MERHAMET VE METANET
(Grace and Grit)
Yazarı: Ken Wilber
Çeviren: Ahmet Ergenç
Yayınevi: İnsan Yayınları
Basım Yılı: 1. Baskı-2001, 2.Baskı-2003
Sayfa Sayısı: 484
Ken ve Treya, ilk görüşte aşık olurlar. Hemen anlarlar
birbirleri için yaratılmış olduklarını. Hemencecik de evleniverirler.
Evlendikten on gün sonrası için deniz,kum,güneş şahane bir balayı planı da
yaparlar.
Amaaaa. İnsanın boğazına düğümlenen bir ama bu.
Treya, evlendikten beş gün sonra göğüs kanseri olduğunu
öğrenir. Bir beş gün sonra da hamile olduğunu ama çocuğunu aldırması
gerektiğini.
Balayını hastanede geçirirler.
O ana kadar kanser hakkında hiçbir şey bilmediklerini fark
eden çift harıl harıl kanser nedir araştırmaya, öğrenmeye başlarlar.
“Bizim aciliyetli sorunumuz kanser değil bilgisizlikti. Ve
kanser hakkında ilk öğrendiğimiz şey kanser hakkında hiçbir şey bilmediğinizdir.
Herhangi bir tıbbi vakada kişi birbirinden çok farklı iki
şeyle karşı karşıyadır. Birincisi bu kişi bu tıbbi vakanın kendisiyle karşı
karşıyadır- kırık bir kol, gribal enfeksiyon, kalp krizi, kanserli bir tümör
gibi.Biz buna ‘hastalık’ diyoruz. Örneğin kanser tıbbi,bilimsel bir
hastalıktır. Değer yargıları içermez, iyi ya da kötü değildir. Sadece
kanserdir. Aynen bir dağ gibi. Dağ iyi ya da kötü değildir, sadece bir dağdır.
Ama ikincisinde kişi sadece hastalıkla değil, aynı zamanda
içinde bulunduğu toplum ya da kültürün hastalığa bakışıyla- toplumun hastalıkla
ilişkilendirdiği bütün değer yargıları, korkular, beklentiler, mitler, öyküleri
erdemler ve anlamlandırma biçimleriyle karşı karşıyadır. Tabi vakalara bu çeşit
bir yaklaşma biçimine ise ‘rahatsızlık’ diyoruz.
…. Örneğin bel soğukluğunu düşünün. Gayet belirgin bir
hastalık; tenasül ve idrar yollarına ait bölgenin mukosal astarında görülen bir
enfeksiyon, taşıyıcı kişilerin diğerleriyle cinsel temasa girmesiyle yayılıyor
ve antibiyotik ve de özellikle penisilin tedavisi olumlu sonuçlar
doğurabiliyor.
Belsoğukluğu bir hastalık olarak tıbbi bir durum. Ama içinde
yaşadığımız toplum hastalığa sayısız anlam ve değer yargısı yüklüyor-toplumun
hastalık ve hastalığa yakalanan kişiler hakkında söyleyecek bir sürü şeyi
vardır ama bir çoğu yanlış ve acımasız şeylerdir. Belsoğukluğuna yakalanan
kişiler pis ya da sapkın veyahut ahlaki dejenerasyona uğramış kişilerdir;
belsoğukluğu ahlaki bir vakadır, bu bir cezadır, belsoğukluğuna yakalananlar
ahlaksız kişiler oldukları için bunu hak etmişlerdir- ve benzeri” sf.52-53
Kanseri de bu çerçevede tartışıyorlar. Toplumun algısı nedir
diye. Bunun dışında tedavi yöntemleri nelerdir, işe yarar mıdır… bir dünya
mevzu.
Meditasyon, psikoloji, din,inanç, felsefe konularıyla da
hastalığı harmanlıyorlar ki bu noktada kitabı daha fazla okuyamadım. Tıbbi ve
teknik konular çok ilgimi çekmeyince daha fazla devam etmedim.
Bir de sonunu söylemek gibi olmasın, kitabın sonunda kadının
öldüğünü öğrenince ( daha kitabın kapağında yazıyor zaten “Bir Psikoloğun
Eşinin Hastalığına Ve Ölümüne Tanıklığı” diye) sonuna kadar okumadım.
Tüm kanser hastalarına acil şifalar bu arada. Burada kadın
ölmüş olabilir ama bu hastalığı yenen bir çok insan olduğunu da biliyoruz.
Sayın Hülya Hanım, Öncelikle çok teşekkür ederim.. Yorumlar benim için çok önemli.. Elbette ki gerçek bir öyküdür ve hayatımızda artık kanser çok çok yaygın ne yazık ki. Ama ben hele ki kitabın konusu kanser gibi hastalıklar ise ve kötü sonla bitiyorsa okumamayı tercih ediyorum. İnanın ailemde çok kanser hastası oldu ve kaybettik. Doğrusu ben okuyamıyorum.. Bence sizin de kitabı yarım bırakmış olmanız gayet iyi. Hayatta iyi düşünelim ki iyi olsun herşey..:))
YanıtlaSilÇok selam ve sevgilerimle...
Doğru diyorsun. İyi düşünelim, iyi olsun herşey :)
YanıtlaSilSevgiler benden.