16 Temmuz 2025 Çarşamba

KIZIL

 


KIZIL 

(Scharlach) 

Stefan Zweig 

Almanca aslından çeviren: Regaip Minareci 

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 

16.Basım - Ocak 2025 

67 sayfa 


O dönemde adı yok galiba ama kitap anksiyeteyi anlatıyor aslında.

Viyana'ya tıp okumaya gelmiş bir delikanlı, Berger. Kaldığı evde yan oda arkadaşı hukuk öğrencisi Schramek.

Berger, Schramek’e dostluğun ötesinde bir hayranlık besliyor. Schramek ortamın popüler çocuğu diyebiliriz. Berger ise konuşmaktan çekiniyor, kalabalıklardan korkuyor, biri ona yaklaştığı zaman da kaçıyor. Bu huylarının da farkında ve kendinden nefret ediyor. Kendisini çok ezik görüyor. Bu karakterinin yanı sıra bir de hem yaş hem tip olarak çocuk gibi göründüğünden insanlar onu pek ciddiye alamıyor. 

Çok yalnızlık çeken Berger sonunda okula da devam etmez hale geliyor. Handiyse intihar edecek. Evet, anksiyete ve depresyon. 

*

Bir gün ev sahibinin on üç yaşındaki kızının hasta olduğunu görüyor. O esnada tıp okuduğu aklına geliyor ve kıza yardım ediyor. Okula devam etmek için büyük bir motivasyon buluyor kendinde o an. Bu esnada kızla kurduğu yakınlık da onu hayata bağlıyor. Yalnız bu yakınlık pek makbul değil. Bu kısmı okurken yaşanmamasını umduğum bir şey oluyor. Berger, kızı dudağından öpüyor. Kızdan izin alıyor bunun için ama neticede kız reşit değil ve dolayısıyla rızası olamaz, bunu artık biliyoruz, değil mi?

Kız iyileşiyor. Fakat bu defa Berger hastalanıyor. Kızdan kızıl hastalığı bulaşıyor Berger'e. Çocuklar bu hastalığı nispeten kolay atlatabilirlerken yetişkinlerin atlatamadığı biliniyor. Nitekim Berger de tam hayata devam etmek için güç bulmuşken hayata veda ediyor.

*

İşte bu son sarstı. Aman mutlu sonla bitmesin Zweig, sakın. 

*

Stefan Zweig'in diğer kitapları için bkz:

- Ay Işığı Sokağı

- Geçmişe Yolculuk

- Gömülü Şamdan

- Yakan Sır & Alacakaranlık Öyküsü

- Kitapçı Mendel

- Amok & Usta İşi

- Bir Kalbin Ölümü & Mürebbiye 

- Korku

- Sabırsız Yürek

- Mecburiyet

- Amok Koşucusu

- Olağanüstü Bir Gece

- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat

- Satranç

10 Temmuz 2025 Perşembe

ŞIK

 


ŞIK

Hüseyin Rahmi Gürpınar

1889

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

6.Basım - Ocak 2025

89 sayfa


Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kitaplarını okumak çok eğlenceli. Dili, üslubu, kurgusu çok keyifli geliyor bana.

Şık adlı bu romanı yazarın ilk romanıymış. Utana sıkıla dönemin edebiyat erbabına göndermiş bu hikayesini. Olumlu bir cevap alacağını düşünmüyormuş ama övgüyle karşılanmış eseri. 

Romanda Şatırzade Şöhret Bey namı diğer Şık adlı bir Batı özentisinin başına gelen gülünçlükler anlatılıyor. Bu minvalde Osmanlı toplumunun Batılılaşma sürecine, bu süreçten bireysel olarak kişilerin ne anladığına değinilmiş oluyor. 

Şöhret Bey,  Batı modası meraklısı ama Batıya dair bir bilgisi yok. Bildikleri yüzeysel şeyler. Kendisi tamamen gösteriş odaklı. 

Bir metresi var. Madam Potiş. Kadın adamdaki bu Avrupa merakını sezmiş, kullanıyor.

Şöhret, Avrupa’da köpek gezdirmek moda diye duyuyor ve köpek istiyor. Madam Potiş, bir sokak köpeğini süsleyip çok değerli bir cins köpek diyerek Şöhret'i kandırıyor. Bu köpek başlarına türlü belalar açıyor.

Şöhret, Potiş ve köpek bir restorana giriyorlar. Köpek mutfağı altüst ediyor. Yemekleri yiyor, aşçıyı ısırıyor, aşçı köpeği sopalıyor, müşteriler korkup kaçıyor, cam çerçeve iniyor. O hengamede eski bir müşterisi Madam Potiş’i çekip götürüyor. Şöhret, köpeği kurtarıp Potiş'i arıyor, bulamıyor. Potiş'in evine gidiyor. Evde de yok. Aynı binada bulunan ev sahibi Şöhret'ten rahatsız olup onun üzerine kömür tozu boca ediyor. O halde sokakta kalan Şöhret'i eski bir tanıdığı olan Maşuk görüyor ve onu eve davet ediyor.

Maşuk, Adel adlı bir terzi kızla sevgili. Gözlerden uzak bir otel odasında yaşıyorlar. Ama Maşuk’un arkadaşları artık kızı merak ediyor ve ziyarete gidiyorlar. Şöhret de aynı gece eve gidiyor, tanışıyorlar.

Maşuk’un sevgilisini gören arkadaşlardan biri ona aşık oluyor ve kafasında kuruntular yaratıyor. Şöhret de otelde bir kadınla yakınlaşacakken Maşuk’un arkadaşı o kadını Adel sanıyor. Yine kavga kıyamet rezillik. Şöhret kovuluyor. Oteldeki o rezillikte Maşuk ve arkadaşlarının bazı kıymetli eşyaları çalınıyor. Şöhret’ten şüpheleniyorlar.

Şöhret, daha önce annesinin küpelerini çalıp satarak metresi ile buluşmuştu. Annesinin polise gideceği ve kendisinin yakalanacağı korkusu basıyor Şöhret’i. 

Bir gün yine Şöhret, Madam Potiş ve köpek dışarı çıkıyorlar. Yanlarında biri daha var. Madam Potiş'i lokantadaki arbedede çekip alan eski müşterisi. O da Şöhret'ten faydalanmak istiyor. Madam Potiş adamı dans hocası diye Şöhret'e tanıtıyor. Adamın danstan anladığı yok halbuki. Ama ziyanı yok, Şöhret de anlamıyor. Dans dersi sırasında havuza düşüyor Şöhret. O esnada köpek de lokantaya girip ortalığı karıştırıyor. Köpeği silahla vuruyorlar. Silah sesine gelen polis, Şöhret’e köpek senin mi diye soruyor, Şöhret bunu küpe olarak anlıyor ve annesinin küpelerini çaldığını itiraf ediyor. Maşuk’un evinden çalınanlar da ona yükleniyor. 

Neticede hapsi boyluyor.

Yazar, kitabın sonunda Şöhret'in hapse girmesinin daha hayırlı olduğunu dile getiriyor. Yazar böyle bazen salt anlatıcı kimliğinden çıkıp kendi yorumunu da katıyor. Şöhret gibi adamların pek çok olduğunu belirtip gençlerimizi bunun gibi olmaktan  Allah’ın korumasını diliyor. 


*

O dönemin kitaplarında anlatılan İstanbul bugün bir masal diyarı gibi. Örneğin;

“Mesela kapalı bir arabaya binip ya Şişli’ye ya Zincirlikuyu’ya veyahut Kağıthane’ye giderek tabiatın en gizli bir köşesine çekilirler, kırlarda kol kola gezerler, manzarasını beğendikleri yerlerde oturup dinlenirlerdi.” Sf.46

Şişli ya da Zincirlikuyu'nun tabiatın gizli bir köşesi olması mı? 

*

Yine kitaptan öğrendiğim başka bir şey, dipnotta yer alan bir bilgi: 

"Concordia Tiyatrosu: Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde, Paris'teki Moulin Rouge'a öykünerek inşa edilmiş eğlence mekanı. İçinde bir birahane ile yazlık ve kışlık tiyatroların olduğu mekan 1906 yılında yıkılarak yerine St. Antoine Kilisesi yapılmıştır."
Sf.43

*

Bu kitap basıldıktan otuz yıl sonra ikinci baskısına karar verilmiş. Yazar aradan otuz yıl geçtikten sonra bu romanını tekrar gözden geçirdiğinde bu romanı yazarkenki gençlik enerjisini, toyluğunu hissettiğini belirtmiş kitabın önsözünde. Çok tatlı.

"Şıpsevdi" adlı romanıyla da bununkine benzer bir konuya daha kapsamlı olarak yer vermiş. Onu da bir ara okurum.

Okuduğum diğer Hüseyin Rahmi Gürpınar kitapları için bkz:



- Gulyabani

- Ben Deli Miyim?

8 Temmuz 2025 Salı

KİRLİ ÇARK

 

KİRLİ ÇARK
Murat Ağırel
2025
Kırmızı Kedi Yayınevi
1.Basım - Şubat 2025
344 sayfa



Bunlar nasıl paralar! Milyon milyar lira dolar... Akıl alır gibi değil.

*

Kitapta Türkiye'deki yasa dışı bahis siteleri, bunların baronları ve bunlardan elde edilen kazançlar anlatılıyor. Ama ne kazançlar! Yazar da bu kazançların uçukluğunu terazinin öbür kefesindeki insan örnekleriyle kıyaslıyor ister istemez. Çünkü bir yanda bu oturdukları yerden dünya para kazananlar var, beri yanda çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba, çocuğunu ısıtacak odun alamadığı için intihar eden anne... Çok fena!

*

Yasa dışı bahis siteleri sahipleri insanlardan banka hesapları istiyor. Size bankadan hesap açmanızı söyleyen insanlara güvenmeyin. Mahkemelerde bir sürü böyle dava var. Kitapta da bu davalardan ifadelere yer verilmiş. Paraya ihtiyacım vardı, kuzenim/patronum/arkadaşım/internetten tanıştığım kişi bir iş için banka hesabı gerektiğini, hesap sahibinin de bu şekilde para kazandığını söyledi... diyerek insanlara bankalarda hesap açtırıyorlar. O hesaplara yasa dışı bahislerden para giriyor çıkıyor. Sonra kendisini polis olarak tanıtan kişiler sizden o paraları çekip kendisine vermenizi istiyor. Ardından da gerçek polisler geliyor. İşin özü şu:

“Yasadışı bahis ve kumardan elde edilen paralar, farklı kişilere ait banka hesapları arasında dolaştırılarak sisteme entegre ediliyor. Bu yöntem, asıl suçluların kimliklerini gizleyen karmaşık bir suç ağı yaratıyor.” Sf.15

Yasa dışı bahis uyuşturucudan sonra en büyük organize suç ekonomisi sayılıyor.

*

İnsanlar neden bu işlere bulaşıyor diye de araştırmış yazar. Şu sebepler öne çıkıyor:

1)Ekonomik etkenler:
Kolay ve hızlı para kazanma arzusu
İşsizlik ve mali zorluklar
Borç ve finansal baskılar

2)Teknolojik kolaylıklar:
Sanal ortamda erişim kolaylığı
Mobil uygulamalar ve hızlı işlemler
Anonimlik algısı

3)Psikolojik ve sosyal faktörler:
Macera ve heyecan arayışı
Arkadaş etkisi
Kumar bağımlılığı riski

4)Yasak ve denetim eksiklikleri
Reklam ve teşvikler
Denetim eksikliği

5)Eğitim ve bilinç eksikliği
Risklerin farkında olmama
Eğitim eksikliği

*

Yasa dışı bahisle ilgili çeşitli isimler de yer alıyor kitapta. Örneğin; Halil Falyalı. Kıbrıs merkezli yasa dışı  bahis sitesi, kumarhane ve otel işletmeciliği yapıyor. Hakkında kara para aklama ve uyuşturucu iddiaları oluyor. 2002'de öldürülüyor.

Örneğin; Yaşam Ayavefe. Ben Hıristiyanım, muhalifim diyerek Yunanistan kilise ve hastanelerine bağışlar yapıyor, Yunan bankalarına milyon Euro’lar yatırıyor. Yunan vatandaşı olup Yunanistan’da uluslararası koruma statüsü alıyor. Onun hakkında da benzer iddialar var ama internet sitelerinde bu gibi haber ve yazıları engelletiyor. Hayırsever iş insanı olarak tanıtıyor kendisini.

Örneğin; Veysel Şahin. Hapishanedeyken iki buçuk ay içinde 104 avukat ziyaret ediyor kendisini, 303 görüşme yapıyor. Görüşmelerde insanların kendisinden rüşvet istediğini söylüyor. Hepsi şu kadar para ver çıkaralım seni minvalindeymiş. Kabul etmiyor. Avukatı tanıdık biri. Ersan Şen.

*

İşin bir de polis, hakim, savcı ayağı da var. Bu işin adliyede bir borsası oluşmuş.

“Adliyede, yasa dışı bahis ve kara para baronu olduğu iddiasıyla hakkında onlarca delik toplanabilecek bir kişiye, sırf zengin olduğu için uydurma suç dosyaları hazırlanıyor.” Sf.159

*

Dilan - Engin Polat’a da değiniyor. Onlarla ilgili Masak raporunda, kayıt dışı para var ama kaynağı belli, kara para değil diye yazılmış.

O arada bir de Anadolu Adliyesinde Başsavcı İsmail Uçar adliyede bazı hakim ve savcıların rüşvet aldığını ileri sürmüştü. 

*

Bahis denince işin bir de futbol ayağı var. Skorla oynama dışında tribünde gerçekte satılmamış biletlerin fahiş fiyattan satılmış gibi gösterilmesi de söz konusu olmuş.

Acun Ilıcalı’nın Hull City takımına kripto para borsası Tomya’nın sponsorluğunu almasına da değiniliyor kitapta. Tomya ile ilgili savcılık soruşturması var. Galatasaray da meritking.news diye yasadışı bahis sitesi sponsorluğu almış formalarına.

*

Milyonlarca liralar, dolarlar. Bunlar nasıl paralar! Yazar da zaten burada hayret ve isyan ediyor. İsyanı çocuklarını doyuracak, giydirecek parayı bulamadığı için intihar eden ebeveynler örnekleri üzerinden veriyor.

Yazar buradaki paraların aslında bizim vergilerimiz olduğuna vurgu yapıyor sık sık. Bense insanların aptallığına vurgu yapacağım. Sanal bahis ne aptalca şey değil mi? Bunu oynayan, bundan medet uman insanların psikolojik olduğu kadar zihinsel de sorunu var belli ki! Böyle bir kazanma aracı olabilir mi? Senin bilgisayar/telefon başında oynadığın sanal bahis sana değil arka plandaki insanlara yarıyor ve öyle böyle yaramak değil. Yazar kitapta “insanlar da oynamasın canım” diye geçiştirilecek bir mesele olmadığını söylüyor. Büyük resmi görüyor. Ben küçük resimden devam. Az akıllı olun, oynamayın.