ŞIK
Hüseyin Rahmi Gürpınar
1889
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
6.Basım - Ocak 2025
89 sayfa
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kitaplarını okumak çok eğlenceli. Dili, üslubu, kurgusu çok keyifli geliyor bana.
Şık adlı bu romanı yazarın ilk romanıymış. Utana sıkıla dönemin edebiyat erbabına göndermiş bu hikayesini. Olumlu bir cevap alacağını düşünmüyormuş ama övgüyle karşılanmış eseri.
Romanda Şatırzade Şöhret Bey namı diğer Şık adlı bir Batı özentisinin başına gelen gülünçlükler anlatılıyor. Bu minvalde Osmanlı toplumunun Batılılaşma sürecine, bu süreçten bireysel olarak kişilerin ne anladığına değinilmiş oluyor.
Şöhret Bey, Batı modası meraklısı ama Batıya dair bir bilgisi yok. Bildikleri yüzeysel şeyler. Kendisi tamamen gösteriş odaklı.
Bir metresi var. Madam Potiş. Kadın adamdaki bu Avrupa merakını sezmiş, kullanıyor.
Şöhret, Avrupa’da köpek gezdirmek moda diye duyuyor ve köpek istiyor. Madam Potiş, bir sokak köpeğini süsleyip çok değerli bir cins köpek diyerek Şöhret'i kandırıyor. Bu köpek başlarına türlü belalar açıyor.
Şöhret, Potiş ve köpek bir restorana giriyorlar. Köpek mutfağı altüst ediyor. Yemekleri yiyor, aşçıyı ısırıyor, aşçı köpeği sopalıyor, müşteriler korkup kaçıyor, cam çerçeve iniyor. O hengamede eski bir müşterisi Madam Potiş’i çekip götürüyor. Şöhret, köpeği kurtarıp Potiş'i arıyor, bulamıyor. Potiş'in evine gidiyor. Evde de yok. Aynı binada bulunan ev sahibi Şöhret'ten rahatsız olup onun üzerine kömür tozu boca ediyor. O halde sokakta kalan Şöhret'i eski bir tanıdığı olan Maşuk görüyor ve onu eve davet ediyor.
Maşuk, Adel adlı bir terzi kızla sevgili. Gözlerden uzak bir otel odasında yaşıyorlar. Ama Maşuk’un arkadaşları artık kızı merak ediyor ve ziyarete gidiyorlar. Şöhret de aynı gece eve gidiyor, tanışıyorlar.
Maşuk’un sevgilisini gören arkadaşlardan biri ona aşık oluyor ve kafasında kuruntular yaratıyor. Şöhret de otelde bir kadınla yakınlaşacakken Maşuk’un arkadaşı o kadını Adel sanıyor. Yine kavga kıyamet rezillik. Şöhret kovuluyor. Oteldeki o rezillikte Maşuk ve arkadaşlarının bazı kıymetli eşyaları çalınıyor. Şöhret’ten şüpheleniyorlar.
Şöhret, daha önce annesinin küpelerini çalıp satarak metresi ile buluşmuştu. Annesinin polise gideceği ve kendisinin yakalanacağı korkusu basıyor Şöhret’i.
Bir gün yine Şöhret, Madam Potiş ve köpek dışarı çıkıyorlar. Yanlarında biri daha var. Madam Potiş'i lokantadaki arbedede çekip alan eski müşterisi. O da Şöhret'ten faydalanmak istiyor. Madam Potiş adamı dans hocası diye Şöhret'e tanıtıyor. Adamın danstan anladığı yok halbuki. Ama ziyanı yok, Şöhret de anlamıyor. Dans dersi sırasında havuza düşüyor Şöhret. O esnada köpek de lokantaya girip ortalığı karıştırıyor. Köpeği silahla vuruyorlar. Silah sesine gelen polis, Şöhret’e köpek senin mi diye soruyor, Şöhret bunu küpe olarak anlıyor ve annesinin küpelerini çaldığını itiraf ediyor. Maşuk’un evinden çalınanlar da ona yükleniyor.
Neticede hapsi boyluyor.
Yazar, kitabın sonunda Şöhret'in hapse girmesinin daha hayırlı olduğunu dile getiriyor. Yazar böyle bazen salt anlatıcı kimliğinden çıkıp kendi yorumunu da katıyor. Şöhret gibi adamların pek çok olduğunu belirtip gençlerimizi bunun gibi olmaktan Allah’ın korumasını diliyor.
*
O dönemin kitaplarında anlatılan İstanbul bugün bir masal diyarı gibi. Örneğin;
“Mesela kapalı bir arabaya binip ya Şişli’ye ya Zincirlikuyu’ya veyahut Kağıthane’ye giderek tabiatın en gizli bir köşesine çekilirler, kırlarda kol kola gezerler, manzarasını beğendikleri yerlerde oturup dinlenirlerdi.” Sf.46
Şişli ya da Zincirlikuyu'nun tabiatın gizli bir köşesi olması mı?
*
Yine kitaptan öğrendiğim başka bir şey, dipnotta yer alan bir bilgi:
"Concordia Tiyatrosu: Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde, Paris'teki Moulin Rouge'a öykünerek inşa edilmiş eğlence mekanı. İçinde bir birahane ile yazlık ve kışlık tiyatroların olduğu mekan 1906 yılında yıkılarak yerine St. Antoine Kilisesi yapılmıştır."
Sf.43
*
Bu kitap basıldıktan otuz yıl sonra ikinci baskısına karar verilmiş. Yazar aradan otuz yıl geçtikten sonra bu romanını tekrar gözden geçirdiğinde bu romanı yazarkenki gençlik enerjisini, toyluğunu hissettiğini belirtmiş kitabın önsözünde. Çok tatlı.
"Şıpsevdi" adlı romanıyla da bununkine benzer bir konuya daha kapsamlı olarak yer vermiş. Onu da bir ara okurum.
Okuduğum diğer Hüseyin Rahmi Gürpınar kitapları için bkz:
- Gulyabani
- Ben Deli Miyim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder