna göre şüphelinin suçu işlediğine dair kuvvetli bir şüphe mevcuttu. Tutuklamanın diğer şartları da mevcut olduğundan aksini gösteren bir savunma yapmadığı sürece şüphelinin tutuklanması gerekliydi.” Diyor. Sf. 59 Gerekli miydi? Gerçekten mi? Tutuklama şart değil ki. Adli kontrolle de tutuklamadan beklenen amaç gerçekleşebilir. Ama hakimlerimiz tutuklamayı bir çeşit şart/zorunluluk gibi görüyor. Bu ilk tutuklama kararı hakim beyi biraz üzmüş ama ilerleyen yıllarda yüzlerce tutuklama kararı daha vermiş ve artık olaya duygusal bakmamayı öğrenmiş.

Cinayet dosyalarından da bahsediyor. Verdiği örnekler çok trajik.

Adam, karısını öldürmüş. Geride 8 ve 6 yaşında iki kızları var. Baba tutuklanıyor. Kızlar babaanne ve dedede kalıyor. Babaanne yatalak, dede alzaymır. Duruşmaya büyük kız da geliyor. Evde yemek yapamadığını, kardeşine bakamadığını, o yüzden babalarının tutuklanmamasını istediğini anlatıyor gözü yaşlı. Ondan sonra hakimlerin aklına geliyor Aile Bakanlığına haber verip çocukları sevgi evine aldırmak. Bunun için küçücük çocuğun karşınıza gelip ağlaması mı gerekiyordu?

Başka bir dava. Anne, baba, çocuk. Anne ikinci çocuğa hamile. İlk çocuk, babasını karşılamak üzere yola çıkıyor. Babası karanlıkta görmüyor ve arabasıyla çocuğa çarpıyor, çocuk ölüyor. Onun yası tutulamadan hamile anne ikinci çocuğunu doğuruyor. Çocuğa ölen ağabeyinin adını veriyorlar. İkinci çocuk sık sık ölen ağabeyinden özlemle bahsedildiği için o da hiç görmediği ağabeyini özlüyor. Annesine ağabeyini hiç görüp göremeyeceğini soruyor. Annesi de öldüğümüzde hepimiz onun yanına gideceğiz diyor. Ölümü abisine kavuşmak olarak değerlendiren çocuk koluna canım abim yazarak okul penceresinden kendisi aşağı atıp ölüyor. Korkunç bir vaka!

Bir başka trajik olay. Karı koca. Beş yıldır evliler, çocukları olmamış. Doktora gidiyorlar. Erkeğin spermlerinin yetersiz olduğunu söylüyor doktor. Adamın ablası beşinci çocuğunu doğuruyor. Maddi durumları kötü. Adam ablasına bu çocuğu bana ver diyor. Karısı pek memnun olmuyor bu durumdan ama çocuğa bakıyor. Kısa bir zaman sonra kadın hamile kalıyor. Eşinin ablasının çocuğuyla ilgilenmez oluyor ve çocuğu ablasına iade ediyor. Ertesi yıl bir çocukları daha oluyor. Sonraki yıl bir daha. Dört çocukları oluyor peş peşe. Adam etraftakilerin alaylarından şüphelenip tekrar doktora gidiyor ve doktor çocuk yapmasının imkansız olduğunu söylüyor. Adam karısından boşanıyor. Çocuklar için de nesebin reddi davası açıyor. Doktor raporlarını sunuyor dosyaya. Hakim DNA istiyor. DNA sonucu görülüyor ki adam çocukların yüzde 99,9 babası. Burada kim suçlu diyor hakim. Yaptığı muayene sonucunun yüzde yüz doğru olduğunu söylediyse eğer doktorun kabahati var bence. Yaptığımız muayenede böyle gözüküyor ama siz yine de başka yerde daha baktırın gibi ya da bilmediğimiz başka bir tıbbi kontrol varsa ona yönlendirebilirdi hastayı.

Bir başka hikaye. Herkesin erkek sandığı ama aslında kadın olan bir şahıs. Adı Nilüfer. Bu amca, savcıya geliyor bir şikayette bulunmak için. Onun aslında kadın olduğunu öğrenen savcı bu görüntüsünün sebebini soruyor. Amca/kadın “Her yer ırz düşmanı kaynıyor. Sokakta rahatça yürüyemiyoruz ki!” Diyor. Kitaptaki ifade aynen şu: "Savcımız yine hayrete düşmüştü. Zira Nilüfer, sokakta rahatça yürümesine mani teşkil edecek bir güzelliğe sahip olmaktan çok uzaktı.” Sf.103 Siz niye böylesiniz?

Kadınlarla ilgili klişe görüşleri var hakim beyin:
“Kadınlar arasında mesnetsiz soğukluklar hep olmuştur.” Sf.97
“Yeryüzünde intikam almaya niyetli bir kadından daha tehlikeli bir şey yoktu.” Sf.144

*

Anlattığı vakalar ilgi çekici. Bunları paylaşmasını sevdim. Ne çeşit olaylar olduğu konusunda ufuk açıyor.

Yalnız çok dipnot kullanmış, yerli yersiz. Yorucu buldum bu durumu. Kullandığı eski kelimeler ve hukuk kavramları için dipnot tamam ama kullandığı atasözü, deyim vb kalıplar için dipnota gerek var mı emin değilim.

*

Kitabın sonunu 6 Şubat 2022 Kahramanmaraş depremine ayırmış. Deprem bölgesinde yardıma gitmiş, oradaki tanıklıklarını anlatmış.

*

Ben meslektaş anıları dinlemeyi, iş konuşmayı severim. O yüzden kitabı da sevdim. Yazılsın anılar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder