20 Şubat 2016 Cumartesi

ÜZÜNTÜYÜ BIRAK YAŞAMAYA BAK


ÜZÜNTÜYÜ BIRAK YAŞAMAYA BAK

(How to Stop Worrying and Start Living)

Dale Carnegie

Çeviri: Meltem Erkmen Kapucuoğlu

Epsilon Yayıncılık - 5. Baskı - Şubat 2002

288 sayfa


Kişisel gelişim kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Benim çok ilgimi çekmiyor. Pozitif düşün, evrene olumlu mesajlar gönder... tarzı tavsiyeler çok ayakları yere basan öneriler gibi gelmiyor bana. Ciddiye almakta zorlanıyorum. 

Bu kitabı bir arkadaşımın kitaplığında gördüm. Birkaç sayfa okudum, devamını da okumak üzere ödünç aldım.

Muadili kitaplardaki gibi şeyler var, yeni bir şey yok. Ama belki de inanmak isteyen tarafıma denk geldiği için okuduktan sonra birkaç gün iyi hissettim kendimi. Tabi uzun sürmedi bu, fabrika ayarlarıma döndüm sonra. Ne yapayım, üç günde bir böyle kitaplar okuyup gaza mı getireyim kendimi?


*

Yazar, başlangıçta kendisinden bahsetmiş. Kamyon satma işi yapıyormuş ve işini sevmiyormuş. Sonra işi bırakmış. Yapabileceği en iyi işin ne olabileceğini düşünmüş. İnsanlara toplum içinde konuşmayı öğretme işi bulmuş. Verdiği dersler esnasında insanın en önemli sorununun üzüntü olduğunu tespit etmiş ve bununla baş edebilmek için yeterli kaynak olmadığını görüp bununla ilgili bir kitap yazmaya karar vermiş.

Kitabından yararlanabilmenin başlıca kuralı "gerçek ve güçlü bir öğrenme arzusu ile üzüntülerinizi bırakıp yaşamaya bakacağınıza ilişkin tam bir kararlılık." imiş. sf.13

Tamam bu bende var. Ben mutsuzluğun hayat biçimim olmasını istemiyorum. Mutsuzluktan beslenmek istemiyorum. Bu halden kurtulmak istiyorum. Bu konudaki her yardıma da açığım. Hadi bakalım.

*

Geleceği düşünme.

Verdiği ilk nasihat bu kitabın. Sonra bu yanlış yorumlanmasın diye de, düşünme dediysek boşver anlamında değil, endişelenme anlamında, diye açıyor konuyu. 

"Geleceği düşünmeyin! O, kendi başının çaresine bakacaktır." sf.21

"İyi düşünmede neden ve sonuçları inceler ve mantıklı, akılcı planlar yaparsınız. Kötü düşünmede ise yalnızca sinirlenir, gerilir ve kendinizi yıpratırsınız." sf.22

*

Geçmişi de düşünme. Takılma yani, giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir.

"Hayatım, asla gerçekleşmeyecek talihsizlikleri düşünerek geçti." Monteigne. sf.29

"Bugün bir daha doğmayacak." Dante. sf.29

"Hayatımızın bu kadar hızlı adımlarla ilerlemesi ne kadar garip! Çocuklar 'Ben büyüyünce' diyorlar. 
Bu ne demek? Büyüdüklerinde 'Ben evlenince' diye söze başlıyorlar. Ardından düşünceler 'Ben emekli olunca'ya dönüşüyor. Emekli olduktan sonra insan sislerle kaplı geçmişine bakıyor, o günleri özlüyor ve bunların geçip gittiğine yanıyor. Hayatın her günü ve her saati yaşamak olduğunu ne yazık ki çok geç öğreniyoruz." Stephen Leacock sf.27

*

Böyle özlü sözler ve gerçek insan hikayeleri ile anlattıklarını kuvvetlendirmiş. "Çok fakirdim, 10 dolarla işe başladım, küçük bir dükkanım vardı, şimdi mağazalar zinciri..." gibi.

Kayıtsız kalamıyorum ben bunlara. Mümkündür, olabilir. 

Diyor ki;

Bütün mesele, olacağına inanmakta ve engelleyemediğin şeyleri de kabullenmekte.

Bir sorunla karşılaştığında en kötü ne olabileceğini düşün, onu kabullen. Ondan sonra çare aramaya başlıyormuş akıl. 

"Kendinize şunu sorun: Eğer sorunumu çözemezsem karşılaşabileceğim en kötü olasılık ne olabilir?
Eğer gerekiyorsa kendinizi en kötü şeyle yüzleşmeye hazırlayın. Sonra zihinsel olarak zaten kabullenmiş olduğunuz bu en kötü şeyi düzeltmeye çalışın." sf.54

Bu formülü bulan Willis H. Carrier buna şöyle ulaşmış. Biri şantaj yapıyormuş ona. Emri altında çalışanlar bazı yanlışlar yapmışlar. Duyulursa patron olarak itibarı zedelenecek. Yusuf yusuf olmuş, kendi kendini yemiş. Sonra işte yukarıdaki formulü uygulamış. En kötü olasılık işi mahvolur. Sonra ne olur? Vasıflı bir insan olduğu için başka bir iş bulabilir. Sakinleşmiş ve düşünebilmeye başlamış. Durumu avukatına anlatmak aklına gelmiş. Halbuki en başta aklına gelmesi gereken şey. "Bunu daha önce akıl edemememin aptallık olduğunu biliyorum, ama daha önce düşünemiyordum ki! Yalnızca üzülüp endişeleniyordum."sf.37

*

Çözüm için de şunları öneriyor:

1. Gerçekleri fark edin.

2. Gerçekleri analiz edin

3. Bir karara varın ve bu kararı uygulayın. sf.56

"Üzüntülerin çoğu, ne hakkında karar vereceklerini tam olarak bilemeyen, ancak yine de karar vermeye çalışan insanlar tarafından yaşanıyor." sf.57

Yazarak sonuca ulaşmak belki daha kolay olur. Şu sorulara yazarak cevap vermeyi deneyin.

1. Neden üzülüyorum veya endişeleniyorum?

2. Bu konuda ne yapabilirim? sf.61

Bazen bir işe yaramayan ama uzun vakit alan toplantılar olur ya. İşte bu zaman öldürücü toplantılara son vermenin bir yolu olarak şunu tavsiye etmiş biri. Bunlar toplantı sıklığının azalmasını, mevcut olanların da sonuca ulaşmasını sağlamış.

1. Sorun nedir?

2. Sorunun nedeni nedir?

3. Sorunun olası çözümleri nelerdir?

4. Siz nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?

*

Üzüntüyü zihinden uzaklaştırmak için bir işle meşgul olmayı tavsiye ediyor. 

Bu iyi bir tavsiye mi emin değilim. Biraz kaçış gibi gözüküyor bana ama burada kastedilen olağandan uzun süren üzüntü olsa gerek. Bir meşgale edinmenin insanların üzüntülerini giderdiği görülmüş. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra sağ kalan ama psikonevrotik olan askerlere golf, balık tutma, top oynama gibi aktiviteler yaptırılmış. "Uğraş yoluyla terapi" deniyormuş. İşe yaramış.

"Üzgün olabilmenin sırrı, mutlu olup olmadığını düşünecek kadar vakte sahip olmaktır." Bernard Shaw

*

Gereğinden fazla bedel ödemenin mutsuzluğu içselleştirdiğini anlatıyor. Yeteri kadar üzül, eyvallah ama abartma, yeter demeyi bil. Kazıklandığın için 70 yıl üzülme mesela. Beethoven çocukken bir düdük almış, ama düdüğe ederinden fazla para verdiği için arkadaşları onla dalga geçmiş, adam 70 yaşında bile bunu unutmamış. İyi bir şey mi yani? 

Aşk acısı mesela. Bir yerde okumuştum, aşk acısı, ilişkinin yarısı kadar bir zaman sürermiş. Var mı bilimsel bir veri yoksa götten sallama mı bilmiyorum ama kulağa çok da abes gelmiyor. 

Ömür boyu sürecek bir mutsuzluk yok yani. Olmamalı.

Hata yaptın, tamam. Hatanı analiz et ve unut. UNUT. Bu önemli. Düşünüp durma geçmişi, takılıp kalma oraya.

"Akıllı kişiler asla oturup yenilgilerine hayıflanmazlar; coşkuyla düşünüp zararlarını en aza indirmeye çalışırlar." Shakespeare sf.123

Güzel şeyler düşün.

"İnsanın özünü bütün gün düşündüğün şeyler belirler." Emerson sf.127

"Yaşamı oluşturan şey düşüncelerdir." Roma İmparatoru Marcus Aurelius sf.127

"Siz, olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz. Siz, ne düşünüyorsanız osunuz." Norman Vincent Peale sf.127

"Zihin tek başına, cenneti cehennem, cehennemi de cennet kılabilir." Milton sf.135

"İnsana zarar veren şey olanlar değil, onun bu olanlar hakkında düşündükleridir." Montaigne sf.136

*

Neşeli olamıyorsak neşeli gibi davranmanın da işe yaracağını söylüyor. Hareketleri değiştirdiğimizde duygularımız da kendiliğinden değişirmiş. 

Bundan pek emin değilim. Rol yapmak ne kadar doğru bilemiyorum. 

Mutlu olmak için niye kendimi kandırmak zorunda oluyorum? Dürüst olmak daha erdemli değil mi? O zaman elimizdeki seçenekler:
1- Mutlu ama sahtekar
2- Mutsuz ama dürüst
öyle mi?
Bu ikisi arasında tercih mi yapmalıyız? Mutluluğu ve peşi sıra sahtekarlığı mı seçmeliyiz? Sıçayım böyle işe.

Çok çabuk mutsuzluğa kapılıyorsak, mutlu olmak ekstra bir çaba gerektiriyorsa, demek ki özümüz mutsuz. Özümüzden uzaklaştıkça mı mutluluğu bulacağız? Bu arada özüme de sıçayım.

Yazar, ömür boyu sürecek bir mutsuzluğun olmadığını söylüyor.
Tamam.
Ama ömür boyu sürecek bir mutluluk da olamaz ki. 

Olaylar olur, mutlu olursun.
Olaylar olur, mutsuz olursun.

Durduk yerde mutlu ya da mutsuz olmak nasıl mümkün olabilir ki?

Herhangi bir olay yoksa da stabilsindir işte, nötrsündür. Bu nötr halini mutsuzluk olarak adlandırıp hata yapıyoruz belki.

Hay mutluluğuna da mutsuzluğuna da. Belki de gerçekten boş zamandan kaynaklanıyor tüm bu sorgu. Bunları sorgulayacak zamanın olmasa belki daha iyidir.

Olur mu? Öyle de ne olduğunu anlamadan kaybolup gidersin.

Böyle anlıyorsun değil mi ne olduğunu? 

Anlamaya çalışıyoruz en azından göt. Ne hemen taş koyuyorsun?


*

Şükretmenin öneminden bahsediyor bir de. 

Mutluluk söz konusu olduğunda sahip olmadıklarını değil, sahip olduğun nimetleri düşün ve onların kıymetini bil denir, tipik örnek de

"Rastlayana kadar bacakları olmayan bir adama
Üzülüyordum ayakkabı alamıyorum diye ayaklarıma." sf.163

Bu örnekleri hep kendi açımızdan görüyoruz da ya o ayakları olmayan? Biz bakıp da şükredelim diye mi ayakları yok o insanın? 

Bizden zor durumdaki insanlara bakıp şükretmek bana biraz çirkin gözüküyor. Yani "Oh iyi ki ben öyle değilim, çok şükür" demek kulağa pek hoş gelmiyor. 

*

Eksileri artılara çevir. Buna örnek olarak bir adamın bir tarla satın aldığını ama tarlada bir sürü yılan olduğu için hiçbir şey ekemediğini ve çok üzüldüğünü, sonra bu adamın yılanları satmayı akıl ettiğini anlatıyor. Yılanlardan alınan zehir labaratuvarlarda, derisi ayakkabı ve çanta yapımında kullanılıyormuş, ayrıca konserve yılan eti satıyormuş. 

*

Melankoliden kurtulmanın yolu olarak başkasını mutlu etmeye çalışmaktan bahsediyor.

"Başkalarına iyilik yapmak bir görev değildir. Bu, insanın sağlıklı olmasını sağlayan ve ona mutluluk getiren bir zevktir." Zerdüşt sf.197

"Başkalarına karşı iyi olursanız, kendinize karşı da iyi olursunuz." Benjamin Franklin sf.198

*

Enteresan bir tavsiye de kendinle konuşmak

"Her sabah kendi kendinizle konuşun. Pek çoğumuzun gün boyu yarı uykulu dolaşmasını önlemek için sabahları bizi uyandıracak fiziksel egzersizlerin öneminden söz ederiz. Oysa ki daha fazlasına ihtiyacımız vardır; ruhsal ve zihinsel egzersizler bizi canlandırır. Her sabah kendinize bir nutuk çekin." sf.255

*

Böyle bir kitap.

Bunların yanı sıra uyku problemleri, ofis işlerini düzene sokacak tavsiyeler...vb de var. Bunlardan yana sıkıntım olmadığı için üzerlerinde durmadım.

İyi taraflarını aldım, kötü taraflarını bıraktım kitabın. Olumlu etkisi bünyemde üç gün kadar sürdü. Arkadaşlarıma ve kardeşlerime de hediye ettim. 

Daha da okuyacağım bu tarz kitapları. Baktım işe yaramıyor, kitapları alıp yazarlarının suratlarına çarpacağım. Belaya çattınız oğlum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder