BEN NEY’İM
Hakan Mengüç
2018
Destek Yayınları
138.Baskı – Mayıs 2020
317 sayfa
İki resim arasındaki yedi farkı bulmak çok
zor.
*
Hakan Mengüç neyden yürümüş. Daha çocukken
ilgi duymuş bu enstrümana. On yaşından itibaren neyler, neyzenler, sufilik…
ilgilenmeye başlamış.
Bana çok iç sıkıcı geliyor bunlar. İnsanın
hayatında sakinlik ve denge aramasını anlayabiliyorum, ama on yaşında da
aramazsın bunları ay.
Neyse, saygı duyuyorum ve devam ediyorum.
*
Sazlıktaki kamışın ney olma sürecini
insana perkitip anlatmış. Sazlıktan ayrılma, kabuklardan kurtulma… vb İnsanın
da kemale ermek üzere konfor alanından ayrılması, aşırılıklardan arınması,
sabırlı olması vb.
Böylece kamış sazlıkta boş boş durmaktansa
ney olup ahenkli bir sese ulaşıyor, insan da kemale eriyor.
Bana sevimli gelmiyor bu süreç. Sazlıktaki
kamışı alıp ney yapıp ona insani bakış açısıyla ulviyet yüklüyor. Bırakalım boş
boş dursun kamış, belki mutlu boş boş durmaktan. İlla insanlığa hizmet etmek
zorunda mı?
Neyi de öyle kutsal, ulvi, yüce bir
enstrüman olarak görmüyorum ben. (Bununla ilgili bir anım var, anlatacağım
sonda.)
*
Ney üflemeye (çalmak dendiğinde
kızıyorlar. Ney çalınmazmış, üflenirmiş. Ayrı bir jargon üretilmiş onun için.) başlayan
çocuk Hakan, ailesinden destek görmemiş. Yapamazsın edemezsinler havada
uçuşmuş. Çocuk Hakan da ayrıca çok çekingen bir çocukmuş. Sınıfta cevabını
bildiği sorulara bile parmağını kaldırıp cevap vermeye çekinirmiş.
Ama şimdi öyle miymiş? Genç yaşında
seminerlere katılıyor, insanlar ona danışıyormuş. Önceden destekçisi olmayan
ailesi, biz zaten başaracağını biliyorduk demeye başlamış.
O da diyor ki, ben yapabildiysem siz de
yapabilirsiniz.
Bana ilham vermediği gibi komik geliyor
ama ilham veriyorsa kimilerine ne güzel.
Gerçi bana da bir zamanlar iyi
hissettiriyordu bu kitaplar. Kısa süreli bir iyi hissetme olup geçiyordu ama
şimdilerde sadece gülümsetiyor. Ne yazmış diye merakımdan okuyorum denk gelirsem bir yerde. Bir de işte
bana böyle dalga geçecek malzeme çıksın diye. J
*
Neyden yola çıkarak anlattığı “Nefis
Mertebesi” sürecinden sonra (ki bu nefisti, mertebeydi bu laflar da benim içimi
sıkıyor) kadın-erkek ilişkilerine
geliyor sıra. Burada Cosmopolitan dergisinden hallice tavsiyelerle vazgeçilmez
kadın/erkek olmak, ilişkide monotonluğu engellemek üzerine tavsiyeler veriyor.
*
İçimi sıkan bir başka şey de tasavvuf ve
hoca arayışı. Yazar da kendisine yol gösterecek hoca arayışlarına girmiş. Tekke
tekke, zaviye zaviye hazreti hoca bilmemkim efendiler arayışına girmiş… Ayyyyhhh! Kapanmadı mı bu
tekke ve zaviyeler?
Ama hoşuma giden kısım şu: İşi bir çeşit
turizme çevirmiş. İstanbul, Bursa vb şehirlerde kendilerince ulu buldukları
zatların dergahlarına turlar düzenliyormuş. Bu güzel. Sakinlik, huzur, denge
arayışındaki insanlar için Hindistan, Nepal gibi durakların yanı sıra
İstanbul-Bursa vb şehirler de yer alsın. Sufi mufi Mevlana ilgilenenleri
buralara çekelim. Madem böyle bir talep var, bunu paraya çevirmek güzel bir
hamle.
Ben gerçekten eren/kemale ermiş/olmuş
insanların kitap yazayım da, Youtube’da kanal açayım da, atölye düzenleyeyim
de, seminerlerde konuşayım da daha çok insana ulaşayım derdinde olacağını
sanmıyorum. Gerçekten olmuş insan hayatına, yoluna bakar, bildiklerimi herkesle
paylaşayım tutkusunda olmaz, ilgilisi onu bulur, sorulduğunda cevabını verir
diye düşünüyorum.
Bu konunun atası "Düşünce Gücüyle Tedavi" kitabıdır bu arada. Onun için de bkz: Düşünce Gücüyle Tedavi: http://birazkitap.blogspot.com/2016/04/dusunce-gucuyle-tedavi.html O zamanlar etkilenmişim mesela bu kitaptan, sene 2016.
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder