YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT
Susanna Tamaro
1994
İtalyanca aslından çeviren: Eren Cendey
Can Sanat Yayınları
17.Basım - Kasım 1996
158 sayfa
Sevdim.
Sevmeyeceğimi, hatta okuduktan sonra ağlak bir hikaye diye dalga geçeceğimi düşünmüştüm. Şrakkkk diye vurdu kitap.
*
Nineden toruna üç nesil kadın hikayesi anlatılan.
Ninenin torununa yazdığı ve göndermediği mektuplardan oluşuyor. Aslında mektup demek çok doğru olmayabilir. Torununa hitaben yazıyor fakat esasen kendi hatıratı ve günlüğü oluyor.
*
Önce bir ninenin torununa niye bu kadar içli içli satırlar kaleme aldığını anlamadım. Tamam, nine torun ilişkisi iyidir hoştur da bu kadar da değil sanki. Ama sonradan anlaşılıyor, torunu ninesi büyütmüş. Çünkü anne ölmüş. O yüzden nine ve torun çok yakınlarmış.
Torun küçükken işler nispeten yolundaymış ama ergenliğiyle birlikte araları açılmış. Trieste'de yaşıyorlarmış, daha sonra torun Amerika'ya gitmeye karar vermiş. Tatsız bir veda ile de gitmiş. Nine onun gidişinin ardından hastalanmış. Torununu çağırmak istememiş, çocuğun hayatı zorlaşmasın diye. Ona ve rahmetli kızına söyleyemediklerini yazmaya karar vermiş.
İşte bu yazdıklarından ninenin eşi, kızı ve torunu çerçevesinde hayatını okuyoruz.
*
Ninemizin adı Olga.
Olga küçükken bir köpeği varmış. Köpek ölmüş. Küçük Olga eve gelip köpeği göremeyince sormuş nerede diye. Gitti, demişler. Neden, diye sormuş. Senin şımarıklıklarından bıktı, diye cevap vermişler. İşte ebeveynlerin şuursuz bir lafı yüzünden hayatı kararan bir yavrucak. Bu laf Olga'nın karakterini nasıl etkilemiş, kendi cümlesiyle şöyle:
“Başka yanlışlar yaparım korkusuyla, hareketlerimi yavaş yavaş en aza indirgedim, uyuşuk dalgın biri olup çöktüm.” Sf.35
Olga'nın anne babasının önce bir erkek çocuğu olmuş ama ölmüş. Ardından Olga doğmuş. Ölen erkek çocuğun ardından Olga pek sevilmemiş. Bunun getirdiği mutsuzluk, Olga'nın düşüncesine göre gelecek nesillere, özellikle de kadın nesline akmış:
“Mutsuzluk genel olarak dişi çizgiyi izler.” Sf.37
*
Olga, dönemine ve çevresine göre geç evlenmiş. Çünkü dediğine göre akıllı olduğu, sorguladığı için kimse onunla evlenmek istememiş, o da kimseyi beğenmemiş. Ama bir gün babasının işi için gelen Augusto'dan etkilenmiş. Çünkü Augusto onu dinliyormuş.
Evleniyor Augosto ile. Ama Augosto evlendikten sonra değişiyor. Artık eskisi gibi konuşmuyor, dinlemiyor, ilgilenmiyor. Kötü davranmıyor, iyi de davranmıyor, davranmıyor genel olarak. Olga bu nedenle evliliğinde kendisini yoğun bir yalnızlık ve bunalım içinde hissediyor.
Bir çocuğu olsun istiyor ama Augusto onunla ilgilenmiyor. Yani mental olarak da fiziksel olarak da.
Bunu bilmeyen büyükler Olga'yı kaplıcaya gönderiyorlar, şifa olsun diye. Olga, kaplıca hekimi Ernesto ile aşk yaşıyor. Ernesto'dan hamile kalıyor. Herkes bunu kaplıcanın iyi geldiğine yoruyor. Olga gerçeği söylemiyor.
Çocuk doğuyor. Bir kız. Adı İlaria.
Olga ve Ernesto gizlice mektuplaşıyorlar. Bir gün Ernesto'dan mektup gelmez oluyor. Çünkü araba kazası geçirmiş ve ölmüş.
Augusto çocuğun kendinden olmadığını hiçbir zaman bilmiyor ama yıllar sonra ölmeden önce son sözü "İlaria’nın elleri ailede kimseye benzemiyor" oluyor.
*
İlaria büyüyüp üniversiteye gittiğinde çok değişmiş ve annesi ile arası dehşetli şekilde açılmış. Annesini beğenmez olmuş. Kentsoylu, diyor annesine. Annesi zengince bir kadın. İlaria bu zenginlikten ve rahattan rahatsız. Zengin düşmanı. Olga, İlaria'nın bu düşünceler içinde olmasını anlamıyor. Ben de anlamadım valla.
“İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.” Sf.158
Bunun yanı sıra kendi içini araştırmaya çok yoğunlaşmış İlaria. Psikoanalize takmış, terapiye gidiyormuş. Ama meğer gittiği adam gerçek doktor değilmiş. Bir çeşit şeyh ve İlaria da müridi olmuş. Onun için çok paralar harcadığı yetmiyor gibi bir de onun adına borçlara girmiş.
Olga ve İlaria bu sebeple tartışırlarken Olga birden yıllardır sakladığı gerçeği söyleyivermiş. Kafası gidik İlaria'ya babasının gerçek babası olmadığını. İlaria'nın gidikliğinin sebebi anlaşılıyor. Kız yıllardır bir terslik olduğunu hissetmiş ama bulamamış. Aile sırları iyi değildir, bunları hep okuduk.
Bkz: Seninle Başlamadı
Bu bilgiyi öğrendiği gün İlaria'nın son günü oluyor. Araba kazasında ölüyor.
*
İlaria gençken o dönem cinsel özgürlük furyası varmış. İlaria da bu kapsamda Türkiye'ye gitmiş ve hamile dönmüş. Bir kız çocuğu olmuş. Çocuğun babası kim bilmiyor Olga. Belki İlaria bile bilmiyordur. Hiç konuşmuyor bu konuda.
İlaria'nın ölümü üzerine çocuğun bakımını Olga üstleniyor.
Çocukcağız dile gelince soruyor tabii annem babam nerede diye. Olga torununa annen prenses, baban prens, zalim vezirden kaçmak için annen buraya sığındı, sen doğdun diye masal anlatıyor. Yine yalan. Çocuk okula başlayınca öğreniyor bunun bir yalan olduğunu. Çok mu iyi oldu şimdi bu masal Olgacığım!
İşte bu toruncağız da gitmiş.
Olga nine de torununa anlatamadıklarını dökmüş kağıtlara. Son sözü de "Yüreğinin götürdüğü yere git." olmuş.
*
Olga haksız ama samimi. Kızını ve torununu seviyor ama sevgiyi gösterme ve anlama dilleri farklı. Yanlışlar yapmış, bunları içten bir şekilde itiraf etmiş. Gelgelelim bu itiraflar geç olduğu için olan olmuş, ölen ölmüş.
*
Yazarın başka bir kitabı için
Bkz: Sonsuza Kadar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder