9 Aralık 2024 Pazartesi

BABBITT

 

BABBITT

Sinclair Lewis

1922

İngilizce aslından çeviren: Gamze Öncül

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1.Basım - Temmuz 2022

419 sayfa


ABD’nin bugün bildiğimiz anlamda ABD olma serüveninin başlangıcı var romanda. Yıl 1920. Üretim var, satış var, kişisel gelişim furyası (İnsanları ikna kabiliyeti kazanma, kısa sürede para kazanma, hitabet kursları… )  doğuyor.

George F. Babitt, Zenith şehrinde bir emlakçı. Ah, pardon. Emlak komisyoncusu. Kendisine böyle söylenmesini istiyor. Emlak komisyoncularının bir ülkenin gelişiminde çok önemli olduğunu anlatıyor.

Babbitt evli ve üç çocuklu. Karısı Myra. Çocukları: Verona(22), Ted(17), Tinka(10)

“Orta gelirliler için keyifli modern ev” diye tanımlanıyor kitapta evleri.

Görünürde her şey yolunda ama Babbitt hayatından pek memnun değil. Kırklı yaşlarının sonunda ve artık hayatını sorgulamaya başlıyor. Bir yandan da hayat devam ediyor ve işini sürdürüyor.

Emlakçı yerine emlak komisyoncusu denmesinin ve emlak komisyoncularının ne kadar önemli olduğunun anlatıldığı bir konferansta konuşmacı oluyor. Konuşması çok beğeniliyor ve başka yerlerde de konuşmalar yaparak bu alanda ün kazanıyor.

Kiliseye yardım ediyor. Buradan da işle ilgili çeşitli bağlantılar kuruyor.

Babbitt’in en yakın dostu üniversiteden arkadaşı Paul. Paul de evli ama karısıyla geçinemiyor. Paul’un karısı Paul’ü çok aşağılıyor, ona kızıyor. Çünkü Paul’e güvenmiyor, kendisini aldattığını düşünüyor. Gerçekten de aldatıyor Paul. Bir gün Paul, karısıyla bir tartışma esnasında karısını tüfekle vuruyor. Kadın yaralanıyor. Paul üç yıl hapis cezası alıyor.

Dostunu bu şekilde kaybetmek Babbitt’i iyice yalnızlaştırıyor.

Babbitt, karısı ve çocuklarının karısının annesine gittikleri bir dönemde manikürcü yirmi yaşındaki bir kıza yürüyor. Kız buna ağır olmasını söyleyince utanıyor kendisinden.

Sonra ev kiraladığı bir müşterisi olan kadınla birliktelik yaşıyor. Kadının kendilerine çete diyen partici eğlenceli arkadaşlarıyla takılıyor.

Karısı dönüyor eve ve Babbitt’teki değişikliği fark ediyor. Şüpheleniyor ama Babbitt üste çıkıyor, karısıyla kaba konuşuyor.

Babbitt’in yaşadığı hayat iş çevresinde eleştiriliyor ve Babbitt gittikçe dışlanıyor.

Bir gün karısı apandistinden rahatsız oluyor. Ameliyata alınıyor. O süreçte karısının yanında oluyor ve diğer hayatından tamamen kopmaya karar veriyor.

Ameliyat iyi geçiyor. Karısı iyileşiyor. Babbitt eski haline geri dönüyor, iş çevresi ve arkadaşları tarafından tekrar iyi karşılanıyor.

*

Hep üniversite okusun, avukat olsun istediği oğlu Ted, üniversite okumak istemiyor. Tamirci olmak istiyor. Oğluyla sık sık atışan Babbitt kitabın sonunda oğlunun en zor anında ona destek oluyor.

Ted kız arkadaşıyla aniden evleniyor. Herkes onlara karşı çıkıyor. Babbitt oğlunun arkasında duruyor. Hatta onun üniversite okumak istemeyip tamirci olmak istemesine de destek veriyor.

*

Romanı sevdim. Çok güzel bir anlatı. Babbitt’in sorgulamaları ve memnuniyetsizliği bana yersiz göründü ama kendi içinde anlaşılabilir.

Karısı aslında daha sıkıntılı bir durumda. Nitekim bunu bir iki kere dile getiriyor. Kadın kendisini işe yaramaz görüyor. Kimsenin bana ihtiyacı yok, olmasam da olur, hep aynı yerlere gidiyor, aynı insanlarla konuşuyorum… vb. Gerçekten kadınlar için içsel anlamda zor yıllar. Kendini bulamamak, kendini keşfedememek, aynı döngünün içinde bir ömrün geçmesi…

Bu şartlarda Babbitt’in tavrı biraz şımarıkça bile gözüküyor. Hatta bir yerde iyice şımarık. Kadın apandisit ameliyatına götürülüyor ambulansla. Babbitt de ambulansta karısının yanında. Ambulansın içinde radyatör varmış, Babbitt elini ona sürmüş ve eli hafif yanmış. Kadın apandisit acısından kıvranırken Babbitt de elim yandı üff diye üzülüyor, kadın onu teselli etmeye çalışıyor.

*

Abd’nin gelişimi de gözler önüne seriliyor kitapta. Her yerde bir şeyler üreten ve satan birileri var. İnanılmaz. 1920’lerde Türkiye ile kıyaslayınca insanın tadı kaçıyor. Hatta bugünle de.

Bir de ideolojik kutuplaşmalar var. İş çevresinde olmak için sosyalistleri ve liberalleri dışlamak gerekiyor. Onlardan yana tavır alan ya da onları destekleyen sözler eden ocak dışı ilan ediliyor. Babbitt bu konuda aslında açık fikirli. Örneğin grev yapan işçilerin grevlerinin şiddetle bastırılmasını doğru bulmuyor. Onlar da insan, fikirlerini kimseye zarar vermeden dile getirebilirler diyor ama bu sözleri hoş karşılanmıyor. Sözlerinin hoş karşılanmadığını anlayınca ustaca yön değiştiriyor Babbitt. Bu anlamda gerçekten iyi bir konuşmacı, insanları etkileyebiliyor. Ha beni etkilemez, bence boş konuşuyor, ama neticede iş yaşamındaki tecrübesine saygı duyarım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder