19 Eylül 2025 Cuma

PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI

 


PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI 

(A Pal Utcai Fiuk)

Ferenc Molnar

   1906

Çeviren: Yonca Aşçı Dalar

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1.Basım - Mart 2025

176 Sayfa


Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de boş bir arsada oyun oynayan ve bu arsayı canı pahasına koruyan çocukların hikayesi. 

Tatlı bir çocuk kitabı olarak başladı hikaye. Bunu okuyup sevecek çocuk tanıdıklar geldi aklıma, onlara armağan etmeyi düşündüm. Ama sonuyla üzdü ve hayır, çocuklara bunu armağan edemem.

*

Bir grup oğlan çocuğu. Liderleri Boka. Bir çeşit askeri nizam oluşturmuşlar kendi aralarında. En düşük rütbeli olan da er Nemecsek. Yaş ve tip olarak da en küçükleri o zaten. Ama dev bir yüreği var.

Kendilerini "Pal Sokağı Çocukları" diye adlandıran bu bir grup çocuğun oyunlar oynadığı boş arsaya başka bir grup çocuk göz dikiyor. Kırmızı Gömlekliler adlı bu diğer grup çocuk da kendi aralarında bir çeşit askeri düzen kurmuşlar. 

Sonunda bu iki grup bu arsa için savaşıyor. 

Gayet yürekli bir savaş sergiliyorlar. Ama en çok da Nemecsek. Haksızlıklara uğruyor ama yiğitçe karşılık veriyor. Yaşadıklarından ötürü üşütüp hasta oluyor. Ve... Hayır!... Ama... Ölüyor. 

Kısa bir zaman sonra da arsaya inşaat başlıyor. 

*

Çocukların saflığı, masumluğunu kocaman yazarların böyle iyi anlatabilmesine şaşıyorum her seferinde. 

Bunun gibi örneğin bakınız:

- Tom Sawyer'ın Maceraları 

- Huckleberry Finn'in Maceraları 

- Demiryolu Çocukları

- Çocuk Kalbi

- Çavdar Tarlasında Çocuklar


15 Eylül 2025 Pazartesi

PARÇALANMA

 


PARÇALANMA 

Afrika Üçlemesi -1- 

(Things Fall Apart) 

Chinua Achebe 

1958 

Çeviren: Nazan Arıbaş Erbil 

İthaki Yayıncılık 

3.Baskı - Aralık 2022 

182 sayfa 


Afrika'da kendi halinde bir kabile. Vahşi mahşi kendilerine göre bir hayatları var. Beyaz adam geliyor, sözde medeniyet getirirken yerli halkı ortadan kaldırıyor.

*

Umuofia adlı bir köy. Köyde kral yok. Unvanlı adamlar, rahipler ve yaşlılar var. Toprak, gökyüzü, şimşek tanrıları ve tanrıçaları var. Bir de kişisel tanrıları olarak "çi" var. 

Okonkwo, köyün çalışkan, saygı duyulan bir adamı. Babası tembel bir müzisyenmiş. Okonkwo onun tembelliğinden nefret etmiş ve babasının sevdiği her şeyden nefret ederek büyümüş. 

Okonkwo babasının aksine çalışıyor, çabalıyor, köyde iyi bir yere geliyor. Üç eşi ve on bir çocuğu var. Köyde erkeğin çok eşliliği doğal karşılanıyor. 

Öfkeyi erkeklikle bir tuttuğu için Okonkwo sürekli kızgın bir adam ve eşlerini, çocuklarını sık sık dövüyor, pis herif. 

Köyde böyle acımasız davranışlar var, adet olmuş. Örneğin bir gün köyde bir kadını başka bir köyün köylüsü öldürmüş. Ceza olarak öldüren adamın oğlunu ve köyden bir bakire kızı veriyorlar bunlara. Kızı, öldürülen kadının kocasına veriyorlar ölen karısının yerine geçmek üzere. Kadın böyle bir takasa konu meta. Oğlanı da Okonkwo’ya veriyorlar. Biraz büyüsün, öldürecekler.

Oğlancığın -adı İkemefuna- niye köyünden, evinden koparıldığına dair bir fikri yok tabii, zavallı yavrucak. Kendisiyle beraber köyden getirilen kızı da bir daha hiç görmüyor. 

İkemefuna, Okonkwo’nun en büyük oğlu Nwoye ile çok iyi arkadaş oluyorlar. Üç yıl beraber yaşadıktan sonra yasaları gereği İkemefuna’yı öldürüyorlar. Hem de artık baba dediği Okonkwo yapıyor bunu.

*

Köydeki günlük yaşama dair de bilgiler yer alıyor. Evlilikler (kız için başlık parası), ölümler (cüzzamlıları ormana atmak), batıl inançlar (ikiz doğumların toprağa karşı suç sayılıp ikiz bebeklerin ormana terk edilmesi) cenaze törenleri (tüfekle havaya ateş açmak) gibi. 

Cenaze töreninin birinde Okonkwo yanlışlıkla cenazesi kaldırılan ölen adamın oğlunu vuruyor. Yasalarına göre Okonkwo'nun evi yakılıyor ve Okonkwo sürgüne gönderiliyor, yedi yıl boyunca köye dönemez. 

Annesinin köyüne Mbanta’ya sığınıyor Okonkwo, eşleri ve çocuklarıyla. 

Vahşi mahşi kendilerine göre bir hayatları varken bir gün beyaz adam geliyor misyonerlik faaliyetleriyle. Kilise açılıyor. Tanrıya inanmazsanız ateşte yanarsınız ve benzeri söylevler. Gerçi bunların tanrıları da az zalim değil, öldür, yak, yık diyen tanrıları var bunların da. 

Okonkwo’nun oğlu Nwoye de misyonerlere katılıyor. Okonkwo dövüyor oğlunu ve onu son görüşü oluyor. Oğlan artık Hıristiyan misyoner. 

Bu arada Okonkwo’nun sürgündeki yedi yılı bitiyor. Kendi ata toprağına Umuofia’ya geri dönüyor. Orada da kilise ve beyaz adamlar var. Üstelik mahkeme de kurmuşlar. Yerlileri yargılıyorlar, döverek, adi işler yaptırarak cezalandırıyorlar. Yerli halkın kendi çocukları da beyaz adamlara katıldığı için yerliler beyazlarla mücadele edemiyor. 

Beyaz adam ticareti de geliştiriyor. Palmiye yağı ve tohumu yüksek fiyatlardan satılır hale geliyor, Umuofia’ya para akıyor. Okul ve hastane yapılıyor. 

Okonkwo bu sisteme karşı isyan ateşini başlatıyor. Kiliseyi yakıyorlar. 

Tutuklanıyorlar. İşkence görüyorlar. Kefaletle serbest kalıyorlar. 

Okonkwo kendisine işkence eden mübaşirin kafasını kesiyor. 

Beyaz adamlar Okonkwo’yu arıyor. Evde yok. Nerede olduğuna beraber bakalım, diyor köylüler. Bir an köylüler beyaz adamları tuzağa çekip öldürecekler sandım. Ama o da ne? Okonkwo kendini asmış. Hâlâ tuzak olabilir diye düşündüm, Okonkwo ölü taklidi yapıyor, sonra o ve diğer yerliler öldürecekler beyaz adamları. Ama yok. Tuzak muzak yok. 

Kitabın sonu beyaz adamların komiserinin anılarını yazacağı kitaba düşündüğü isimle bitiyor: “Aşağı Nijerya’daki İlkel Kabilelerin Etkisizleştirilmesi”

*

Kıymetli bir anlatı. Beyaz adamın kolonileştirmesini, kolonileştirilen yerli halkın dünyasından okumak çok anlamlı. Kitap bu kıymete ve anlama binaen 2007 MAN BOOKER Uluslararası Ödülü almış zaten. 

*

Bir üçlemenin ilk kitabıymış bu. Bakalım, denk gelirsem diğer ikisini de okurum. 


11 Eylül 2025 Perşembe

SAATÇİ İBRAHİM EFENDİ TARİHİ

 


SAATÇİ İBRAHİM EFENDİ TARİHİ 

Elvan Kaya Aksarı 

Vacilando Kitap 

3.Baskı - Eylül 2023 

87 sayfa 


Dili ne kadar hoş bir kitap, zarif. 

*

İbrahim Efendi derme çatma bir dükkanda saatçilik yapıyor. Hayatı yaşama ve düşünme tarzı toplumdan ayrıksı. Delilik ile dahilik arasındaki çizgide. Ama deliliğe daha yakın durduğunu düşünmüş olacaklar ki devletimiz müdahale ediyor. Akıl sağlığı ve genel olarak sağlığı yerinde mi diye gözlem altına alınıyor. Salıverildiğinde ise biricik dükkanının yerinde yeller estiğini görüyor. İbrahim Efendi de bunun üzerine sırra kadem basıyor. Ulu evliya aziz gibisine biri olarak anılıyor. 

Yan karakterler de var hikayede, gerçekçi ve tatsızlar, onları boş verdim.

8 Eylül 2025 Pazartesi

OKÇU'NUN YOLU

 



OKÇU’NUN YOLU 

(O Caminho do Arco) 

Paulo Coelho 

2003 

Portekizce aslından çeviren: Emrah İnce 

Can Sanat Yayınları 

2.Basım - Ekim 2022 

163 sayfa 


Az yazılı çok resimli bir kişisel gelişim kitabı. 

Usta bir okçudan ok-yay metaforu üzerinden hayata ilişkin öğütler okumak isteyenler buyursun. 

Bu arada usta demişken; 

"Usta bir şey öğreten değil, öğrenciye zihninde zaten bulunan bilgiyi keşfetmesi için ilham veren kişidir.” Sf.25

 Usta okçu Tetsuya. Ama ok mok işlerini bırakmış, marangoz olmuş. Köylüleri bile bilmiyor onun bir zamanlar ne usta okçu olduğunu. Anca işin ehli bilir. İşte bilenlerden bir genç de araya araya onu buluyor. Hünerlerini ona gösteriyor. Usta okçu da tavsiyelerde bulunuyor, okçunun yolunu anlatıyor:

Dostlar: Herhangi bir işe başlarken ilk olarak kendine dostlar, yani yaptığına ilgi gösteren kişiler bul. Sf.29 

Yay: Bazen hareketsiz kal, dinlen. Devamlı gerilmek yorar. 

Ok: Ok niyettir. Niyetin belirgin ve ölçülü olsun. 

Hedef: Hedefi sen seçersin, sorumluluk da senin, başkasını suçlama 

Duruş: Vakur, zarif bir duruşun olsun.

.

.

.

İşte böyle böyle ok nasıl tutulur, yay nasıl tutulur, hedef nasıl belirlenir... gibisine gibisine Ermiş/Halil Cibran tandanslı bilge bilge öğütler. 

7 Eylül 2025 Pazar

BİR KALBİN ÇÖKÜŞÜ

 


BİR KALBİN ÇÖKÜŞÜ

(Untergang Eines Herzens) 

Stefan Zweig 

Almanca aslından çeviren: Yonca Kocadağ 

Kızıl Panda Yayınları 

4.Baskı - Ağustos 2025 

48 sayfa 


Yaprak Dökümü Ali Rıza Bey’in Alman versiyonu var hikayede: Salomonsohn. 

Adam, bir gece kızının gizlice dışarıdan gelip odasına girdiğini görüyor. Hemen kafasında kuruyor ki kızı gece yarısı bir adamın koynuna girdi geldi. Ondan sonra sayfalar dolusu sitem. Vay benim kızım orospu oldu, ben yemedim yedirdim, on dört saat çalıştım, kim için, karım ve kızım, ama onları aslında tanıyor muyum, hayır, ben yorgun argın eve geliyorum, onlar tiyatroya dansa gidiyor, yalnızım ben yalnızım… Yiyip bitiriyor kendisini. Kimseye de bir şey söylemiyor. Küsüyor karısına ve kızına. Hatta tüm dünyaya. Ruh gibi işe gidiyor, geliyor. Sonra da kalp krizi ve ölüm.

Bu arada kızın gerçekte ne yaptığını da öğrenemiyoruz. Adam kafasında kurduğu senaryoyu mezara götürdü. 

KARABİBİK

 


KARABİBİK 

Nabizade Nazım 

1890

Kızıl Panda Yayınları 

1.Basım - Ekim 2021 

44 sayfa 


İlk Türkçe köy romanımıza merhaba deyin.

*

Karabibik kendi halinde bir köylü adamcağız. Bir kızcağızı var, adı Huri, başka kimsesi yok. Hanımı doğum esnasında ölmüş. Huri'ye köylülerden bir kadın bakmış. Bakan kadın ve kocasının başka çocukları yokmuş, kendi kızları gibi sevmişler Huri'yi. O kadar ki belki miraslarını Huri'ye bırakırlar. Karabibik bunu umup seviniyor kızı adına. 

Huri evlilik çağına gelince Karabibik kızını evlendirmek istiyor. Sonunda kıza iyi bir talip çıkıyor, evlendiriyor.

*

Öküz almak istiyor Karabibik. Borç harç alıyor. 

*

Karabibik’in bir hastalığı var, zaman zaman nüksediyor. Doktora gidiyor. Doktorun karısının "serbest"(!)  hareketlerinden cesaret alarak kadını taciz ediyor. Kadın kaçmayı başarıyor, sonra da gülüyor Karabibik’in haline.

*

Bu kadar. Köylülük ve sıradanlık. 

*

Kitabın başında Nabizade Nazım’ın "Okuyucularıma" başlıklı bir açıklaması var. “Gerçekçilik ekolünde yazılmış bir roman” diyor kitabı için.

Doğru ve bu gerçekliği çok sıkıcı buluyorum. Köy hayatı beni boğuyor. Var bir köyüm, biliyorum. 

*

Bu kitabı oturduğum kafenin kitaplığında gördüm. Yanımda kitap yoktu, kafede otururken okuyabileceğim az sayfalı bir kitap baktım raflarda, bunu seçtim. Bloğuma yazarken fark ettim ki tee on iki yıl önce zaten okumuşum. 

Bkz: Karabibik/Nabizade Nazım

Hiç hatırlayamadım.

4 Eylül 2025 Perşembe

SAFİYE SULTAN -III-

 

SAFİYE SULTAN 3 

Sözüm ki Tek Sana Geçmez Celladımsın Ey Zaman 

(The Reign of the Favored Women) 

Ann Chamberlin 

1998 

Çeviren: Solmaz Kamuran 

İnkılap Yayınları 

440 sayfa 


Olaylar olaylar. 

Çeşitli saray entrikalarına ilk iki kitabın ardından serinin son kitabıyla devam.



Bu entrikalardan uzak İsmihan Sultan (Sultan Selim'in kızı, Sokullu Mehmet Paşa'nın eşi) ve hadımı Abdullah.

Yine hadım Abdullah'ın gözünden görüyoruz olanları. Abdullah, efendisi Sokullu Paşa, hanımı İsmihan Sultan ve kızları Gülruh'a müthiş sadık.

Sadakatle pek bağdaşmayan biri var, o da Safiye Sultan.

Hareme kuyumcu bir Yahudi kadın gelip gidiyor. Kira Kadın. Kadının elinde bir madolyon görüyor İsmihan. İçinde İtalyanca  "Yarın öğleden sonra" yazıyor. Abdullah zehir gibi hemen anlıyor, Kira bu madalyonu haremden dışarıya taşıyacak belli ki, o yazıyı da yazsa yazsa Safiye yazar diye düşünüyor Abdullah. Kira Kadının kocasının dükkanına gidiyor Abdullah. Dükkana Venedik ataşesi Andrea Barbarigo geliyor. Ardından Safiye. Sevişiyorlar. 

Bu olanları Abdullah'ın gördüğünü fark eden Safiye'nin hadımı Gazanfer, Abdullah’ı uyarıyor, ben de senin hanımının ne yaptığını biliyorum, diye. (İsmihan da kocasını aldatmıştı. Başka bir adamdan çocuk yapmıştı.) Böylece Abdullah gördüğünü kendine saklıyor. 

*

Padişah Selim, Kıbrıs'ı almak istiyor. Üzümleri ve şaraplarından ötürü. İnebahtı Savaşı yaşanıyor. 

Venedik donanmasında Safiye’nin sevgilisi Andrea da var. Venedik gemisi Türkler tarafından ele geçiriliyor. Andrea ben müslümanım diyip kurtuluyor. Ona yeniçeri üniforması veriyorlar. Uluç Ali Paşa’nın adamı oluyor. 

*

Safiye’nin Mehmet'ten sonra bir çocuğu daha oluyor, adı Ayşe. Ardından bir kız daha doğuruyor. Fatma. 

Safiye kitapta çocuklarıyla ilgilenmeyen bir anne profilinde. Daha çok devlet işleriyle ilgileniyor. Fransa kraliçesi Catherina'ya mektup yazıyor. Sizin oğlunuz Hercul ile benim kızım Ayşe,  Mehmet ile de sizin kızınız Margot evlense diye. Hayal ama diyor, hayali de güzel. 

*

Selim, Kıbrıs’ı fethedince Kıbrıslı bir cariyeyi istiyor yanına. Kızlayken hamamda ölüyor. Sarhoşmuş, kaymış, mermere çarpmış başı, ölmüş. Ama Abdullah’a göre Kıbrıslı kız intikam için onu itmiş. 

Selim’in ölümünün ardından Manisa’dan Murad geliyor. Gelir gelmez önce karnım aç diyor, sonra da beş erkek kardeşini öldürtüyor. 

*

Safiye, hadımı Gazanfer’i kapıağası yaptırtıyor artık padişah olan oğlu Murad’a. Veziriazamlığa yakın bir görev. Böylece Gazanfer hep Murad’ın yanında olacak ve Safiye'ye daha çok bilgi taşıyabilecek. 

*

Safiye Mitra adlı bir cariye eğitiyor Murad için, casus olarak. (Safiye ve Murad arasında bir aşk yok. Hatta Safiye kendi elleriyle Murad'a cariye seçip gönderiyor. Nurbanu da Selim için aynısını yapıyordu. İğrenç iğrenç şeyler.) 
Nurbanu da Mitra'nın hadımını kendi casusu yapıyor. Mitra ile Nurbanu’nun adamı olan hadım arasında cinsel yakınlaşma oluyor. Abdullah görüyor, olay çıkıyor. Hadım öldürülüyor. Mitra da Sultan Murad’dan olan iki oğluyla Edirne Sarayına gönderiliyor. 

*

Safiyelerin hayatı hep enrtika, aksiyon içindeyken İsmihan ve kızı Gülruh sakin bir hayat yaşıyor. Gülruh evlenme çağına gelince bu sakinlik azalıyor. Gülruh’ı şeyhülislamın oğlu Abdurrahman ile evlendirmeyi düşünüyor Sokullu. Gülruh önce istemese de sonra razı oluyor ve güzel bir yuvaları oluyor. İki kızı, üç oğlu oluyor Gülruh'un.

Bu arada Sokullu, Abdullah'a inanılmaz şeyler söylüyor. Gülruh’un öz kızı olmadığını ve Abdullah'ın da bunu bildiğini bildiğini söylüyor. Ama kızmıyor. Üstüne bir de  Abdullah’a ilanı aşk ediyor ince ince. Ohara! 

Sokullu bir gün Divan çıkışı derviş kılığında biri tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. 

*

Murad ile Safiye'nin oğlu Mehmet’in dillere destan, gösterişli bir sünnet düğünü yapılıyor. 

Gün geliyor Nurbanu ölüyor. Murad da ölüyor. Mehmed tahta geçiyor. On dokuz kardeşini öldürtüyor. Safiye iyice güçleniyor. 

*

İsmihan ölüyor. Abdullah, Gülruh’un hizmetine geçiyor. 

*
Gazanfer Abdullah’a her şeyi itiraf ediyor. İsmihan’ın zamanında erkek doğan bebeklerini Safiye’nin öldürttüğünü, Sokullu'nun ölümünü de Safiye'nin planladığını vb.

Ve Safiye'nin şimdi en güçlü olacağı zamanda seri bitti.