PERİ GAZOZU
Ercan Kesal
2014
İletişim Yayınları
21.Baskı - 2025
198 sayfa
Ercan Kesal’ı oyuncu olarak biliyoruz. Halbuki öncesinde doktormuş. Bu kitabında doktorluğunun zorunlu şark görevindeki anılarını anlatmış. Bozkır doğu kasabalarında geçen hikayeleri tahmin edersiniz. Sefillik, trajik ölümler, kız çocuklarına yaşatılan zulümler, yedi yaşına kadar kimliği çıkarılmamış hatta ismi bile konuşmamış kız çocukları, tecavüzler, tecavüz sonucu hamile kaldığı için öldürülen kız çocukları… gibi.
Ülkenin hali de çok iç açıcı değil o dönemler - sanki şimdi çok iyi- siyasi çatışmalar, işkenceler, idamlar…
*
Babası gazozcuymuş Ercan Kesal'ın. Kitabın adı da buradan geliyor. İlk kitaplarını babası almış. Drina Köprüsü imiş ilk kitabı.
*
Pek çok trajik ölüm vakası ile karşılaşmış.
Örneğin ev yapımı patlıcan konservesi yemiş bir aile. Ama konservede botulismus adlı çok kuvvetli bir zehir üremiş. Tüm ev halkı ölmüş.
Bir başka örnek; Küçük çocuk tarlada akşam vakti buğday yığınına uzanıp uyumuş. Yığın içindeki çocuğu görmeyen traktör şoförü baba traktörle çocuğunun üzerinden geçmiş.
Kötü yola düştü diye abileri tarafından öldürülmek istenen genç kızı abileri otobanda bir viyadüğün kenarına getirmişler. Abiler, kızın oradan aşağı atlayıp intihar etmesini istemiş. Kız, çok yüksek, korkuyorum, gözümü bir şeyle kapatın, diyerek atlamış.
*
Trajik ölüm hikayelerinin yanı sıra diz boyu fakirlik de var. Örneğin; Maden kazasında ölen bir işçinin yaralarına müdahale için pantolonunu kesecek doktor. İşçinin arkadaşı diyor ki pantolonu kesmeseniz olur mu, oğlu var, o giyer.
*
Bozkır kasabalara atanan bu doktor, kaymakam, müdür erkeklerinin eğlence anlayışından da bahsetmiş yazar. Elbette eğlence namına gittikleri yer kepaze Ankara pavyonları. Yazar da buralara gittiğini, hatta bazen maaşı yetmediği için gidemediğini, buralarda Ziraat Bankası müdürü, PTT müdürü ve benzeri zevat ile takıldığını anlatıyor.
*
Yazar, anılarını birbirine kararak anlatmış. Örneğin önce bir doktorluk anısı, hastayla olan diyaloğu. Ardından o anıyı anımsatan bir özel yaşam anısı. Bir görev yerinde idrarını yapamayan hastaya müdahale ederken heyecandan ellerini çok bastırıyormuş ve hastanın idrarının çıkmasını engelliyormuş. Hemşirenin doktor bey, bırakın elinizi, korkmayın demesiyle sakinleşmiş. Bu anının ardından babasının ölmeden önce ellerini sıkıca tuttuğu ve babasına baba korkma, bırak ellerini dediği anıyı anlatıyor.
*
Taşra insanlarının acısı bir yandan, memleketin genel acı verici durumu beri yandan. Hangi birine dert yansın bu adam? Dert yumağı bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder