1 Ekim 2021 Cuma

TANRISIZ GENÇLİK

 

TANRISIZ GENÇLİK

(Jugend Ohne Gott)

Ödön von Horvath

1937

Almanca aslından çeviren: Gülperi Zeytinoğlu

Türkiye iş bankası Kültür Yayınları

1.Basım - Temmuz 2021

129 sayfa

 

Nazi dönemi eğitim sistemini bir öğretmenin gözünden anlatıyor kitap. Faşizan bir eğitim politikası hakim. Militarist, gammazcı, kötücül gençler yetiştiriyor sistem.

“İnsanlar umurlarında değil! Makine olmak istiyorlar; vidalar, çarklar, pistonlar, kemerler… ama makineden de çok cephane olmak isterlerdi: Bombalar, şarapneller, el bombaları. Herhangi bir savaş alanında geberip gitmeyi ne çok isterlerdi! Bir savaş anıtının üstündeki isimleri onların tek ergenlik hayali.” Sf.13

Öğretmen bu ters gidişin farkında ama bir şey yapamıyor.

*

Sınav kağıtlarını okuyor öğretmen. Neden sömürgelerimiz olmalı?” sorusuna bir cevap şöyle:

“Sömürgelere ihtiyacımız var, çünkü çok fazla hammaddeye gereksinim duyuyoruz, çünkü hammaddesi olmadan, son derece gelişmiş endüstrimizi tam kapasite çalıştıramayız, bunun yerli işçilerin yeniden işsiz kalması gibi feci bir sonucu olur.” Sf.3

*

“Bütün zenciler üçkağıtçı, korkak ve tembeldir.” yazıyor bir sınav kağıdında. Öğretmen başta bu anlamsız bir genelleme diye cevabı yanlış bulup üzerini çizecekken daha sonra bu cümlenin radyoda söylendiği aklına geliyor. Eğer radyoda söylendiyse üzeri çizilemezmiş. Radyoda ne söyleniyorsa doğruymuş. Ama öğretmen sınıfta  “Zenciler de insandır.” demekten kendini alıkoyamıyor ve bu lafı başına dert oluyor.

Bir öğrenci velisi tarafından şikayet ediliyor. “Hangi gizli yollarla ve alçak sahtekarlıklarla insan sevgisi saçmalıklarını masum çocukların ruhlarına işlemeye çalıştığınızı gayet iyi biliyorum” Sf.8 diye kızıyor öğrenci velisi öğretmene. (Aklıma “Çocuklar ölmesin” dediği için yargılanan Ayşe öğretmen geldi.) Bu yüzden uyarı alıyor öğretmen. “Gençleri, gelecekteki askeri yeteneklerini herhangi bir şekilde etkileyebilecek unsurlardan uzak tutmalıyız.” Sf.9 diyerekten. Öğrenciler de imza toplayıp onu attırmak istiyorlar.

*

Kampa gidiyorlar bir gün okulcak. Öğretmen, çocuklardan Z’nin günlüğünü okuyor. Günlüğünün okunduğunu fark eden Z,  N’den şüpheleniyor. Öğretmen bir şey diyemiyor o an. Korkuyor.

Daha sonra N’nin ölüsü bulunuyor. Z şüpheli olarak yargılanıyor. Bu yargılama sırasında öğretmen günlüğü aslında kendisinin okuduğunu ve korktuğundan söyleyemediğini itiraf ediyor. Tabii ki bu itirafının ardından öğretmenlik kariyeri sona eriyor. Herkes ondan nefret etmeye başlıyor, ama bir yandan da dürüstlüğü takdir görüyor. O dürüst davrandıkça etrafındaki insanlar da dürüst oluyor.

Z’nin sevdiği bir kız var, hırsız. Mahkeme bu kızı suçlu buluyor. Halbuki kız N’yi başkasının öldürdüğünü ama kim olduğunu görmediğini söylüyor.

Öğretmen işin peşini bırakmıyor ve N’yi öldürenin T olduğunu öğreniyor. T tamamen zevkine, ölüm nasıl bir şey merak ettiği için öldürmüş N'yi.

Daha sonra T’nin de ölüsünü buluyorlar, intihar etmiş. İntihar notunda “Öğretmen beni ölüme itti. Çünkü öğretmen N’yi benim öldürdüğümü biliyor.” yazıyor.

Öğretmen bu ölüme çok üzülmüyor. Çünkü bu çocukların hiçbirini sevmiyor. Onların gelecekte ne kadar vahşi olabileceğini öngördüğü için hiçbirine sevgi beslemiyor.  O yüzden bu çocukların ölmeleri içten içe rahatlatıyor onu.

Böyle bir ortamda öğretmen elbette Tanrı’ya inancını da yitirmiş.

*

Kitabın sonunda artık öğretmenlik yapmasına izin verilmediği için bir rahip dostunun teklifiyle Afrika’ya gidiyor. “Zenci, zencilerin yanına gider.” Sf.129 diye de şaka yapıyor kendi kendisine.

*

Kitap 1937’de yayınlanmış. Yani hala o dönem güncelken, sıcağı sıcağına çıkmış hikaye. Oranın Silivri’si soğuk değilmiş demek ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder