ZAMAN KAYBOLMAZ
"İlber Ortaylı Kitabı"
Söyleşi: Nilgün Uysal
2006
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
9.Basım - Kasım 2014
627 sayfa
Söyleşi kitaplarını seviyorum. Samimi oluyorlar. Ayrıca sanki ben söyleşiyormuşum gibi hissediyorum, su gibi akıyor kitap. Bu da öyle. İlber Ortaylı'nın çocukluğu, ailesi, eğitim hayatı, özel hayatı, çeşitli konulardaki görüşleri... vb ile ilgili güzel bir sohbet.
*
21 Mayıs 1947 Avusturya doğumlu İlber Ortaylı. Annesi Şefika, babası Kemal. Daha bebekken Türkçe, Almanca, Rusça konuşulan bir evde büyüyor. İkiz erkek kardeşleri oluyor 1949'da. Emeldar ve Enver. 1959’da kız kardeşi Nuriye. Nuriş diyor ona.
İlber Ortalı 1,5 yaşındayken aile İstanbul'a geliyor. Sonra Ankara. İlkokulu Ankara'da okuyan İlber Ortaylı liseyi İstanbul'da Avusturya Lisesinde, burayı beğenmeyince de Ankara’da Atatürk Lisesinde okuyor. Üniversite Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi ile Dil Tarih Coğrafya Fakültesi.
1981 evleniyor. 1982'de kızı Tuna doğuyor.
*
Tarihçi olmak için salt lisans eğitiminin yeterli olmadığını düşünüyor.
“Tarihçilik, lisans eğitimiyle edinilecek bir şey değil; başka dallarda üstatlık edinenlerin gelip yapacağı bir şey.” Sf.11
Ben de öyle düşünüyorum ve bu yüzden Açık öğretim Fakültesinde Tarih okuyorum. :)
*
Kitap için söyleşiye 2003’te başlamışlar. O sırada İlber Ortaylı Galatasaray Üniversitesinde.
*
Ev ev gezen bir çocukmuş. Komşuların evinde geziyormuş.
*
Ortay, Kırım’da bir köymüş. Anti-Sovyet bir yerleşme olduğu için Stalin’in 1944’te yok ettiği birkaç köyden biriymiş. Babası soyadı olarak seçmiş.
Babası 1909 doğumlu, Sovyetler Birliğinde uçak mühendisiymiş.
*
İlginçtir Ortaylı lise tarih ders kitaplarını okumazmış.
“Gayet pis bir baskı, palavra laflar, geri zekalı terimler.” Sf.71
*
Gençlerimiz hakkında diyor ki:
“Bizim gençleri dışarıdan gören hayran olur. Yeter ki, ağızlarını açmasınlar.” Sf.95
*
Üniversite zamanı aslında hukuk kazanmış, ama hukuk fakültesi kalabalık diye bırakıp siyasala geçmiş. Şimdiki aklım olsa hukuk seçerdim, diyor.
Ama hukuk fakültesi okumuşluğu da var. Bitirmek gayesinde olmamış. Roma Hukuku, Medeni Hukuk öğrenmek için. Tarihçiliğine katkıda bulunsun diye.
*
Tiyatro ile ilgilenmiş ilk gençliğinde. İzlemiş, eleştiriler yapmış, gelişimi için görüşlerde bulunmuş.
*
İnsanların Türkiye'den yurt dışına kaçmalarını doğru bulmuyor:
“Can tehlikesi ve açlık tehlikesi olmadıkça, alıp başını gitmenin alemi yoktur bence.” Sf.160
Çifte vatandaşlığı da beğenmiyor:
“Çifte vatandaşlık gibi abukluklardan da hiç hazmetmem. Başkası ne der bilmem ama ben kapitalist olsam, çifte vatandaşlığı seçmiş birini çalıştırmam dükkanımda. Çünkü güvenmem. Sınırlar dünyadan kalkmadıkça -ki kalkacağa da hiç benzemiyor- insanların aidiyetlerini tespit etmeleri lazım. Tabiyet, gömlek değildir. Onu çıkar, ötekini git! Yürümüyor.” Sf.160
Çifte vatandaşlığı olanı dükkanında çalıştırmazmış. Peki dükkan sahibi çifte vatandaşsa? Çifte vatandaş olan çalışana itimat etmiyor. Acaba çifte vatandaş olan iş sahibi hakkında ne düşünüyor?
*
12 Mart döneminde evde kitap okumuş bol bol Bizans üzerine. Sonra da Avusturya’ya gitmiş:
“Memleketteki o havadan uzaklaşmış oldum. Şu ya da bu tarafı tutma meselesi değil bu. O tür bir karışık havadan hiç hoşlanmam.” Sf.161
Bu ve benzeri karışık havalarda genelde ya fiziken burada değil ya da fikren. Kargaşalardan uzak duruyor.
*
Türkler'in İslam'a geçişi ile ilgili Türkler'in İslamiyeti Araplardan değil İran’dan aldığını söylüyor.
İran’ı çok seviyor Ortaylı. İran için “Bu ülkeyi iki sene görmesem hasta olurum.” diyor. Sf.390
*
Abdülhamid’i savunuyor: Sulh devresidir, demiryolu geliyor Anadolu’ya, tahıl ekiliyor, ekilen ürün para ediyor, hayvan yetiştiriliyor, mektep yaptırıyor, arkeoloji onun döneminde başladı, diyor.
“II.Abdülhamid devrinde Anadolu köylüsünün kaç bin yıllık kaderi değişmeye başladı. Onun için Anadolu’da çok severler Abdülhamid’i.” Sf.363
O dönemin sansürünü çok buluyor ama genel olarak sansüre karşı değil.
“Ben sansüre ve tedbire karşı bir adam değişim. Fakat cehaletin hükmettiği bir sansür, son derece tehlikelidir ve maalesef Türkiye’nin bürokrasisi kasaba kafalıdır.”Sf.390
*
2005'de Topkapı Sarayı müdürü oluyor. Bu görevinin altıncı ayına kadar söyleşi devam ediyor. Topkapı Sarayının bakımı için lazım gelenleri anlatıyor. Elbette en büyük sorun para. Ampul almanın bile mesele olmasından yakınıyor. Personelin yetersizliği, ziyaretçi sayısının çokluğu, bina azlığı... Bir dokun bin ah işit.
*
İlber Ortaylı'yı dinlemek benim için yorucu oluyor. Okumak daha keyifli.
Başka İlber Ortaylı kitapları için bkz:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder