TANRISIZ GENÇLİK
(Jugend Ohne Gott)
Ödön von Horvath
1937
Almanca aslından çeviren: Gülperi Zeytinoğlu
Türkiye iş bankası Kültür Yayınları
1.Basım - Temmuz 2021
129 sayfa
Nazi dönemi eğitim sistemini bir öğretmenin gözünden anlatıyor kitap. Faşizan bir eğitim politikası hakim. Militarist, gammazcı, kötücül gençler yetiştiriyor sistem.
“İnsanlar umurlarında değil! Makine olmak
istiyorlar; vidalar, çarklar, pistonlar, kemerler… ama makineden de çok cephane
olmak isterlerdi: Bombalar, şarapneller, el bombaları. Herhangi bir savaş
alanında geberip gitmeyi ne çok isterlerdi! Bir savaş anıtının üstündeki
isimleri onların tek ergenlik hayali.” Sf.13
Öğretmen bu ters gidişin farkında ama bir şey yapamıyor.
*
Sınav kağıtlarını okuyor öğretmen. “Neden sömürgelerimiz olmalı?” sorusuna bir cevap şöyle:
“Sömürgelere ihtiyacımız var, çünkü çok fazla
hammaddeye gereksinim duyuyoruz, çünkü hammaddesi olmadan, son derece gelişmiş
endüstrimizi tam kapasite çalıştıramayız, bunun yerli işçilerin yeniden işsiz
kalması gibi feci bir sonucu olur.” Sf.3
*
“Bütün zenciler üçkağıtçı, korkak ve tembeldir.” yazıyor bir sınav kağıdında. Öğretmen başta bu anlamsız bir genelleme diye cevabı yanlış bulup üzerini çizecekken daha sonra bu cümlenin radyoda söylendiği aklına geliyor. Eğer radyoda söylendiyse üzeri çizilemezmiş. Radyoda ne söyleniyorsa doğruymuş. Ama öğretmen sınıfta “Zenciler de insandır.” demekten kendini alıkoyamıyor ve bu lafı başına dert oluyor.
Bir öğrenci velisi tarafından şikayet ediliyor. “Hangi gizli yollarla ve alçak sahtekarlıklarla insan sevgisi saçmalıklarını masum çocukların ruhlarına işlemeye çalıştığınızı gayet iyi biliyorum” Sf.8 diye kızıyor öğrenci velisi öğretmene. (Aklıma “Çocuklar ölmesin” dediği için yargılanan Ayşe öğretmen geldi.) Bu yüzden uyarı alıyor öğretmen. “Gençleri, gelecekteki askeri yeteneklerini herhangi bir şekilde etkileyebilecek unsurlardan uzak tutmalıyız.” Sf.9 diyerekten. Öğrenciler de imza toplayıp onu attırmak istiyorlar.
*
Kampa gidiyorlar bir gün okulcak. Öğretmen, çocuklardan Z’nin günlüğünü okuyor. Günlüğünün okunduğunu fark eden Z, N’den şüpheleniyor. Öğretmen bir şey diyemiyor o an. Korkuyor.
Daha sonra N’nin ölüsü
bulunuyor. Z şüpheli olarak yargılanıyor. Bu yargılama sırasında öğretmen
günlüğü aslında kendisinin okuduğunu ve korktuğundan söyleyemediğini itiraf
ediyor. Tabii ki bu itirafının ardından öğretmenlik kariyeri sona eriyor. Herkes
ondan nefret etmeye başlıyor, ama bir yandan da dürüstlüğü takdir görüyor. O
dürüst davrandıkça etrafındaki insanlar da dürüst oluyor.
Z’nin sevdiği bir kız var, hırsız. Mahkeme bu kızı suçlu buluyor. Halbuki kız N’yi başkasının öldürdüğünü ama kim olduğunu görmediğini söylüyor.
Öğretmen işin peşini
bırakmıyor ve N’yi öldürenin T olduğunu öğreniyor. T tamamen zevkine, ölüm nasıl bir şey merak ettiği için öldürmüş N'yi.
Daha sonra T’nin de ölüsünü
buluyorlar, intihar etmiş. İntihar notunda “Öğretmen beni ölüme itti. Çünkü
öğretmen N’yi benim öldürdüğümü biliyor.” yazıyor.
Öğretmen bu ölüme çok üzülmüyor. Çünkü bu çocukların hiçbirini sevmiyor. Onların gelecekte ne kadar vahşi olabileceğini öngördüğü için hiçbirine sevgi beslemiyor. O yüzden bu çocukların ölmeleri içten içe rahatlatıyor onu.
Böyle bir ortamda öğretmen elbette Tanrı’ya inancını da yitirmiş.
*
Kitabın sonunda artık öğretmenlik yapmasına izin verilmediği için bir rahip dostunun teklifiyle Afrika’ya gidiyor. “Zenci, zencilerin yanına gider.” Sf.129 diye de şaka yapıyor kendi kendisine.
*
Kitap 1937’de yayınlanmış. Yani hala o dönem güncelken, sıcağı sıcağına çıkmış hikaye. Oranın Silivri’si soğuk değilmiş demek ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder