25 Kasım 2025 Salı

SINIRSIZ ÜLKE

 


SINIRSIZ ÜLKE

(Infinite Country)

Patricia Engel

2024

Çeviren: Elif Nihan Akbaş

Holden Kitap

5.Basım - Şubat 2025

191 Sayfa


Üzücü.

Parçalanmış bir aile hikayesi. 

Kendi ülkelerinde huzurla yaşamayacağını düşünen bir ailenin başka bir ülkedeki yaşam mücadelesi anlatılıyor. Yıllar süren zorlu ve acı bir yaşam. Sayfalar boyu üzüntünün sonunda şükür ki mutluluk var. 

Mutlu sonla bitmesine sevindim. Teşekkürler sevgili yazar. Mutlu sonla bitmeyebilirdi çünkü. 

*

Kolombiya. Sokaklar tehlike dolu. Gerillalar var, bombalar patlatılıyor, hak hukuk yok. 

Elena. Annesi Perla ile bir çamaşırhane işletiyor. Baba ortada yok. Başka bir kadınla gitmiş, ailesini terk etmiş. 

Mauro. Onun da babası yok. Annesi var ama annesi Mauro'yu istememiş. Akraba, konu komşu evlerinde büyüyor. Bir markette çalışıyor. 

Elena da zaman zaman bu marketten alışveriş yapıyor. Gide gele gençler birbirine aşık oluyor. 

İlk çocukları oluyor, bir kız. Karina

Kolombiya’daki çatışmalar, gerginlikler Mauro'yu düşündürüyor. Düşünüyor ve yurt dışına gitmeye karar veriyor. Abd'ye. Orada çalışıp para kazanıp ailesini yanına alacak. Ama Elena diyor ki, bizi de götür.

Mauro, Elena ve bebekleri Karina Amerika'ya gidiyorlar. Orada da hayatları daha kolay olmuyor. Ama en azından Kolombiya’dakinden daha çok kazanıyorlar. 

Bir çocukları daha oluyor, erkek, Nando

Kısa bir zaman sonra Amerika'da 9 Eylül 2001 İkiz Kulelere saldırı olayı gerçekleşiyor. Ülkedeki yabancılar için hayat daha da zorlaşıyor. Üstelik Mauro ve Elena'nın vizelerinin süresi doldu. Ama Kolombiya'ya dönerlerse bir daha Abd'ye gelemeyeceklerini, kendilerine izin/vize verilmeyeceğini düşünüyorlar. Kaçak göçek yaşamaya devam ediyorlar.

Bir kızları daha oluyor, Talia.

Onun bunun yanında her an yakalanma korkusuyla yaşarlarken Mauro bir gün bir kavgaya karışıyor. Parasını çaldığını düşündüğü adamla tartışıyor. Adamdan dayak yiyor ama işin büyümesinden ve polisle başının belaya girmesinden korktuğu için hiç karşılık vermiyor. Ama polis geliyor. Adam vatandaş diye ona bir şey yapmıyorlar ama Mauro kaçak diye tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyor. 

Mauro Kolombiya'da yaşamaya başlıyor sersefil ve alkolik olarak. Elena da dönmek istiyor ama Mauro karısına orada kalmasının daha iyi olacağını söylüyor. 

Elena temizlik, fırında çalışmak, çocuk bakmak gibi işlerle geçiniyor. Çocuklara bakacak bakıcı var ama sadece bezden kesilmiş çocuklara bakıyor. Talia ise daha bebek. O yüzden onu gönderme kararı alıyorlar. 

Talia, Kolombiya'da anneannesi Perla ile yaşıyor. Mauro alkolik ve kötü durumda. İlk zamanlar kızıyla pek ilgilenemiyor. Zamanla kendisini topluyor ve kızıyla iyi bir baba-kız ilişkisi kuruyor. Bu arada Perla yaşlılığa bağlı olarak zayıf düşüyor, hastalanıyor, unutkanlaşıyor, sonunda vefat ediyor. Talia anneannesiyle bu süreçte yakından ilgileniyor. 

*

Talia on beş yaşına geliyor. Annesini, ağabeyini, ablasını görmeden. Onlarla sadece telefonda konuşarak büyüyor.  

Bir restoranda çalışıyor Talia. Çalışanlardan biri dışarıdaki bir kediye kızgın yağ döküp kediyi öldürüyor. Talia bunu görüp çok sinirleniyor ve adamın üzerine kızgın yağ döküyor. 

Talia ceza alıyor ve ıslahevine koyuluyor. Tam da annesi ona Amerika'ya gelmesi için uçak bileti almışken. 

Islahevinden kaçıyor Talia.

Bir kafede otuzlu yaşlarda bir Fransız adamı gözüne kestiriyor. Ona zor durumda olduğunu söylüyor. Adam onu evine alıyor. Korktuğum şey olmuyor ama olayazıyor. Talia sabah evden çıkarken adamın cüzdanını ve telefonunu çalıyor. Motosikletli bir gence cüzdanı ve telefonu teklif ederek kendisini götürmesini istiyor. Şükür iyi bir genç ve Talia'yı babasının evine kadar bırakıyor. 

Sonraki gün Mauro, Talia'ya havaalanına götürüyor. 

Talia sorunsuz bir şekilde Amerika'ya varıyor. Havaalanında onu annesi, ağabeyi ve ablası sevgiyle, hasretle karşılıyor.

*

Karina ve Nando da zorluklar yaşıyor bu arada. Yabancı oldukları için çok zorbalanıyorlar. 

Elena şükür iyi bir yerde çocuk bakıcılığı işi buluyor. Patronları evin müştemilatını onlara veriyor, Elena ve çocuklar orada yaşıyor. Buraya gelene kadar Elena çok kahır çekiyor. Şöyle söyleyeyim, çaresiz kadın ve tecavüz. Erkekler kapatılsın!

Beri yandan Elena on beş yıl önce Kolombiya'dan uçağa binerken annesini son kez gördüğünü bilmiyordu. Talia'yı gönderdiğine de bin pişman. Ama göndermese olacakların da iyi olacağından emin değil. Ülkesine dönse orada da işler iyi değil. İki ucu boklu değnek yani. 

Mauro zaten perişan. Amerika'ya gidelim, orada yaşayalım diyen oydu. Şimdi ise oraya gidemiyor. Karısı ve iki çocuğu orada. 

Perişanlık, diz boyu perişanlık!

*

Ailenin anne ve çocuklar kısmı sonunda bir araya geliyor.

Mauro da önce yasal yolları deniyor. Olmuyor. İzin vermiyorlar. Sonra yasa dışı yollarla o da ulaşıyor Amerika'ya ve nihayet bütün aile bir araya geliyor. Ay nihayet!

*

Bir araya gelebilmelerine sevindim. Yanı sıra sırlarını da kaldırıyorlar. 

Talia, ıslahevinden annesine bahsetmemişti. Anlatıyor. 

Anne, eski patronunun tecavüz ettiğini büyük kızına anlatıyor. 

*

Kitap başta üçüncü kişi gözünden anlatılırken sonra Karina kendisini gösteriyor ailemizin hikayesi diyerek. 

Dokunaklı bir amaç var hikayenin yazılmasında. Karina ve ailesi "belgesiz" diye değerlendiriliyor. Yani orada yaşamak, oturmak, çalışmak ve benzeri hususlar için izni olmamak anlamında. Karina da çocukken buna takılmış ve yazmaya karar vermiş. Günlükler, mektuplar. Belge olsun diye. 

*

Ben başka ülkede yaşamaya merak duymuyorum. O yabancılık hissini tahmin edebiliyorum. Zordur mutlaka. Kitapta da bu zorluk çok net anlatılıyor. 

2 Kasım 2025 Pazar

PARANIN PSİKOLOJİSİ

 

PARANIN PSİKOLOJİSİ 

Morgan Housel 

2021

Çeviri: Canan Feyyat 

Scala Yayıncılık 

2.Baskı - Aralık 2021 

303 sayfa 


İnsanların parayla ilişkilerini anlama konusunda ufuk açan bir kitap. Doğduğumuz yer, zaman, yetiştiğimiz çevre paraya olan bakışımızı derinden etkiliyor. Kitapta buna ilişkin çokça örnek var.

Ancak ben kitabı çok Amerikan buldum. Amerika'da belli ki hisse senedi yatırımı çok yaygın. Kitapta hisse senedi alım-satımı, uzun vadede getireceği karlar gibi konular var. Ama Türkiye'de yatırım denince aklımıza hisse senedi değil gayrimenkul geliyor. Bu açıdan kitabın Türk okuyucuya hitap ettiğini düşünmüyorum. 

*

Kitapta çarpıcı örnekler var. Örneğin Wifi teknolojisinden çok para kazanmış bir adam var. Deste deste para taşıyor, ona buna paraları saçıyor, hatta denize altın atıyor eğlence olsun diye. Keyfi savurganlıklar sonucu sıfırı tüketiyor. Buna karşılık bir hademe var. Öldüğünde geride servet bırakıyor. Çünkü sabırla biriktirmiş ve hisse senedine yatırım yapmış. 

Burada tasarrufu övüyor yazar. “Servet sahibi olmanın tek yolu elinizdeki parayı harcamamaktır.” Sf.129 İyi güzel. Ama bu da bize uzak. Şu an Türkiye ekonomisinde tasarruf kulağa pek mantıklı gelmiyor. Zira her şeyin fiyatı sürekli artıyor. Tasarruf olsun diye kenara koyduğun para da her şeyin fiyatının artışı karşısında durduğu yerde eriyor. Bu yüzden bizde kenara koymak demek belki faize koymak olabilir. Ya da altın almak. Kitapta ise bunlardan bahsedilmiyor. İşte bu yüzden Türkiye pratiklerine uygun olmayan bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Ama kitabın esas konusu zaten yatırım tavsiyeleri değil de psikoloji. Bu konuda kitabı etkileyici buldum. 

Örnekler üzerinden anlatıyor insanların parayla ilişkilerini. Fakirin eline para geçince davranışları farklı olur, zenginin farklı. Ailesini düşünen biri farklı davranır, sadece kendisini düşünen farklı. İnançlarımız, amaçlarımız parayla farklı deneyimler yaşatır bize. 

“Yüksek enflasyon ortamında büyüyenler, yaşamlarının ilerleten dönemlerinde tahvillere, düşük enflasyon ortamında büyümüş kişilere oranla daha az para yatırmışlar. Hisse senedi piyasasının güçlü olduğu dönemde büyüyenler, hisselerin zayıf olduğu dönemde büyümüş kişilere oranla, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde paralarının daha büyük bir kısmını hisse senetlerine yatırmış.” Sf.23 

Yazarın dediği gibi; “Yani zeka, eğitim veya gelişmişlik meselesi değil. Sadece saçma sapan bir şans yüzünden nerede ve ne zaman doğmak kısmet olmuşsa.” Sf.23 

Örneğin Bill Gates neden Bill Gates? Çünkü bilgisayarı olan sayılı liselerden birinde okudu. Sonuç ortada. 

Doğduğun yer ve zamanın hayatına ilişkisi ile ilgili bir kitap için bkz: 

Çizginin Dışındakiler/Malcolm Gladwell 

*

Aslında kendimize çok yüklenmemek lazım. Para ve yatırım konusu insanlık tarihi için yeni bir konu. Parayı MÖ 600’de Lidya kralı Alyattes icat etti. Fakat tasarruf, yatırım gibi kavramlar buna göre çok yeni. Emeklilik sistemi bile çok yeni. ABD’de 1940’da başlamış ve verilen para 22 dolar gibi bir şeymiş. (Günümüzün 416 doları) Zamanla bu para enflasyona uyarlı olmaya başlamış. 

Dolayısıyla “Emeklilik dönemimiz için tasarruf etme ve yatırım yapma konusunda birçoğumuzun kötü olması, kimseyi şaşırtmasa gerek. Çılgın değiliz, sadece bu işte yeniyiz.” Sf.32 

*

Para kazanmak ve parayı elde tutmak farklı iki beceri. 

“Para kazanmak risk almayı, iyimser olmayı ve kendinizi ortaya koymayı gerektirir. Ancak parayı elde tutmak, risk almanın tam tersini gerektirir. Alçakgönüllü olmayı ve elde ettiğiniz şeyin aynı hızla sizden geri alınabileceğinden korkmayı gerektirir.” Sf.80  

*

ABD’de yapılan bir araştırma insanların ömür boyu yatırım kararlarının büyük ölçüde, kendi kuşaklarından yatırımcıların deneyimlerine bağlı olduğunu göstermiş. Yani etrafımız parayı nasıl kazanıyor ve değerlendiriyorsa biz de çoğunlukla öyle yapıyoruz. Ben para kazanma ve yatırımı babamdan gördüm. Memur biri. Her ay sabit gelir ve her ay öngörülebilir giderler vardı. Dolayısıyla parasal durumda herhangi bir artı/eksi olmadan süren bir yaşam gördüm. İş yaşamına girdiğim zaman başta ben de böyle başladım maaşlı çalışan olarak. Ama bir zaman sonra kendi işimi kurdum. Yani bildiğimden farklı olanı seçtim. Sabit olmayan bir gelir ve öngörülemez giderlerle tanıştım. İşimi ve kendimi ayakta tutacak durumdayım ama arzu ettiğim seviyede değilim. Kitap sağ olsun ayakta kalmayı da olumlu buluyor. Bence de olumlu. Daha olumlusu da olsun inş.