BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
Grigory Petrov
1923
Türkçesi: Prof. Dr. Ali Haydar Bey
Hayat Yayınları
?. Baskı – 1998
106 sayfa
Çok ilham verici, vatan millet aşkı konusunda acayip gaza
getirici bir kitap.
Öyle ki kitap 1928’de Türkçeye çevrildiğinde de çok heyecan
yaratmış. Önsözde bu kitabı öven yorumlarda bulunan önemli isimler var. Çeşitli
şehirlerin valileri, öğretmenler, yazarlar…vb
*
Kitabın Bulgarca basısının önsözünü de okudum. Orada da
Finlandiya övüle övüle bitirilemiyor. Yüksek sesle konuşan olmazmış, her yer temizmiş,
tramvaylarda biletçi veya kontrolör yokmuş. Çünkü:
“Eğer halka güvenmeyip kontrolcü kullanmak isterseniz,
kontrolcüleri de kontrol etmek gerekir. Biz kontrolcüye değil, halkımıza
inanırız.” Sf.17
Etkileyici.
*
Kitabın ismi İncil’de geçen bir ifadeden geliyor. Cennet
bahçelerindeki beyaz zambaklar gibi lekesiz, saf ve masum bir hayatı
simgeliyor.
*
Finlandiya'nın Fince adı "Suomi" imiş. “Suom” da Fin demekmiş.
Suomi'nin anlamı “Bataklı arazi”ymiş.
Finler bataklık arazi durumundaki ülkelerini müreffeh bir
seviyeye çıkarmışlar. Bu durum kitabın çevrildiği ülkelerde de bir ilham
kaynağı olmalı. Çeşitli doğa nimetleri, yer altı yer üstü zenginlikleri olan
ülkeler eğer iyi durumda değillserse bataklık araziden yükselen bir örneği görünce şapkalarını önlerine koyup düşünmeli.
*
Yazar Grigory Petrov, 1800’lerin sonlarında Finlandiya halkının
kalkınma serüvenine tanık olmuş ve bundan çok etkilenmiş. Gözlemlerini bu
kitapta kaleme almış.
*
Finlandiya önce Rus, sonra İsveç kontrolünde olmuş. Bu iki
hükümranlık döneminde de Rusların ve İsveçlilerin kötü muamelelerine maruz
kalmışlar. Bundan kurtulmanın yolunun millet olarak uygarlaşmakta olduğunu fark
etmişler ve bireysel atılımlar zamanla topluma yayılmış.
*
Yazar önce şunu sorguluyor. İlla bir kahraman mı gerekir?
Cevabını her şeyin kaynağının halk olduğunu söyleyerek veriyor:
“Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte
bu nedenledir ki eskiden beri ‘Her millet, layık olduğu idareye ve devlet
adamlarına sahip olur.’ denilmiştir.” Sf.25
“Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini
taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli
bir buhar yığınından ibaretse hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz.” Sf.27
Yani kahraman uzaydan gelmez.
“Kahraman halkı heyecanlandırır ve alevlendirir. Ancak onu
milletinden aldığı ateş ve heyecanla yakar.” Sf.27
Burada sevgili Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü
anabiliriz. Türk milletinin kahramanı olmuş, “Hasta Adam” diye anılıp yok
olmaya yüz tutmuş bir milleti heyecanlandırmış, bu heyecanı “karakteri yüksek,
çalışkan, zeki” dediği Türk milletinden almıştır.
“Milletlerin büyük adamları da tıpkı bir mercek gibidir. O
kendi kişiliğinde milletin gücünü ve özelliklerini toplar, bununla milyonlarca
insanın ruhunu tutuşturur.” Sf.27
*
Fin tarihi için önemli isimlerden biri Johan Wilhelm Snelman
olmuş. (1806-1881) Bilim adamı, filozof ve siyasetçi olan Snelman “Fin
kültürünü yaratan halk öğretmeni” olarak tanınıyor.
İnsanlarda milli şuur yaratmak için çeşitli yazılar kaleme
almış, ülkeyi karış karış gezmiş, insanlara etkileyici konuşmalar yapmış,
kendisi gibi aydınların yetişmesini sağlamış.
“Eğitim almış olanların tümü milli düşünceyi geliştirmeye,
milli ruhu uyandırmaya, milli iradeyi güçlendirmeye mecburdurlar.” Sf.33 mottosuyla hareket etmiş.
Her insanın değerli olduğunu, her mesleğin en iyi şekilde
yapılması gerektiğini aşılamış.
Örneğin Finlandiya İsveç hakimiyeti altındayken İsveçli memurlar varmış
ve halkın taleplerini yerine getirmedikleri gibi halka da kötü davranırlarmış.
Bugünse halk, bu eğitimler neticesinde kamu memurlarının
varlığıyla gurur duyar ve onları hayranlıkla izler noktaya gelmiş.
Kışlalarda da durum vahimmiş. Yüksek rütbeli subaylar
sefahat içinde, halktan kopuk yaşarlar, halkı aşağı görürler, kışlada küfür ve
kavgalar eksik olmazmış.
Finlandiya halkı kışla kelimesinden nefret edermiş ve bir
yerde terbiyesizlik, kavga oldu mu herkes:
-Efendiler, burası kışla mı?
diyormuş.
Yeni dönemdeyse kışlanın bir halk okuluna dönüştürülmesine
karar verilmiş. “Öyle ki her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca
sevgi ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak
gurur duysun.” Sf.44
*
Avrupa’da Napolyon fırtınası eserken daha sonra İngiltere’nin
Fransa’yı yenmesiyle İngiliz modası dünyayı sarmış. En çok da futbol.
Snelman futbola karşı mesafeli. Gençlerin düşünsel ilgi ve
üretimleri yokken, bomboş bir kafayla en ciddi uğraşın futbol olmasına karşı
olmuş.
“Finlandiya’nın yalnız top tepmesini bilen insanlara
ihtiyacı yoktur. Bize Fin milletini ekonomik, sosyal, ahlaki ve fikri yönden
yükseltecek insanlar lazımdır.” Sf.106
“Sizin vazifeniz şutla topu yükseklere fırlatmak değil, Fin
milletinin haysiyet ve şerefini yükseltmektir.” Sf.56
Ben de futboldan hazzetmiyorum ama dışlamayı da doğru
bulmuyorum. Biz de bu endüstrinin içinde olalım, ama hem oyun tekniğindeki
başarılarla hem de futbolcuların insani kaliteleriyle ön plana çıkalım.
*
“Topluma musallat olan manevi mikroplar” dediği bu tarz
şeylerle mücadelede yardımcı olacak yazarlara, kitaplara sahip olmadıkları için
üzülüyor Snelman.
*
Anne babalara çocuklarıyla yürekten ilgilenmelerini
öğütlüyor. Çocuklara “Yalan söyleme” derken bu kurallara anne babaların da
uymasını, çocuklara yalnızca sözleriyle değil, davranışlarıyla da örnek
olmalarını söylüyor.
*
Kitap okumaya önem veriliyor. Her evde kütüphane oluşmasına
özen gösteriliyor.
Ülkenin zenginleri de halk için faaliyet gösteren bu tür
insanlara ve kuruluşlara yardım ediyor, hatta mülklerini kütüphaneye çevirenler
oluyor.
*
Ülkenin zenginleri de kazançlarıyla halka yardım ediyor.
“Reçel kralı” olarak bilinen Jarvinen, gençken ve zor
geçinirken ülkeyi karış karış dolaşan eğitimcilerden birinin konferansına
katılmış. Orada duydukları onda heyecan ve ilham yaratmış. İşini ilerletme azmi
bulmuş. Bu azmi arkadaşlarıyla da paylaşmış. Bir arkadaşı yumurta kralı, bir
arkadaşı ayakkabı kralı olmuş.
Bir arkadaşı da (adı Karokep) hırsız, katil olmuş. Yıllar
sonra onunla karşılaştığında o arkadaşının artık yeni bir hayat kurduğunu,
gençken yaptıklarından pişman olduğunu, şimdi çocuklarını çok güzel
yetiştirdiğini öğrenmiş. Jarvinen o arkadaşının da kendisi gibi bir
konuşmacıya denk gelseydi hayatının başka şekilde seyredeceğini düşündüğünden kendisine
o konuşmacıyı gönderen halka borçlu olduğunu düşünmüş.
*
Eğitime çok önem verilmiş.
“Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılması
bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok etmesi, intihar etmesi demektir.” Sf.91
bu kitap şu aralar milli eğitim tarafından öğretmenlere de tavsiye edilen kitaplardan... paylaşıma teşekkürler..
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, iyi okumalar .)
SilMerhabalar,
YanıtlaSilGrigory Petrov‘un ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabını ilk olarak üniversitede okumuştum. Öyle güzel bir kitap ki bu kitabı bitirdiğinizde yeniden okumak isteyeceksiniz. Her sayfası; altı çizilecek, ders niteliğinde cümlelerden oluşuyor.
Grigory Petrov; eserinde ülkenin ekonomiden eğitime, sağlıktan tarıma kadar birçok farklı alandaki gelişimini ele alıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de başucu kitaplarından olan ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabından derlediğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/beyaz-zambaklar-ulkesinde-kitabindan-20-etkileyici-alinti/
‘’İnsan hiçbir şey karşısında, hiçbir zaman düşmemeli, yere kapanmamalıdır.’’
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.