İYİ AİLE YOKTUR
Nihan Kaya
2018
İthaki Yayınları
1.Baskı – Eylül 2018
290 sayfa
Nasıl mükemmel, nasıl mükemmel, nasıl
mükemmel, nasıl nasıl…
Aşırı mükemmel bir eser.
Soluk soluğa, aşkla okudum.
Aynen benim de düşündüğüm şekilde kaleme
alınmış bir kitap. Tam zihnimden geçenleri içeriyor. Aynısını düşünüyorum.
*
Konu çocuklar.
Çocuklara anne babaların yaklaşımı.
“Senin iyiliğini istiyorum.” denerek yavrucaklara
verilen zararlar.
*
Çocuk konusu açıldığında çok yükseliyorum.
Kendimi tutamayıp sert çıkışlarım olabiliyor. Çocuk yapanları ahmaklıkla bile
suçladığım oluyor.
Bu kitap, düşündüğüm bu sert fikirleri
nazikçe ve soğukkanlı bir şekilde, mantıklı örneklerle destekleyerek anlatıyor.
*
Ben niye ahmakça bulduğumu anlatayım;
Çevremdeki insanların çocuk yapma
gerekçelerini söyleyeyim, siz söyleyin ahmakça bulmakta haksız mıyım, değil miyim?
Yaşım geçiyor: Bu gerekçeyle çocuk yapmak
akıllı insan işi mi? Çocuğun dünyaya gelme sebebine bakın: “Annesinin yaşının
geçme ihtimali” Aradan çıksın diye çocuk yapmak. “Anne ben niye doğdum?” “Yaşım
geçiyordu yavrum, o yüzden.”
Torun sevmek isteyen büyükler: Evli
çiftlerin anne babaları torun ister. Salt bu isteğe karşı koyamayıp çocuk
yapmak akıllıca mı?
Neslimiz devam etsin: Nesli çünkü hanedan
soyu olduğu ve çocuk yapmazsa hanedan sona ereceği için.
Bir de sebep bile denemeyecek “E onca zamandır evliyiz, artık yapalım dedik” sebebi.
Bir de şunu duymuştum; ülkemizde çok kötü
bir nesil geliyormuş, o nesil ülkeyi bitirirmiş, o yüzden bizim gibi eğitimli
insanların çocuk yapması gerekiyormuş. Ulan, küçücük sabiye niye böyle bir
misyon yüklüyorsun? Doğmamış çocuğa “Sen ülkeyi kurtaracaksın? Eğitimsizlerle
mücadele edeceksin?” diye görev veriyorsun. Çocuk istiyor mu bunu? Nefer
yetiştirmek istiyorsan git askeriyeye, subay mı oluyorsun, teğmen mi oluyorsun,
git yetiştir orada. Doğmamış çocuğu niye militan yapmak istiyorsun?
Üstelik madem gelecekten bu kadar ümitsizsin, ümitsiz bulduğun bir dünyaya niye çocuk getiriyorsun? Böyle bir arkadaşım var, ülke şöyle kötü olacak, dünya böyle kötü olacak diyen karamsar biri. Diyemiyorum, ulan göt, niye çocuk yaptın o zaman diye. Kötü olduğunu düşündüğün bir yere çok sevdiğini iddia ettiğin çocuğu niye getiriyorsun?
"İnsan ırkı ne olacak o zaman çocuk yapmazsak?" diyen çıkıyor. Ne olacaksa olacak? Küçücük masum bebeği "insan ırkı" ya da "ülke" ya da "dünya" neyse, kendisinden daha büyük ve daha değerli bulduğun bir ülküye kurban etmek mi istiyorsun? Neden küçücük bir bebeği kurban seçiyorsun? O zaman bu yavrucağa "Senin bir önemin yok, önemli olan ırk/ülke/dünya" deyip değersiz olduğu hissini vermiş olmuyor musun?
Annem bu konuda diyor ki: “E çocuk
yapmazsan kim için çalışıyorsun?”
Kendim için. İnsanlar kendileri için bir
şey yapmayı bilmiyorlar mı acaba? Çocuk olmayınca kendi hayatları çok mu
anlamsız gözüküyor? Üstelik çocuk için çalışıyorsanız, bu da küçücük çocuğa
yük. “Annem/babam benim için çalışıyor. Ben olmasam çalışmazlar, dinlenirler,
ben yük oluyorum.” diye düşünmeyecek mi bu çocuk?
Yaşlandığımızda bize bakar diye çocuk
yapma fikri var bir de. Bok bakar. Çocuk bir yatırım aracı değil. Sen anne/baba
olmaya karar verdiğinde çocuğa bakma yükümlülüğünün bilincindesin, ama çocuk bu
yükümlülükten habersiz. Ona haberdar olmadığı bir yükümlülük yükleyemezsiniz.
*
Çocuk yapmak için tek koşulun “saf sevgi”
olduğunu düşünüyorum. Kendimi seviyorum, hayatı seviyorum, eşimi seviyorum,
eşim de kendisini ve hayatı seviyor. Birbirimizi seviyoruz.
Sadece bu.
Altında başka hiçbir gerekçe yok.
*
Gelelim kitaba;
Mükemmel bir kitap olduğunu söylemiş
miydim? Nasıl mükemmel, nasıl mükemmel, nasıl nasıl.
Neresinden bahsetsem bilemiyorum, her
satırı o kadar değerli ki.
*
“Çocukluk cehennemdir” diyor kitap.
Çünkü karşınızda size otorite olarak
davranan bir anne/baba var, size yaptıkları doğru mu yanlış mı bilmiyorsunuz,
çocuk sezgilerinizle yanlış olduğunu hissetseniz bile bu hissiniz bastırılıyor,
bastırılınca hislerinizle irtibat kuramıyorsunuz, fiziksel olarak zaten karşı
gelemiyorsunuz. Cehennem değil de ne?
*
Çocuklara fiziksel veya cinsel şiddet
uygulamıyor olmak tek başına iyi bir anne baba olunduğunu göstermiyor. Fiziksel
annelik ve fiziksel babalık zaten hemen herkesin yapabildiği bir şey. Çocuğun
karnını doyurmak, temiz pak giydirmek, okula göndermek vb.
Peki çocuk evde istediği gibi
davranabiliyor mu? Masaya dokunma, yemeğini orada yeme, öyle oturma… Bu
uyarılarla çocuğunuzu disipline ettiğinizi sanıyorsunuz. Aslında yaptığınız
çocuğa “Burası benim evim. Burada benim kurallarım geçerli. Sen bu eve sonradan
geldin.” demek. Çocuğunuzu farkında olmadan yersiz yurtsuz hissettirdiniz,
bravo.
*
Çocuklar ve başkaları arasında seçim yapmanız
gerektiğini anlatıyor yazar. Çocuğa öyle yapma ayıp, öyle deme laf ederler… vb
dediğinizde “Diğer insanların duyguları ve düşünceleri senden daha önemli”
diyorsunuz aslında. Çocuğunuza farkında olmadan değersizlik duygusu yüklediniz.
Dışarıda çok görüyorum. Küçük çocuk
annesiyle otobüste/metroda. Yanına oturan yetişkin, çocuğa adını soruyor, iyi
niyetle iletişim kurmaya çalışıyor. Çocuk konuşmak istemiyor. Annesi dürtüyor
çocuğu “Söylesene adını.” Bu da kendince iyi niyetli ama aslında çocuğa “Senin isteyip istememenin önemi yok” demiş oldunuz. “Senin
kendi kararın olamaz.” dediniz.
*
Bunları küçümseyip “Amma da abarttın!” diyorsanız
umarım çocuğunuz yoktur. Çünkü sizin yetişkin zihninizle abartı saydığınız bu
şeyler, küçük bir çocuğun zihninde abartı değil, gerçeklik. Çocuklara kendi
yetişkin zihninizle yaklaşırsanız elbette anlayamazsınız.
Kendi çocukluğunuz da şu an abartı
saydığınız bu davranışlarla geçtiyse yine anlamanız çok kolay değil. Ve işin
kötüsü bu zinciri kendi çocuğunuza aktaracaksınız.
Kitapta bu aktarıma da değiniliyor.
Anne/baba olarak çocuğunuza davranışınız, kendi anne/babanızdan gördüğünüz davranıştan
çok farklı değil. Bunu fark edememeniz de doğal. Anne/babanızın size çocukken
davranışlarını içselleştirdiyseniz, kendi çocuğunuza aynı şekilde
davrandığınızda bir yanlış fark edemezsiniz.
*
Kitapta önemli bulduğum pek çok yer var.
Ancak merak ettiğim bir husus vardı, onun
cevabını aldım, sevindim.
Bazen dışarıda çocuğuna kötü muamele eden
anne/baba görüyorum. Uyarıp uyarmamak konusunda çok ikilemde kalıyorum. Çocuğun
yanında anne/babasıyla tartışmak iyi bir fikir mi emin değilim çünkü.
Yazar bu konuda şunu söylüyor. Eğer
anne/baba çocuğuna kötü muamele ediyor ve etrafta bunu gören kimse sesini
çıkarmıyorsa, çocuk bu muamelenin doğru olduğunu düşünür. Etrafta biri buna
karşı çıkarsa çocuk da artık düşünmeye başlar. “Anne/babamın bana bu yaptığı
doğru olmayabilir.” diye.
Bana da şimdilik makul geldi. Bundan sonra
direkt müdahale edeceğim.
*
Anne/babalığın kutsal olmadığını, kutsal sayılan ortamlarda çocukların mağdur (kurban) edildiğini anlatıyor yazar.
*
Eğitim meselesi var bir de. Çocukları
okula gönderiyoruz, ne güzel diye düşünürken aslında okullarda çocukların belli
süre oturmak zorunda olduğunu, zil çaldığında dışarı çıkıp kısa bir süre
dinlenebileceğini, zil çalınca tekrar sınıfa gelip oturup dinlemek zorunda
olduğunu yani aslında otoriteye boyun eğmeyi öğrendiğini anlatıyor.
Modern eğitimin doğuşu da bu şekilde
olmuş. Yüzyıllar önce çiftçiler, köylüler, yöneticilere ayaklanıyor diye, bu
ayak takımını hizaya sokmak, kontrol altında tutmak için sınıflı ve teneffüslü
eğitim sistemi ortaya çıkmış.
*
Bu kara tabloya bakınca “E ne yapalım?”
sorusu akla geliyor. Bu çocukları nasıl yetiştirmek lazım?
Ben bilmiyorum, o yüzden de çocuk mocuk
yapmıyorum. Benim önerim sizin de yapmamanız. Şimdilik aklıma gelen çözüm bu.
Nihan Kaya'nın daha önce Gizli Özne kitabını okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim: Yazarın kalemi inanılmaz akıcı. Bu kitabını okumaya fırsatım olmadı henüz ama ilk fırsatta okuyacağım bu hoş incelemeden sonra. Ben de blogumda kitap incelemeleri,alıntılarımı ve karalamalarımı paylaşıyorum. Dilerseniz göz atabilirsiniz.
YanıtlaSilhttps://www.kafadefterim.com/
Ben de yazarın sadece bu kitabını okudum, diğerlerini okumadım. Onları da ilk fırsatta okumak isterim.
SilTeşekkürler, iyi okumalar.