25 Ağustos 2018 Cumartesi

EŞEKLERİN BİLGELİĞİ



EŞEKLERİN BİLGELİĞİ

(The Wisdom of Donkeys)

Andy Marrifield

2008

Çeviri: Akın Terzi

Aylak Kitap

1. Basım – Şubat 2014

239 sayfa


Şehrin keşmekeşinden sıkılan bir akademisyen, yanına bir eşek alarak Fransız patikalarında yolculuğa çıkar.

Kiraladığı bu eşeğin adı Gribouille’dir.

Eşekle bu yolculuğa çıkmadan önce eşekler hakkında birtakım bilgiler edinmiştir. Mesela İngiliz bir eşek davranış uzmanından. (Eşek davranış uzmanı?..)

Bu yolculuk esnasında hem kendi hayatını, hem genel olarak hayatı irdeler. Bunu yaparken yanındaki eşekten de feyzalır. Onun sakinliğinden, uysallığından, bilgeliğinden.

“Eşeklerin sabrını, mütevazılığını, istismar edilişini, kırbacı yerkenki çilekeşliklerini, huzurlarını düşünüyorum. Eşekleri daha iyi anlayacağım zamanları dört gözle bekliyorum, keza belki şu dünyayı ve kendimi anlayacağım zamanları da.” Sf.15

“Eşeklerin doğasında inatçı olmak ya da zora koşmak yoktur, sadece öğrenmek ve hayatta kalmak vardır.” Sf.35

Eşekler kendilerini koruma içgüdüleri nedeniyle tehlikeli, netameli yollara girmezmiş. Eşeğin malum inatçılığı da bundan kaynaklanırmış.

Eşekler mutluyken kulaklarını dikermiş. Kulakları sarkıksa bir dertleri var demekmiş.

Eşeğe ceza yanlış davranış tespit edildikten hemen sonra aşağı yukarı üç saniye içinde verilmezse, eşek yaptığı hareket ile ceza arasında bir ilişki kuramazmış.

“Ceza başarılı da olsa, ancak kısa vadeli bir çözüm olabilir. Eşek hiçbir şey öğrenmeyecektir, keza insan da öyle. Hem, eşek en başta cezaya yol açan davranışı muhakkak tekrarlayacaktır. Aslına bakılırsa, ceza sadece yeni cezalara yol açacaktır büyük ihtimalle. Şimdi atılan bir fiske, sonraki sert bir şaplağın habercisidir. Eşeğin sahibinde ya da eğitmeninde öfke ya da hüsranın artışı, eşeğe karşı daha da saldırgan davranışlarla atbaşı gider. Bu arada da eşek sinirlenir, kararlar almaya korkar, inatçı hale gelir, hatta bizzat saldırganlaşır.” Sf.40

“Eğer bir sorun varsa ve eşek ilerlemeye hiç yanaşmıyorsa, mutlaka bir sebebi vardır: Çoğu zaman soruna çözüm bulacak olan da eşeğin ta kendisidir. Kendini hazır hissedene kadar kılını bile kıpırdatmayacaktır.” Sf.58

Atlarla eşekleri de kıyaslıyor zaman zaman.

Örneğin “Atlara bir şey söylersin. Ama eşeğe sorman gerekir.” Sf.34

At demişken faytonlara binmiyoruz değil mi? Geçen gün Adalar’a gittim, yine dünya kadar insan gördüm faytona binen. Olanlardan habersiz misiniz? Yoksa acımasız, umursamaz, vicdansız, saf kötüler misiniz?

Asla anlayamıyorum fayton sahiplerinin atlarına böyle kötü davranmasını? Tamam atlara karşı herhangi bir sevgi beslemiyorsun, belli, anladık onu. Ama o at aynı zamanda senin ekmek teknen değil mi? Onun hayatta ve sağlıklı olması, senin işini yapıp para kazanmanı sağlamıyor mu? O zaman niye öldüresiye davranıyorsunuz bu hayvanlara?

Kitapta da eşeklere yapılan benzer bir muameleden bahsediyor yazar. Yaptığı bir Mısır gezisinde insanların eşeklerine yaptığı zulmü anlatıyor. Bir eşek veterineri ile tanışıyor yazar, veteriner belli aralıklarla halkın eşeklerine ücretsiz tedavi uyguluyor. Veteriner insanların eşeklerin duygusu olabileceğini düşünmediğini, onlara makine gibi davrandıklarını söylüyor.

*

Kitapta dünya edebiyatındaki ve sinemasındaki eşeklere de değiniliyor.

Örneğin;

Robert Bresson’un 1966 tarihli Au Hasard Balthazar filmi. Filmin kahramanı Balthazar adlı bir eşekmiş. Bu filmden çok bahsediliyor kitapta. O kadar ki filmi izlemedim ama izlemiş kadar oldum.

Dostoyevski’nin Budala adlı yapıtındaki başkahraman Prens Mişkin’in bir eşek anırmasıyla kendisine geldiği kısımdan bahsediyor.

Don Kişot’un yaveri Sanço Panza’nın karakaçanını da anıyor.

Ben de buraya bizim edebiyatımızdan eşekli bir örnek vereyim:


Kitapta yurt dışında bir hayvanat bahçesinde eşeğe tecavüz eden bir Türk'ün, Türklerde eşekle cinsel ilişkiye girmek bir gelenektir denerek nasıl beraat ettiği anlatılıyor.

*

Ben kitabı okuduğum sırada da şöyle bir haber dolanıyordu: "Eşeğe tecavüz ederken yakalandı..."


:( 

Bir de başka bir eşekli eser olarak: Eşekli Kütüphaneci - Fakir Baykurt.



Ben okumadım bu kitabı ama hikaye şu: Ürgüp'te bir kütüphaneci, kimse kütüphaneye gelmiyor diye eşeğin sırtına yüklediği kitaplarla yola çıkar ve kitapları insanların ayağına getirir.

http://blog.milliyet.com.tr/esekli-kutuphaneci-mustafa-amca/Blog/?BlogNo=404155


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder