ALTIN BÖCEK
(The Gold Bug)
Edgar Allan Poe
1843
Çeviren: Derya Öztürk
Olympia Yayınları
119 sayfa
Kitapta iki uzun öykü var.
1. Altın Böcek
2. Julius Rodman’ın Günlüğü
ALTIN BÖCEK
Bir doğa araştırmacısı olan William
Legrand bir böcek bulmuş. Yeni bir tür olduğunu düşündüğü bu böceği niyeyse
birine vermiş, ama sonra pişman olmuş, geri almış.
Geri almadan önce bu işlerden
anlayan bir arkadaşına bulduğu böceğin resmini çizmiş. Arkadaşı ise
resimde bir böcek değil, bir kurukafa resminden başka bir şey görmüyormuş.
Legrand, arkadaşı gittikten sonra
derin düşüncelere dalmış. İşte burada beklenmedik bir dedektiflik hikayesi
çıkıyor.
*
Legrand, bir ay sonra arkadaşıyla
tekrar görüşüyor. Yanına yardımcısını da alarak ormanda bir yere gidiyorlar.
Legrand, yardımcısının bir ağaca tırmanmasını istiyor. Ağacın en üstündeki
dalının en ucunda ne gördüğünü soruyor. Bir kuru kafa varmış. O kuru kafanın
hizasındaki toprağı kazmalarını istiyor Legrand. Kazıyorlar ve bir hazineye
ulaşıyorlar.
İşte bu hazineye ulaşma hikayesi:
Legrand’ın böcek çizmek için
kullandığı kağıt meğer bir define haritasıymış. Böceği ilk bulduğunda onu
sarmak için kağıt ararken yerde bir parşömen bulmuş. Sonra o parşömenle işi
bitince cebine atmış. Arkadaşına böcek resmi çizmek için cebinden o parşömeni
çıkarmış. Resmi çizerken bir şey fark etmemiş. Ama arkadaşı sadece kuru kafa
şekli gördüğünü söyleyince parşömeni yakından incelemiş. Sadece ışıkta gözüken
gizli bir şekil ve şifre varmış meğer üzerinde. Söylentilere konu olan
korsanların kaybettiği define haritasıymış yani.
Hikayede bu kısım büyük bir iştahla
anlatılıyor. Böcek - parşömen- resim- çizim- haberler- söylentiler- ne nereden
nereye nasıl ulaştı... Tüm bunların tesadüf olamayacağı kanaatini ve bu kanaat
doğrultusunda yaptığı çıkarımları şevkle anlatıyor Legrand. Sana helal olsun!
Güle güle tadını çıkarın definenin.
*
Hikayenin başında yeni bir tür böcek
bulup onu başkasına verme kısmı başka bir hikayeyi anımsattı bana.
Hatırlamıyorum ama nerede okuduğumu:( Adam yeni bir böcek buluyor, bu bulduğu
türe kendi adı verilecek diye heyecanlanıyor. Fakat bulduğu böceğin önemsiz
olduğunu söylüyorlar. Adam da başkasına veriyor önemsiz olduğunu sanıp. Halbuki
önemsiz değilmiş, gerçekten yeni bir türmüş. Başkasının adı veriliyor böceğe.
Nerede okumuştum acaba?
JULİUS RODMAN’IN GÜNLÜĞÜ
“Kuzey Amerika’daki Rocky Dağlarını
İlk Geçen Medeni Bir Adamın Anlatısı” diye başlıyor hikaye.
Rodman ve ekibi kürk hayvanı
avcılığı için yola çıkıyorlar. Bu yolculuk esnasında Kızılderililer, ayılar, ve
hastalıklarla karşılaşıyorlar. Bunların kaydını tutmuş Rodman ve bir dergide
yayınlanmış.
Genel olarak başarılı bir yolculuk
olmuş. Ancak kızılderili kısımlar üzücü bence. Eskiden – kitabın yazıldığı
dönemlerde- Amerika’da henüz keşfedilmemiş (daha doğrusu beyaz insan tarafından
keşfedilmemiş- yerler varmış. Bunları keşif için yola çıkanlar Kızılderililerle
karşılaşabilirmiş. Bu karşılaşmanın sonucunun ne olacağı pek kestirilemiyor.
Kimisi Kızılderililerin vahşi olduğunu düşünüyor, öldürüyor onları. Kimisi dost
canlısı buluyor, dokunmadan yoluna devam ediyor. Neticede insanlar yurtlarından
ediliyor ve hatta yok ediliyor.
Neyse, hikayenin konusu bu değil.
Vahşet yok, en azından dönemin koşullarında vahşet sayılmaz. Olağan öldürmeler
canım. Kızılderililer, kunduzlar, geyikler, ayılar... Medeni adamın olağan
katliamı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder