SHANTARAM
Gregory David Roberts
2003
Türkçesi: Banu Taylan Öğüdücü
Artemis Yayınları
884 sayfa
Bir Yeni Zelandalının Hindistan’da geçen
yaşamını anlatıyor kitap. Macera, aşk ve dostluk içerikli bir yaşam.
*
Ülkesi Yeni Zelanda’da uyuşturucu bağımlısı
ve soyguncu olan adam, hapisten kaçıp Hindistan’a gidiyor.
Te dünyanın bir ucu. Bilmediği bir kültür.
Bu kültürü zamanla öğreniyor ve hatta
seviyor. İnsanlar da onu seviyor ve ona “Shantaram” ismini veriyor. “Sakin adam”
demekmiş.
*
Hindistan’da önce bir rehber ediniyor. Bu
rehber de ona “Lin” ismini veriyor.
Lin, Hindistan’daki yeni yaşamında yazar
olarak tanıtıyor kendisini. Başlangıçta turist gibi geziyor. Sonra rehberinin
köyüne gidiyor, orada onların konuştukları yerel dili öğreniyor. Zamanla
Hindistan yaşamına ve Hintlilere alışıyor.
Bir gün Lin bir soyguna maruz kalıyor ve
tüm parasını kaybediyor. Bunun üzerine bir gecekondu mahallesinde yaşamaya
başlıyor. Ortam çok pis, çok sefil ama mesele etmiyor bunu. Biraz ilk yardım
bilen Lin, birden kendisini mahallenin doktoru olarak buluyor. İnsanlar ona
geliyor hastalıkları için.
Lin, aynı zamanda Bombay mafyasına da
bulaşıyor.
Yasa dışı işler yapıyor. Baba gibi sevdiği
Kadir’in örgütüne dahil olup turistlere uyuşturucu ayarlıyor, sahte pasaport
basıyor. Kadir ile derin felsefik sohbetler de ediyorlar.
Bu arada kendisi gibi yabancı olan ama
yine kendisi gibi ülkeye alışmış Karla ile tanışıyor, ona aşık oluyor. Ancak
Karla değişik bir kadın. Soğuk görünümlü ve gizemli.
Sonunda Karla ile kavuşamıyorlar, zaten de
Lin, Karla’ya o kadar da aşık olmadığını anlıyor. Karla’nın da hayatında başka
biri var.
Lin başka ülkelere de gidiyor iş için. İş
dediğim yasa dışı işler. Ama nihayetinde Hindistan’da kalıyor.
*
Lin, kitap boyu okuması bana pek keyifli
gelen bir yaşam sürüyor.
Okuması keyifli ama yaşaması asla keyifli
olmazdı.
Çünkü ortam çok pis. Hem fiziken hem
mecazen pis.
Örneğin tuvaleti ortalığa yapıyorlar,
okyanusa doğru.
Banyo yaparken kıyafetlerini
çıkarmıyorlar.
Eşler bile birbirini çıplak görmezmiş.
Açlık ve hastalık had safhada zaten.
Polis teşkilatında korkunç rüşvetler
dönüyor. Hatta rüşvet her yerde dönüyor.
Kadının adı yok tabii.
*
Hindistan hakkında iyi bir izlenimim yok.
Gidip gördüğümden değil, orada burada okuyup görüp duyduklarımdan.
Bu roman da bunu pekiştirmiş oldu.
Roman olduğu için gerçek gibi düşünmek
yanlış olur ama Hindistan hakkındaki mevcut ön yargılarımı pekiştirdi.
*
Buna benzer şekilde başka ülkeler hakkında
bilgi içeren roman olarak Khaled Hosseini’nin romanlarını örnek verebilirim. Onun romanları Afganistan’da geçiyor ve Afganistan hakkındaki –özellikle kadınlar için
dehşet bir ülke olduğu- ön yargımı pekiştirdi:
Bkz:
- Uçurtma Avcısı: http://birazkitap.blogspot.com/2013/05/ucurtma-avcisi.html
- Bin Muhteşem Güneş: http://birazkitap.blogspot.com/2012/05/bin-muhtesem-gunes.html
- Ve Dağlar Yankılandı: http://birazkitap.blogspot.com/2017/12/ve-daglar-yankilandi.html
*
Pakistan hakkında da benzer bir önyargım
var. O da “Ben Malala” kitabıyla pekişti. Yine zulüm, yine acı, yine korku.
Bkz: Ben Malala: http://birazkitap.blogspot.com/2016/04/ben-malala.html
*
Bir de iyi bir örnek vereyim. Finlandiya
hakkında hiçbir fikrim yoktu. “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”yi okuduktan sonra “Ne
kadar güzel bir ülkeymiş” dedim, gözlerimden kalp çıktı. Gerçekten öyle mi
bilemiyorum tabi.
Bkz: Beyaz Zambaklar Ülkesinde: http://birazkitap.blogspot.com/2018/08/beyaz-zambaklar-ulkesinde.html
*
Shantaram bana aynı zamanda “Bir Çift
Yürek”i anımsattı. O kitapta da Avustralya yerlileri olan Aborjinlerden
bahsediliyordu.
Bkz: Bir Çift Yürek: http://birazkitap.blogspot.com/2017/03/bir-cift-yurek.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder