AZINLIĞIN ZENGİNLİĞİ HEPİMİZİN ÇIKARINA MIDIR?
(Does the Richness of the Few Benefit Us All?)
Zygmunt Bauman
2013
İngilizceden Çeviren: Hakan Keser
Ayrıntı Yayınları
6.Basım - 2022
80 sayfa
Azınlığın zenginliği hepimizin çıkarına mıdır? Cevap veriyorum: Hayır. Elbette hayır. Niye olsun ki? Sanki zengin azınlık, fakir çoğunlukların hayrına bir şey mi yapıyor? Ya da yapmak zorunda mı ki?
Tabii bu konuda benim verdiğim cevapların bir önemi yok. Bauman ne demiş, ona bakalım?
"Zenginlerin daha da zenginleşmesinin, varlık ve gelir hiyerarşisinde aşağıda kalanlar şöyle dursun, sıralamada kendilerinden hemen sonra gelenlere bile faydası yoktur." sf.39
*
Öncelikle kitapta rakamlarla bir tablo anlatılmaya çalışılmış. Anlayana...
"...Dünyanın hiçbir yerinde yaşam standardı en fakir bölgedekinin iki katından daha yüksek değildi. Günümüzde ise, en zengin ülke olan Katar'da kişi başına düşen gelir en fakir ülke olan Zimbabve'dekinin 428 katıdır." sf.10
"Uluslararası Çalışma Örgütü 3 milyar kişinin günlük 2 ABD Doları olarak belirlenen yoksulluk sınırının altında yaşadığını belirtmektedir." sf.14
"Dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'si üretilen malların yüzde 90'ını tüketirken, en yoksul yüzde 20'lik kesimde bu oran yüzde 1'dir." sf.15
"Dünyanın en zengin 20 insanın en yoksul bir milyar insanla eşit kaynaklara sahip olduğu tahmin ediliyor." sf.15
"Dünyanın sadece en zengin on kişisinin varlığı 2,7 trilyon dolara ulaşarak büyüklükte dünya beşincisi Fransız ekonomisini neredeyse yakaladı." sf.37 (2012 yılı için)
*
Para parayı çeker, diye bir laf biliriz. Doğru.
"...Çok zengin olanlar varlıklarına varlık katarken; fakirler, özellikle de çok fakir olanlar daha da fakirleşiyor. (...) Dahası, insanlar sadece zengin oldukları için zenginleşiyorlar. Fakir olanlar sadece fakir oldukları için fakirleşiyorlar." sf.16
*
Eskiden okuyup çalışmanın başarı getireceğine inanılırdı, gerçekten de okuyup çalışan güzel bir yere gelebilirdi. Ama artık pek de öyle değil. Hatta aslında eskiden de çok öyle değilmiş.
"1979 yılında Carnegie'de yapılan bir çalışma çocukların geleceklerinin kendi akılları, yetenekleri, çabaları ya da hırslarıyla değil, büyük ölçüde sosyal çevreleriyle, doğdukları coğrafi konumla ve ailelerinin toplumdaki yeriyle belirlendiğini açıkça gözler önüne sermiştir." sf.16
Bu konuyu anlatan bir kitap olarak
Bkz: Outliers - Çizginin Dışındakiler
*
Önceden zengin ve fakir en azından aynı okula, aynı hastaneye gidebilir, birbirlerini tanıma, birbirleriyle arkadaş olma imkanı bulabilirdi. Ancak artık bu iki sınıf arasında adeta bir sınır var. Özel okullarla, özel hastanelerle ve özel olan çeşitli başka ayırımlarla zengin ve fakir hiç bir araya gelemiyor bile. Böylece insanlar birbirinden uzaklaşıyor. Birbirlerini tanımıyor. Tanımadıkça birbirleri hakkında ön yargı geliştirmeye başlıyor.
"İnsanlar coğrafi olarak polarize oldukça, birbirlerini daha az tanıyıp daha çok kuruntu yapıyorlar." sf.19
*
Eşitsizliğe neden katlanıyoruz?
Bu soruyu yanıtlarken insanların düşünme alışkanlıklarına yer veriyor yazar.
"Yaşadığımız toplumun ideolojisinin büyük bölümünde yanlışlıklar olabileceğini fark etmenin insanları hayrete düşürebileceği" sf.23 ihtimalinden bahsediyor. Yani biz eşitsizlikleri normal bulduğumuz için eşitsizlikler var, diyor.
"Tıpkı kölelik zamanında çiftlik sahibi ailelerin kölelere sahip olmayı doğal gördüğü gibi ya da tıpkı kadınlara eskiden oy hakkı verilmemesinin doğanın bir kanunu olarak görüldüğü gibi günümüzdeki çok büyük eşitsizliklerin çoğu da normalliğin fotoğrafı içinde kendine yer buluyor." sf.58
"Dünyamızın, doğası gereği rekabetçi ekonomik bölümlere ayrılması gerektiği iddiası inandırıcı değildir. Rekabetçi ekonomilerin ortaya çıkmasının nedeni bizim onları böyle şekillendirmeye karar vermemizdir." sf.29
"Savaş kesinlikle kaçınılmaz değildir. Savaş istersek savaşı seçebiliriz; fakat aynı şekilde, barış istersek de barışı seçebiliriz. Canımız rekabet etmek istiyorsa, rekabeti seçebiliriz; ancak onun yerine dostça bir işbirliğini de tercih edebiliriz."sf.30
Yani klişe olacak ama bakış açını değiştir, dünya değişsin. Çünkü
"Sorunlar daha en başta onlara yol açan düşünce modeliyle çözülemez." sf.56
*
Kişiler arasındaki zenginlik-fakirlik ayrımının daha net gözüktüğü bir alan olarak artan tüketime de değiniyor yazar. Bunun için reklamların nasıl kullanıldığını anlatıyor.
"Reklamlar daha fazlasını istememiz için yem olarak kullanılıyor; açgözlülük hepimize altın tepside sunuluyor." sf.25
"Tüketicilere yönelik teknoloji ürünleri insanların narsisizmini tatmin etme yemiyle müşterilerini yakalar." sf.45
"Tüketici piyasalarının sömürüye açtığı en son alan sevgi değil, narsisizmdir." sf.46
"Farklı zamanlarda farklı nesnelere sahip olmak veya olmamak, sırasıyla en yoğun şekilde arzu edilen ve en yoğun şekilde içerlenen durumdur." sf.49
Bu kapsamda alışveriş merkezlerini de hac görevini yerine getirdiğimiz ibadethaneler, alışveriş listelerini de dua kitabına benzeterek anlatıyor.
*
CEO'larla ilgili çok ilginç bir şey öğrendim. Çok para kazandıklarını zaten biliyorduk da zannettiğimiz kadar çok değilmiş kazandıkları para. Daha da çokmuş.
"...Yönetmeleri için kendilerine teslim edilen şirketleri zafere de taşısalar, felakete de sürükleseler en doğal haklarıymış gibi dudak uçuklatacak maaşlar bekler oldular." sf.40
"Kalantor yöneticiler şirketten ayrılmaları durumunda milyonlar değerinde tazminat almaktadır. Çoğu durumda, şirket finansal hedeflerini tutturmasa da ve hatta zararda bile olsa bu tazminatlar ödenmektedir... Örneğin The Walt Disney'in eski başkanı Michael Ovitz'e ödenen 140 milyon dolar değerindeki tazminat Disney'in toplam yıllık net gelirinin yaklaşık yüzde 10'uydu." sf.41
Üstelik bu yöneticilerin sözleşmeleri gereği iyi performans sergilemek zorunlulukları da yokmuş.
*
Gidişatın nasıl olabileceği ile ilgili birbirine ters çeşitli görüşler var. Örneğin bir görüşe göre;
"Her şey olduğu gibi kalırsa, değişim için neredeyse hiç umut ve ihtimal yok... Gerçekçi bir açıdan bakacak olursak, eşitsizlikler sürecek ve ulus devletler bunları meşrulaştırmaya devam edecek gibi görünüyor." sf.38
Diğer bir görüşe göre;
"Ekonomi sorununun, ait olduğu arka sıralardaki yerini alacağı, insan kalbinin ve aklının yaşam, insan ilişkileri, yaratılış, davranış ve din gibi gerçek sorunlarla (tekrar) meşgul olacağı gün çok uzak değil." sf.35
Yazara göre;
"Hırsın faydası yoktur. Kimsenin hırsından kimseye fayda gelmez." sf.74
Bunu anlamalı ve kabul etmeliyiz, diyerek bitiriyor.
"CEO'larla ilgili çok ilginç bir şey öğrendim. Çok para kazandıklarını zaten biliyorduk da zannettiğimiz kadar çok değilmiş kazandıkları para. Daha da çokmuş" Bu kısma gece gece kahkaha attım. Harikaydı. Mükemmeldi. Çok iyiydi.
YanıtlaSilYazar kör göze parmak sokar gibi anlatmış anlaşılan. Çok sevdim, pdf filan bulursam okurum kesin...