30 Ağustos 2018 Perşembe

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE



BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE

Grigory Petrov

1923

Türkçesi: Prof. Dr. Ali Haydar Bey

Hayat Yayınları

?. Baskı – 1998

106 sayfa

Çok ilham verici, vatan millet aşkı konusunda acayip gaza getirici bir kitap.

Öyle ki kitap 1928’de Türkçeye çevrildiğinde de çok heyecan yaratmış. Önsözde bu kitabı öven yorumlarda bulunan önemli isimler var. Çeşitli şehirlerin valileri, öğretmenler, yazarlar…vb

*

Kitabın Bulgarca basısının önsözünü de okudum. Orada da Finlandiya övüle övüle bitirilemiyor. Yüksek  sesle konuşan olmazmış, her yer temizmiş, tramvaylarda biletçi veya kontrolör yokmuş. Çünkü:

“Eğer halka güvenmeyip kontrolcü kullanmak isterseniz, kontrolcüleri de kontrol etmek gerekir. Biz kontrolcüye değil, halkımıza inanırız.” Sf.17

Etkileyici.

*

Kitabın ismi İncil’de geçen bir ifadeden geliyor. Cennet bahçelerindeki beyaz zambaklar gibi lekesiz, saf ve masum bir hayatı simgeliyor.

*

Finlandiya'nın Fince adı "Suomi" imiş. “Suom” da Fin demekmiş. 
Suomi'nin anlamı “Bataklı arazi”ymiş.

Finler bataklık arazi durumundaki ülkelerini müreffeh bir seviyeye çıkarmışlar. Bu durum kitabın çevrildiği ülkelerde de bir ilham kaynağı olmalı. Çeşitli doğa nimetleri, yer altı yer üstü zenginlikleri olan ülkeler eğer iyi durumda değillserse bataklık araziden yükselen bir örneği görünce şapkalarını önlerine koyup düşünmeli.

*

Yazar Grigory Petrov, 1800’lerin sonlarında Finlandiya halkının kalkınma serüvenine tanık olmuş ve bundan çok etkilenmiş. Gözlemlerini bu kitapta kaleme almış.

*

Finlandiya önce Rus, sonra İsveç kontrolünde olmuş. Bu iki hükümranlık döneminde de Rusların ve İsveçlilerin kötü muamelelerine maruz kalmışlar. Bundan kurtulmanın yolunun millet olarak uygarlaşmakta olduğunu fark etmişler ve bireysel atılımlar zamanla topluma yayılmış.

*

Yazar önce şunu sorguluyor. İlla bir kahraman mı gerekir?

Cevabını her şeyin kaynağının halk olduğunu söyleyerek veriyor:

“Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri ‘Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.’ denilmiştir.” Sf.25

“Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz.” Sf.27

Yani kahraman uzaydan gelmez.

“Kahraman halkı heyecanlandırır ve alevlendirir. Ancak onu milletinden aldığı ateş ve heyecanla yakar.” Sf.27

Burada sevgili Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anabiliriz. Türk milletinin kahramanı olmuş, “Hasta Adam” diye anılıp yok olmaya yüz tutmuş bir milleti heyecanlandırmış, bu heyecanı “karakteri yüksek, çalışkan, zeki” dediği Türk milletinden almıştır.

“Milletlerin büyük adamları da tıpkı bir mercek gibidir. O kendi kişiliğinde milletin gücünü ve özelliklerini toplar, bununla milyonlarca insanın ruhunu tutuşturur.” Sf.27

 *

Fin tarihi için önemli isimlerden biri Johan Wilhelm Snelman olmuş. (1806-1881) Bilim adamı, filozof ve siyasetçi olan Snelman “Fin kültürünü yaratan halk öğretmeni” olarak tanınıyor.

İnsanlarda milli şuur yaratmak için çeşitli yazılar kaleme almış, ülkeyi karış karış gezmiş, insanlara etkileyici konuşmalar yapmış, kendisi gibi aydınların yetişmesini sağlamış.

“Eğitim almış olanların tümü milli düşünceyi geliştirmeye, milli ruhu uyandırmaya, milli iradeyi güçlendirmeye mecburdurlar.” Sf.33 mottosuyla hareket etmiş.

Her insanın değerli olduğunu, her mesleğin en iyi şekilde yapılması gerektiğini aşılamış.

Örneğin Finlandiya İsveç hakimiyeti altındayken İsveçli memurlar varmış ve halkın taleplerini yerine getirmedikleri gibi halka da kötü davranırlarmış.

Bugünse halk, bu eğitimler neticesinde kamu memurlarının varlığıyla gurur duyar ve onları hayranlıkla izler noktaya gelmiş.

Kışlalarda da durum vahimmiş. Yüksek rütbeli subaylar sefahat içinde, halktan kopuk yaşarlar, halkı aşağı görürler, kışlada küfür ve kavgalar eksik olmazmış.

Finlandiya halkı kışla kelimesinden nefret edermiş ve bir yerde terbiyesizlik, kavga oldu mu herkes:

-Efendiler, burası kışla mı?

diyormuş.

Yeni dönemdeyse kışlanın bir halk okuluna dönüştürülmesine karar verilmiş. “Öyle ki her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca sevgi ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duysun.” Sf.44

*

Avrupa’da Napolyon fırtınası eserken daha sonra İngiltere’nin Fransa’yı yenmesiyle İngiliz modası dünyayı sarmış. En çok da futbol.

Snelman futbola karşı mesafeli. Gençlerin düşünsel ilgi ve üretimleri yokken, bomboş bir kafayla en ciddi uğraşın futbol olmasına karşı olmuş.

“Finlandiya’nın yalnız top tepmesini bilen insanlara ihtiyacı yoktur. Bize Fin milletini ekonomik, sosyal, ahlaki ve fikri yönden yükseltecek insanlar lazımdır.” Sf.106

“Sizin vazifeniz şutla topu yükseklere fırlatmak değil, Fin milletinin haysiyet ve şerefini yükseltmektir.” Sf.56

Ben de futboldan hazzetmiyorum ama dışlamayı da doğru bulmuyorum. Biz de bu endüstrinin içinde olalım, ama hem oyun tekniğindeki başarılarla hem de futbolcuların insani kaliteleriyle ön plana çıkalım.

*

“Topluma musallat olan manevi mikroplar” dediği bu tarz şeylerle mücadelede yardımcı olacak yazarlara, kitaplara sahip olmadıkları için üzülüyor Snelman.

*

Anne babalara çocuklarıyla yürekten ilgilenmelerini öğütlüyor. Çocuklara “Yalan söyleme” derken bu kurallara anne babaların da uymasını, çocuklara yalnızca sözleriyle değil, davranışlarıyla da örnek olmalarını söylüyor.

*

Kitap okumaya önem veriliyor. Her evde kütüphane oluşmasına özen gösteriliyor.

Ülkenin zenginleri de halk için faaliyet gösteren bu tür insanlara ve kuruluşlara yardım ediyor, hatta mülklerini kütüphaneye çevirenler oluyor.

*

Ülkenin zenginleri de kazançlarıyla halka yardım ediyor.

“Reçel kralı” olarak bilinen Jarvinen, gençken ve zor geçinirken ülkeyi karış karış dolaşan eğitimcilerden birinin konferansına katılmış. Orada duydukları onda heyecan ve ilham yaratmış. İşini ilerletme azmi bulmuş. Bu azmi arkadaşlarıyla da paylaşmış. Bir arkadaşı yumurta kralı, bir arkadaşı ayakkabı kralı olmuş.

Bir arkadaşı da (adı Karokep) hırsız, katil olmuş. Yıllar sonra onunla karşılaştığında o arkadaşının artık yeni bir hayat kurduğunu, gençken yaptıklarından pişman olduğunu, şimdi çocuklarını çok güzel yetiştirdiğini öğrenmiş. Jarvinen o arkadaşının da kendisi gibi bir konuşmacıya denk gelseydi hayatının başka şekilde seyredeceğini düşündüğünden kendisine o konuşmacıyı gönderen halka borçlu olduğunu düşünmüş.


*
Eğitime çok önem verilmiş.

“Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılması bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok etmesi, intihar etmesi demektir.” Sf.91

*

Kitaptan müthiş bir kalkınma atağı okunuyor.

Bizim 1923'te Cunhuriyet ilanından sonraki sürece anımsattı bana. Bizim tarihimizde de o dönemde müthiş bir atak olmuştu herek eğitim, gerek sanayi anlamında. 

Görüyoruz ki önemli olan bu atakları devamlı ve kalıcı kılmak.

Atatürk'ün bu kitabı tavsiye etmesi hatta emretmesi boşa değil.

3 yorum:

  1. bu kitap şu aralar milli eğitim tarafından öğretmenlere de tavsiye edilen kitaplardan... paylaşıma teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar,

    Grigory Petrov‘un ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabını ilk olarak üniversitede okumuştum. Öyle güzel bir kitap ki bu kitabı bitirdiğinizde yeniden okumak isteyeceksiniz. Her sayfası; altı çizilecek, ders niteliğinde cümlelerden oluşuyor.

    Grigory Petrov; eserinde ülkenin ekonomiden eğitime, sağlıktan tarıma kadar birçok farklı alandaki gelişimini ele alıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de başucu kitaplarından olan ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabından derlediğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/beyaz-zambaklar-ulkesinde-kitabindan-20-etkileyici-alinti/

    ‘’İnsan hiçbir şey karşısında, hiçbir zaman düşmemeli, yere kapanmamalıdır.’’

    Umuyorum ilgiyle okursunuz,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil