12 Haziran 2022 Pazar

SİYAH LALE



SİYAH LALE

(La Tulipe Noire)

Alexandre Dumas

Çeviren: Volkan Yalçıntoklu

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

5.Basım-Haziran 2013

245 sayfa


Soluksuz okudum. Müthiş bir macera. 

Yazarın bir diğer eseri Monte Cristo Kontu'nu da çok sevmiştim. Aynı heyecanla okumuştum onu da. 

*

Olaylar 1670’li yıllarda Hollanda'da geçiyor. Lale çılgınlığı var. Lalenin borsası ve kara borsası var. Hobi olarak lalecilik yapan da var, bundan gelir elde eden de. 

Bununla ilgili bir film olarak;

Bkz: Tulip Fever

Cornelius Van Baerle, laleleri ile meşhur olmuş, aileden zengin bir beyefendi.

Onu tanıtmadan önce ortamın siyasi atmosferini anlatıyor yazar. Monte Cristo Kontu'nda da böyle ama ben kurgunun enfesliğine o kadar takılmıştım ki siyasi atmosferi artık kitabı bir daha okursam o zaman özümserim.

*

Kitapta eski Hollanda başbakanı Jean Witt ve kardeşi Cornelius Witt idam ediliyor. 

Witt kardeşler cumhuriyetçi imiş ama Hollanda halkı cumhuriyet rejiminden sıkılmış, krallık istiyormuş. O yüzden Cumhuriyetçiler ve krallık taraftarları karşı karşıya gelmiş. 

Cornelius Witt, krallık taraftarı Suskun lakaplı Guillaume d’Orange'ı öldürmesi için cerrah Tyckelaer’ı tutuyor. Tyckelaer cinayet işlemek yerine bu planı açıklıyor. Cornelius Witt hapse atılıyor ve sürgün kararı veriliyor. Jean Witt istifa ediyor.

Fransa kralı XIV.Louis (Güneş Kral) Hollanda'ya düşman.

Guillaume yandaşları, Witt kardeşleri Fransa’yla görüşmek ile suçluyorlar. Witt kardeşler, Hollandalılara düşman Fransa kralı 14.Louis ile mektuplaştıkları iddiası nedeniyle vatan haini ilan ediliyor, bu yüzden idama mahkum oluyorlar. 

Cornelius’ta bu mektuplar var. Cornelius, mektupları vaftiz oğlu Cornelius Van Baerle’ye emanet ediyor. Baerle mektupların içeriğini bilmiyor, hiç de açıp bakmıyor mektuplara. Öylece çekmeceye koyuyor. 

Cornelius Witt, idama mahkum olunca, vaftiz oğluna bir mektup göndererek ona emanet ettiği mektupları yakmasını istiyor.

Ancak Cornelius Van Baerle, bu mektup eline geçmeden, vaftiz babasının yazışmalarını saklıyor diye mahkum ediliyor. Onu ihbar eden ise kıskanç komşusu Isaac Boxtel.

*

Komşusu Isaac Boxtel de lalecilik yapıyor ve geçimini bundan sağlıyor. Ama Van Baerle’nin laleleri daha güzel ve Boxtel bu lalelerin güzelliğini kıskanıyor.

Lale üreticileri derneği bir gün bir siyah lale yarışması düzenliyor. Pürüzsüz bir siyah lale üretene yüz bin florin ödül verilecek.

Boxtel, zamanında vaftiz babasının Van Baerle’ye mektup verdiğini görüyor. Van Baerle’nin evini teleskopla izliyor çünkü. O mektupların tehlikeli olacağını tahmin edip onu ihbar ediyor. Tam da Cornelius Witt’in adamı geldikten kısa bir süre sonra muhafızlar da eve gelip mektupları buluyor. Baerle’nin aklı fikri sadece siyah lale soğanlarında olduğu için vaftiz babasının mektupları yakması için gönderdiği kutsal kitap sayfasına yazılı mektuba, lale soğanlarını sarıp cebine sokuyor. La Haye’de hapishaneye götürüyorlar Baerle’yi. Boxtel de siyah lale soğanlarının peşinden La Haye’e gidiyor.

Baerle, kapatıldığı zindanda bir yere saklıyor soğanları. Ama soğanlar da kendisi gibi ölüme mahkum, çünkü toprak yok, güneş yok, su yok.

İdam kararı veriyorlar Baerle hakkında. İnfazdan önce Baerle, lale soğanlarını zindancının kızı Rosa’ya veriyor. Soğanlara nasıl bakması gerektiğini anlatıp yarışmaya girmesini söylüyor.

Baerle’nin idamından son anda vazgeçiliyor. İdam edilecek kadar suçlu olmadığına karar veriliyor. Ama cezası müebbet hapse çevriliyor.

Boxtel hâlâ soğanların peşinde. Onların hücrede ya da Baerle’nin üstünde olduğunu sanıyor. Hücrede bulamıyor. İdamdan vazgeçilince Baerle’nin üstünden de alamıyor.

Baerle zindana atılıyor. Rosa ve babası zindancı. Rosa, Baerle’nin talimatları doğrultusunda bir lale soğanını ekiyor. Birini saklıyor. Birini de Baerle, zindandaki hücresinde Rosa’nın getirdiği toprağa ekiyor.

Zindancı, Baerle’nin hücredeki soğanını görüp eziyor.

Boxtel, zindancıyla ahbaplık kuruyor. Zindancının soğanı bulup ezdiğini öğrenince çok kızıyor. Ama başka soğanlar vardır, diyor.

Rosa’daki soğandan siyah lale yetişiyor. Fakat Boxtel lalenin izini sürüp çalıyor. Ödül komitesine götürüyor.

Rosa lalenin çalındığını anlayıp peşinden gidiyor, prense olanları anlatıyor. Sakladığı üçüncü soğanı prense veriyor. Fark ediliyor ki üçüncü soğanın sarılı olduğu kağıt, Van Baerle'ye vaftiz babasının kağıda yazıp verdiği "mektupları yak" notu. Böylece Van Baerle'nin bu yazışmalardan haberi olmadığı, dolayısıyla suçsuz olduğu anlaşılıyor.

Sonunda hem Baerle hapisten çıkıyor, hem de Rosa ödül kazanıyor. Boxtel ise kalp krizi geçirip ölüyor.

Rosa ve Baerle de elbette evleniyor.

Ay mutlu son.

Kalp.

Ne maceraydı be!

Bayıldım. 

Bir de kitapta şu cümlelere bayıldım.

“Gerekli zamanlarda Tanrı’nın elinin altında büyük bir eylemi gerçekleştirecek büyük bir adam bulunmasına nadiren rastlanırdı, işte bu yüzden bu ilahi rastlantı gerçekleştiğinde tarih hemen bu seçilmiş adamı kaydederek gelecek kuşakların hayranlığına sunardı.” Sf.3

"Oysa şeytan bir kişiyi mahvetmek ya da bir imparatorluğu devirmek üzere insanoğlunun işine karıştığında, görevini yerine getirmesi için kulağına bir şeyler fısıldanması yeterli olan bir alçağı bulması hiç de zor değildi.” Sf.3


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder