BEATRICE'TEN SONRA BİRİNCİ YÜZYIL
(Le Premier siecle apres Beatrice)
Amin Maalouf
2005
Çeviren: Orçun Türkay
Yapı Kredi Yayınları
22.Baskı - Şubat 2025
Kız çocuklarını ortadan kaldıran bir madde üretilmiş, el altından dağıtılıyor. Ta ki kız-erkek dengesi gözle görülür şekilde bozuluncaya kadar. O zaman işin aslı ortaya çıkıyor.
Öyle bir madde ki kullanan kadın kesinlikle erkek çocuk doğuruyor ve sonraki tüm doğumları da erkek oluyor. Tabii hemen geri kalmış ülkelerde kapış kapış gidiyor. Her masada olduğumuz gibi bu masada da varız:
"Kimdi bu alıcılar? Avrupa'da başlıca alıcıların Türkler, Afrikalılar, Kuzey Afrikalılar; Amerika'da da İspanyollar olduğunu duyurmak için hızlı soruşturmalar yapıldı." Sf. 96
İşin tehlikesi anlaşılınca kız çocuk doğumları teşvik edilmeye başlanıyor. Kız çocuğu olanlara devlet yardımı oluyor. Ve başka bir tehlike doğuyor, kız çocuklarının kaçırılması ve satılması.
"Vaiz, Kuzey'e çocuk taşınmasının sayısız yararlarını överken, çok sayıda bebeği 'özellikle kız çocuklarını, kendi ortamlarında onları bekleyen üzücü yazgıdan kurtarıp daha iyi bir kültür ve din çevresine katılmalarını sağlamak için' İslam ülkelerinden, özellikle Mısır, Türkiye, Somali ve Sudan'dan aldığını söylemek gibi bir hata yapınca ilk olay patlak verdi." Sf. 109
*
Romanda bu olanları bir böcek uzmanının kaleminden okuyoruz. Böcek konferansı için Kahire'ye giden bu uzman çarşıdan bokböceği baklası alıyor. İnanışa göre erkeğe cinsel güç verir ve o erkeğin erkek çocuğu olurmuş. Uzman buna inandığından değil sadece bir materyal olarak alıyor.
Clarence adlı bir gazeteci bu uzmanla bir söyleşi yapıyor. Bu ikisi sevgili oluyorlar. Kız 29, uzman 41 yaşında.
Uzman adam, çocuk istiyor. Kız çocuğu, adını Beatrice koyacakmış, niyeyse bu isimde bir kız çocuğu olmasını istermiş hep. Onun doğacağı yıla da Beatrice Yılı diyecekmiş. Ama Clarence çalışmak, başarılı olmak, tanınmak istiyor. Yeri doldurulamaz noktaya gelince çocuk yapacağını söylüyor.
Clarence, iş için Hindistan’a gidiyor. Kız çocuklarının salt kız doğdukları için öldürüldüğü bu ülkenin ve hep erkek çocuk doğumunun gerçekleştiği bir hastanenin haberini yapmak istiyor. Ama çalıştığı gazetede bu konuyla dalga geçiyorlar. Clarence işten ayrılıyor. Çocuk yapıyor, kız çocuk oluyor. Beatrice koyuyorlar adını.
Bu arada Clarence işin peşini bırakmıyor. Bir zaman sonra Birleşmiş Milletler “ayrımcı doğum” diye adlandırıyor Clarence’nin zamanında dalga geçilen haberini. Clarence başka gazetede çalışmaya başlıyor ve ünleniyor. Kız çocuk sayısındaki azalma nedeniyle iç savaşlar, tecavüzler, kızların satılması gibi olayları haber yapıyor.
Beatrice büyüyor, sevgilisi oluyor, hamile kalıyor. Clarence, inşallah erkek olur diyor, torunu için. Çünkü kız çocukları için dehşetli korkunç bir dünya. Erkek oluyor torunu.
Aile, İsviçre Alplerinde emekliliğini yaşıyor. Geride bize bu dehşet hikayeyi bırakıyor.
Oldum olası anlamam bu erkek çocuk sevdasını. Kız olur, erkek olur, ne önemi var? Ne aptal aptal kafalar.
Roman güzel. Ama ben hafif buldum. Dehşet bir konu uzaktan seyirci olarak, güvenli sularda anlatılmış. Belki bu yüzden o kadar sarsıcı gelmedi. Ve bu benim için iyi. Mesela bir Khaled Hosseini o alınıp satılan kadınlardan biri olarak yazar ve mahvederdi okuru. Biraz da H.G.Wells tadı aldım aslında konudan. Onun bilim kurgusu gibi, hayal dışı sayılmaz, henüz gerçek değil ama mümkün de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder