10 Eylül 2024 Salı

TURFANDA MI YOKSA TURFA MI

 

 

TURFANDA MI YOKSA TURFA MI?

Mizancı Murat

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

4.Basım – Ekim 2023

273 sayfa

 

Yazar Mehmet Murat Bey, 1886’da çıkarmaya başladığı Mizan adlı gazete nedeniyle Mizancı Murat adıyla anılıyor.

Kendi yazdığı önsözde belirttiğine göre basit aşk romanları roman değildir diye eleştiride bulunmuş.  İnsanlar da çok biliyorsan sen yaz demişler. O da yazmış.

Romanın adına gelince. Onu da yazardan öğrenelim:  “Hikayenin içinde tasvir olunan şahıslardan Mansur, Zehra, Fatma, Mehmet, Ahmet Şunudi zamanın yeni mahsulleridir. İlerde çoğalacak benzerlerinin ilk önceleri, yani turfandaları mıdır yoksa kimsenin beğenmeyeceği cemiyet düşkünleri ya da turfaları mıdır?’ diyerek okuyuculara sual soruyoruz.”

*

Mansur. Cezayir’de doğmuş. Babası ölmüş. Kendisine ve annesine Fransız işbirlikçisi amcası bakmış. Sonra annesi de ölmüş.

Mansur, Fransa’da tıp tahsili almaya gidiyor. Sonra İstanbul’a geliyor. Milli ve dini hasletlerle İstanbul’a geliyor ama beklediğini bulamıyor. Tanzimat dönemi Osmanlı’sı. Batı etkisi yoğun. Mansur bunu beklemiyordu.

İstanbul’da amcası Şeyh Salih Efendi’ye gidiyor. Salih Efendi’nin bir oğlu ve bir kızı var.

Oğlu,  İsmail Rüştü Bey (25) evli.

Kızı, Sabiha (19) bekar.

Bir de diğer amcasının öksüz ve yetim kızı Zehra var. Hepsi başta Cezayir’deyken sonra yolları ayrılıyor. Zehra Cezayir’deyken bir Fransız subay Zehra’ya aşık oluyor. Zehra ve annesi İstanbul’a kaçıyor. Annesi burada vefat ediyor.

*


Mansur İstanbul’da doktorluğa başlıyor. Başka bir doktor olan Mehmet Efendi ile birlikte çalışıyorlar. Mehmet’in eğitimli akıllı kız kardeşi Fatma da onlara katılıyor bazen. İyi para kazanıyorlar. Mansur beri yandan da memurluk yapıyor. Ama oradaki memurların boş oturduğunu görerek şaşırıyor. Haksızlıklara karşı geliyor. Nihayet işi bırakıyor.

*

Dönemim modası Kağıthane’de gezmek. Ama bu gezmelerdeki flörtöz tavırlar Mansur’u ve Zehra’yı rahatsız ediyor.

*

Zehra ve Mansur esasen birbirlerini seviyor. Ama ikisi de aşırı gururlu ve iletişimleri de zayıf olduğu için birbirlerine açılamıyorlar.

Sabiha da Mansur'dan hoşlanıyor. Ama onunki biraz ayrangönüllülük.

*

Salih Efendi’nin ikinci karısından bir çocuğu oluyor. Kadının adı Müzeyyen. Ağabeyi Raşit Efendi aslında bu evliliği hazırlıyor ama Salih Efendi de yaşına ve şeyhliğine baksaymış da bu tufaya gelmeseymiş.

*

Raşit Efendi kötü, zalim, pisliğin teki biri. Kız kardeşinin çocuğu, Şeyh Salih’in tek mirasçısı olarak kalsın diye bir plan yapıyor.

Sabiha ile ona aşık Kazım Bey’i bir araya getiriyor. Bu ikisi sevişiyorlar. Bu sevişmeden Sabiha hamile kalıyor. Raşit, etraftakilere Mansur’un verdiğine inandırarak Sabiha’ya zehirli bir hap veriyor. Fenalaşan Sabiha son anda Mansur sayesinde kurtuluyor.

Raşit, Salih Efendi’lerin evine soktuğu İbrahim adlı seyisle anlaşıp İsmail’in bindiği atlı arabayı denize yuvarlıyor. İsmail ölüyor.

Zehra’yı da İbrahim bıçakla gece vakti uyurken öldürecekken Mansur görüyor. Mansur sesleri duyup İbrahim ile Raşit’i takip edince anlıyor olanları ve Zehra’yı kurtarıyor.

Bu arada Raşit ve İbrahim köşkü yakıyorlar. İbrahim kaçarken camdan atlayıp ölüyor. Sonra da yangında cesedi küle dönüyor.

Günler sonra;

Müzeyyen ve çocuğu ölüyor.

Sabiha “mahvoldu” diye geçiyor kitapta.

Salih Efendi’nin ilk karısı da ölüyor.

Şeyh Salih felç kalıyor.

Mansur, günler sonra evine dönen Raşit Efendi’yi alıp denize atıyor.

Mansur, Raşit’in ilaç aldığı eczacıyı da polise teslim ediyor.

Şeyh Salih bütün mirasını Mansur’a bırakıyor ve Zehra ile evlenmesini vasiyet ederek ölüyor.

Mehmet’e Anadolu’dan bir kız bulup evlendiriyorlar.

Fatma da Mehmet ile Mansur’un arkadaşı Nuri ile evleniyor.

Şeyh Salih ölünce Mansur Manisa’da bir çiftliğe yerleşiyor. Orada okul açıyor, doktorluğa da devam ediyor. Fatmalar bir gün onu ziyarete gidiyor. Zehra da. Orada artık birbirlerine aşklarını itiraf ediyorlar. Oğulları oluyor, Mahmut.

Mansur vatan işleriyle meşgul olup diyar diyar geziyor. Sonra ölüm haberi geliyor. Son mektubunda “Şevketli Sultan İkinci Abdülhamid Han Efendimiz Hazretleri yaşasın!” diyor.

*

Mansur iyi eğitimli, düzgün, temiz, pak, ahlaklı bir genç. Ancak çok dediğim dedik, uzlaşmaz, dik kafalı.

Osmanlı’ya hizmet etmek, vatana faydalı olmak için uğraşıyor ama çok padişahçı ve korkarım iktidara aşkla bağlı olduğu için yanlışlarının göremez durumda.

*

Bu roman edebiyattan çok bir fikir sunuyor aslında. Mansur karakteri ile yazar bize fikirlerini sunuyor. İdeolojisini, örnek insanın ve aile yapısının nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Bu konuda milli ve dini bir motif çiziyor. Ben katı buldum bu tabloyu. Ama o dönem de biraz manyak bir dönemdi sanırım. İnsanların kafalarının allak bullak olduğu izlenimi alıyorum Tanzimat dönemi eserlerinden. Ne öylelik ne böylelik, oradan oraya savrulmuşluk. Dönemin aydınları bu durumda bu gidişat iyi değil, şu gidişat iyi diyerek yol gösterme ihtiyacı duymuş olabilirler. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder