26 Ağustos 2020 Çarşamba

BEN NEY'İM

 


BEN NEY’İM

Hakan Mengüç

2018

Destek Yayınları

138.Baskı – Mayıs 2020

317 sayfa

 

 Bu şey değil mi ya, Metin Hara?

İki resim arasındaki yedi farkı bulmak çok zor.

*

Hakan Mengüç neyden yürümüş. Daha çocukken ilgi duymuş bu enstrümana. On yaşından itibaren neyler, neyzenler, sufilik… ilgilenmeye başlamış.

Bana çok iç sıkıcı geliyor bunlar. İnsanın hayatında sakinlik ve denge aramasını anlayabiliyorum, ama on yaşında da aramazsın bunları ay.

Neyse, saygı duyuyorum ve devam ediyorum.

*

Sazlıktaki kamışın ney olma sürecini insana perkitip anlatmış. Sazlıktan ayrılma, kabuklardan kurtulma… vb İnsanın da kemale ermek üzere konfor alanından ayrılması, aşırılıklardan arınması, sabırlı olması vb.

Böylece kamış sazlıkta boş boş durmaktansa ney olup ahenkli bir sese ulaşıyor, insan da kemale eriyor.

Bana sevimli gelmiyor bu süreç. Sazlıktaki kamışı alıp ney yapıp ona insani bakış açısıyla ulviyet yüklüyor. Bırakalım boş boş dursun kamış, belki mutlu boş boş durmaktan. İlla insanlığa hizmet etmek zorunda mı?

Neyi de öyle kutsal, ulvi, yüce bir enstrüman olarak görmüyorum ben. (Bununla ilgili bir anım var, anlatacağım sonda.)

*

Ney üflemeye (çalmak dendiğinde kızıyorlar. Ney çalınmazmış, üflenirmiş. Ayrı bir jargon üretilmiş onun için.) başlayan çocuk Hakan, ailesinden destek görmemiş. Yapamazsın edemezsinler havada uçuşmuş. Çocuk Hakan da ayrıca çok çekingen bir çocukmuş. Sınıfta cevabını bildiği sorulara bile parmağını kaldırıp cevap vermeye çekinirmiş.

Ama şimdi öyle miymiş? Genç yaşında seminerlere katılıyor, insanlar ona danışıyormuş. Önceden destekçisi olmayan ailesi, biz zaten başaracağını biliyorduk demeye başlamış.

O da diyor ki, ben yapabildiysem siz de yapabilirsiniz.

Bana ilham vermediği gibi komik geliyor ama ilham veriyorsa kimilerine ne güzel.

Gerçi bana da bir zamanlar iyi hissettiriyordu bu kitaplar. Kısa süreli bir iyi hissetme olup geçiyordu ama şimdilerde sadece gülümsetiyor. Ne yazmış diye merakımdan okuyorum denk gelirsem bir yerde. Bir de işte bana böyle dalga geçecek malzeme çıksın diye. J

*

Neyden yola çıkarak anlattığı “Nefis Mertebesi” sürecinden sonra (ki bu nefisti, mertebeydi bu laflar da benim içimi sıkıyor)  kadın-erkek ilişkilerine geliyor sıra. Burada Cosmopolitan dergisinden hallice tavsiyelerle vazgeçilmez kadın/erkek olmak, ilişkide monotonluğu engellemek üzerine tavsiyeler veriyor.

*

İçimi sıkan bir başka şey de tasavvuf ve hoca arayışı. Yazar da kendisine yol gösterecek hoca arayışlarına girmiş. Tekke tekke, zaviye zaviye hazreti hoca bilmemkim efendiler arayışına girmiş… Ayyyyhhh! Kapanmadı mı bu tekke ve zaviyeler?

Ama hoşuma giden kısım şu: İşi bir çeşit turizme çevirmiş. İstanbul, Bursa vb şehirlerde kendilerince ulu buldukları zatların dergahlarına turlar düzenliyormuş. Bu güzel. Sakinlik, huzur, denge arayışındaki insanlar için Hindistan, Nepal gibi durakların yanı sıra İstanbul-Bursa vb şehirler de yer alsın. Sufi mufi Mevlana ilgilenenleri buralara çekelim. Madem böyle bir talep var, bunu paraya çevirmek güzel bir hamle.

Ben gerçekten eren/kemale ermiş/olmuş insanların kitap yazayım da, Youtube’da kanal açayım da, atölye düzenleyeyim de, seminerlerde konuşayım da daha çok insana ulaşayım derdinde olacağını sanmıyorum. Gerçekten olmuş insan hayatına, yoluna bakar, bildiklerimi herkesle paylaşayım tutkusunda olmaz, ilgilisi onu bulur, sorulduğunda cevabını verir diye düşünüyorum.

 *

Kitabın sonunda da hastalıkların hangi zihinsel nedenlerden kaynaklandığını anlatıyor. (Bu bölümün hastalık teşhisi ve tedavisi içermediğini, doktora danışmak gerektiğini de ekleyerek.) Örneğin kabızlık değişime direnmekten, kaşıntı hırslı olmaktan, gaz sancıları fazla düşünmekten, guatr hayır diyememekten... oluyormuş.

Bunların doğruluk payı vardır sanıyorum. Tam olarak bu sebepten bu hastalık olur diyemem tabii ama zihinsel, duygusal, psikolojik sıkıntılar eninde sonunda fiziksel hastalığa dönüşebilir. 

Bu konunun atası "Düşünce Gücüyle Tedavi" kitabıdır bu arada. Onun için de bkz: Düşünce Gücüyle Tedavihttp://birazkitap.blogspot.com/2016/04/dusunce-gucuyle-tedavi.html O zamanlar etkilenmişim mesela bu kitaptan, sene 2016.

*

Benim ney anıma gelince;

Şimdi burada böyle alaycı konuşuyorum ama bir zamanlar ben de neye ilgi duyuyordum. Üniversitenin ilk zamanları. O zamanlar gerçi ilgi duymadığım bir şey yok. Ney kursuna yazıldım. Neyden ses çıkarmak gerçekten çok zor. Nitekim pek başarılı olamadım, sınıfın en kötüsüydüm. Ney hocası da öyle destekçi, teşvik edici bir adam değildi. Bir gün bir hikaye anlattı. Eskiden ney öğrenmek isteyenlere hoca -şu an adını hatırlayamadığım bir notayı- üflemelerini istermiş. Öğrencilerin çoğu pes eder gidermiş. Bu girizgahın ardından hoca dedi ki:"Ama şimdi kimseye git diyemiyoruz tabii."

Ben bunu üzerime alındım. Kursu bıraktım. Neyi de sattım. Ney antipatim buradan mı geliyor acaba? 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder