BONOBO VE ATEİST
Primatlar Arasında İnsanı Aramak
(The Bonobo and the Atheist)
Frans de Waal
2013
Çeviren: Aslı Biçen
Metis Bilim
3.Basım -
Mart 2018
259 sayfa
Yazar bir primatolog. Yani primatların
davranışlarını inceliyor. Primat derken maymun, şempanze, bonobo, kapuçin…vb Ben
aralarında fark görmüyorum, benim için hepsi maymun, ama hepsinin farklı farklı
huyu varmış. Yazar da bu huylarla insan davranışlarını karşılaştırıyor, çeşitli
değerlendirmeler yapıyor.
*
Aslında yazarın esas dikkat çektiği konu;
ahlak.
Ahlaklı olmak için din şart mıdır?
Bence değildir. Bu kitabı okumadan önce de
şunu düşünürdüm zaten; ahlaklı olmak için din lazım ise din yokken insanlar
ahlaksız mıydı? Yazar da buna değinmiş:
“Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları
zamanlarda sosyal normlarını olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma
ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşılınca şikayet etmezler
miydi?” sd.10
Hiç!
“Dinden önceki insan hayatı ille de
herkesin birbirinin gözünü oyduğu bir hayat tarzı değildir. Din, bize normalde yapmayacağımız şeyleri yaptırmaktan ziyade, doğal eğilimlerimizi destekleme ve
güçlendirme gibi bir katkıda bulunuyor olabilir.” Sf.99
Hiç 2!
Bugünkü dinlerin geçmişi bir- iki bin yıl.
Öncesinde insanlar, bugün bildiğimiz anlamda din olmadan milyonlarca yıl
yaşamış. Demek ki yaşanabiliyor. Bu süreçte de yaşayabilmenin ve özellikle de
toplu olarak yaşayabilmenin bazı kurallarını oluşturmuşlar belli ki. Bunların
illa yazılı kurallar olması şart değil. Bir şekilde doğruyu bulmuş veya
hissetmiş olmalılar. Bu yüzden yazara göre ahlak yukarıdan, bir otoriteden
gelmez, akıl yürütme sonucu varılmış ilkelerden ortaya çıkar. Ezelden beri
vardır. Ait olma, iyi geçinme, sevme sevilme arzusu ile elimizden geleni
yaparız, bunlar da bugün ahlak diye adlandırdığımız sistemi oluşturmuş olmalı.
Din yokken de ahlak vardı yani.
“Ahlak önce
ortaya çıktı, modern din daha sonra bunun üzerine tutundu. Büyük dinler bize
ahlakı hediye etmediler, aksine onu desteklemek üzere icat edildiler.” Sf.235
*
Ahlakı şöyle tanımlamış yazar: Ahlak, insanın
kendi davranışının başkalarını nasıl etkilediğine dair farkındalığıdır.
Ahlak sadece insanlarda var diye
düşünmemek lazım. Hayvanlarda da var. Kitabın konusu da bu.
Mesela yaşlı şempanzenin çeşmeye zar zor
yürüdüğünü gören genç şempanze, hızlıca çeşmeye koşup su alıyor ve yaşlı
şempanzeye veriyormuş.
Yaşlı şempanzeye yürüyüş yapması için genç
şempanzeler destek oluyormuş.
Üzgün arkadaşlarını sarılıp öperek teselli eden şempanzeler varmış.
Dişi şempanzeler, birbiriyle kavga eden
erkekleri ayırır, onların elindeki silahları alırlarmış.
Yüksek mevkideki erkek şempanzeler, anlaşmazlıkları çözmek için arabulucu oluyormuş.
Hasta şempanzeye bir arkadaşı talaş
verirmiş. Çünkü talaş, üzerine uzanıldığında rahat hissettirirmiş, bizim bir
hastaya yastık vermemiz gibi.
Kuşlarda da benzer özellikler tespit edilmiş.
Orman horozları çiftleştikten sonra bir çubuğa çentik atıyorlarmış. On iki çentik olduktan sonra gelen dişiye “Benden bu kadar” diyorlarmış, başkasına gitsin diye.
Gel şimdi bunlara ahlaksız de. Demek ki
ahlaklı olmak için dine, Tanrıya ve hatta insan olmaya bile gerek yok.
Bu ve bunun gibi pek çok örneği yazar şu
şekilde yorumluyor:
“…Ahlakın yapıtaşlarının insanlıktan daha
eski olduğu ve şu anda bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi açıklamak için Tanrı
fikrine ihtiyaç duymadığımız şeklinde yorumluyorum.” Sf.28
Empati üzerine de açıklamada bulunuyor
yazar.
Empati için bakım gerekiyor, diyor. Yavrusuna
bakan memelilerde bakım davranışının en önemli işareti yavruların
kaybolduklarını hissettikleri zaman “kayboldum” çağrısında bulunmalarıymış.
Kendi sesine göre çığlık atan yavruyu anne buluyormuş. Kertenkele, kaplumbağa
gibi sürüngenlerde “kayboldum” seslenmesi yokmuş.
Bağ kurabilen hayvanlarda empati varmış. Az
sayıda sürüngen bu özelliğe sahipmiş, örneğin timsah. Timsahlarda da yavrusuyla
ilgilenme ve empati kabiliyeti varmış.
Din olmasaydı insanlar down sendromlu,
engelli çocuklarına bakmaz, atardı diyen bir din adamı çıkmış bir gün yazarın
karşısına. Ona şu şekilde cevap vermiş yazar: “Soyumuzda öyle güçlü bir bakma büyütme
içgüdüsü var ki, durumları ne olursa olsun çocuklar kolay kolay ihmal ya da
terk edilmiyor. (…) mevcut dinlerin hepsinden çok önce, Neanderthaller ve ilk
insanlar engelli bireylere bakıyorlardı. Bu durum primat akrabalarımız için de
geçerlidir.”sf.98
Gerçekten de doğada annesi ölen yavruları
evlat edinen, o yavrunun bakımını üstlenen örnekler veriyor yazar.
Maymunların empati sahibi olduklarına dair de pek çok örnek yer alıyor kitapta. Birbirlerine
yardım ediyorlar. Bir bonobo, cama çarpıp sersemlemiş bir kuşu kurtarmış, bir şempanze
doğal yaşama yeni salınan bir şempanzeyi zehirli yılandan uzaklaştırmış.
Maymunların “Zannedildiği gibi bencil
olmadıkları açık ve insanlık söz konusu olduğunda, ortalama bir Hıristiyan ya
da Yahudi din adamını yenmeleri de muhtemel.” Sf.149
*
Maymunların hakkaniyete de önem verdiği
gözlemlenmiş. Bir maymuna ödül olarak salatalık verilirken ödül hak eden diğer
maymuna üzüm verilmiş. Salatalık alan maymun bu duruma tepki göstermiş ve
salatalığı reddetmiş.
Başka bir deneyde kendisine üzüm verilerek
ayrıcalıklı davranılan maymun diğer aç arkadaşlarına üzüm verilmesini işaret
etmiş.
*
Bonoboları ayrı değerlendiriyor yazar. Bonobo ve şempanze arasında fark göremiyorum ben ama varmış. Bonobolar şempanzelerden daha yumuşak, daha empatik, barışçıl, cinselliği seven, hayatın tadını çıkaran… canlılarmış.
Örneğin şempanzelerde erkek egemenken
bonobolarda dişi egemenmiş.
Bonobolarda erkek yavrular anneleriyle
kalırken, kızlar başka yerlere göç ediyormuş. Hayvanat bahçeleri eskiden
erkekleri başka yerlere gönderirmiş. Bu erkekler annelerinin yokluğunda tacize
uğrar, hayvanat bahçelerinin misafirlere açık olmayan yerlerinde yapayalnız
yaşarlarmış. Kıyamam ve HAYVANAT BAHÇELERİ KAPATILSIN! Bu deney ve gözlemleri de hayvanların doğal ortamında onlara zarar vermeden yapın a-aaa! Aslında yazar da bunu söylüyor. Maymunların en doğal ortamı Kongo'daymış ama politik sebeplerden gitmek, kalmak, çalışmak zormuş.
*
Maymundan geldiysek şimdiki maymunlar neden insan olmuyor, sorusu vardır, klasik. Yazar bu konuya da değinmiş. O maymun bu gördüğümüz maymun değil, diyor. “Yaşayan bir maymunu başlangıç noktası olarak almanın ne alemi var? (…) Son ortak atamızın nasıl göründüğünü bilmiyoruz.” Sf.66
*
Yazar ateist olduğunu söylüyor. Bu konuyla
ilgili bir tartışmaya girmeyi anlamsız buluyor. Ateistlerin dindarlarla din
konusunda neden tartışmaya girdiğini de anlamıyor. “İtfaiyecilerin zaman zaman
gizli kundakçı olması, homofobiklerin gizli eşcinsel olması gibi, acaba bazı
ateistler gizliden gizliye dinin mutlaklığını mı özlüyor?” sf.93
Ben de bu konuda tartışmayı yersiz buluyorum.
“İnsanlar sadece inanmak istedikleri için
inanırlar.” Sf.101
Doğru. İnançta bir mantıksal temel olmadığı ve olması da şart olmadığı için tartışmak boşuna.
*
Din-ahlak ekseninde dinin ahlak üzerindeki
rolünü yadsımıyor yazar. Kimi insan, ahlaklı olmak için bir gözlemciye ihtiyaç olduğunu söyler.
“İnsanlar elalemin ne düşündüğüne o kadar önem verir ki davranışlarımızı düzeltmemiz için bir duvara yapıştırılmış bir çift göz resmi yeter. Din bunu çok uzun zaman önce anlamıştır ve kadiri mutlak Tanrı’yı sembolize etmek için her şeyi gören göz imgesini kullanır.” Sf.25
Kimi insan da ahlaklı olmak için bir cezalandırıcıya ihtiyaç duyar.
“Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama
menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan
insandan korkarım.” Sf.10 diyor yazar. Ben de.
*
Dini, toplumdan çıkarsak ne olur, diye
soruyor yazar.
“...dini toplumdan çıkartsak
neler olurdu? Bilimin ve doğalcı dünya görüşünün geriye kalacak olan boşluğu
nasıl dolduracağını ve insanlara iyi olmaları için nasıl ilham vereceğini ben
pek gözümde canlandıramıyorum.” Sf.28
İnsandan dini alınca neden geride bir
boşluk kalacağı düşünülüyor. Belki din fazlalıktır, çıkartılınca boşluk olmaz.
Bu da bir görüş olamaz mı?
*
Dinin faydaları vardır; birlikte eylemde
bulunmanın gücü, insani temasın sıcaklığı, inanmanın getirdiği rahatlık… vb
Bu konular için bkz: Ateistler İçin Din
*
Yazar, insanların iyiliği-kötülüğü ile
ilgili şu kanaatte:
“İnsanları,
esasen iyi ama kötülüğe muktedir görmek de, esasen kötü ama iyiliğe muktedir
görmek de mümkün. Ben birinci gruptanım.” Sf.45
İyilik, kötülük tartışmaları ile ilgili
bkz: Sineklerin Tanrısı
*
Maymunlar çok ilginizi çektiyse bkz: Maymunlar Gezegeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder